İslamdışı rejimde Müslümanca eğitim olmaz!

Ahmet Kalkan Hoca önyargısız olarak dinlenmesi gereken bir isim. Gençlik Kültür Merkezi’nde “Rab” kavramını açıklarken biz de oradaydık.

13-04-2012


Allah’ın indirdiği ile hükmedilmeyen bir ülkede yaşayan insanlar olarak acaba biraz fazla mı neşeliyiz? Bizim bu kadar neşeli olmamız caiz midir? Bu kadar neşeli olmamızın, bu kadar rahat olmamızın arkasındaki neden nedir? Yoksa birisi Hakk’ı hâkim kıldı da bizim mi haberimiz olmadı? İslam, topyekûn yaşanmaya mı başladı? Eğitim sistemimizde tevhidî tedrisata mı dönüldü? Ümmet tarafından yetim bırakılan Maide suresi 44 ve 45. ayetler gibi ayetler hutbelerde okunmaya mı başladı?

Kusura bakmayın ama her şeyin kolayını bulmasını çok iyi biliyoruz. Hakikatlerle yüz yüze gelmemek için her türlü lakaytlığı yapıyoruz. Ama bilelim ki hakikatlerden kaçış en fazla mezara kadar olur. Dinin bir kısmını gizlemenin büyük bir cürüm olduğunu artık öğrenmemiz gerekir. Evet, her şeyin kolayını bulmuşuz. Bize Allah’ın hükümlerini hatırlatanlara “radikal” damgasını vurarak,  onların bize izhar ettiği hakikatten ve o hakikatin sırtımıza yüklediği sorumluluktan kurtulmuş oluyoruz. O, ne de olsa radikaldir ve artık bizim onu dinlememize gerek de yoktur. Hatta çok fazla yakınında durursak başımız belaya da girebilir. Böyle düşünenlerden miyiz?

Radikal diyerek vicdanî rahatlama sağlıyoruz

Fatih’teki Gençlik Kültür Merkezi’ne gittiğimde söyleşi başlamadan önce konuşmacı Ahmet Kalkan Hoca ile on beş yirmi dakika kadar sohbet ettim. Bu sohbette kendisine insanlarımızın bazı kimseleri radikal olarak yaftalamaktaki amaçlarının, kendilerine vicdanî rahatlık sağlamak olduğunu söyledim. “Çünkü birilerine “radikal” damgasını vurduğunuz zaman artık onun söylediklerini kavramak zorunda olmadığınız için vicdanınız da rahat olacaktır” dedim…

Ahmet Kalkan Hoca hayatını Kur’an kavramlarını anlamaya ve anlatmaya vermiş kıymetli bir hocamız. Söyledikleri sözlerin de Kur’anî açıdan çelişkilerini bulmak o kadar kolay değil… Belki bazı tali meselelerde kendisiyle görüş ayrılığımız olabilir ancak temel kavramların anlaşılması yönünde tamamen aynı şeyleri düşünüyoruz.

Rab kavramını kavramamak büyük sıkıntı!

Ahmet Kalkan Hoca Gençlik Kültür Merkezi’ndeki bu seminerinde “Rab” kavramını anlattı. Yani benim ve birçok Müslümanın en derin yaralarından birisi olan “Rab” kavramını anlamak meselesine ışık tuttu.

Rab kavramını kavrayamamak ümmet olarak en ciddi sıkıntılarımızın başında geliyor. Neden “Rab” kavramını kavrayamıyoruz? Çünkü Kur’an’ı adam akıllı okumuyoruz da onun için… Kafamız okuldaki ve camideki resmî din söylemiyle karıştırılmış, medya ile de iyice bulandırılmış vaziyette… Şu halde bizim bu “Rab” kavramını anlamamız hiç de kolay olmuyor. İnşallah Ahmet Kalkan Hocanın bu semineri bu kavramı kavramamıza vesile olur.

Rab esma-i hüsnada var mı?

Ahmet Kalkan Hoca, bu kavramın sırat-ı müstakim üzere yürümeyi hedefleyen kimselerin öncelikli olarak kavraması gereken kavramlardan biri olduğunu söyledi. Ve “Rab” kavramının Kur’an-ı Kerim’de “Allah” lafzından sonra en çok kullanılan Allah’ın ismi olduğunu; ancak ne hikmetse 976 yerde geçmesine rağmen o meşhur 99 esma-i hüsnanın içinde geçmediğini söyledi.

Kur’an’ın gerek nüzul sırasına göre olsun gerekse Mushaf sırasına göre olsun ilk ayetlerinde “Rab” isminin kullanıldığını söyleyen Ahmet Kalkan Hoca; “Yaratan Rabbinin adıyla oku” (Alak,1) ve “Hamd âlemlerin Rabbinedir.” (Fatiha, 2) ayetleriyle Kur’an’ın ilk olarak Rabbi tanıttığını ifade etti.

Rab kelimesinin eğitime ve yönetime bakan boyutları olduğunu söyleyen Ahmet Kalkan Hoca, “Allah’tan başka kimsenin eğitim anlayışı ve yönetim prensipleri kabul edilemez” dedi. Rab isminin, “yarattıklarını başıboş bırakmayan, onların ihtiyaçlarını karşılayan, mutlak otorite ve mutlak egemenlik sahibi olan zat” anlamına geldiğini söyledi.

Cahiliye ve modern cahiliyede tanrı inancı nasıl?

Yunan filozofları ile Mekkeli müşriklerin tanrı inançları arasında bir benzerlik kuran Ahmet Kalkan Hoca, meşhur Yunan filozoflarının Allah’ı bir güç olarak kabul ettiklerini ancak onun, yarattıklarını yaratmakla bıraktığını, onların işlerine karışmadığını düşündüklerini söyledi. Onuinsanların işlerine karışmayan bir tanrı olarak gördüklerini ifade etti.

Bu anlayışa sahip olanların sadece Yunan filozofları ve Mekkeli müşriklerden ibaret olmadığını,günümüz cahiliye toplumunda da bunun yaygın olduğunu söyleyen Ahmet Kalkan Hoca, bu anlayışa sahip insanları şöyle tasvir etti: “Yaratır, rızık verir, ama günlük olaylara karışmaz. Nasıl yönetileceğimizi, hangi kanunlarla hukukumuzu düzenleyeceğimizi, hangi sistemle eğitileceğimizi, ne yiyip ne içeceğimizi, nasıl giyineceğimizi, nasıl günlük hayatımızı tanzim edeceğimizi bize bırakan bir tanrı anlayışına sahiptirler. Cahiliyede ve modern cahiliyede müşriklerin problemi tanrı tanımazlık değildir. Onu rızık veren, yaratan ve tabiat olaylarını düzenleyen olarak görürler. Onların tanrısı hayatlarına karışmayan, kendilerine müdahale etmeyen, emir ve yasaklar vermeyen bir tanrıdır. Günümüzdekiler de ne diyor? ‘Bizim devletimize karışmasın, okullarımıza biz yön veririz, kime ne ceza verileceğini biz belirleriz, insanların kılık kıyafetini biz tanzim ederiz.’ Kendilerine karışmayan, hep veren, hiç imtihan etmeyen, canları istediği zaman helva gibi yedikleri bir tanrı istiyorlar. Devlet kadar önemsemedikleri, devlet kadar saygı duyma ihtiyacı duymadıkları bir tanrı…”

Yahudilerin Rab inancı nasıldır?

Müslümanların Rab kavramından anladıklarıyla Yahudilerin bundan anladıkları arasında çok büyük fark olduğunu söyleyen Ahmet Kalkan Hoca bu konuda şöyle bir izahat yaptı: “İslam’da Rab bütün mahlûkatın Rabbidir. Bitkilerden hayvanlara, insanlardan cansız varlıklara kadar her şeyin ve herkesin Rabbidir. Onun için Kur’an ‘Âlemlerin Rabbi’ olarak bahseder. Yahudiler ise Yahova adlı ilahlarının sadece kendi Rableri olduğunu söylerler. Onu sadece kendi ırklarına has gördükleri gibi onu sülalelerinin başlangıcı olan Yakub’u yenemeyen bir tanrı olarak görürler. İsraillilere göre ‘İsrail’ Allah’ın kendisini yenemediği güç demektir. İsrail kelimesine bu anlamı vermiş ve devletlerine de bu ismi koymuşlardır.”

Ne mutlu Rabbim Allah’tır diyenlere!

Allah’ı Rab olarak görmeyenlerin kendileri gibi güçsüz varlıkları rab edindiklerini söyleyen Ahmet Kalkan Hoca sözlerine şöyle devam etti: “Kur’an bir takım yöneticilerin kendilerini rab olarak gördüklerini söyler. Bunun en bariz örneği; ‘Ben sizin en yüce Rabbinizim’ diyen firavundur. Firavun, Kur’an-ı Kerim’in, Allah’ın hükmüyle hükmetmeyen yöneticiler için sunduğu prototiptir. Firavun bir özel isim değildir, sultan, padişah demektir. Kuran ‘firavun’ derken bunuHz. Musa döneminde bırakmaz, oradan aldığı bir kavramı günümüze taşımamızı ister. Allah’ın hükümleriyle hükmetmeyen bu firavun taslaklarını sırtlarında taşıyanlar ise Allah’ın Rab oluşunu idrak edemeyen insanlar olmuştur. Onları dev zannederler ama sırtlarından bir indirseler onların cüce olduğunu görürler. Onları sırtlarında taşımayıp ‘Rabb’im Allah’tır’ diyenlere Kur’an-ı Kerim’de müjdeler vardır: ‘Muhakkak ki; Rabbimiz Allah’tır deyip de sonra dosdoğru istikamette gidenlere korku yoktur ve onlar üzülmezler.’ (Ahkaf,13) ‘Muhakkak ki; Rabbimiz Allah’tır deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanların üzerine melekler iner, onlara: ‘Korkmayın, üzülmeyin, size vaat olunan cennetle sevinin’ derler.’ ” (Fussilet/30)

Allah’ın istediği eğitim mi bu?

Rab kavramının bir anlamıyla “uygulayan, uygulattıran, eğiten, yetiştiren dünyasını tanzim eden, dizayn eden” demek olduğunu söyleyen Ahmet Kalkan Hoca; kim kafasından kurallar koyarak çocuklarını eğitmeye kalkarsa, yetişmeleriyle alakalı prensipleri kendileri va’z ederse ve buna göre çocuklarını yönetip yönlendirirse, o kimselerin rabblik taslamış olacağını ifade etti.

Hem eğitim hem de yönetim boyutunun Rab kavramıyla yakından ilgili olduğunu söyleyen Ahmet Kalkan Hoca bu konuda şöyle dedi: “Allah’ın hükmüyle hükmetmeyenlerin zalim, fasık ve kafir olduklarını söyleyen ayet yalnızca yöneticilerden bahsetmez. Allah’ın hükümleriyle hükmetmeyen baba, talebeleri Allah’ın istediği eğitime tâbi tutmayan idareci bu ayetin kapsamına girmektedir. İnsanı kendi isteğine göre eğitmeye ve onun iç dünyasına şekil vermeye soyunduğu için rab olmaya yeltenmiştir.”

Heykelin karşısında niye heykel gibi durulur?

Birilerinin her sabah kendi ideolojilerinin yeminini ettirdiğini, heykelin karşısında heykel gibi durulduğunu söyleyen Ahmet Kalkan Hoca, eğitim sistemi Allah’ın tek rab olduğu anlayışıyla insanları yetiştirmiyorsa, Hz Muhammed, falan adamın gölgesinde kalıyorsa, Kur’an’ı yüzünden öğretmeyle çok bir şeyin de yapılmış sayılmayacağını söyledi.

Ahmet Kalkan Hoca’nın en çarpıcı tespiti ise şu oldu: “Şunu iyi bilmeliyiz ki İslam dışı rejimlerin Müslümanca bir eğitimleri olmaz. Yüzünden Kur’an okumayı öğretmeyle öğrenciler Allah’ın Rab olduğu hakikatiyle yetiştirilmiş olmazlar.”

(Haber: Aydın Başar / Dünya Bizim)

Etiketler : #İslamdışı   #rejimde   #Müslümanca   #eğitim   #olmaz!   
YORUMLAR
  • resul genç   15-04-2012 13:06

    bismillah ahmet hocamızın tespitlerine katılmamak mümkün degildir, ancak tercihleri bizim için daha kıymetlidir. bu konunun islami açıdan (hassasiyetmi) yoksa (akidenin bir konusumu) olup olmadıgı yani müslümanların rejimin okullarına evlatlarını göndermeleri onları küfre sokarmı yoksa dileyen göndersin dileyen göndermesin bu bir hassasiyettir,mi der dini islam! rasulullah sav ve sahabeler ebu cehil okulunun içerisindeki hubel putunun önünde çocuklarına örnegin hz ali oglu hüseyini ey yüce hubel açtıgın yolda gösterdigin hedefe koşacagıma, and çekerim derdirtirlermiydi! günümüz okullarının ebu cehil okullarından ata putunun hubelin putundan yoksa bir farkımı var! rabbimiz kitabı kerimde çocuklrınız sizin için bir (fitne) imtihandır. o gün gerçekten hüsrana ugrayanlar kendileriyle birlikte ailelerinide hüsran ettirenlerdir.ayetleri kendinizi ve ehlinizi ateşten kurtarın ayeti (tahrim 6) sebeb nüzül olunca hz ömer peygambere gelerek bizler kendimizi ateşten nasıl muhafaza edecegimizi anladık ya çocuklarımızı dedi peygamber hz ömere ey ömer allah.ın sana emrettigini onlara emret seni nehyettiginden onları nehyet dedi. fıkınta çocugun yaptıgı hatayı baba engellemesse sorumlu yine babadır kaidesi zikredilir. yani çocuk kasıtlı taş atıp bir vatandaşın camını kırsa onun üçretini babadan alırlar. rasullullah sav bir işin başında allahın adı yoksa o sonuna kadar (ebter) yani kesittir diye beyan etti. allahın adının anılmadıgı yerlerde zaruretin dışında durulmaması gerektigini her müslüman bildigini düşünüyoruz! selam hidayete tabi olanların üzerine olsun...

İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN