��kr� H�SEY�NO�LU

08 Haziran 2019

ASIRLARDIR �SEMBOL�K KRAL� MUAMELES� YAPILAN KUR�AN�I, YEN�DEN KAYNAK ED�NMEL�Y�Z

“Te�bihte hata olmaz” diye bir s�z vard�r. Te�bih, bir nesne veya durumu muhataplar�n zihninde m��ahhasla�t�rmak �zere, onlarca bilinen bir nesne veya durumla benzerli�i �zerinden anlat�lmas�d�r. Kur’an’�n m�te�abihat� da bu meyandad�r. �nsanlar a��s�ndan somut olarak alg�lama imkân� bulunmayan âhiret hallerinin, �rne�in cennet nimetlerinin, d�nyadaki benzerlerine te�bihle anlat�lmas� gibi.

Biz de, M�sl�manlar olarak tarihimizde ve bug�n�m�zde �slam’�n anla��l�p ya�anmas� hususunda etkili bak�� a��lar�ndan biri olan Selefiyye’yi konu edindi�imiz yaz� dizimizin bu son b�l�m�nde, konuya bir te�bihle giri� yapmak istiyoruz.

Bilindi�i �zere Avrupa’n�n �ngiltere, �spanya, Hollanda, Danimarka gibi �e�itli �lkeleri, monar�i sonras� d�nemde ge�mi�lerini bir hat�ra olarak ya�atma ad�na kral ve krali�elik kurumunu tamamen tasfiye etmemi�, bu kurumu sembolik olarak ya�atmay� uygun bulmu�tur. Bug�n �ngiliz krali�esi, �spanya kral�, Hollanda krali�esi vs saraylar�nda krallar gibi ya�amaya devam etmektedir! Evet “krallar gibi ya�amaya” devam etmektedirler, fakat “krallar gibi h�kmetmeye” de�il!

K�sacas� onlar �lkeleri a��s�ndan birer m�zelik de�er h�km�ndedirler halihaz�rda, �lke y�netiminde bir belirleyicilikleri yoktur, varl�klar� tamamen semboliktir. Onlara z�mnen “Saray�n�zda uslu uslu oturun, ara s�ra da nostaljik t�renlere kat�l�p boy g�sterin. Bunun �tesine ge�ip �lke y�netimde s�z sahibi olmaya kalk��may�n” denilmi�tir ve onlar da kendilerine �izilen bu s�n�ra r�za g�stererek bir elleri balda di�eri ya�da sembolik varl�klar�n� s�rd�rmektedirler.

��te M�sl�manlar olarak bizim tarihimizde ve bug�n�m�zde S�nnili�i, �iili�i, Selefili�iyle yayg�n anlay�� bi�imlerince Kur’an’a bi�ilen konum da maalesef bundan farkl� de�ildir. Rabbimizin Kitab-� Kerimine pratikte maalesef, “Sen taht�nda otur, kalbimizde ve dilimizde en �st de�er yarg�s�, kaynak olmaya devam et ve fakat bizim din alg�m�z� ve ona dayal� d�nya g�r���m�z� belirlemeye, bu konuda temel belirleyici, her �eyin kendisine irca edildi�i de�erler �st� de�er, hakem ve furkan olma gibi bir misyona kalk��ma” denmi� olmaktad�r.

Yaz� dizimizin ikincisi olan “Selefiyye, Hurafelere Kar�� Sahih �slam S�yleminde Ne Kadar Tutarl�?” ba�l�kl� makalemizin “Edille-i �eriyye’nin Tersy�z Olu�u” alt ba�l���nda de�indi�imiz tam da buydu. Tabi Kur’an’� her t�rl� alg� ve ��kar�m�n kendisine arz edildi�i i�levsel kaynak olmaktan ��kar�p, i�levsiz ve etkisiz sembolik bir kayna�a indirgemenin mantalitesi sahip olunan temel bak�� a��s�na g�re farkl�l�k arz ediyor. Selefilik bunu Selefi Sâlihin’e ittiba ad�na yaparken, �iilik Ehl-i Beyt’e ittiba ad�na, S�nnilik ise m�ctehid imamlara ittiba ad�na yap�yor.

Netice itibariyle her �� bak�� a��s� da, bu konuda aralar�ndaki ton farkl�l�klar�na ra�men, �slam ad�na v�cuda getirilen m�ktesabat� kendisinde hi�bir ��phe bulunmayan[1] Kitabullah’� merkeze alarak de�erlendirmek yerine, s�z konusu m�ktesabat�n bir �e�idini merkeze alarak din anlay���n� onun �zerine bina etmeyi tercih etmi�tir. Birine g�re Kur’an’� ve Rasulullah’�n (a.s.) S�nneti’ni Selefi Sâlihin’den daha iyi anlayacak kimse olamayaca�� d���ncesi, di�erine g�re �slam’� Ehl-i Beyt’ten daha iyi anlay�p ya�ayacak bir z�mre olamayaca�� d���ncesi, bir di�erine g�re de m�ctehid imamlar�n bu i�i gere�ince ve yeterince yapm�� olmas� kabul� bahse konu etti�imiz neticeyi do�urmu�tur.

 �niversite y�llar�nda Nurcu arkada�larla tart��malar�m�z olurdu. Onlara “Ni�in Kur’an’� de�il de, s�rekli Said Nursi’nin Risalelerini okuyorsunuz?” diye ele�tirel bir soru y�neltti�imizde ald���m�z cevap hep �u minvalde olurdu: “Zaten �stad bu kitaplar� Kur’an’�n tefsiri mahiyetinde yazm��t�. Biz Kur’an’� ondan daha iyi anlayamayaca��m�za g�re, onun eserlerini okumakla Kur’an’� da anlam�� oluyoruz.”

��te tarihsel s�re�te Kur’an’�n pratikte belirleyici kaynak olmaktan uzakla�t�r�l�p, mezhebi-me�rebi alg�lar �er�evesinde yorumlanarak bu alg�lara tâbi k�l�nan sembolik kaynak haline getirilmesinde bu mant�k etkili olmu�tur. Hanefi âlimlerinden Ebu’l-Hasen el-Kerhi’ye ait oldu�u bildirilen �u ifadeler de bu ger�e�in itiraf�ndan ba�ka bir �ey de�ildir: “Mezheb imam�m�z ve arkada�lar�n�n g�r���ne ters d��en her ayet ve hadis, ya te’vil edilir, yahut mensuh kabul edilir.”[2]

Edille-i �eriyye’ye g�re bu konuda olmas� gereken ifadeler ise ��yledir: “M�ctehid imamlar�n herhangi bir g�r���, bir ayet ve hadise ters d���yorsa, o g�r�� teredd�ts�z olarak terk edilir ve nasslar�n h�km�ne tâbi olunur.”

��te yukar�da s�z etmeye �al��t���m�z mant�k silsilesiyle hareket ederek rivayet ve mezheb m�ktesabat�n� merkeze alan yakla��m ile Kur’an merkezli anlay�� aras�nda �e�itli konularda farkl�l�klar olu�mas� ka��n�lmaz olmu�tur. Bir �nceki makalede �efaat inanc� �zelinde var olan farkl�l��� m�zakere etmeye �al��m��t�k. Konuyla ilgili bu son makalede ise, gerek Selefilik’te, gerek S�nnilik’te ve gerekse �ia’da ortak kabuller olan k�yamet alametleri, n�zul-� �sa (a.s.) ve Mehdi inan�lar�n� Kur’an �er�evesinde k�saca m�zakere etmek istiyoruz.

 �ki Farkl� “K�yamet” Alg� ve Anlat�s�

�lk surun �flenmesiyle d�nyan�n sonunun gelmesi (es-Saat) ve surun ikinci �flenmesiyle d�nya hayat�n�n hesab�n� vermek ve akibetine muhatap k�l�nmak �zere insanlar�n yeniden diriltilip aya�a kald�r�lmas� (K�yamet/Yevm’ul K�yame)konular�n� Kur’an �er�evesinde ��renen bir insan ile, konuyla ilgili mevcut rivayet malzemesi ve onlara dayal� mevcut anlat�lar �er�evesinde ��renen bir ba�kas�n�n �ok farkl� iki K�yamet alg� ve anlay���na sahip olmas� ka��n�lmazd�r.

 Zira ilkinde Rasulullah’�n (a.s.) bile zaman�na dair bir bilgisinin bulunmad���, ans�z�n, yani insanlar�n beklemedikleri bir anda gelip �atacak olan bir es-Saat ��retisi s�z konusu iken, di�erinde hen�z hi�biri ger�ekle�memi� olan t�rl� alametleri bulunan ve dolay�s�yla o alametler ger�ekle�meden gelip �atmas� beklenemeyecek olan uzak bir es-Saat ��retisi hâkimdir.

Kur’an merkezli olarak konuyu ��renmeye �al��an bir insanda, her an muhatap olma ihtimali bulunan ve bu sebeple her an haz�r olunmas� gereken bir K�yamet anlay�� ve bilinci olu�acakt�r. Oysa rivayet merkezli bir K�yamet ��renimi, bu bilinci ciddi anlamda zay�flatacak bir i�erik demektir. Bu kabule g�re, Deccal ��kmam��, Hz. �sa (a.s.) n�zul etmemi�, Mehdi gelmemi� ve dolay�s�yla K�yamet’in hi�bir belirtisi ger�ekle�memi� iken es-Saat’in insanlar�n g�ndeminde olmas� beklenemez.

��te bu noktada Kitabullah, muharref Yahudilk ve H�ristiyanl���n konuyla ilgili ��retileriyle uyumlu rivayetlere dayal� bu yakla��m� tuz-buz eden net ve a��k beyanlar vaz etmektedir. Onun alametlerinin geldi�ini ve art�k ans�z�n gelip �atmas�n�n beklenmesi gerekti�ini ifade eden…  Konuyla ilgili baz� ayet-i kerimelerin meallerini birlikte okuyal�m:

“Onlar k�yamet saatinin kendilerine ans�z�n gelmesinden ba�ka bir �ey mi bekliyorlar? ��te onun alametleri gelmi�tir. Kendilerine geldikten sonra ���t almalar� onlara ne fayda verir?” (Muhammed, 47/18)

 “Sana saatin ne zaman demir ataca��n� soruyorlar. De ki: Onun bilgisi Rabbimin kat�ndad�r. Rabbinden ba�ka onun vaktini bildirecek yoktur. O g�klerde ve yerde bulunanlara �ok a��r gelmektedir. O size ancak ans�z�n gelir. Sanki sen onun hakk�nda bilgi sahibiymi�sin gibi senden onu soruyorlar. De ki: Onun bilgisi Allah kat�ndad�r.Fakat insanlar�n �o�u bilmezler." (A’raf, 7/187)

“Allah'�n huzuruna ��kmay� yalanlayanlar ger�ekten ziyana u�ram��t�r. Nihayet onlara K�yamet saati ans�z�n gelip �at�nca, onlar, g�nahlar�n� s�rtlar�na y�klenerek diyecekler ki: ‘D�nyada iyi amelleri terketmemizden dolay� vah bize.’ Dikkat edin, y�klendikleri �ey ne k�t�d�r.”(En’am, 6/31)

Dikkat edilirse Muhammed 47. ayet-i kerimede Rabbimiz k�yametin alametlerinin geldi�i ve art�k onun ans�z�n beklenmesi gerekti�i bildirmektedir. Kur’an’da es-Saat ba�lam�nda zikredilen Dabbet’ul Arz ile Ye’cuc-Me’cuc konular�ndaki ayetler dikkatlice okundu�unda bunlar�n “K�yamet alameti” de�il, bizatihi es-Saat’la ilgili, yani K�yamet’in kopu� zaman�yla ilgili hâdiseler oldu�u g�r�lecektir.[3]

N�zul-� �sa (a.s.) ve Mehdi �nan��lar�

Y�ce Rabbimiz, Kur an-� Kerim de Hz. �sa n�n ak�beti ile ilgili �u apa��k beyanlarda bulunmu�tur:

“Onlar hileye ba�vurdular, Allah da onlar�n tuza��n� bo�a ��kard�. Allah hileleri bo�a ��karanlar�n en hay�rl�s�d�r. O zaman Allah ��yle dedi: Ey �sa, ��phesiz ki seni �ld�rece�im, seni kendime y�kseltece�im ve seni inkârc�lardan temizleyece�im. Hem sana uyanlar�, k�yamete kadar o k�fredenlerin �st�nde tutaca��m. Sonra d�n���n�z banad�r, ayr�l��a d��t���n�z hususlarda aran�zda h�kmedece�im.” (�l-i �mran, 3/54-55)

“Ve Allah demi�ti ki: Ey Meryem o�lu �sa, sen mi insanlara: 'Beni ve annemi, Allah'tan ba�ka iki tanr� edinin' dedin? Hâ�â, dedi, sen y�cesin, benim i�in ger�ek olmayan bir �eyi s�ylemem bana yak��maz. E�er demi� olsam, sen bunu bilirsin, sen benim nefsimde olan� bilirsin, ben ise senin nefsinde olan� bilmem, ��nk� gayblar� bilen yaln�z sensin, sen. Ben onlara sadece, senin bana emrettiklerini s�yledim. Benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin, dedim. Aralar�nda oldu�um m�ddet�e onlara �ahit idim, fakat sen beni vefat ettirince onlar� g�zetleyen yaln�z sen oldun. Sen her �eyi g�rensin.”(Maide 5 / 116-117)

Rabbimiz Kur’an’da, �sa (a.s.)’�n vefat etti�ini bu �ekilde apa��k ifadelerle bildirmektedir. Zaten bu konuda Kur’an k�lli bir kaide olarak “Senden �nce hi� bir be�ere �l�ms�zl��� vermedik, �imdi sen �l�rsen onlar �l�ms�z m� kalacaklar?” (Enbiya, 21/34) beyan�nda bulunmu�tur. Yan� s�ra, Rabbimiz insanlarla bir insan el�i (Nebi) arac�l���yla ileti�im kap�s�n� art�k kapatt���n� ve art�k insanlar�n Nebilerin sonuncusu olan Muhammed (a.s.)’a ittiba etmekle m�kellef olduklar�n� bildirmi�tir.[4]

��te Rabbimizin Kur’an’daki bu �ok net ve a��k beyanlar�na ra�men, �slam’�n bu konudaki ��retilerine kar�� maalesef rivayet kanal� istismar edilerek bir t�nel kaz�m�na giri�ilmi� ve sonu� da al�nm��t�r. Kur’an’�n a��k beyanlar�na ra�men �sa (a.s.)’n �lmedi�i, K�yamet saatine yak�n yery�z�ne g�nderilece�i ve yine K�yamet’e yak�n bir d�nemde g�nderilece�ine inan�lan Mehdi ile birlikte, yety�z�nde k�t�l�k sembol� olarak ortaya ��kaca��na inan�lan Deccal’e kar�� m�cadele edece�i anlat�s� olu�turulmu� ve t�m bunlar inan� maddesi haline getirilmi�tir.

N�zul-� �sa (a.s.) ve Mehdi gibi inan��lar�n, t�m bunlar�n yan� s�ra Kur’an’�n, insanlarda olu�turmaya �al��t��� “ans�z�n gelip �atacak K�yamet saati” bilincine de ayk�r� oldu�u ortadad�r. T�m bu kayna�� muharref k�lt�rler olan inan��lar, insanlar�n K�yamet alg�s�n� tahrif ve tezyif etmi�, K�yamet bilinciyle irtibat�n� koparm��t�r.

Mehdi inan��� �zelinde �unu da ifade etmek gerekir ki, bu inan��a kaynakl�k eden rivayetlerin i�eri�i dikkatlice incelendi�inde, bu inan���n muharref Yahudi ve H�ristiyan k�lt�rlerinden �ia alg�s�na ve oradan da S�nni ve Selefi alg�ya ta��nan bir seyir izledi�i g�r�lebilmektedir.

Mehdi konusundaki �u rivayetlerin, muharref Yahudi ve H�ristiyan k�lt�rleri ile �ia d���n­cesinin sentezi niteli�i ta��yan i�eri�i, bu inan���n ilk ba�ta �ia mensuplar� aras�nda kabul g�rd���n� ve oradan yay�ld���n� d���nd�rmektedir:

“D�nyan�n tek g�nl�k �mr� bile kalm�� olsa, Allah o g�n� uzat�p, benden bir kimseyi o g�nde g�nderecek. Ehl-i Beytimdem birini, ki bu zat�n ismi benim ismime uyar, babas�n�n ismi de babam�n ismine uyar. Bu zat, yer­y�z�n� eskiden cevr ve zul�mle dolu olmas�n�n aksine, adalet ve hakkaniyetle doldurur.”[5]

“Mehdibenim z�rriyetimden, k�z�m Fat�ma’n�n evlatlar�ndand�r.”[6]

G�r�ld��� gibi bu rivayetlerde Ehl-i Kitab’�n mehdi inan��� ile �ia’n�n Ehl-i Beyt d���ncesi adeta cem edilmi� du­rumdad�r ve birbirini tamamlamaktad�r. ��te bu gibi rivayetler yoluyla �slam anlay��lar�na n�fuz etmi� olan Mehdi inan���, M�sl�manlar� hayali beklentilere sevk etmi�, yukar�da da belirtmeye �al��t���m�z gibi Kur’an’�n in�a etmek istedi�i ans�z�n gelip �atacak olan ve bu sebeple her an haz�r olunmas� gereken K�yamet bilincini ortadan kald�rm�� ve ayr�ca kurtulu�u, cehd ve gayret yerine, Peygamberlerin (a.s.) �o�unun bile ba�aramad��� neticeleri alaca��na inan�lan hayali kahramanlardan beklemek gibi neticelere yol a�m��t�r.

��te t�m bu konularda Kur’an merkezli yakla��m ile, Selefiyye’nin ve geleneksel olan� kendisinde ��phe bulunmayan Kur’an’la do�rulamak yerine mutlakla�t�ran di�er alg� bi�imleri aras�nda temel farkl�l�klar bulunmaktad�r. M�sl�manlar i�in yegane ��k��, Kur’an’� tarihsel s�re�te mahkûm edildi�i “sembolik kral” konumu yerine, Rabbimizin onun i�in bi�ti�i t�m �l��lerin �st�ndeki �l��, h�k�mlerin �st�ndeki h�k�m, her �eyin kendisine arz olundu�u nihai merci konumunda alg�lay�p onunla bu i�levsellikte irtibat kurmakt�r.


[1] Bkz: Bakara, 2/2

[2] Ebu’l-Hasen el-Kerhi’nin “Risale fi’l-Fusul” adl� kitab�ndan naklen;Muhammed Gazali, Kur'an'�Anlamada Y�ntem, Sh.36-37, Sor Yay�nlar�

[3] Bkz: Neml, 27/82; Enbiya, 21/96-97

[4] Bkz: Ahzab, 33/40; âl-i �mran, 3/31; Enbiya, 21/1

[5]Ebu Davud, Mehdi1, 4282; Tirmizi, Fiten 52, 2231, 2232

[6]Ebu Davud, Mehdi1, 4284

(Not: Bu makale �ktibas Dergisi'nin Haziran 2019 say�s�nda yay�nlanm��t�r.)