13-11-2013 07:14

3. B�l�m: Bu Dinin Tabiat�

�sl�m, sabit bir merkezdir. �nsan hayat�n�n - de�i�mez bir �er�evede - etraf�nda d�nd��� bir merkez. E�er insanlar bu �er�eveden ��karsa, e�er insanlar bu merkezden tamamen koparsa - o zaman -onlar kim, �sl�m kim?! �sl�m d��� davran�� ve eylemlerin �sl�m`a mal edilmesi m�mk�n m�?! Bu davran��larla �sl�m`� yorumlamaya kalk��mak m�mk�n m�? Do�rusu b�yle bir durumda; yani �sl�m hayat sisteminin d���na ��k�p onu bizzat ya�amamalar� durumunda onlar� `M�sl�man` diye nitelemek bile m�mk�n de�ildir. ��nk� onlara `M�sl�man` demek, isimle M�sl�man olmalar�na veya a��zlar�yla kendilerine `M�sl�man��z` demelerine de�il, �sl�m hayat sistemini hayatlar�nda uygulamalar�na ba�l�d�r.

3. Bölüm: Bu Dinin Tabiatý

BU D�N�N TAB�ATI

Sürekli olarak ortal�kta dola�an yalanc� bir ku�ku ve sitemkâr bir aray�� vard�r. Niye ey Rab?

Hak niye yaral�, bat�l niye ba�ar�l�?

Hak ehli niye belâda, bat�l ehli niye kurtuluyor?

Hak-bat�l kavgas�nda hak niye ma�lup, bat�l niye galip?

Ganimetler niye bat�l�n. Galip olmas� gereken hak de�il midir?

Bat�l�n bu bask�nl��� neden?

Bat�l�n bu kavgada ba�ar�l� ç�kmas� neden?

Hele de bu, gönüllerin sars�l�p fitneye u�ramas�na neden olurken?..

Uhud sava��nda Müslümanlar�n hayret ve deh�etle; "Bu da nereden geldi?.." demesi, fiilen gerçekle�mi� bir olayd�r...

Yüce Allah ise yorgun gönüllere huzur veren, bu yönden akla gelebilecek kötü dü�ünceleri gideren bir cevap veriyordu. Kanununu, kaderini ve tedbirini aç�kl�yordu. Düne, bugüne ve yar�na yetecek bir cevapt� bu...

Bat�l�n bir sava�tan galip ç�k�p belirli bir süre daha �i�meye devam etmesi, hiç �üphesiz Allah'�n onu kendi halinde b�rakmas� demek de�ildir. Bu, bat�l�n yenilmez nitelikte bir güç olmas� veya hakka kesin bir zarar vermesi demek de de�ildir. Hakk�n her hangi bir sava�ta belaya u�ray�p belirli bir süre zay�f kalmas� da, Allah'�n onu b�rak�p unuttu�u veya onu y�k�p ortadan kald�rmak için bat�la terk etti�i anlam�na gelmez. Hay�r!

Bu, olsa, olsa  bir hikmet ve tedbirin gere�idir. Çünkü Allah, bat�la mühlet veriyor. Yolun sonuna gitmesi, suçlar�n en i�rencini i�lemesi, günahlar�n en a��r�n� i�lemesi ve en �iddetli azab� hak etmesi içindir bu mühlet...

Hakk�n da s�navdan geçmesi içindir...

�yiyle kötünün ayr�lmas�, zorluklardan y�lmadan yola devam eden kimselerin büyük mükafatlara eri�mesidir bu s�nav�n amac�...

�u halde bu s�nav, hak nam�na bir kazanç, bat�l nam�na da bir zarard�r. Yani kar��l�kl� olarak artan bir kazanç ve zarar...

Bir kavga ki, Allah dilemi�tir as�l davas�n�n böyle olmas�n�...

Hak dü�manlar�n� - ilâhî azaba u�ramadan - nimetler içinde yüzerken, zahiren de olsa güç, iktidar ve makamlar� ellerinde bulundururken görmek, baz� gönüllerde ku�kular meydana getirip fitneye dü�meye neden olabilir. Sonra bu ku�ku ve fitne etrafta bulunan kimselere de bula�abilir. Kalb ve ak�llarda gezinen bu tür ku�kular yüzünden zay�f inançl� kimseler, Allah hakk�nda cahiliye zanlar�na benzer hak d��� zanlara kap�l�rlar. Allah'�n hak ve bat�l sava��na kar��mad���n�, hakk� bat�l�n pençesine b�rakt���n� veya hakk�n zaferiyle ilgilenmedi�ini san�rlar. Yahut bat�l�n hak oldu�u zann�na kap�l�rlar. Yoksa derler kendi kendilerine:

"Allah, bat�l�n büyümesine, yay�l�p zafer kazanmas�na ne diye kar��m�yor?"

Ya da san�rlar ki, dünyadayken hakk� yenmek bat�l�n özelli�idir. Hakk�n ise, zafer kazanmak özelli�i yoktur. Sonra san�rlar ki Allah, bu zalim, ta�ut, müfsit ve bat�l perestlerin azg�nl���na, fitne ve küfür yaymalar�na izin veriyor. Çünkü yapt�klar�n�n kendilerine kald���n� zanneden bu azg�nlar, her �eyin kendilerinden yana i�ledi�ine, kendilerini durduracak hiç bir gücün bulunmad���na inan�yorlar.

Gerçekte tüm bunlar bo� kuruntulard�r. Allah hakk�nda haks�z zanlar beslemektir. Çünkü gerçek böyle de�ildir.

Bak�n Yüce Allah, kafirleri, bu tür zanlar beslemekten sak�nd�r�yor. E�er Allah, direne durduklar� küfür yüzünden onlar� hemen kap�vermiyorsa, e�er onlara belirli bir süre oyalan�p e�lenecekleri bir dünyal�k hisse veriyorsa, e�er onlar� böyle bir s�navdan geçiriyorsa bu, sadece bir imtihand�r. Kendilerine haz�rlanm�� sa�lam bir tuzakt�r. Onlar� yava� , yava� kapmak için verilmi� bir mühlettir:

"Kâfirler, onlara verdi�imiz mühleti, kendileri için hay�rl� sanmas�nlar. Biz, hiç �üphesiz daha da günah i�lemeleri için onlara mühlet veriyoruz." (Al-i �mran: 178)

Demek ki, Allah'tan gelen bu bela (deneyim), bir nimettir. Allah'�n, ancak hay�r diledi�i kimselere verece�i nimet...

E�er Allah, kendi dostlar�na bir musibet vermi�se, hiç ku�kusuz onlara hay�r dilemi�tir. Ba�a gelen bu musibet, dostlar�n�n davran���ndan do�mu� olsa bile gene de bir hikmet, bir lütuf ve tedbir var, demektir.

Gaybani bir hikmet, ince bir tedbir ve mü'min dostlar�na bir lütuf...

��te böyle...

Gönüller huzura ve ruhlar sukunete kavu�uyor. �slâm'�n aç�k, �a�maz ve dosdo�ru dü�üncesinin gere�i olan temel gerçekler yerine oturuyor.

Yüce Allah'�n mü'minleri; saflar�na kar��an münaf�klardan ay�rmas�, sonsuz hikmetinin ve mü'minlere minnetinin bir gere�idir. Kötüyle iyiyi birbirinden ay�rt etmek için onlar�, kendi dü�ünce ve davran��lar�n�n sonuçlar�yla s�navdan geçirmesinin nedeni budur...

"Allah, mü'minleri elbette ki üzerinde bulundu�unuz karma��k halde b�rakacak de�ildir. Ta ki, kötüyle iyi (münaf�kla mü'min ) birbirinden ay�rt edilsin." (Ali �mran: 179)

Yüce Allah, hiç �üphesiz Müslümanlar�n saf�n� münaf�klarla kar���k bir halde b�rakmayacakt�r. Kalblerine iman�n kokusu ve �slâm'�n dirili�i girmedi�i halde zahiren Müslüman olduklar�n� söyleyen münaf�klar� tan�t�p "iman" iddias�n�n arkas�na s���narak aralar�na kar��malar�n� önleyecektir.

Allah'�n �slâm ümmetinden istedi�i �ey, evrensel ve büyük bir görevin yerine getirilmesidir. Mükemmel ilahi nizam�n yüklenmesi; yeryüzündeki küfür vakas�n�n de�i�tirilip yepyeni ve e�siz bir düzenin kurulmas�d�r. Bu büyük görevin gere�idir soyutlanma, ar�nm��l�k, ba�l�l�k ve belirginlik... Gere�idir saf�nda bo�luk, yap�s�nda çürüklük bulunmamak...

��te tüm bunlar Müslüman saff�n uyan�k olmas�n� gerektirmektedir. Çünkü bu saff�n kötülükten ar�nmas� �artt�r. Çürük ta�lar� dü�ürmek için bir bask�n�n uygulanmas� �artt�r. Yabanc� ve yaramaz unsurlar�n ortaya ç�kmas� �artt�r.

Bundan dolay� Kur'an-� Kerim, bu dinin metodunu çizip dava adamlar�n�n izleyece�i yolu belirlemektedir:

1. ï¿½nsanl�k hayat�n�n ilahi nizam� olan bu dinin özelli�i ve hayatla uygulanma yönteminde bilinmesi gereken; ama ço�u kez göz ard� edilen veya hemen anla��lmayan temel bir gerçek vard�r. Bu gerçe�in anla��lmamas� veya unutulmas� korkunç bir yanl��l��a neden oluyor. Yani bu dine yakla��mda, gerçek yap�s�nda, insanl�k hayat�ndaki tarihsel realitesinde, dün, bu gün, ve yar�n ki i�leyi�inde yap�lan bir bak�� hatas�...

Baz�lar�m�z diyor ki:

"Madem ki bu din ilahi bir hayat sistemidir; ola�anüstü bir sihirbazl�k yöntemiyle insanl�k hayat�na girmelidir."

Yani insan�n do�al özelli�i ve f�tri gücünü bir kenara at�yorlar. ï¿½nsan�n maddî �artlar�n� göz ard� ediyorlar. Bu �artlar hangi kalk�nma a�amas�ndan geçmi� ve hangi ortam�n ürünüdür, buna bakm�yorlar. Ama böyle bir yöntemle hayata geçti�ini de göremiyorlar. Çünkü �slâm, insan�n güç ve pratik hayat �artlar� dahilinde gelir�nsanla etkile�im içinde bulunan bu güç ve bu pratik �artlar zamanla belirli ve aç�k kal�plara girerler. Halk�n uyumu oran�nda etkilerini de gösterirler bu arada. Kimi dönemlerde ise bu etkile�imin sonucu tersine olabilir. Bu durumda ise dinin sesine kulak vermeyen veya dosdo�ru bir �ekilde yola girmeyi dü�ünmeyen insan, alçald�kça alçal�r arzu ve �ehvetlerin cazibesine kap�l�p gider.

��te "Allah'tan gelmi�tir" diye bu dinin ola�and��� yollarla çal��t���n� görmeyince, baz�lar�m�z hiç ummad�klar� bir hayal k�r�kl���na u�ruyorlar...

Yahut �slâm hayat nizam�n�n ciddiyet ve pratikli�ine güvenlerini kaybediyorlar. Yahut da dinden - mutlaka - bir ku�ku duymaya ba�l�yorlar. Bu zincirleme hatalar�n kaynakland��� as�l hata ise; bu dinin tabiat�n� ve geli� yöntemini tan�mamakt�r. Veya bu basit ve temel gerçe�i unutmakt�r.

Bu din, insan hayat� için gelen bir sistemdir. Bu sistemin hayata geçip (iktidar olmas�), insan�n gücü nisbetinde çal��mas�yla mümkündür��e ba�lama noktas�; fiilen üzerinde bulunulan maddî hayat prati�idir. Bu yürüyü�, yolun sonuna de�in insan�n normal güç ve çabas� dahilin de devam eder. En son varabilecekleri yere, kendi güç ve çabas�yla var�r.

Bu dinin en belirgin özelli�i, insan�n f�trat�n�, güç s�n�r�n� ve maddi hayat �artlar�n� hiçbir zaman hiçbir tasar�da ve hiçbir harekette göz ard� etmemesidir. Bir di�er özelli�i de insan� hiçbir be�eri sistemde asla eri�emeyece�i doruklara yükseltmesidir. Nitekim baz� dönemlerde bu durum fiilen gerçekle�mi�tir. Demek ki bu sistem, ciddi bir çal��mayla tekrar hayata geçebilir. Çünkü bunun gerçekle�tirilmesini engelleyecek hiçbir neden yoktur.

Ne var ki, tüm hata bu dinin tabiat�n� anlamamaktan veya unutmaktan do�uyor. Be�er realitesine dayanmayan, f�tratla çeli�en ve insan� f�trat�ndan, arzular�ndan, yeteneklerinden, realitesinden ve gücünden soyutlayan "ola�anüstü" halleri beklemekten do�uyor.

"Bu din, Allah kat�ndan de�il midir?"

Hiç bir �eyin aciz b�rakamayaca�� Kadir Kuvvet'in dini de�il midir?

Öyleyse neden sadece be�er gücü hududunda kal�yor?

Neden hayata geçmek için be�er çabas�na gerek duyuyor?

Sonra neden hep yenmiyor?

Neden yanda�lar� daima kazanm�yor?

Neden �ehvetlere, arzulara ve maddî hayat prati�ine – zaman, zaman - yenik dü�üyor?

Tüm bunlar, dinin temel ve sade gerçe�ini kavrayamamaktan yahut göz ard� etmekten ileri gelen soru ve ku�kulard�r. Söz konusu olan da budur.

Yüce Allah hiç �üphesiz insan�n f�trat�n� de�i�tirmeye kadirdir. Bu dinle veya ba�ka bir yolla bu de�i�ikli�i muhakkak ki gerçekle�tirebilir. �nsan� daha ilk ba�ta ba�ka bir f�trat üzere de yaratabilirdi. Ama O, insan� bu f�trat�yla yaratmay� dilemi�tir.

Hidayetin; ilgi gösterme, emek ve bilginin bir ürünü olmas�n� dilemi�tir.

F�trat�n�n sürekli çal���r durumda olmas�n�, de�i�memesini, erimemesini ve i�levsiz kalmamas�n� dilemi�tir. Hayat için koydu�u sistemin, insan çabas�yla, insan�n normal gücüyle gerçekle�mesini dilemi�tir. �nsan�n normal ya�am �artlar�na göre harcayaca�� çaba nisbetin de ba�ar�ya ula�mas�n� dilemi�tir. Bu bak�mdan yarat�klar�ndan hiç bir kimse;

"Allah, ne diye bunu dilemi�tir." diye bir soru soramaz.

Çünkü yarat�klar�ndan hiç kimse ilah olamaz. S�n�rs�z bilgi sahibi olamaz. Kainat�n temel düzenini, bu düzenin varl�k alemindeki canl�larla ili�kisini ve canl�lar�n yarat�l���n� kendisine özgü bir tasar�mla ötelerden yöneten gaybani hikmetleri kendi bilgisiyle kavrayamaz...

�u halde bu konuda "Niçin?" sorusunu ne ciddi bir mü'min ve hatta ne de ciddi bir dinsiz sorabilir.

Mü'min soramaz; çünkü kalbini, niteliklerini ve varolu� nedenini bilen Rabbine kar�� fazlas�yla edeplidir. Be�er kavray���n�n bu alanda çal��amayaca��n� çok iyi bildi�i için soramaz.

Bu soruyu bir kafir de soramaz; çünkü o pe�inen Allah'� reddetmektedir. Zaten e�er kafir Allah'�n ilahl���n� kabullenseydi, tüm bunlar�n Onun i�i ve ilahl���n�n vazgeçilmez gerekleri oldu�unu da kabullenirdi.

Öyleyse bu soruyu; ya ciddiyetsiz ve kaypak kimseler, ya da ilahl���n gerçek özelli�ini bilmeyen kimseler sorabilir.

Bir kere ne dedi�ini bilmeyen kaypak ki�iler, ne ciddi mü'min olabilirler, ne de ciddi dinsiz olabilirler.

Bu nedenle onlar� ciddiye al�p tart��maya girmek do�ru de�ildir.

"�lahl���n" gerçe�ini bilmeyen kimselere gelince...

Bu cahil kimselere kar�� tak�n�lacak tav�r; do�rudan do�ruya bir cevap vermek de�ildir. Çare, bu kimselere �lahl���n hakikatini anlatmakt�r. Bunun sonucunda o kimse ya her �eyi kabullenip inanacak, ya da inkâr edip dinsizli�i seçecektir. Tart��ma da böylece bitecektir. Çünkü ba�ka türlü olursa, polemi�e girilecektir.

Sonuç olarak Allah'�n hiç bir yarat���, Allah'a:

"insan� ne diye bu f�tratla yaratmay� diledin?" diye kendisine soramaz.

"Ne diye bu f�trat� böyle i�ler halde; böyle de�i�mez, i�levsiz kalmaz ve yok olmaz bir nitelikte irade ettin? Ne diye hayat nizam�n�, be�erin çaba ve normal gücüyle gerçekle�ebilir bir özellikte diledin?" diye soramaz.

Çünkü her bir yarat��a dü�en as�l görev, bu hakikati böyle kabullenmektir. Be�erin pratik hayat�n� bu hakikatin belirledi�ini görmektir, insanl�k tarihini bu hakikatin ����� alt�nda yorumlamak bir taraftan tarihin seyir hatt�n�, öbür taraftan da bu seyir hatt�na kar�� tak�naca�� tavr� iyice kavramakt�r. Hz. Muhammed (s.a.v.) taraf�ndan getirilen ve �slâm diye bilinen �lahî hayat sistemi, salt "Allah kat�ndan inmi�tir" dü�üncesiyle veya soyut bir ilan veya halka tebli�le yeryüzünde gerçekle�mez.

Gene o, ilgili yasalar� gere�i - neden - sonuç çerçevesinde - seyreden y�ld�z ve uzay hareketlerine benzer zorlay�c� bir �lahi güçle de gerçekle�mez.

Çünkü bu sistemin hayata geçmesinin tek yolu; onu insanlardan bir grubun yüklenmesidir. Yani davaya yürekten inanan, bütün gücüyle ona sar�lan, onu hayat�n�n görevi ve umutlar�n�n hedefi sayan bir grup...

Ba�kalar�n�n kalb ve pratik hayatlar�na geçmesi için didinen bir grup...

Bu da yetmez. Çünkü bu gayeye ula�mak için var güçleriyle cihad etmeleri de gerekiyor. Hem nefsinde ve çevresinde var olabilen be�eri zaaf, hevaperestlik ve zavall� ve cahil kimselere kar�� cihad etmeleri gerekiyor.

Ayr�ca - yani tüm bunlar�n yan�nda - bu ilahi hayat sistemini be�er f�trat�n�n kald�rabilece�i bir seviyede tutmak zorundad�rlar.

Bunun da yolu, insanlar�n fiilen içinde bulunduklar� noktadan hareketle i�e ba�lamak; pratik hayatlar�n� ve bu hayatlar�ndan do�an sonuçlar� göz ard� etmeden ba�lamakt�r. �lahi sistemin hayata geçi� a�amalar� ve bunlar�n normal s�ralamas�nda izlenecek yol budur.

Ama tüm bunlardan sonra insan�n çabas�n� sürdürmesi, prati�e ve uygulamaya yönelik yollara ba�vurmas� ve seçece�i yöntemlerde ba�ar� göstermesi söz konusudur. Çünkü, gah kendi nefsiyle beraber ba�ka insanlara kar�� zafer kazanmas�, gah bir sava�ta hem kendi nefsine hem de ba�ka insanlara yenilmesi; gösterdi�i çabayla orant�l�d�r.

Fakat her �eyden önce her tür çaba ve yöntemden önce göz-önünde tutulmas� gereken bir husus vard�r.

O da bu Müslüman grubun fedakârl�k derecesidir.

Yani zamanlar�n� bu amaç için ay�rma sorunudur.

Bu sistemi bizzat kendilerinin ya�amas� derecesidir.

Bu sistemin sahibi olan Yüce Allah'a ba�l�l�klar�, güvenmeleri ve tevekkül etmeleri derecesidir.

��te bu dinin gerçek özelli�i budur. Hareket plan� ve yöntemi budur. Yüce Allah'�n - e�ite durdu�u - ilk Müslüman cemaate ö�retmek istedi�i gerçek de buydu.

E�er Müslüman cemaat bu dinin gerçe�ini herhangi bir sava� konumunda bizzat kendisi uygulam�yorsa, gerçekçi ve vazgeçilmez pratik çareler aram�yorsa veya aramay� unutuyorsa, dü�ünce ve davran��lar�n� dikkate almadan "salt Müslümanl���mla zafer kazanmal�y�m" diyorsa; Allah'�n da onu hezimetler ve dayan�lmaz ac�larla kar�� kar��ya b�rakmas� kaç�n�lmaz bir �eydir.

Yüce Allah bu gerçe�i a�a��daki ayet-i kerimede aç�k-seçik olarak belirtmektedir:

"(Bedir'de dü�man�) iki kat�yla u�ratt���n�z bir musibete (Uhud'ta) kendiniz u�ray�nca "Bu da nereden geldi?" diye mi söylersiniz? De ki: "O, kendi kat�n�zdand�r." Allah, muhakkak ki, her �eye gücü yetendir." (Al-i �mran: 165)

Buna ra�men Yüce Allah, Müslümanlar� bu noktaya mahkum olmu� da b�rakmaz. Çünkü onlar�, neden - sonuç ili�kisinin gerisindeki kudretiyle ili�kide tutar. Ola�an davran��lar�n�n sonucu olan zahiri sebeblerin gere�i ba�a gelen deneyimin gerisinde kendileri için bir hay�r diledi�ini bildirir.

�uras� kesindir ki, �lahi hayat sisteminin hayata geçi�i, insan�n çabas�na ve ola�an davran��lar�yla etkile�imine b�rak�lm��t�r.

Sonra bu, her yönüyle hay�rl� bir �eydir. Çünkü insan�n hayat�n� yozla�ma ve ba��bozuklu�a meydan vermeden düzene koyan bu sistem �slah etti�i insan f�trat�n� uyararak normal ray�na oturtmaktad�r.

Çünkü gerçek iman; hidayet yolunu kuvvete ba�vurarak t�kayan azg�n insanlara kar�� inanc� u�runda diliyle, tebli�iyle aç�klamas� ve eliyle cihad etmeyen kimselerin gönlüne yerle�emez.

Mü'min bu cihad�yla elbette ki belalara u�rayacakt�r. Çal��mas�nda sab�rl�, ac�lara kar�� sab�rl�, yenilgilere kar�� sab�rl� ve en önemlisi zafere kar�� da sab�rl� olacakt�r. Çünkü zaferleri sab�rla korumak, bozgunlara kar�� sab�rl� olmaktan çok daha zordur.

Gönüller ar�n�ncaya, saflar belirleninceye �slâm cemaati ray�na oturup sadece Allah'a dayanm�� olarak ba�� dik bir �ekilde yoluna koyuluncaya kadar bu cihad sürecektir.

Evet gerçek iman, bu inanç u�runda küfürle cihad etmeyen kimselerin gönlüne - mümkün de�il - tam anlam�yla yerle�mez. Bir mü'min, - insanlara kar�� cihad� esnas�nda bile - en ba�ta kendi nefsiyle cihad eden kimsedir. Çünkü bu cihad� yaparken önünde engin iman ufuklar� aç�lacakt�r. Hem de güvenlik ve bar�� içinde yerinde oturmu� haldeyken asla aç�lamayacak ufuklar...

Cihad ederken hayata ve insana ili�kin gerçekleri anlayacakt�r. Hem de bu yolun d���nda asla ö�renemeyece�i gerçekleri...

Nefsi, duygular� dü�ünceleri, gelenekleri, özellikleri, etki ve tepkileri hakk�nda ba�ka türlü asla ula�amayaca�� bir bilgi düzeyine kavu�acakt�r bu zorlu ve çileli imtihan� verirken.

Evet, bir cemaatin, deneyim, s�nav ve belalar olmadan, her bireyi gerçek güç ve amac�n� tan�madan, yap�s�n� meydana getiren ta�lar�n dayanma gücünü ve bu ta�lar�n bir sald�r� an�nda birbirine tutunma derecesini bilmeden, tam bir iman gerçe�ine sahip olmas� mümkün de�ildir. ��te Yüce Allah'�n olaylarla e�itimden geçirdi�i ilk Müslüman cemaâta bildirmek istedi�i buydu. Diyordu ki onlara:

"Allah, mü'minleri elbette ki üzerinde bulundu�unuz karma��k halde b�rakacak de�ildir. Ta ki kötüyle iyi (münaf�kla-mü'min) birbirinden ay�rd edilsin." ( Ali �mran: 179)

Daha sonra da onlar� sebebler aleminin gerisindeki Allah'�n takdir ve hikmetine; buradan da büyük iman gerçe�ine yöneltmekteydi. Çünkü bu iman, mü'min gönüllerde iyice yerle�medikçe tam tam�na gerçekle�mi� say�lamazd�.

"E�er siz (Uhud'ta) bir yara ald�ysan�z, hiç �üphesiz kafirler de (Bedir'de) benzer bir yara alm��lard�r. Bugünler, insanlar aras�nda; (çe�itli tedbirlerin al�nmas�), Allah'�n mü'minleri ortaya ç�karmas� ve içinizden �ehidler almas� için devrede durdu�umuz günlerdir. Allah, hiç �üphesiz zalimleri sevmez. Bir de Allah'�n mü'min kimseleri ar�nd�r�p ay�rmas�, kafirleri de helak etmesi içindir.." (Al-i �mran: 140-141)

Öyleyse tüm bunlar, sonuç aç�s�ndan sebebler aleminin davran��lar�, olaylar� ve ki�ileri ötesindeki ilahî takdir, tedbir ve hikmetten ibarettir. Ayn� zamanda bu, olaylar�n ve bu olaylar� ayd�nlatan imtihan�n ard�ndan gönüllere yerle�en kapsaml� ve mükemmel �slâm dü�üncesidir.

2. Esas niteli�inde büyük bir gerçek daha vard�r. Bu da, insan�n özgün yap�s�yla, f�trat ve çabas�n�n temel özelli�iyle ve ilahi hayat sistemini uygulayabilme derecesiyle ilgilidir.

�nsan�n nefsi, gerçekte mükemmel de�ildir. Özü itibar�yla dünya hayat�nda kendisine takdir edilen azami bir kemal derecesine ula�abilir bir geli�me ve ilerlemeye müsait bir nitelikte yarat�lm��t�r. Dikkat edilirse, �slâm ümmetinin doru�unu, temsil eden bir cemaâta dönü�mü� - do�al yarat�l��ta ki - bir grub insan vard�r ki, Yüce Allah haklar�nda:

"Siz, �nsanlar için yarat�lm�� en iyi ümmetsiniz." (Al-i �mran: 110) diye buyurmaktad�r.

Bir de bu kimselerin be�er nefsinin en kamil Örnekleri olan Hz. Muhammed (s.a.v.)'in sahabeleri olduklar�n� dü�ünün. Evet bu kimselere bakt���m�zda neyi görüyoruz?

Hiç �üphesiz bir insan grubunu...

Zaaflar�, noksanl�klar� ve hatta Allah'�n:

"Hiç �üphesiz �eytan, (�slâm-küfür) ordular�n�n kar��la�t��� günde sizden kaçan kimseleri, ��ledikleri baz� günâhlar yüzünden zillete dü�ürmü�tü. (Ama) Allah, - yemin olsun ki - onlar� affetti." (Al-i �mran: 155) diye kendilerinden söz etti�i insanlard�...

Onlar, hiç �üphesiz, Müslüman kimselerdi. Ama henüz yolun ba��nda; e�itim ve yeti�me ça��nda kimselerdi.

Bununla beraber i�lerini Allah'a teslim edip önderli�ini kabullenmi�, gönderdi�i sisteme gönülden raz� olmu� ve emirlerine uymada son derece ciddi olan insanlard�.

Bundan dolay� da Yüce Allah, onlar� himayesinden kovmad�. Hatta ac�y�p onlar� aff�yla kar��lad�.

Gerçi Yüce Allah, onlar� davran��lar�n�n ak�betini tatmakla kar�� kar��ya b�rakm�� ve ac� dolu zorlu bir deneyimden geçirmi�ti. Ama onlar� kovup saf d���na da itmemi�ti. Kendilerine:

"Bu deneyimde yetersiz ve zay�f bir duruma dü�tünüz. Art�k bu dinin hiç bir i�ine yaramazs�n�z" diye bir �ey de söylememi�ti.

Çünkü Yüce Allah bunu yapaca��na, söz konusu zaaf ve noksanl�klar�n� kabul ederek kendilerini bu deneyimden geçirerek e�itmi�ti. Bundan gerekli ibret ve ö�ütleri almalar� için, rahmet ba���lama ve ho� görü yoluyla kendilerini ele�tirip dersler vermi�ti. T�pk� bir büyü�ün, ate�le oynay�p can�n� yakan çocuklar� e�itti�i gibi...

Çünkü ba�ka türlü ö�renip yeti�emez ve anlayamazlard�.

Ellerinden tutmak suretiyle kendilerine zaaf ve nefis tuzaklar�n� gösteren Yüce Allah, onlara kendi kendilerine güvenmelerini, sa�lam ve kopmaz ilahî ipe tutunduklar� sürece hedefe ula�maktan umut kesmemelerini ö�retmi�tir...

Ve nitekim bu hedefe ula�t�lar da...

Evet sonunda vard�lar hedeflerine...

Bir çok örnek ç�kt� aralar�ndan...

Yüce Allah'�n övgüyle söz etti�i örnek insanlar:

"O kimseler ki insanlar onlara: "Dü�man�n�z sizinle sava�mak üzere topland�, onlardan korkun" deyince bu söz, sadece Allah'a iman (ve güvenlerini) artt�rd�. Ve (buna kar��) "Allah bize yeterdir. O en iyi dayanakt�r" dediler." (Al-i �mran: 173)

Do�rusu bu kimseler gördükleri ilâhî e�itimle göz al�c� bir düzeye gelmi�lerdi. Ama buna ra�men de insan idiler. Zaaflar�, kusurlar� ve hatalar� olan birer insan. Bunun yan�nda tevbe ve isti�farlar�yla Allah'a yakaran birer insan...

Söz konusu olan �ey insan�n tabiî yarad�l���yd�. Yani bu ilahi sistemin de�i�tirmeden, i�levsiz b�rakmadan ve güç yetirilmez i�lere ko�madan korudu�u tabiî yap�...

Sonra bu din, onu bu tabiî haliyle yeryüzünde en mükemmel bir düzeye ç�kar�yor.

Bu gerçe�i bilmenin büyük bir önemi vard�r. �nsanl���n, bu e�siz nizam�n gölgesinde hiç umut kaybetmeden çal���p yeti�mesi konusunda önemi büyük olan bir gerçek...

Çünkü ilk �slâm cemaatinin bu göz al�c� yüksekli�e eri�mesinin ba�lang�ç noktas�, daha a�a��larda üzerinde bulundu�u konum idi. Bu zorlu yolda güçlükle at�lan ad�mlar, cahiliye de bulunan ve her �eyleriyle geri olan bir be�er toplulu�unun ad�mlar�yd�.

Tüm bunlar birer umuttur...

Bu göz kama�t�r�c� noktaya eri�ebilme konusunda insanl���n besleyece�i büyük bir umut...

Ne kadar a�a��larda olursa olsun gene de yükselebilece�ine inanma umudu...

Bu umudu yitirmeyen bir cemaatin, e�i bulunmaz harika bir do�umla dünyaya gelebilece�ini gösteren bir hakikat...

Demek ki bu cemaat, geçici bir harikan�n eseri de�ildir. Çünkü o, be�erin gücü dahilinde ki bir çal��mayla gerçekle�en ilahi bir metodun eseridir. Be�erin gücü ise - gördü�ümüz gibi - pek çok �eye müsaittir.

Bu metod, her cemaati üzerinde bulundu�u noktadan, yani içinde ya�ad��� maddi hayattan ele alarak yeti�tirmeye ba�lar. Çünkü yükseklere t�rmanman�n ba�lang�ç noktas� budur.

Bu din, çeyrek as�r denilebilecek k�sac�k bir sürede göz kama�t�ran bir noktaya ç�kard���, ilk �slâm cemaatini, ilkel Arap cahiliyesinin içinden, yani a�a�� noktalardan al�p yüceltmi�tir.

Yaln�z burada uyulmas� gereken vazgeçilmez bir �art vard�r. O da bu insan toplulu�unun, ilahi sisteme kesin teslimiyetidir. Yani ona inan�p kabullenmesi, hayat�na temel, hareketine parola, ve uzun-zorlu yolundaki ad�mlar�na ölçü olarak onu almas�d�r.

3. Üçüncü bir gerçek...

�lahi sistemin gere�i olarak Müslüman’�n ki�ili�iyle �slâm cemaatinin birbirinden kopmazl��� gerçe�i...

Cemaatinin çe�itli alanlarda dü�manla giri�ti�i sava�larla kendisi aras�ndaki ba�lant�...

�nançla dü�üncenin ba�lant�s�...

Tüm alanlardaki sava�lar�n zafer-hezimet ba�lant�s�...

Tüm bunlar �slâm cemaatinin zafer veya hezimetleriyle yak�ndan ilgili olan temel faktörlerdir. Çünkü ilahi hayat sistemi büyük bir alana yay�lm��t�r. �nsan�n ki�ili�i yan�nda tüm hayat�n� da kapsamaktad�r. Boyutlar�, noktalar� ve uzant�lar� birbirine girmi� büyük bir alan...

Ayn� zamanda hem mükemmel hem de kapsaml�...

Bu bak�mdan e�er söz konusu alanlardaki nokta, boyut ve uzant�lar aras�nda bir uyumsuzluk veya kar���kl�k meydana gelirse genel plan bir tak�m bo�luk ve ar�zalara maruz kalacakt�r.

Bu özgün gerçek, insan hayat�n�, bölünme ve parçalanmaya meydan vermeden tüm yönleriyle ele alan kapsaml� ve kusursuz ilahi sisteme mahsus bir ayr�cal�kt�r. Yani insan ki�ili�ini ve hayat� tüm boyutlar�yla ku�atan, aralar�nda bulunan girift ba�lant�lar�n tümünü tek elde toplayan, sonuç olarak da bu ba�lant�lar�n tümünü düzen ve uyum içinde; basireti köreltmeden, hayat�n parçalanma ve bozulmas�na meydan vermeden çal��t�ran ilahi sistemin özelli�idir.

4. Dördüncü bir gerçek...

�slâm e�itim yönteminin özelli�iyle ilgilidir...

Çünkü �slâm, Müslüman cemaatini olaylarla, olaylar�n kalpte do�urdu�u duygu, etki ve tepkilerle ele al�p e�itir. Daha sonra da bu olaylara göre de�erlendirir. Bu de�erlendirmesinde olaydan etkilenen insan ki�ili�ini tüm yönleriyle incelemeye tabi tutar. �slâm'�n bundan maksad�, bu etkiyi dosdo�ru ray�na oturtmak ve bilinmesi istedi�i gerçe�i sars�lmaz bir �ekilde gönüllere yerle�tirmektir. Çünkü bu de�erlendirmede dikkatleri üzerinde toplay�p ayd�nlatmad���, insan�n yap�s�nda var olan girift ve gizli yönleri aç��a ç�karmad��� hiç bir boyut, hiç bir hat�rlay�� veya hiç bir dü�ünce yoktur. �nsan�n her �eyi apaç�k ve tüm gerçekli�iyle görebilece�i bir de�erlendirmedir, bu.

Saflara kar��an u�aklar�n (hainlerin) ortaya ç�kmas�, cemaatin ayd�nl�k bir ufukta temizlenip ar�lanmas�, his, dü�ünce ve de�er yarg�lar�n�n düzelmesi, sars�lmaz �slâm dü�üncesinin ve sa�l�kl� bir �slamî hayat�n dayana�� olan ilkelerin kök salmas�; bu de�erlendirmenin bir sonucudur. Ki tüm bunlar, her yerdeki Müslüman cemaatin ba��na gelebilecek olaylar� - en geni� boyutuyla - ayd�nlatmaya ve e�itim görerek yeti�meye vesile olacak hususlard�r.

5. Be�inci bir gerçek...

�lahi sistemin uygulanabilirli�iyle ilgilidir. Her �eyi fiilen uygulamak bu sistemin vazgeçilmez bir özelli�idir. Çünkü pratik hayat içindeki etkinli�i buna ba�l�d�r. Bu nedenle �slâm, sadece teorik ilkeler veya sadece soyut direktifler sunmaz. O, fiilen uygulan�r. Teori ve direktiflerini pratik hayat�n içinde gerçekle�tirir.

6. ï¿½lahi emirlerden ö�rendi�imiz son bir gerçek...

Bu, - Allah'�n yard�m�yla - yeni bir �slâmi hayata ba�lamak üzere koyuldu�umuz yolda bize fayda getirecek bir gerçektir...

O da �u; Allah'�n hayat sistemi de�i�mezdir. De�er yarg� ve ölçüleri de de�i�mezdir.

De�i�en; yani bu sisteme yak�nla�an veya ondan uzakla�an, dü�ünce ve davran�� yöntemlerinde yan�lan veya isabet eden ise insand�r.

Kur'an nizam�, kendi çizgisinden sapan kimseleri, hatal� olarak nitelemektedir. Çizgiden sapanlar olarak nitelemektedir. Bu kimselerin hata ve sapmalar�na - makam ve de�erleri ne olursa olsun - kesinlikle göz yummaz. Böyle insanlara uymak için kendisi asla çizgiden ç�kmaz. Bundan �unu ö�reniyoruz:

Hayat sistemini kötülemek pahas�na ki�ileri suçsuz göstermek mümkün de�ildir. �slâm ümmeti için en önemli �ey, hayat sisteminin ilkelerini ayakta tutmakt�r. Yani önemli olan; bu ilkelerin olanca aç�kl�k, kesinlik ve netli�iyle Varl���n� sürdürmesidir.

Çizgiden sap�p yan�lg�ya dü�en kimseleri ise, - kim olursa olsun - hak ettikleri �eyle vas�fland�rmakt�r.

Bu sapma ve yan�lg�lar, sistemi sapt�r�p de�er yarg� ve ölçülerini de�i�tirme pahas�na hakl� gösterilemez. Çünkü sistemin sapt�r�l�p de�i�tirilmesi, büyük Müslüman �ahsiyetleri yan�lg� ve sapmayla nitelemekten - �slâm için - çok daha tehlikelidir. Çünkü ki�ilerden daha büyük ve daha devaml� olan sistemdir.

Müslümanlar�n - tarih boyunca - i�ledikleri her �ey veya tak�nd�klar� her tav�r, �slâm'�n tarihsel prati�i demek de�ildir. Çünkü �slâm'�n tarihsel prati�i, �slâm hayat sistemine, de�i�mez ilke ve ölçülerine t�pa t�p uygun olan davran�� ve tav�rlardan ibarettir. Aksi takdirde i�lenen hata ve sapmalar� da �slâm'a ve �slâm tarihine mal etmek gerekir ki; bu da mümkün de�ildir. Çünkü bu sapma ve hatalar�n sorumlular�; onlar� i�leyen kimselerdir, öyleyse kim hak etmi�se hata, sapma veya �slâm'a ayk�r�l�kla nitelenmesi gereken odur.

Hiç ku�kusuz �slâm Tarihi, Müslümanl�klar� söz veya isimde kalm�� kimselerin tarihi de�ildir.

Çünkü �slâm tarihi; insanlar�n dü�ünce ve davran��lar�nda, hayat biçimleri ve toplumsal düzenlerinde ya�ayan gerçek bir �slâmî uygulaman�n tarihidir.

�slâm, sabit bir merkezdir. �nsan hayat�n�n - de�i�mez bir çerçevede - etraf�nda döndü�ü bir merkez. E�er insanlar bu çerçeveden ç�karsa, e�er insanlar bu merkezden tamamen koparsa - o zaman -onlar kim, �slâm kim?!

�slâm d��� davran�� ve eylemlerin �slâm'a mal edilmesi mümkün mü?!

Bu davran��larla �slâm'� yorumlamaya kalk��mak mümkün mü?

Do�rusu böyle bir durumda; yani �slâm hayat sisteminin d���na ç�k�p onu bizzat ya�amamalar� durumunda onlar� "Müslüman" diye nitelemek bile mümkün de�ildir.

Çünkü onlara "Müslüman" demek, isimle Müslüman olmalar�na veya a��zlar�yla kendilerine "Müslüman’�z" demelerine de�il, �slâm hayat sistemini hayatlar�nda uygulamalar�na ba�l�d�r.

(Kaynak:  Fi Zilâl-il Kur’an'da Davet Yolu /  Ahmed Faiz / Çeviri; Ubeydullah Dalar / Seçkin Yay�nc�l�k, ï¿½slam ve Hayat için yay�na haz�rlayan: R�dvan Dinçer)
YORUMLAR
  • HUSEY�N SASMAZ   15-11-2013 10:55

    Mademki insanlar Allah'a kul de�il de onun d���nda putlara kul olmaktad�r, hi� bir �ey do�rudan do�ruya insanlar�n hayr� i�in kullan�lmayacakt�r... Bu noktadan g�r�l�yor ki insanlar Allah'tan ba�kalar�na kul olma g�nah�n� i�lemekle, O'ndan ba�kas�na tap�nmakla b�y�k kay�plara u�ruyor, enerjileri t�keniyor, yery�z�n� imar edemiyor, �retim imkanlar�n� geli�tiremiyorlar... Ve bunlar�n �tesinde de ruhlar�n� mahvediyor, namuslar�n� mal ediyor, ahl�ki de�erlerini ayaklar alt�na al�yor. Zillete d���yor, eziliyorlar... Yery�z�n�n bir sisteminde b�yle de, di�erinde de�il mi? Hay�r hepsinde ayn�. Sadece de�i�en �ey ya�anan �artlar ve feda edilen kurbanlard�r... Ger�ekten de Avrupa sahte bir din adiyle insanlara z�lim b�r ter�r rejimi uygulayan kilisenin bask�s�ndan ka�arken b�t�n�yle bo�anm�� ve Allah duygusundan ba��n� k�r�p ka�m��t�r, insan�n insanl�k de�erlerini �i�neyen ve z�lim bir rejimle insan�n �eref ve haysiyetini ayaklar alt�na alan kilise diktas�na kar�� ba� kald�r�rken Allah'a da isyan etmi� ve ba� kald�rm��t�r... Sonra da bir tak�m insanlar kendi insanl�k �eref ve haysiyetini, h�rriyet ve de�erlerini � bu arada menfaatini � bir tak�m ferdiyet�i nizamlar�n g�lgesinde aramaya, ba�lam��, b�t�n ideal ve d���ncelerini h�rriyet ve haysiyetini demokrasiye ba�lam��, ve bunlar�n garantisini orada aram��t�r. Veya parlamenter sistemlere, be�eri yasalara, bas�n h�rriyetine, kaza ve te�ri teminatlar�na, se�men �o�unlu�unun karar�na ba�lam��lard�r. Ve o nizamlar�n �evresini saran say�lmayacak kadar �ok l�fta prensiplere... Sonra ne olmu�?... Al�nan netice ne?.. Sonu�; kapitalizmin, her t�rl� bask� sistemlerine ba�vurarak say�lamayacak kadar �ok garanti ve paravanalar arkas�na gizlenip insanlar� hayali duygular i�inde uyutup zulm� ger�ekle�tirmesidir. Neticede, kapitali elinde bulunduran azg�n bir az�nl���n al�alt�c� ve �ld�r�c� k�leli�i alt�nda �o�unluk ezilmi� ve az�nl�k grup her zaman parlamenter �o�unlu�u elinde tutmu�tur. Parlamenter �o�unlu�u eline ge�irince de yasalar� kendisine g�re tanzim etmi�, bas�n h�rriyetini keyfine yorumlam�� ve Allah'�n nizam� d���nda nizam arayanlar�n insanl�k, �eref ve haysiyetlerini, de�er ve h�rriyetlerini de garanti unsuru olarak ele ge�irmi�tir. Sonra birtak�m kimseler ��km�� sermaye �evresinin �st�nl���ne dayanan veya tabaka hakimiyetini s�rd�ren egoist ve ferdiyet�i nizama ba� kald�rm�� ve ba��n� sosyalist sistemlere �arpm��t�r. Sonu ne olmu�? Al�nan netice ne?... Bu sefer de kapitalist z�mrenin h�kimiyetin den ��k�p kolhoz hakimiyetine girmi�. Bir ba�ka ifadeyle; kapitalistlere ve b�y�k �irketlere kulluk yerine, idari sultayla birlikte mali g�c� de elinde bulunduran devletin kulu k�lesi haline gelmi�tir. Neticede ortaya ��kan durum, kapitalist s�n�f�n hakimiyetinden �ok daha tehlikeli bir hal alm��t�r... Her hal�k�rda insan�n insana boyun e�di�i nizam ve sistemlerin hepsinde insanlar mallar�n� ve canlar�n� ac� bir fedak�rl�k �rne�iyle kurban vermi�ler. Kime? �e�itli �ekil ve hallerle ortaya ��kan tanr�lara... ��nk� insanlar mutlak �ekilde bir tanr�ya kul olmak ihtiyac�n� duymaktad�rlar. E�er bu kulluk Allah'a olmazsa mutlaka Allah'tan ba�kas�na olacakt�r... Yaln�z Allah'a kulluk insana h�riyetini. �eref ve haysiyetini, de�er ve �st�nl���n� de bah�edecektir... Allah'tan ba�kas�na kulluk ise insan�n insanl���n� yiyip bitirecek; �eref ve haysiyetini, h�rriyet ve faziletlerini silip s�p�recektir... Sonra da mallar�n� ve maddi menfaatlerini ortadan kald�racakt�r. ��te b�t�n bunlardan dolay� ul�hiyet ve kulluk meseleleri Allah'�n g�nderdi�i risalet ve kitaplarda b�y�k ihtimamla tahlil edilmi�tir. ��te bu s�rede, bu �nemin en g�zel �rne�ine rastl�yoruz, Hatdi zat�nda bu mesele eski ve g�l�n� cahiliyetlerdeki puta ve ta�a tap�nma meselesiyle hi� mi hi� ilgili de�ildir. Aksine her zaman ve her yerde, insan�n var oldu�u her an ile alakal�d�r. Dolay�s�yle b�t�n cahiliyet �e�itleriyle de ilgisi vard�r... Hem tarih �ncesi hem de tarih sonras� cahiliyetlerle al�kal�d�r. Yirminci asr�n cahiliyeti ile de yak�ndan m�nasebeti vard�r. Daha do�rusu kullar�n kullara kullu�u esas�na dayanan b�t�n cahiliyet sistemleriyle al�kal�d�r... Bu konuda s�ylenecek s�z�n k�sas� Kur an�n bilumum taktirlerinden ve �zellikle de bu s�redeki a��klamalar�ndan ortaya ��k�yor ki din edinmek, ba�lanmak ve hakimiyet mevzular�n�n hepsi �ki bu s�rede buna tek kelimeyle ibadet deniliyor� yaln�zca bir akide, bir iman meselesidir, bir isl�m meselesidir. Yoksa bir bilgi, bir medeniyet, bir sistem meselesi de�ildir... Olabilir veya olamaz ama bu mesele tamamen akide meselesidir. Bulunabilir veya bulunamaz ama bu bir iman meselesidir... Tahakkuk eder veya edemez ama bu bir isl�m meselesidir. Bundan sonra da �ama �nce hi� mi hi� de�il� ya�anan hayat meselesidir ki sistem h�k�m ve prensip halinde ortaya ��kar. Ve bu sistemin, h�km�n, prensibin ge�erli oldu�u bir toplum �eklinde belirir. B�yledir... ��nk� "ibadet" meselesi bir �ekil ve formalite meselesi de�ildir. Bilakis bir din edinme, emre uyma, bir nizam� benimseme, bir sisteme ba�lanma ve g�nl�k hayatta ya�anan bir doktrine uyma meselesidir... Ve b�yle oldu�u i�in de bunca dikkat edilmi� ve �nem verilmi�tir. Allah'�n nizam� onun i�in bu kadar fazla durmu�tur bu mevzu �zerinde... B�t�n resuller ve risaletler boyunca bu derece �nem atfedilmi�tir... Ve bunca ac�lar�, eziyetleri ve fedakarl�klar� gerektirmi�tir... cilt-8-say-297-298

  • HUSEY�N SASMAZ   14-11-2013 12:25

    Hi� bir zaman insanlar dinsiz ya�ayamazlar. Mutlaka bir din edinmek zorundad�rlar. Ama Allah'�n dinine ba�lanmayanlar muhakkak Allah'tan ba�kas�n�n dinini benimseyeceklerdir. Hayat�n de�i�ik cephelerinde ortaya ��kan de�i�ik �ekillerdeki tanr�lara kul olacaklard�r. Ya �ehvetlerinin ve arzular�n�n pen�esine d��ecek ve hudut nedir bilmeksizin, kontrol nedir yapmaks�z�n onun kulu olacaklard�r... Ve b�ylece insani hususiyetlerini kaybedecekler ve hayvanlar derekesine d��eceklerdir. "K�fredenler ise hayvanlar gibi yerler, e�lenirler ve onlar�n dura�� cehennemdir."35 Muhakkak ki insan�n insanl���n� kaybetmesi kadar b�y�k kayb� yoktur. �nsan o�lu Allah'�n dininden ��kar ��kmaz insanl���n� kaybeder ve hayvanlar�n seviyesine iner. �ehvetlerin ve arzular�n kulu k�lesi olur. Daha ba�ka t�rl� tanr�lara da kul olurlar. Daha ba�ka �eylerin de pen�esine d��erler. Kendiliklerinden h�k�mler vazeden liderlerin, devlet adamlar�n�n kulu olurlar. Bu h�k�mleri vazedenlerin menfaatin dan ba�ka hi� bir �eyi g�zetmeyen buyruklar�n mahk�mu olurlar. Onlar diledikleri gibi tasarruf ederler hayatlar�nda. Bu sahte tanr�lar gerek h�k�mler koyan bir ferdin hakimiyeti �eklinde ortaya ��ks�n, gerekse bir �rk�n, bir kitlenin hakimiyeti tarz�nda ortaya ��ks�n de�i�en bir �ey yoktur. Allan�n �eriat�n� tan�mayan ve Allah'�n h�k�mlerine dayanmayan b�t�n be�er� nizamlar da insanl���n d��t��� seviyelere g�z atmak bunu g�rebilmek i�in kafidir. Ne var ki kullara kul olmak, sadece y�neticilere, liderlere ve kanun koyuculara kul olmakla bitmez. Bu a��k�a g�r�len bir �eklidir kullu�un ama hepsi bundan ibaret de�ildir... Daha ba�ka �ekilleri de vard�r kullara kullu�un. �o�unlukla gizli olur bunlar ama zaman zaman a��k �eklinden �ok daha beter ve fazla olur.. Bunun en a��k �rne�i modaya kul olanlard�r. Moda evlerinin insanlar �zerindeki hakimiyetini vak�a hi� bir be�eri m�essesede g�rmek m�mk�n de�ildir... �u kendilerinin medeni oldu�unu s�yleyenler... Hepsi hepsi modan�n kulu durumundad�rlar. Moda yarat�c�lar� taraf�ndan ortaya s�r�len bir k�yafeti �ister ��r�l��plak olsun, ister kapal�, ister binecekte olsun ister giyecekte, ister e�lencede olsun ister gezinti yerlerinde� modan�n ge�erli oklu�u her alanda hi� bir cahil i ye t mensubu erke�in veya kad�n�n ka��nmas� veya yerine getirmemesi m�mk�n de�ildir. ��te kullu�un daniskas�... Kim ��kabilir modan�n d���na bunlardan?... �ayet �u medeniyet ad� verilen cahiliyetin mensuplar� moda evlerine kul olduklar�, ba�land�klar� kadar Allah'a kul olup ba�lansalard� ��phesiz ki son derece zahit birer m�min olurlard�... Ve e�er bunlar�n bu ba�l�l���na kulluk denilmezse neye denilecektir? E�er bu modac�lar bunlar�n hakimi ve tanr�s� de�ilse hakimiyetin ve tanr�l���n anlam� nedir? ... �o�u kere zavall�, hem de �ok zavall� kad�nlara rastl�yoruz, �yle dekolte k�yafetler giyiniyorlar ki ne �ekillerine uyuyor, ne bedenleri ne de yap�lar�na. O derece boy an�yorlar ki alay konusu olmaktan, g�l�n� duruma d��mekten ba�ka bir �eye yaram�yor. Ne var ki modan�n g��l� tanr�lar� ve modan�n hakim g�c� alt ediyor onlar� ve bu derece k���lterek herkese g�l�n�, �leme r�svay olmalar�n� sa�l�yor. Kar�� koymak m�mk�n m� modaya? Bu uydurma tanr�lar�n kullu�undan kurtulmak ne m�mk�n?... ��nk� �evresini saran cemiyet , b�t�n b�t�n moda tanr�s�n�n kullar�, k�leleri, o nas�l kurtars�n kendisini bu i�ren� putun elinden?. E�er bunun ad� da kulluk, k�lelik de�ilse nedir?.. Hakimiyet ve tanr�l�k bu de�ilse nedir?.. Bu sadece insanlar�n Allah'a kul olmad�klar� takdirde kul olacaklar� noktalardan bir tanesidir Allah'tan ba�ka kullara kul olanlar�n ba�lanaca�� uydurma dinlerden sadece birinin �rne�idir... �u halde sadece y�neticilerin, devlet adamlar�n�n ve kanun koyucular�n kulu k�lesi olmak biricik kulluk �ekli de�ildir. Be�erin be�ere kullu�u, be�erin be�ere hakimiyeti tek bir kulluk ve hakimiyet �eklinde olmaz, �ok de�i�ik �ekilleri vard�r onun... ��te buradan anl�yoruz tevhit akidesinin �nemini. Allah'�n dinine ba�lananlar�n ruhlar�n�n, �rzlar�n�n, mallar�n�n nas�l korundu�unu ve Allah'�n dininden ba�ka dinlere ba�lanm�� bulunanlar�n, k�sacas� Allah'tan ba�kalar�na ve ba�ka �eylere kul olanlar�n bu noktalarda hi� bir koruyucular�n�n bulunmad���n� g�r�yor ve tevhidin k�ymetini idr�k ediyoruz. Bu kulluk, kanun koyucular�n h�kimiyeti seklinde olabilir, geleneklerin ve al��kanl�klar�n h�kimiyeti �eklinde olabilir, basit d���nce ve inan�lar�n h�kimiyeti �eklinde olabilir... Gerek inan� ve gerekse d���nce alan�nda Allah'�n dininden ba�ka dinlere ve yollara ba�lanmak demek bitmez t�kenmez evham ve hurafelerin batakl���na g�m�lmek demektir... Putperest cahiliyetlerde bunun de�i�ik �ekillerini g�r�yoruz. Avam tak�m�n�n ba�land��� hurafe ve efsaneler de bu cahiliyetin bir ba�ka �eklidir. Sakat bir d���nce ve yanl�� bir inan� u�runda nice mallar�n, m�lklerin kurban edildi�ini hatt� zaman zaman �ocuklar�n bile adand���n� g�r�yoruz. Bu d���nceler ve hurafelerin sard��� insanlar devaml� olarak uydurma tanr�lar�n �errinden korkuyorlar, bu tanr�larla ilgi kuran rahiplerin ve d�n adamlar�n�n bel�s�ndan �ekiniyorlar. Cinlerle, �eytanlarla, ifritlerle ilgi kuran esrarengiz kimselerin ve b�y�c�lerin hemen �zerine indirecekleri fel�ketlerden korkup duruyorlar... Daha nelerden nelerden?... Boyunlar� b�k�lene, takatlar� bitene, enerjileri bu sahalarda mahvolup gidene kadar korku ve deh�et i�inde, �mit ve arzu i�inde y�pran�p gidiyorlar... Moda evlerine kullu�un sadece �rfler ve �detler h�li �zerinde durduk ve bu u�urda payimal olan �rz ve namus noktalar�n� ele aldik. Ya bu u�urda harcanan paralar, bo�a ak�t�lan enerjiler ve �ld�r�len vakitler?... Orta gelirli bir Aile, parf�mler, boyalar, rujlar, pudralar, koaf�re gidip sa� yapt�rmalar, ond�le ettirmeler ve her y�l modas� de�i�en elbiselik kuma�lar ve tuvalet tak�mlar� i�in... Sonra ayn� modaya uyarak de�i�en ayakkab�lar, sa�a, tuvalete, ayakkab�ya uygun d��mesi gereken s�s e�yas� i�in... Ve bu u�ursuz putlar�n istedikleri saymakla bitmeyen di�er �eyler i�in... Normal gelirli bir aile gelirinin en az�ndan yar�s�n� bu u�urda harc�yor. Bir g�n di�erini tutmayan bu her an de�i�en modac� tanr�lar�n buyruklar�n� yerine getirmek ve istediklerini yapmak i�in gelirinin yar�s�n� harc�yor. �al��mas�n�n yan semeresi bu u�urda ak�p gidiyor. �stelik te harcad��� enerjisi caba... Kim var bunlar�n ard�nda? Bu tanr�lar�n ihdas etti�i d�nyalara kurulmu� bulunan fabrika ve imalathanelerin ard�nda yahudi bankerler ve kapitalistler oturmu� bulunuyorlar... Ve modaya uyan bir kad�n, yahut bir erkek bu yorucu �al��mas� ve ��rp�nmas� i�inde bir an olsun durup ta bu i�ren� dinin emirlerini yerine getirmekten ka��nam�yor ve bu u�urda mal� gidiyor, eme�i gidiyor, �rz� ve ahlak� pay�ma! oluyor, ama b�r kere de olsun bu uydurma tanr�n�n kar��s�na ��k�p res �ekemiyor... Kullu�un bir ba�ka �e�idi de insanlara h�k�m koyan insanlar�n buyruklar�na uyman�n y�kledi�i m�kelefiyetierdir... Bir Allah kulunun Allah'a sundu�u bir kurban�n mukabilinde Allah'tan ba�ka hakim tanr�lara kul olan insanlar bin b�r kat� kurbanlar takdim ederler de yine yakalar�n� kurtaramazlar. Mallar�n� nefislerini ve �rzlar�n� bu u�urda feda ederler de yine bitmez... Putlar vard�r dikilir bu tanr�lar ad�na... Kimisinin ad� "vatanda�l�kt�r''... Kimisinin ad� "cinsiyettir''... Kimisin�n ad� "s�n�f hakimiyetidir"... Kimisinin ad� "�retim imk�nlar�d�r"... Ve daha burada say�lmayacak kadar �ok ve �e�itli putlar dikilir bu tanr�lar ad�na... Bu u�urda bandolar �al�n�r, i�aretler �ekilir ve put�ular puta tapanlardan putlar� u�runda teredd�t etmeksizin mallar�n� ve canlar�n� feda etmelerini isterler. Aksi takdirde bu hususta g�sterilecek bir teredd�t h�yanettir gayeye, en b�y�k utan� vesilesidir... Hatt� bu putlar�n istekleriyle �at��an konu �rz ve namus konusu dahi olsa feda edilecek elbette ve bu fedak�rl�k u�runda kan d�k�lecek kadar b�y�k bir �eref vesilesi olur... ��nk� b�yle ba��r�r o putlar�n etraf�na dikilmi� bulunan borazanlar... Ve bu borazanlar�n ard�nda da y�neticilerden m�te�ekkil tanr�lar kurulup otururlar. Ger�ekten de yery�z�nde yaln�z ve yaln�z Allah'a kullu�u tahakkuk ettirmek, insanlar� ta�lara, putlara ve �eytanlara tap�nmaktan kurtarmak ve insanl���n hayat�n� Allah'�n irade buyurdu�u o y�ce seviyeye ula�t�rabilmek i�in yap�lan Allah yolunda cihad�n gerektirdi�i b�t�n fedak�rl�klar�n... Bir ka� mislini sarfederler Allah'tan ba�kas�na kul olanlar... Allah yolunda cihat ettikleri takdirde mallar�n�, �ocuklar�n� ve ailelerini kaybetmekten korkanlar, �ehit olup �lmenin eziyetinden, ac�s�ndan ve kayb�ndan endi�e edenler... D���ns�nler bir kere Allah'tan ba�kas�na kul olduklar� tekdirde kaybedecekleri mallar�, canlar�, �ocuklar� ve bunlar�n da �tesinde ahl�k ve namuslar�... Muhakkak ki Allah yolunda cihat etmek onlara Allah'tan ba�kas�na kul olanlara y�klenen m�kellefiyetlerden �ok daha az m�kellefiyetler y�kler. Bunun da �tesinde, o pislikler, o utan�lacak haller ve o zilletler... cilt-8-say-291-295-Seyyit kutup http://namenstraat8bredahollanda.blogspot.nl/

  • kemal song�r   13-11-2013 11:16

    �ehid Seyyid Kutub�un vahyin g�lgesinde in�a olan zihninden ne�et eden net/yal�n s�ylemleri ve tavsiyeleri ger�ekten bu �mmet i�in ufuk a��c� ve kendi duru�uyla ve de �ehadetiyle de �rnekli�i sunan bir muvahhiddir. Kutup; Rabbe g�venen ve ayn� zamanda imtihan�n ka��n�lmazl���ndan hareketle ayaklar� yere basan, s�nnetullah��n de�i�meyece�ini bilen bir bilin� ile hayat� ku�anan, �slami sistemin/y�netimin in�as�n� kullar�n �abas�na/cehdine ba�layan bir Allah tasavvuruyla ve O�nun r�zas� i�in m�cadele eden, ��ilahi takdiri�� kullar�n kendi elleri �r�n� olan zaaflar�ndan/sapmalar�ndan kaynakl� olumsuzluklara mahkum eden de�il, kullar�n d�nyada izzetle ya�amalar� ve ahirette felah bulmalar� i�in konulan s�nnetullah/ilahi yasa olarak ��ilahi takdiri�� g�ren ve iman ederek hayat� okuyan bir M�SL�MAN/�MMET profili �izmektedir. Kutup; bu �mmetin ba� belas� olan kaderci-cebirci yakla��mlarla ki�i ve toplumlar�n izzetini de zilletini de Allah�a havale etmenin bir y�k�m/zillet ve Allah�a at�lan bir b�htan oldu�unu, yaratan�n, izzetin de zilletin de koydu�u yasalara uymak ya da uymamak noktas�nda kullar�na bah�etti�i ve de imtihan gere�i kullanmalar�n� zorunlu k�ld��� iradelerinden ne�et eden d���nsel/eylemsel y�neli�lerinin neticesinde neden-sonu� ili�kisine ba�la(n)d���n� beyan etmektedir. Bu �mmet tarihsel k�r�lma olarak S�ffin�i ya�ad� ve bunu vahyin g�lgesinde de�erlendirip dersler ��karaca��na ��ilahi takdir��dir diyerek insan eli �r�n� olan olumsuzluklar� ve nedenlerini Allah�a fatura ederek b�y�k y�k�mlar�n/zilletlerin yolunu maalesef a�t� ve de halen devam etmektedir. M��minlerin �zerlerine d��eni yapmalar� kayd�yla ne g�rece yenilgileri ne de az olu�lar� asla bir ma�lubiyet de�ildir, bilakis �mutlak zafer/kurtulu�� ahirete al�n a��kl���yla gidebilmektir, as�l galibiyet budur. Rahman, m�min kullar�na izzeti-zaferi diler/ister, ancak buna ula�man�n yolu (s�nanma ger�e�inden dolay�) m��mince hayat� okumak ve cehd etmektir. Selamlar.