��kr� H�SEY�NO�LU

27 Eyl�l 2013

DE���EN MEDYA D�ZEN�, DE���MEYEN MEDYA ALI�KANLIKLARI

Son dönemdeTürkiye’de ciddi bir de�i�im dalgas�na tan�k olmaktay�z. Eskiden Türkiye’de salt “hükümet de�i�ikli�i”ndensöz edilirdi, �imdilerde ise iktidar ve hatta statüko de�i�ikli�inden söz edilmektedir. Bu de�i�imin ba�at aktörü Adalet ve Kalk�nma Partisi (AKP)’nin “Hayaldi gerçek oldu” slogan�nda ifadesini buldu�u üzere çok h�zl� ve çapl� de�i�imler ya�anmaktad�r. Ne var ki bu de�i�imler nitelik olarak öze ait olmaktan, köklü ve yap�sal olmaktan ziyade; biçime, üsluba, yönteme ait de�i�imler olarak belirmektedir.

Zaman zaman ifade olunan “Türkiye kabuk de�i�tiriyor” ifadesi bu aç�dan tam da ya�anan sürecin mahiyetini özetler niteliktedir. Evet, olan biten tam da bu minvaldedir. Mevcut egemenlik ili�kileri ve bu ili�kilere dair temel paradigmalar oldu�u gibi durmakta, çarklar ayn� �ekilde dönmeye devam etmektedir. De�i�en; bu çarklara hükmeden aktörler ve onlar�n hakim paradigmay� yorumlay�� biçimleri, onu uygulama tarzlar� olmaktad�r.

Ba�ta AKP olmak üzere de�i�im aktörleri, müesses nizama/kurulu düzene dair varolu�sal bir itirazla ortaya ç�km�� de�iller. Ba��ndan beri itiraz edilen, müesses nizam�n askeri niteli�i, halkla ve halk�n de�erleriyle bar���k olmad���, uluslararas� düzlemde iyi temsil edilemedi�i gibi sistem içi sorunlardan ibaretti. Dolay�s�yla, sistem içi bir kanat mücadelesi ve bunun neticesinde gerçekle�en sistem içi bir de�i�im süreci söz konusuydu. Bunun ötesinde kurucu irade, kurucu paradigma yerli yerinde duruyordu, burada bir alt üst olu� söz konusu de�ildi. Bunca gürültü içerisinde yap�l�p edilenlerle bu paradigman�n “ça��n �artlar�na” uyarlanmas� sa�lanm�� oluyordu, o kadar.

Türkiye’de ya�anmakta olan de�i�imin öze dair olmaktan uzak, daha çok kabukla ilgili oldu�u gerçe�i her alan için geçerlidir. Siyaset alan�nda da, ekonomi ve e�itim alan�nda da ya�anmakta olan de�i�imler bu minvaldedir. Bu durum, medya alan�nda ya�anan de�i�im süreci için de geçerlidir. Ülkedeki de�i�im sürecine paralel olarak medya düzeni de de�i�mekte, önceki dönemlerin tek sesli, tek merkezli medya düzeninden, görece çe�itlili�e ve çok seslili�e sahip bir medya düzenine geçilmektedir.

Önceki dönemlerin halka tepeden bakan, laikçi, darbeci, devletçi medya tekeli büyük oranda k�r�lmakta, halkla ve ya�anan yeni trende uygun olarak �l�ml� laiklik– �l�ml� �slam uzla�mas� ekseninde halk�n muhafazakâr de�er yarg�lar�yla bar���k, muhafazakâr, demokrat-liberal bir çerçevede yay�n yapan gazete ve TV kanallar� dengeleyici bir güç olarak medya sahnesindeki yerlerini almaktad�rlar.

Peki bu çe�itlilik ve çok seslili�in medya felsefesi ve medya al��kanl�klar� aç�s�ndan bir farkl�la�may� da beraberinde getirdi�ini söyleyebilir miyiz?

Söz konusu medya organlar�n�n siyasal iktidar kar��s�ndaki pozisyonlar� ve yay�n politikalar�n� göz önüne ald���m�zda bu soruya olumlu bir cevap vermenin pek mümkün olmad���n� söyleyebiliriz. Her �eyden önce, “de�i�im medyas�” olarak ifade edebilece�imiz bu yay�n organlar�n�n, statükocu “devlet medyas�”yla, “yar� resmi yay�n organ�” olma konusunda bir farkl�l�k göstermedi�ini belirtmeliyiz. Bu noktada söz konusu edilebilecek tek hususun, “patron” de�i�ikli�i oldu�unu, statükocu medyan�n “devlet medyas�” vasf�na kar��l�k, de�i�im medyas�n�n da “hükümet medyas�” niteli�i arz etti�ini ifade etmemiz gerekir.

�li�tirilmi� (embedded) zihinler, ili�tirilmi� medya

Asl�nda bugün genelde tüm dünyada medyan�n en önemli sorunu olan ili�tirilmi� (embedded) olma hali, ne yaz�k ki Türkiye medyas� için de büyük oranda geçerlidir. Türkiye’deki gerek statükocu medyan�n, gerekse bir dönemin muhafazakâr ve bugünün de�i�imci medyas�n�n temel yay�n politikalar� ve reflekslerini izledi�imizde, bir gönüllü ili�tirilmi�lik halini kolayl�kla mü�ahede etmi� oluruz.

Bu konuyla ilgili bir çarp�c� örnek olarak, her iki kanad� (statükocu kanat ve muhafazakâr-de�i�imci kanat) itibariyle de Türkiye medyas�n�n 1990’l� y�llarda Nevruz kutlamalar� konusundaki yakla��m�na de�inebiliriz. Sistemin, PKK’yla mücadelenin bir uzant�s� olarak Nevruz kutlamalar�n� yasaklad��� ve bir kar�� propaganda olarak da ate�perestli�e ait bir ritüel olarak niteleyerek Nevruz kar��tl��� yapt��� o y�llarda, statüko medyas�n�n da, muhafazakâr-de�i�imci medyan�n da Nevruz konusundaki yay�nlar� bu minval üzere devam ediyordu. Ancak 90’lar�n sonuna do�ru devlet bu �ekilde bir sonuç alamayaca��n� gördü ve Nevruz’u devlet himayesine alarak bir muhalefet arac� olmaktan ç�karmaya çal��t�. Devletin bu politika de�i�ikli�iyle, medyan�n Nevruz’a bak��� da birden yüzde yüz de�i�ime u�ray�verdi! Statüko medyas� da, muhafazakâr medya da Nevruz’un asl�nda bölgedeki tüm halklara ait bir bahar bayram� oldu�unu ke�fediverdi! Muhafazakâr medya organlar� o güne kadar �slami aç�dan mahkûm ettikleri Nevruz’la ilgili ortaya koyduklar� bu “U” dönü�ünde, muhtemelen Diyanet kurumunun ayn� minvaldeki tutumunu örnek alm�� olmal�yd�lar!

Tabii ki Nevruz örne�i ne ilkti ne de son olacakt�. Zira her �eyden önce zihinlerin ili�tirilmi� olmas� sorunu söz konusuydu ve ili�tirilmi� zihinlerden özgün bir tutumun sad�r olmas� da beklenemezdi. Belki, statüko medyas�n�n yan� s�ra muhafazakâr-de�i�imci medyan�n da devletin temel tav�r ve refleksleri konusunda ayn� ili�tirilmi� yakla��mlar� ortaya koyuyor olmas� bir paradoks olarak de�erlendirilebilirdi, ancak, Türkiye’deki statükocu ve de�i�imci kampla�mas�n�n ba��ndan beri öze de�il kabu�a, esasa de�il usule dair sistem içi bir çat��ma oldu�u gerçe�ini kavrayanlar aç�s�ndan bu, anla��lmas� güç bir durum de�ildi.

Bugün medya organlar�n�n “bar�� süreci” konusundaki tutumlar�n� de�erlendirdi�imizde farkl� bir tabloyla kar��la�mad���m�z� görürüz. Birkaç ay önceye kadar, süre giden çat��malara paralel olarak sava� naralar� atan medya organlar�n�n, Hükümet’in bar�� süreci politikas� ile birlikte aniden birer bar�� havarisi kesilivermesi ola�an bir durum mu? Tabii ki medyan�n sava� ç���rtkanl���ndan vazgeçmesi olumlu bir geli�medir, ancak bu tutum de�i�ikli�inin siyasal iktidara endeksli olmas� sorunludur.

Yukar�da ifade etmeye çal��t���m�z gibi bugün Türkiye’de iki ana ak�m medyadan söz etmek mümkündür. Biri son döneme kadar Türkiye’deki yegane ana ak�m medyay� te�kil eden, fakat AKP iktidar�yla birlikte ciddi irtifa kayb� ya�ayan/ya�amakta olan statüko medyas�, di�eri ise AKP’nin “statüko medyas�n� dengeleme” politikas�na paralel olarak medya dünyas�nda ciddi bir güce ula�m�� olan de�i�im medyas�. Ne var ki bu çe�itlilik ve çok seslili�in medya anlay�� ve al��kanl�klar� konusunda da bir çe�itlili�i beraberinde getirdi�ini söyleyemeyiz. Topluma, siyasete, ekonomiyevs. dair bak��ve yorumlar�nda farkl�la�an medya organlar�n�n, i� medyaya yüklenen anlam ve habercilik mant��� gibi konulara gelince ayn� al��kanl�k ve reflekslerle hareket etti�ini görmekteyiz.

Gerçe�in medyas� yerine, “medyan�n gerçe�i”

Medyan�n varl�k gerekçesi gere�i, herhangi bir medya organ�ndan öncelikle beklenen; sonuna kadar gerçe�in pe�inde ko�mak ve olup-biteni topluma do�ru bir �ekilde aktarmakt�r. Bugün dünyada ve Türkiye’deki hakim medya anlay��� ise, gerçe�in pe�inde ko�an ve olup-biteni aktaran bir ayna olmaktan ziyade, dayand��� siyasi veya ekonomik güç ad�na “gerçe�i” kendisi kurgulay�p servis eden ve ne olmas�n� istiyorsa onu haber olarak üreten veya olup-biteni bu �ekilde haberle�tiren bir kurgu ve illüzyon mant���ndan ne�et etmektedir. Bu durumda haber de, yorum da gerçe�in aranmas� ve aktar�lmas� ameliyesi olmaktan ç�k�p, birer siyasi/ekonomik nüfuz arac� haline gelmektedir. Dolay�s�yla b�rakal�m asgari insani/vicdani de�erleri, ileti�im fakültelerinde ö�rencilere ezberletilen “Bas�n Ahlak �lkeleri” bile medya organlar� aç�s�ndan bir ba�lay�c�l��a sahip olamamaktad�r.

Medya organlar�n�n ekonomik ve siyasi nüfuz silah�, medya çal��anlar�n�n da bu nüfuz sava��n�n silah�örleri olarak istihdam edildikleri gerçe�i, bugün medya dünyas�n�n en yak�c� gerçe�idir. Bir ileti�im fakültesi mezunu olarak, bu yak�c� gerçekle yüzle�mek, beni gazetecilik mesle�inden so�utan bir husus olmu�tu. Bir süre çal��t���m muhafazakâr bir gazetede, Yaz� ��leri Müdürü taraf�ndan bana tevdi edilen bir haberi çal��may�, tevdi edilenin haber de�il gazeteye hükmeden holdingin tetikçili�i oldu�unu gördü�ümden reddetmi� ve bu ret, gazetede ciddi bir s�k�nt�ya sebep olmu�tu. Bugün medyada haber diye okudu�umuz/izledi�imiz nice metnin arka plan�nda bu tür nüfuz sava�lar�na dayal� manipülasyon ve illüzyonlar�n oldu�unu bilmemiz gerekir. Tüm çe�itlili�ine ve çok seslili�ine ra�men medyan�n bu alanda ayn� anlay�� ve al��kanl�klarla hareket etti�ini görürüz.

Bugün medyan�n “siyasi ve ekonomik nüfuz arac�” olma niteli�i, tüm habercilik anlay��� ve yorum kabiliyetini belirleyen temel etken durumundad�r. Medyada “haber” olarak yer alan pek çok metin, asl�nda bir ekonomik veya siyasi faaliyetin parças� olarak üretilmekte, gerek medya organlar�n�n ard�ndaki �irketlerin gerekse reklam veren �irketlerin sat�� stratejileri veya siyasi odaklar�n hedefleri do�rultusunda üretilip servise konulmaktad�r. Bu aç�dan medyada yer alan haberlerin yaln�zca haber olmad���n� bilmek ve onlarla hedeflenenin ne oldu�unu kavramaya çal��mak gerekir.

Hat�rlad���m kadar�yla “Gazete Habercili�i” dersinde, bu konuyla ilgili olarak bize �u örnek anlat�lm��t�: 80’li y�llarda Milliyet gazetesi “bak�r tencerelerin zararlar�” konusunda bir yay�n furyas� ba�lat�yor. Birkaç ay süren bu yay�nlarda bak�r tencerelerin kanser sebebi oldu�u ifade ediliyor ve t�p çevrelerinden bu konuyla ilgili görü�ler al�n�p aktar�l�yor. Buraya kadar her �ey Milliyet’in halk�n sa�l���na ne kadar da önem verdi�i �eklinde anla��l�yor. Fakat sonunda bu gayretke�li�in gerçek gayesi ortaya ç�k�yor: Bu yay�nlar�n sonunda Milliyet, çelik tencere promosyon kampanyas�na start veriyor! 90’l� y�llarda TRT ekranlar�nda birkaç ay süren mercime�in faydalar� konusundaki yay�nlar�n ard�ndaki gayenin de, Tar�m Bakanl���’n�n depolar�ndaki mercimek sto�unun eritilmesi oldu�u çok geçmeden anla��lm��t�! Günümüzde de medyada yer alan birçok haber ve yorumun bu tür ekonomik veya siyasi nüfuz gayesi çerçevesinde üretilen metinler oldu�unu bilmekte fayda vard�r.

Nüfuz arac� olarak medya

“Siyasi ve ekonomik nüfuz arac�” olma niteli�inin kendisini aç�k etti�i alanlardan biri de, medyan�n yarg� soru�turmalar� konusundaki yakla��m� ve habercilik tarz�d�r. Farkl� kesimlere yönelik yarg� soru�turmalar�nda al�nan pozisyonlar ve kullan�lan haber dili de�erlendirildi�inde, Türkiye medyas�nda geçmi�ten günümüze, statükomedyas�ndan de�i�im medyas�na de�i�enfazla bir �ey olmad��� görülür. Medya organlar�, kolluk kuvvetleri ve yarg� makamlar�n�n siyasi içerikli soru�turmalar�na habercilik refleksiyle de�il, sözünü etti�imiz “nüfuzsava�lar�n�n” bir taraf� olarak yakla�makta ve soru�turmalar kapsam�nda ortaya at�lan iddialar� ara�t�r�p kamuoyunu ayd�nlatmaya çal��mak yerine, ald�klar� pozisyona göre ya iddialar� kan�tlanm�� gerçeklermi� gibi man�etlerine ta��makta ya da daha ba��ndan komplo ve yalan ilan edip i�in içinden ç�kmaktad�rlar.

Bu 28 �ubat’ta da böyleydi, ondan önce de, bugün de böyle. Medya anlay�� ve al��kanl�klar� de�i�medi�i sürece yar�n da böyle olacakt�r. Bu konuyla ilgili yakinen tan�kl�k etti�im bir hadiseyi payla�mak isterim. Yanl�� hat�rlam�yorsam 2000 y�l�yd�. 28 �ubat’�n paravan hükümetler eliyle devam ettirildi�i o dönemde, Umut operasyonu ad� alt�nda, sonradan tam bir komplo oldu�u ortaya ç�kan bir operasyon düzenlenmi�ti. Güya U�ur Mumcu’nun katili olduklar� iddias�yla gözalt�na al�nanlar aras�nda bir dönem Selam gazetesinde çal��m�� birkaç isim de vard�. Operasyonun ard�ndan medya organlar�nda man�et üstüne man�etler at�l�yor, gözalt�na al�nanlar�n “Selam-Tevhid örgütü” üyesi oldu�u yaz�l�yor ve “örgütün yay�n organ�” Selam gazetesi hedef gösteriliyordu. O dönemde ben de Selam gazetesinin haber merkezinde çal���yordum. Bir süre sonra bir polis ekibi gazeteye gelip yasak savma cinsinden bir arama yapt�. Muhtemelen onlar da olup bitenin fark�ndayd�lar. O dönem Selam’�n Haber Müdürü olan rahmetli Cevdet K�l�çlar’�n, ekibin ba��ndaki polis �efine yönelik “Sizi daha erken bekliyorduk!” serzeni�ini hiç unutmam. Polis ekibi yasak cinsinden bir arama yapt� fakat a�a��da tam bir medya ordusu var...

Ertesi gün… Pazar günüydü ve oturdu�um semtte bir markette gazetelerin man�etine bak�yorum… “Bas�nda Güven” slogan�yla yay�n yapan Milliyet’in man�etindeki haberde �u ifadeler yer al�yor: “Selam-Tevhid örgütünün yay�n organ� Selam gazetesine yap�lan bask�nda çe�itli silahlar ve el bombalar� ele geçirildi.” ��te o zaman medyan�n nas�l bir �ey oldu�unu, haberin, “bas�nda güven”in neye tekabül etti�ini daha iyi anlam�� oluyordum.

Bugün de�i�im medyas� olarak ifade etti�imiz medya organlar�nda Ergenekon ve benzeri soru�turmalar çerçevesinde ortaya konulan habercilik anlay���n� göz önüne ald���m�zda, belki 28 �ubat döneminin pervas�zl���na paralel olarak o dönem statüko medyas�n�n ortaya koydu�u pervas�zl�k kadar olmasa da, benzer bir “ili�tirilmi�lik” tavr�n�n ya�at�lmakta oldu�unu görmekteyiz. 28 �ubat döneminde statüko medyas�n�n muhalif kesimlere yönelik soru�turmalar konusunda tak�nd��� tutuma benzer �ekilde, polisten ve yarg� mekanizmas�ndan elde edilen iddialar, kan�tlanm�� gerçeklermi� gibi yay�na konulmakta, bu iddialar�n bir iddia oldu�u bile yaz�lmamaktad�r ço�u zaman. Tabi bunun kar��s�nda statüko medyas� da Ergenekon san�klar�na toz kondurmamak için elinden geleni yapmakta, polisin ve yarg� organlar�n�n iddialar�n�n ötesinde, belgelerle kan�tlanan suçlamalar� bile komplo olarak niteleyip etkisizle�tirmeye çal��maktad�r. Oysa gazetecili�in asgari �artlar�ndan biri, ortada bir iddia varsa onu ara�t�rmak ve gerçekli�i kan�tlanana kadar ona ancak bir iddia olarak yer vermektir. Fakat bu asgari gazetecilik �art�n�n gere�i bir yakla��m� Türkiye medyas�nda görmek pek mümkün olmamaktad�r. Zira yukar�da da de�inmeye çal��t���m�z gibi Türkiye’deki medya organlar�, gerçe�in pe�inde olan ve olup-biteni toplumla payla�may� amaçlayan bir anlay��la de�il, siyasi ve ekonomik nüfuz mücadelelerinin bir parças� ve arac� olarak hareket etmektedirler.

Medyan�n bu ili�tirilmi�lik halinden kurtulup, olan-bitene tan�kl�k eden ve yorumlar�yla topluma farkl� ufuklar açan gerçek anlamda bir medya olabilmesi, öncelikle zihinlerin siyasi ve ekonomik güç odaklar�na ili�tirilmi� olmaktan kurtulmas�yla mümkündür. Aksi durumda ideolojik anlamda ne kadar çe�itlense de, yukar�da anlatmaya çal��t���m�z türden benzer al��kanl�k ve reflekslere sahip tek tip bir medya anlay��� varl���n� sürdürmeye devam edecektir.

(Not: Bu yaz�, Bilge Adamlar dergisinin Temmuz 2013 say�s�nda yay�nlanm��t�r.)