İLKAV'ın Cuma konferansında Suriye konuşuldu

Bu haftanın Cuma Konferansı, Suriye’deki Baas despotizminin, mazlum Müslüman Suriye halkına yönelik zulümlerini, alçakça katliamlarını protesto ve halkın adalet ve özgürlük hedefli mücadelesine destek gündem yapıldı. Özellikle son günlerde Suriye Baas Rejimince artırılarak sürdürülen kanlı katliam haberlerinin gündeme geldiği, Müslümanları endişeye sevk eden olayları, Suriye muhalefetine mensup kişilerin ağzından dinlemek için Cuma konferansına Ankaralı Müslümanlar büyük bir katılımla iştirak etti.

11-02-2012


Bu haftanın Cuma Konferansı, Suriye’deki Baas despotizminin, mazlum Müslüman Suriye halkına yönelik zulümlerini, alçakça katliamlarını protesto ve halkın adalet ve özgürlük hedefli mücadelesine destek gündem yapıldı. Özellikle son günlerde Suriye Baas Rejimince artırılarak sürdürülen kanlı katliam haberlerinin gündeme geldiği, Müslümanları endişeye sevk eden olayları, Suriye muhalefetine mensup kişilerin ağzından dinlemek için Cuma konferansına Ankaralı Müslümanlar büyük bir katılımla iştirak etti. Konferanstan sonra, Şeyho Duman hoca, önce Cuma namazını müteakiben de Suriye’de şehid edilen Müslümanlar için gıyabi cenaze namazını kıldırdı.

İLKAV adına konuşan Emrullah Ayan’ın konuşmasından notlar:

Konferans, Emrullah Ayan hocanın Ortadoğu halk ayaklanmalarının genel perspektifine ve İLKAV’ın tutumuna dair sunumu ile başladı. E. Ayan konuşmasında, “İLKAV olarak defalarca ifade ettiğimiz üzere, Ortadoğu’da zalim taguti diktatörlerin devrilerek oradaki mazlum halkların iradesine uygun yönetimlerin gelmesinden yana olduklarını, Allah’ın sosyal yasası gereğince halklar hangi tür yönetime müstahak iseler, onunla yönetilmeye dair iradelerini açıkça ve serbestçe gerçekleştirebilme imkanına sahip kılınmalı, kaderleri üzerinde söz sahibi olmalıdırlar. Tabii ki, bizler Müslümanlar olarak, bölgedeki değişimin öncülerinin Müslümanlar, hedefinin de İslami adalet sistemi olmasını arzu eder ve bunun için dua ederiz” dedi.

Ayan, devamla, Kuran’ın emrettiği ilke ve ölçülerin esas alınması, tevhid, adalet ve barış dini olan İslam’ın belirleyici olması halinde, gayrimüslimler de dahil her kesime bu imtihan dünyasında kendilerini serbestçe gerçekleştirme özgürlüğünün sunulacağını ve adaletle muamele edileceğini vurguladı. Söz konusu despotizme karşı haklı bir direniş ortaya koyan Suriye ve bölgenin diğer mazlum halklarını sahiplenmenin ve zalim, katil diktatörlere karşı mazlum halkları desteklemenin İslami ve insani sorumluluğumuz olduğuna dikkat çeken Ayan, bu haklı direnişleri manipüle etmek, Batı değer ve çıkarları istikametinde yönlendirmek isteyen Batılı güçlere, emperyal projelere karşı da uyanık olunması gerektiğini ifade etti. Ayan, özellikle hassas olunması gereken bir konunun da, söz konusu emperyalist güçlerce, bölgede bir mezhep savaşının kotarılmak istenmesi olduğuna dikkat çekti.

Emrullah Ayan, İLKAV olarak, bu tür ayrıştırma ve çatıştırma senaryolarına karşı bütün bölge halklarının uyanık olmaları gerektiğini hatırlatarak, Kur’an ve sünnetin belirlediği doğru bir tevhidi akıdede vahdet sağlanana kadar, bölge halklarını, iyi komşuluk ilişkileriyle, adalet ve barış içinde bir arada yaşama ölçülerine dikkat etmeye, emperyalistlere, zalimlere ve taguti diktatörlüklere karşı adalet ve özgürlük ekseninde ittifak etmeye çağırdıklarını söyledi. Bu süreçlerde, bütün kesimlerle kuracakları ilişkilerde Kur’an ve sünnet ölçülerini dikkate alarak adil şahidlik sorumluluğunu yerine getirmek durumunda olduklarını, bu sebeple de subjektif bir yaklaşımla hiçbir mezhepten taraf olamayacaklarını ifade etti. Mezhep eksenli yaklaşım sergilememenin ve mezhebi taassupla olayları değerlendirmenin, çok tehlikeli bir yaklaşım olduğunun ve bu konudaki emperyalist yönlendirmelerin, tahriklerin bilincinde olarak davranacaklarını belirterek, “Biz kimliğine ve mezhebine bakmadan, sadece Allah’ı razı etmek için ve Allah’ın koyduğu ölçüleri dikkate alarak, mazlum kim olursa olsun mazlumdan yana ve zalim kim olursa olsun zalime karşı mücadele dip, hakkı haykırmayı görev bilmiş bir topluluğuz” ifadelerini kullandı.

Bu bağlamda, katil Baas diktatörlüğünü ve mazlum Suriyeli kardeşlerimize yönelik Hama’dan Humus’sa 30 yıldır ve bugün gerçekleştirdiği alçakça zulüm ve katliamlarını protesto edip lanetlediklerini, mazlum Suriye halkının haklı onurlu direnişini desteklediklerini, her türlü övgü ve takdirin üzerinde bulduklarını, zafere ulaşması için dua ettiklerini beyan etti. ABD ve İsrail saldırı ve tehditlerine karşı desteklemeyi, yanında durmayı İslami sorumluluğumuz olarak gördüğümüz İran’ın, Suriye konusundaki yaklaşımını doğru ve haklı bulmadıklarını, ulusal çıkar adına binlerce masum insanı katletmeye devam eden putperest Baas diktatörlüğünü, ısrarla desteklemeye devam etmesini, haklı gösterecek hiçbir İslami ve insani gerekçe olamayacağını ifade eden Ayan, bu sebeple Suriye katil taguti rejimini destekleyen İran devletini de kınadıklarını beyan etti.

Aynı şekilde on binlerce mazlum Müslüman insan Suriye zindanlarını doldurduğu, baskı, zulüm ve insan hakları ihlalleri devam ettiği bir süreçte, sanki bütün bunlar yokmuş gibi davranarak, görmezden gelerek, Suriye’nin despot Baas yönetimiyle ortak Bakanlar Kurulu toplantıları yapacak kadar samimiyeti ileri götüren, zalim Beşar yönetimine sempati ve meşruiyet kazandırmaya yönelik katkılarda bulunarak, onun baskı ve zulümlerini azaltmasına yönelik teşvik ve eleştirileri zamanında yapmayan Türkiye yöneticilerini de kınadıklarını söyledi. Ayrıca, on yıllardır bölgedeki mazlum halklara yönelik baskı, zulüm, katliamları gerçekleştirilen despot rejimlerin sürekli arkasında duran, destek veren, bölgenin halklarının açlığı ve sefaleti pahasına, despot yönetimlerle işbirliği halinde fakir bölge halklarının kaynaklarını talan eden, bugün de yine pis ulusal çıkarları ekseninde, bölgeye yönelik yeni oyunlar, yönlendirmeler içinde olan emperyalist demokrasileri, BM, ABD, AB, Rusya ve Çin’i de kınayıp protesto ettiklerini sözlerine ekledi ve sözü Suriyeli konuğa bıraktı.

Konuşmacı Suriye’den Baas partisine üye olmadığı için suçlanarak hapiste işkence görerek tırnakları sökülen ve sonradan Türkiye’ye iltica eden Hama Gazisi Hüseyin Abdurrahimoğlu idi. Hüseyin Bey “Suriye Devrimcileri” adlı bir grupla Suriye’de yönetime karşı kendilerini savunan Müslümanlara aktif destek olmak için çalışmalarına devam etmektedir. Oradaki insanlarla birebir iletişim halinde olan kalabalık bir ekiple gelen ve grup sözcüsü olarak konuşmasını yapan Hüseyin Abdurrahimoğlu İLKAV Cuma konferansına katılan Müslümanları Suriye’deki adalet ve özgürlük mücadelesi ve zalim diktatörlüğün zulüm ve katliamları hakkında bilgilendirdi.

Suriyeli Hüseyin Abdurrahimoğlu’nun konuşmasından notlar:

“Öncelikle böyle bir imkanı bize verdiği için İLKAV’a teşekkür ederim. Suriye Ortadoğu da İsrail’e yakınlığı nedeni ile başıboş bırakılmayacak bir ülke. Oradaki iktidar İsrail’i rahatsız etmeyecek gayrimüslim bir yönetim olmalıydı. Bu arada bir çok kişi denendi, Fransa’da vardı işin içinde. 1940 lara kadar Fransız sömürgesi olan ülke, orduda albay rütbesinde asker olan Hafız Esad’ın “Düzeltme Hareketi” adı verilen darbesi sonucunda Siyonizmin hizmetine sunulmuş bir yönetime kavuşmuş oldu. Çok uzun olan Suriye -İsrail sınırı, mayınsız ve dikensiz olan, İsrail açısından bölgedeki en güvenli sınırdır. Ülkenin demografik yapısında da oynamalar yapan yönetimler, Halep’e Ermenileri yerleştirdiler. Mevcut Alevileri (Nusayrileri) ekonomik ve siyasi açıdan güçlendirdiler. Orduda Süryani sayısı artırılarak Sünni mezhepten olanlar ordudan uzaklaştırıldılar. Benim babamda askerdi. Ordudan atıldı. Suriye de kimlik kontrolleri yapılarak katliamlar gerçekleştirilmiştir. Suriye halkı, kırk yıldır zulüm yaşıyor. Ülkede insan hakları diye bir kavram yoktur. İşkence ve hukuk dışı uygulamalar, yolsuzluklar ve Baas rejimi ayrıcalıkları hepimizin malumudur. Görünüşte bir İsrail karşıtlığı ile halk sindirilmektedir.

Baas rejiminin sicili Müslümanlara yaptığı zulüm, işkence ve katliamlarla hayli kabarıktır. Bu günkü hadiseler bir ilk değildir. Hama katliamında; 28 günde 40 bine yakın insan öldürülmüştür. Hamile kadının karnını yarıp çocuğun da bıçaklanmasına ve buna benzer bir çok işkenceye şahit olduk. Baas partisine üye olmadığım, gençlik teşkilatında yer almadığım için tırnaklarım söküldü ve 13 yaşımda hücreyle tanıştım.

Beşar Esad geldiğinde, halk farklı bir gözle ve beklentiyle karşıladı; ama ne yazık ki Beşar Esad da babasından farksızdı. Şimdiye kadar olan katliamlarını biliyorsunuz. Daha yeni Kandil gününde 168 tane bezli bebeği katlettiler. Bunların resimlerini Rusya, Çin, İran elçilikleri ile Türkiye yetkililerine sunacağız. Humusun %30’u Alevi, %70’i Sünni ve Humus’a sessiz kalınıyor. Suriye’de bugünkü yapılanlara sessiz kalınıyor ve yetim bırakılıyor. Batı, BM, İnsan hakları örgütleri sessiz kalıyor.

Bizim devrimimiz köylerden başlamıştır. Birbirleri ile iletişim kurarak şehirlere sıçramıştır. Hiçbir destekçimiz yoktur. Dışarıda birçok girişim yapılıyor ama hepsi oyalama taktiğidir. Suriye devrimi hiç kimseye, hiçbir gruba ait değildir. Ne Sünni, ne selefi, ne Şii ne de Amerika, Rusya başka bir şey. Sahibi halkın ta kendisidir Nihai kararı verecek olan sokaktaki halktır. Bu zulme başkaldırıdır. Devrimi kontrol edemiyorlar. Sokak asıl hakimdir. Barışçı şekilde başkaldıran halk, füze, havan, tank vb. ağır silahlarla saldıran orduya karşı av tüfekleri ile kendini savunmaya çalışmaktadır. Biz Türkiye’nin veya başka bir ülkenin müdahalesini istemiyoruz. Biz bu işi, Allah’ın izniyle kendimiz halledeceğiz. Beşar Esad’ın düzeni Amerika ve İsrail’in düzenidir.

Suriye Devrimi, Diktatör’ün düşmesinden sonraki adımı nasıl düşünüyor? Şuan Suriye halkı, tüm kesimler, zulüm altında ve halk zulme başkaldırmış durumda. Şimdi zulmü kaldırmak öncelikli amaç. Esad gittiğinde Suriye ne yapacak? Halkın kafasında elbette İslami bir düzen var. Ancak bizde Hristiyan, Ermeni, Asuri, Zeydi vb. bir sürü topluluk var. Bunlar da direnişin içinde. Devrimin şu anda adı yoktur. Elbette şimdi size Maide 44. ayetinin eşliğinde bir mesajı vermek isterdim ama şu anda bunu dillendirmek mümkün değil. Baas zulmü her türlü gruba yönelmektedir. Benim en yakın mücadele arkadaşlarım 4 tane Hıristiyan’dır. Despotizme karşı, her türlü grupla birlikte mücadeleye ihtiyacımız var. Kurulacak sistem de bütün bu kesimlere adaletle muamele edecek bir sistem olacaktır. Allah bütün bu kesimlerin Rabbidir ve hepsine adaletle muamele edilmesini emretmektedir.

Biz bu adil sistemin peşindeyiz. Kişiler peşinde değiliz. Yıllarca Arap memleketleri yanlış yollarda oyalandı. Bizim sloganlarımızdan en belirleyicisi, (gösterilerde görmüşünüzdür) (Türkçesi) “Biz Allah’tan başka kimseye secde etmeyeceğiz” ifadesidir. Zulme karşı hayatları pahasına bir araya gelen sokak eylemcileri, devrimin asıl sahipleridir. Dışarıda oluşturulan muhalif çevreler kimseyi yanıltmamalı. Biz önce bu tağuttan (Esad) kurtulmamız lazım. Biz sistem ve paylaşımımızı sonra yapacağız. Elbette hukuk düzeni içinde Allah’ın hükmünü kurmayı arzu etmekteyiz.”

Konuşmacı daha sonra 11.02.2012 Cumartesi günü Ankara Abdi İpekçi parkında düzenleyecekleri Suriye de Baas rejiminin katliamlarını protesto için yapacakları basın açıklamasına tüm katılımcıları davet ederek konuşmasını bitirdi.

Konferans sonrası, önce Cuma nazmı ve müteakiben de Suriye de şehit olan Müslüman kardeşlerimiz için gıyabi cenaze namazı kılındı.

(Haber : Musab Akdeniz / Foto : Abdullah Taha Can)

Etiketler : #İLKAV'ın   #Cuma   #konferansında   #Suriye   #konuşuldu   
YORUMLAR
  • İLKAV'dan Recep   13-02-2012 23:51

    İLKAV düşmanlığı ve hasetle hareket ettiği imajı verecek derecede bir önyargılı saldırganlıkla, söylenenleri sürekli çarpıtarak ve her sitede yorum yazarak iftiralarda bulunan yorumcunun amacının ne olduğunu bilmiyor, ama göstergelerden hareketle iyi niyetli bulmadığımızı belirterek takdiri okuyuculara bırakıyoruz. Çünkü daha önce yazdığı hakaret ve iftira içeren yorumları bu site ve İktibas sitelerinde silinmişti. Biz muhatap olmak istememiştik. ama durmak bilmiyor. bu sebeple ona değil ama, konuyu saptırarak yanlış anlamalara yol açmaması için diğer okuyucu kardeşlerimize karşı sorumluluğumuz gereği bu izaha ihtiyaç duymuş bulunuyoruz. Alıntı yaparken birbirini tamamlayan ve açan cümleleri keserek alıyor. mesela alıntılayıp üzerine hüküm verdiği cümleciğin devamında aşağıdaki açıklama yer alıyor ve yana olunan şeyin ilahi yasanın işleyişi ve insan ve toplumların imtihan dünyasında özgürce inanç tercihi yapmaları, kaderleri üzerinde iradelerini kullanmaları ve karşılığına katlanmaları konusu olduğu vurgulanıyor. Yoksa halkın iradesiyle yaptığı her tercihin meşru olduğu ve desteklendiği söylenmiyor. Üstelik doğru ve kurtarıcı tercihin İslam olduğu da vurgulanıyor. Buna rağmen yorumda ifade edilen çıkarımları yapması, geri zekalılığın ve cehaletin ifadesi değilse, art niyetli ve haset ehli olmanın, düşmanlığın göstergesi değil midir? “... Allah’ın sosyal yasası gereğince halklar hangi tür yönetime müstahak iseler, onunla yönetilmeye dair iradelerini açıkça ve serbestçe gerçekleştirebilme imkanına sahip kılınmalı, kaderleri üzerinde söz sahibi olmalıdırlar. Tabii ki, bizler Müslümanlar olarak, bölgedeki değişimin öncülerinin Müslümanlar, hedefinin de İslami adalet sistemi olmasını arzu eder ve bunun için dua ederiz” Toplumlara ve insanlara hiçbir zorba kendi hevasını dayatıp, katliamla, zulümle egemen olmamalı, İnsanlar ve toplumlar, hesabını Allah'a verecekleri tercihleri kendileri özgürce yapmalı ve sorumluluğunu üstlenerek dünyada ve ahiretteki karşılığına da katlanmalı. Allah'ın sosyal planı düzenleyen yasası gereğince neyi hak ediyorlarsa Allah o topluma onu takdir edecek, sonuçta da insanlar ve toplum bu özgür tercihlerinin karşılığına katlanacaklardır. İmtihan ve serbest irade emaneti bunu gerekli kılmaktadır. İşte bu işleyişe zorba diktatörlerin baskı, zulüm ve katliam politikalarıyla engel olmaya kalkmaları karşı çıkılması gerekendir. İmtihan dünyasının işleyişi için Allah'ın insan ve toplumlara tanıdığı özgürlükler vasatının ortaya çıkması için katliamcı diktatörlerin yıkılması çabası ise olumlu bulunması gereken bir süreçtir. Sonuçta toplum neye layıksa onunla yönetilecektir. Tabii ki, meşru olan, dünya ve ahirette saadete ve adalet ve kurtuluşa taşıyacak olan vahye tabi olan İslami sistemin tercih edilmesidir. Bunu ısrarla anlamamak çabası göstererek, bütün açıklamalara rağmen site site gezip iftiralar yapmaya çalışmak, tüm Müslümanların bildiği gibi İLKAV'ın tagutun bütün türevlerine karşı 24 yıldır sürdürdüğü tevhid mücadelesini, tagutun başkentinde sürdürdüğü tagutu red ve hakkı haykırma çabalarını karalamaya çalışmak, İslami de, ahlaki de değildir. Allah ıslah etsin. İktibas sitesindeki yorumunda yaptığı daha kapsamlı iftiralarla ilgili daha geniş açıklamalar orada yapılmıştır. Allah ıslah etsin. Haset ettiğinde hasetçinin şerrinden Allah'a sığınıyoruz.

  • halil yavuzer   13-02-2012 12:12

    “İLKAV olarak defalarca ifade ettiğimiz üzere, Ortadoğu’da zalim taguti diktatörlerin devrilerek oradaki mazlum halkların iradesine uygun yönetimlerin gelmesinden yana olduklarını," ne demek mazlum halkların iradesine uygun yönetiminden yana olmak, bunu istemek ne anlama geliyor açıklarmısınız, zalim diktatörlerin yönetim biçimi tağut oluyorda, mazlum halkın iradesine uygun yönetim biçimi tağut olmuyormu

İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN