

"(!)" Arama Sonuçları

ABD’nin New York Times ve Washington Post gibi önde gelen gazeteleri, haberlerinde Filistin’in aleyhine otosansür uygulamak ve siyonist işgal rejimi lehine dil kullanmakla eleştiriliyor.

İşgal Güçlerinin Geri Çekilmesi İle Afganlar Ne Kaybetti?! | Dr.İyad Kunaybi

AKP hükümeti, bir taraftan "naslara göre hareket ettikleri" gibi akıllara ziyan bir söylemle kapitalist düzenin bir aktörü olduğu ve 19 yıldır rantiyeye dayalı üç kağıt ekonomisi uygulamasını devam ettirdiğini perdelemeye çalışırken, diğer taraftan yeni adımlarıyla da açık şekilde nasların "Allah ve Rasulü ile savaşmak" olarak tavsif ettiği faize sığınmaktan kaçınmıyor.

Günümüz resmi ve sivil (!) din öğretimi ise, bütün bir toplum alenen bir ölmüşe tapınmaya teşvik ve tazyik edilirken, Allah'ın Kitabı'nın diğer farzlarını bile değil, ilmihal kitaplarının müstehap ve mekruh baplarını gündemleştirerek toplum gündemini manipüle etmekte, putperestliği teşhir ve telin etmemekle, onun açık işbirliğini üstlenmiş olmaktadırlar.

Esed rejimi Suriye Savaşı’nın başından beri yüzlerce hastaneyi yerle bir etti. İşte bu Esed rejimi, DSÖ tarafından yönetim kurulu üyesi yapıldı.

İktidar cenahının emperyalizm karşıtlığı (!) performansına, en son, Demokrat Parti’den ABD başkan adayı olan Joe Biden’in, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ilgili olarak bu yılın Aralık ayında yaptığı açıklamaların şimdilerde gündeme gelmesiyle tanıklık ettik.

Söz buraya gelmişken şehirlerdeki olağanüstü albenili camileri gezen Mehdi (!) hazretleri, mimari, estetik ve görkemde camilerin yanında kümes gibi kalan ama aksine toplum hayatının kalbi işlevini gören banka şubelerini görünce sadece kafası karışmayacak, bütün duyuları allak-bullak olacaktır.

CHP'li Kırşehir Belediyesi, şehrin girişine M.Kemal'in dev bir posterini astı ve bu icraat (!) CHP medyası tarafından büyük bir hizmet olarak duyuruldu.

Suudli âlim Şeyh Ömer el-Muqbil, veliaht prens Muhammed bin Selman’ın reform(!) kapsamında çağırdığı yabancı şarkıcıların ülkede konser vermesini eleştirdiği için tutuklandı.

Malumunuz dün sözde ''Dünya Kadınlar Günü''ydü. Allah'ın dünyasında Allah'ın dediği olmalı hakikatinin hilafına dünyayı cehenneme çeviren, feminizm gibi batıl dinlerle güya kadına sahip çıkma adına onu daha fazla sömürüp metalaştıranlar lutfedip (!) senenin belli günlerini göz boyamak maksatlı kadınlara tahsis etmişler. Sitemiz yazarlarından Hasan Bakırcı'nın geçen sene kaleme aldığı makaleyi önemine binaen ve dile getirdiği hususlar itibariyle hala geçerliliğini korumasından dolayı yeniden dikkatlerinize arz ediyoruz.

Kültür ve Turizm Bakanlığının başvurusuyla "nazar boncuğu" internet ortamının vazgeçilmez unsurlarından olan emojilerin arasına dahil edildi. Bu gelişme iktidar medyasında Anadolu kültürünün önemli simgelerinden olan nazar boncuğunun emoji olarak kabul ettirilmesi büyük başarı" şeklinde verildi. Oysa nazar boncuğu denilen bu nesnenin, aslen cahiliye Arap kültürüne ait bir şirk nesnesi olduğu ve temime adıyla anıldığı biliniyor.

Siyonist işgal ordusu, Filistinlileri protesto gösterilerinden vazgeçirmek için Suudi Arabistanlı alimlerin (!) fetvalarından alıntılar yaptı. Suudi müftüsü Abdulaziz Al Şeyh de geçen Temmuz’da, İsrail’e karşı savaşmanın caiz olmadığı söylemişti.

Son 1 yılda onlarca kez Esed rejimi ve hâmisi Rusya'nın bombardımanına maruz kalan Suriye'nin İdlib kent merkezinin nüfusu ölümler ve göçler nedeniyle her geçen gün azalırken, kalanlar ise zor şartlar altında yaşıyor.

Kemalist “akıl” ve “bilimin” 1975 yılında keşfedip o yıldan bu yana kutlamalarla dünyaya, dosta-düşmana ezberlettiği bilimsel (!) icadı olan Ardahan’ın Damal ilçesindeki “Atatürk silueti” kabulü, işbu Kemalist putlaştırma ameliyesinin nasıl bir akıl dışılık ve hurafeciliğin temsilcisi olduğunu çok somut bir şekilde gözler önüne sermektedir.

Kitlesel siyasî iradenin genel tavrı ile hiçbir ilişkisi bulunmayan, tabanda karşılığı marjinal boyutlarda seyreden Resmî İdeoloji’nin yönetim kadrosu; devlet kademelerinde belirli makamları işgal edebilmek bir yana, resmî ve meşrû olarak yazınsal, düşünsel ve toplumu yönlendirici diğer katmanlardaki varlık koşulunu dahi ” Resmî İdeoloji’nin Genel Prensiplerine Sadakat ” olarak benimsediğinden, temsilî muhalefetin kukla unsurları hariç tüm eğitimli sınıf, tahsil ve kabiliyetlerinin derecesi ne olursa olsun kendilerini ve sadakatlerini(!) tasdik edebilmek ve iktidar pastasından gerek makam gerekse ödenek bağlamında paylarını alabilmek adına resmî ideoloji güzellemeleri yapmaya mecbur kalmıştır.

Mısır'da devlet erkanıyla birlikte camide namaz kılan katil Sisi, kıraattan sonra rükuya eğilmeden secdeye gitti.

Gençler; böylesine iştahla çaba sarf eden, bizleri pişmanlığa ve cehenneme sürükleyen şeytana karşı her zaman uyanık olmalıdır. Asla(!) şeytan milyarlarca insanın arasından benimle mi uğraşacak, dememeli. Çünkü şeytanın işi bu!

Suriye'de IŞİD'e (!) yönelik saldırılar düzenleyen ABD uçakları şimdi de tahıl ambarlarını hedef aldı, çok sayıda işçi öldü.

Üstte din-iman mevzuu, hemen altında faizli kredi reklamı. Hakla batıl bir arada, birbirlerine dokunmadan kardeşçe (!) yaşayıp gidiyor işte.

Mehmet Pamak: İşte Kur'an ilimlerini tahsil etmiş ve yıllarca Kur'an'a davet etmiş bu alim, akademisyen, hoca ve öncü şahsiyetlerin, bu birikimlerini bir tarafa bırakıp ya da yeni tevillerle eğip bükerek sistem içi siyasete destek amacıyla kullanmaları ibret verici ve son derece üzücüdür. Bu kesimlerin böyle bir basiretsizlik ve ilkesizlikle, pragmatizmin yol açtığı sığlık ve ufuk darlığıyla sonuçta tevhidi nebevi yöntemden uzaklaşmaları sebebiyle şiddet eksenli tekfirci "aşırı uç" bunlara yönelik haklı tepkiden de beslenerek daha fazla büyümüştür. Yani alimlerden, hocalardan, cemaat önderlerinden sadır olan bu tür sistem içi siyasete meşruiyet kazandırma ilkesizlikleri, bir kısım Müslümanları sistem içi uzlaşma zeminlerine savururken, diğer bir kısmını da bu savrulmaya kızgınlık ve tepkisellikle şiddet eksenli öteki uca itmektedir. Aslında bu iki sapma, iki uç birbirini itme, tahrik etme ve besleme rolü de oynuyorlar. Batıl sistem içi uzlaşmacı çizgiye savrulanlara kızanlar yeni bir ilkesizlikle ölçüsüz tekfir ve kör şiddete kayarken, onların bu kör şiddetini ve zulmünü görenler de laik demokrasinin "faziletlerini" (!) yeniden keşfetmeye başlayabiliyorlar. Sonuçta bu iki uca kayanlar birlikte, vasat olan Nebevi yönteme, İslam'a, Müslümanlara ve İslami tevhidi mücadeleye büyük zararlar veriyorlar.
Makaleler
Hava Durumu