Kur��n ve Kad�n/ Kur��n�da kad�n
�Cinsiyetle ilgili olarak Kur��n��n diline yeniden bir bak�� a��s� getirmek Arap�a�n�n n�tr (cinsiyetsiz) bir dil olmad��� g�z �n�nde bulunduruldu�unda �ok daha l�zumlu h�le gelmektedir.� Ay�enur �nal yazd�.

Ay�enur Ünal / Dünya Bülteni
Ba�larken
Amine Vedûd’un “Kur’ân ve Kad�n” adl� eserini okuduktan sonra ke�ke kendisi yapt�klar�ndan ziyade yazd�klar� ile öne ç�ksayd�/ç�kabilseydi diye üzüldüm, hay�fland�m. Bu de�erlendirmenin eksenine �ah�slar ve
onlar�n edimleri yerine ilmi bir bahsi ve eseri almaya gayret edece�imiz için çok detaya girmeden �unu ifade edelim; Amine Vedûd bizim ülkemizde, kar���k bir cemaate imaml�k ederek Cuma namaz� k�ld�rmas� üzerinden tan�nd�, tan�n�yor. Asl�nda “kad�n”�n gerçek konumunu tespitte bize hiç de elzemmi� gibi görünmeyen bu radikal tutum epey spekülasyona neden oldu. Yaln�zca “bir �eyleri (daha iyi) anlama” gayretinde olan herhangi bir okuyucu kadar benim de Vedûd’a ve sivri ç�k��lar�/tutumlar� nedeniyle hemen afaroz edilen yahut görmezden gelinen her fikir i�çisine dair temennim naçizane �udur; bu insanlar�n kabul etme imkân� bulunmayan görü�leri ve tutumlar� bir kenara b�rak�larak samimiyetle anla��lmay�, onlarda olup bize yanl�� gelen her ne ise kîl u kâlde ve linçten öte/ azade bir tav�rla ilmî düzey ve düzlemde ele�tirilmeye çal���lmas� gerekiyor. �ah�slar� tart��mak, fikirleri tart��maktan daima daha kolay ve daha lezzetlidir. Bu lezzetin geçicili�ini ve birtak�m manevî zehirlenmelere yol açabilecek tehlikelerini hatra getirmek, mümkünse hat�rdan hiç ç�karmamak laz�m. Bu aldat�c� lezzete ve kolayc�l��a kaçmak bize yak��maz. Biz zor ve zahmetli olana, zahmetteki rahmete talip olal�m.
Kur’ân ve Kad�n; ç�k�� noktas�, metodu ve gayesi
�z Yay�nc�l�k'tan ç�kan eserin ortaya ç�k���nda hakl� ve tepkisel bir tutum söz konusudur. Vedûd, han�m bir Müslüman olarak, Kur’ân’�n temel paradigmalar�n� ortaya koyma iddias� ve gayesiyle tefsir gelene�inin ilk dönemlerinden bu yana erkek müfessirler taraf�ndan ortaya konan ve oldukça güçlü bir �ekilde erkek egemen görü�ler do�rultusunda �ekillenen “kad�n” kavram�na kar�� ç�kar, bu müfessirlerin kad�nlara/kad�n kavram�na yönelik yan�lg�lar içeren ve asl�nda tümüyle indî bir mahiyet arz eden görü�lerini Kur’ân’a izafe etmelerini ele�tirir; “Bizim Kur’ân’� ve onun tefsirini inceleyip tart��t���m�z temel paradigmalar kad�nlar�n kat�l�m� ve ilk elden temsilleri gerçekle�meksizin ortaya ç�km��t�r.(...) Ben Kur’ân’� kad�n� deneyimi içinden ve erkeklerin yapt��� tefsirlerin ço�unun iskeletini olu�turan kal�p yarg�lar olmaks�z�n bir ‘okuma’s�n� yapmay� amaçl�yorum.” (s.21-22) Tam da bu yüzden; “Bu çal��ma, kayna��n� do�rudan do�ruya Kur’ân’dan alan bir kad�n kavram� tahlilini konu almaktad�r.”[1]
Cinsiyetçi dil/ Nötr dil ayr�m�
Böyle bir tahlil için Vedûd’un ilk duraklar�ndan biri Arapça’n�n gramer itibariyle eril-di�il ayr�m� yapan, cinsiyetçi bir dil olmas�d�r; “Cinsiyetle ilgili olarak Kur’ân’�n diline yeniden bir bak�� aç�s� getirmek Arapça’n�n nötr (cinsiyetsiz) bir dil olmad��� göz önünde bulunduruldu�unda çok daha lûzumlu hâle gelmektedir.” (s.27)
Bizce de bu bahis dikkate ve konu�ulmaya �ayand�r. Hele bizim gibi anadilinde erillik/di�illik ayr�m� yap�lmayan insanlar bu konuya daha çok kafa yormal�d�r, çünkü cinsiyetçi dil/nötr dil ayr�m�n� kavramak bizler için kolay adapte olunan bir mesele de�ildir. Bizzat kendimden örnek vermem gerekirse, gramerinde böyle ayr�mlara yer veren bir dil ile ilk kar��la�mam lisedeyken ald���m�z Almanca dersleri vesilesiyle olmu�tu. Hocam�z ilk derslerden birinde die Tür (kap�) örne�ini verip kelimenin ba��ndaki “die” art�kelinin di�ilik emaresi oldu�unu söyledi�inde s�n�fça bir �ok ya�ad���m�z�, bugün beni güldüren bir hayretle, kap� denen nesnede di�ili�e dair ne oldu�u için Almanlarca di�il addedildi�ini anlamaya çal��t���m�z� hat�rl�yorum. �a�k�nl���m�z� ve bo� bak��lar�mz� gören hocam�z bu di�ili�in gramer düzeyinde oldu�unu, gerçekte bir kar��l��� olmad���n� ders boyunca anlatmaya çal��m��t�. Anlam�� m�yd�k? Herhalde o gün için hay�r. Bugün bu an�y� tebessümle hat�rlasam da Arapça bahsini ayn� konu ba�lam�nda kavramaya çal��mak benim için ayn� derecede e�lenceli bir süreç olmad�. Arapça ö�renmeye ve Kur’ân’� yava� yava� orijinal dilinden okuyup anlamaya ba�lad���mda, Kur’ân’�n hep erkeklere hitap eden bir dil kulland��� zann�na kap�lm��t�m. Cinsiyetçi dil/nötr dil ayr�m�na tam olarak nüfuz edemeyen ve birçok meseleyle ilk kez kar��la�t��� için yeni yeni serpilen zihin dünyamda �u dü�ünce/yan�lg� vard�; Allah beni ka’le alm�yor. Arapça’n�n gramerine bir nebze daha hâkimiyet kazan�ncaya kadar Rabbime kar�� haks�z bir “incinmi�lik” hissi pe�imi b�rakmad�, uzunca bir müddet Kitab�’m� o k�rg�nl�kla okudum. (Allah affetsin.)
Bugün birçok kad�n için hâlâ bir sorunsal ve dinden uzakla�ma nedeni olan bu bahis[2]te bu kadar söz sarfetmemin bir nedeni de beyan etti�im üzere ayn� derdin çilesini bir zamanlar çekmi� olmamd�r. Vedûd bu konuda mealen; Kur’ân’�n evrensel de�erler vaz’edebilmesi için Arapça konu�anlar�n dilindeki cinsiyet s�n�rlamalar�n� a�mas� gerekti�ini söyler. (s.82)
Nefs kavram�
Vedûd’un üzerinde durdu�u bahislerden biri de “nefs” kavram�n�n cinsiyet üstülü�üdür. Vedûd bu konuya s�k s�k at�f yapar ve bu kavram�n cinsiyet üstü mahiyetinden hareketle �unlar� söyler; “(...)Kur’ânî meseleleri cinsiyet farkl�l���ndan öteye götüren terim ‘nefs’tir.” (s.77) Nefs kavram�nda bulu�an erkeklik ve kad�nl�k olgular�na dair Vedûd Carol Travis ve Carole Wade’in The Longest War kitab�ndan nakille �una dikkat çeker; “Her ça�da, her toplumda insanlar kad�nlar ve erkeklerin sadece temel anatomileri aç�s�ndan de�il, anla��lmas� güç olan ruh, hissiyat ve yetenek aç�s�ndan da farkl� olduklar�na inanm��lard�r. Onlar�n ayn� �eyi yapt�klar�, ayn� �ekilde dü�ündükleri veya ayn� istek ve rüyalar� payla�t�klar� pek dü�ünülmemi�tir.” (s.63) Elbette burada bu laf�zlara bak�p yazar(lar)�n kad�n ve erkek aras�nda var oldu�unu dü�ündükleri mutlak bir benzerlikten söz açt�klar� zann�na kap�lmak bizce do�ru olmaz. Kast olunan anlam� ruhî düzeyde bir ayn�l��a, bir ve insan olu�a yormak gerekir. Nitekim Amine Vedûd merce�i yeniden bu konunun Kur’ân’da nas�l ele al�nd��� bahsine koyarak �öyle der; “Kur’ân’�n, erkekle kad�n aras�ndaki ruhî potansiyel aç�s�ndan ezelî ve ebedî bir farkl�l�k oldu�una kâni olmam�z� hedefledi�i konusunda harhangi bir i�aret yoktur.” (s.63) “(...) nas�l bir tek kökenimiz varsa ayn� �ekilde ak�betimiz de tektir. Birden ço�a ve çoktan bire. O hâlde as�l mesele çoklar aras�ndaki ili�kilerde var olan dinami�in nas�l ele al�naca��d�r.” (s.53)
Amine Vedûd’un tarihselcili�i
Amine Vedûd'un da pek çok Müslüman feminist (bu tan�m� kullanmam�z�n nedeni bu insanlar�n kendilerini böyle tan�mlamalar�d�r) gibi ‘Kur’ân’da kad�n meselesi’ne bak���nda tarihselci bir yakla��m görülür; “Kur’ân’da o dönemin Arap toplumuna özgü olan ve bugün birebir uygulanmas� mümkün olmayan pek çok mesele vard�r. Kad�n konusu da bunlardan biridir. O hâlde bu meseleler lafzî olarak de�il Kur’ân’n�n ‘ruh’u göz önünde bulundurularak, yani genel dünya görü�ü (Weltanschauung) ve evrensel hidayet gayesi dikkate al�narak daha genel ilkeler ortaya konmal�d�r.” (s.7) Bu cümleler kitab�n çevirmeni Nazife �i�man han�mefendiye aittir ve Vedûd ve (kad�n konusu ba�ta olmak üzere) Kur’ân’daki kimi meselelere dair tarihselci bak�� sahibi insanlar�n diliyle ifade edilmi�tir. Vedûd’un kendi a�z�ndan ç�kan �u cümleler ile biz, onun tarihselci bak�� aç�s�n�n küllî ve/ya kat’î olmad���n�, bu konuda itidal üzere bir çizgi tutturmaya çal��t���n� anlar�z; “(...)Kur’ân’�n tarihte belirli bir zaman içerisinde ve belirli bir toplumsal çerçeve içinde indirilmi� oldu�unun hat�rlanmas�, Kur’ân ilkelerinin hiçbir �ekilde o çerçeve ile s�n�rland�r�lmas� anlam�na gelmeksizin, baz� ayetlerin öneminin anlanmas�na yard�mc� olabilir.” (s.57) “(...) ben vahyin indirildi�i zaman ve mekân ile vahiyde yer alan belirli baz� tasvirler aras�nda apaç�k bir ba�lant� kuruyorum. Fakat Kur’ân’� yaln�zca o zaman ve mekâna hasretmek kesinlikle do�ru de�ildir. Zira ‘Kur’ân Allah’tand�r’ ve ‘ne (bir) toplum ne de tarih ile s�n�rl�d�r ne de o toplum veya tarih taraf�ndan tüketilebilir’” (s. 88)
“Kad�n”a yönelik indirgemeci yakla��mlar: Kad�n yaln�zca biyoloji de�ildir
Vedûd, Kur’ân ba�lam�nda kad�n�n erke�in bir türü (yahut uzant�s�/a.ü.) olmad���n� (s.37) söyler. Bu demektir ki ister ontolojik safhada olsun isterse pratik ya�ama ili�kin olsun kad�n�n erke�e at�fla anla��lmas� bir yan�lg�d�r. Kad�na ili�kin bir ba�ka yan�lg� onun bugüne kadar hep biyolojik i�levlerle s�n�rland�r�lm�� (s.28) olmas�d�r. Kad�n sadece biyoloji de�ildir (s.102) diyen Vedûd hakl� olarak kad�na dair bu indirgemeci yakla��m� k�nar. Kad�n�n yaln�zca anne olabilme yetisi (Allah taraf�ndan kad�na ba���lanm�� bu yetinin �erefli ve ulvî mahiyetini tart��mak bile abestir, sözlerimiz bu ba�lam�n d���ndad�r.) üzerinden de�erlendirilmesindeki basit, yüzeysel tutum bugün de geçerlili�ini ne yaz�k ki korumaktad�r. Kimi sanal vaiz ve ‘kanaat önderleri’ne göre kad�nlar, "fitne" meselesidir. Kad�n olsun erkek olsun, bir insan�n toplum nezdinde bir fitne/imtihan haline dönü�mesi nas�l gerçekle�ir, bunun önüne nas�l geçilir gibi konular� ço�u zaman kulak ard� etmeye meyyal kimi erkekler, üst perdeden bir retorikle kad�nlara ve genç k�zlara ey �slam’�n k�z�, ey han�m karde�im, sen �öyle olmal�yd�n, sen böyle olmal�yd�n ki biz �öyle olmal�yd�k, böyle olmal�yd�k �eklindeki söylemleri ile kad�n� -her ça�da oldu�u üzere- kendi (�slâmî- insanî) zâfiyetleri için günah keçisi belleyedursunlar. Vedûd bu konuda da Kur’ân’�n erke�e ve kad�na kal�p roller biçmedi�ini “Erkek ve di�i insano�lunun yarat�l���nda birbirinden ayr�lmaz aslî karakterler olmalar�na ra�men, yarat�l�� esnas�nda onlara hiçbir kültürel i�lev ve rol atfedilmemi�tir.” (s.52-53) sözü ile aç��a kavu�turur.
Konu ve kitap ba�lam�nda son olarak erke�in kad�n üzerine kavvam olu�u ayetindeki bir noktaya dikkat çekmek gerekli olacakt�r (Kur’ân, 4;34). Buradaki kavvamiyyet erke�in mali yükümlülü�üne ba�lanm��, do�rudan do�ruya onun aile içindeki mâlî harcamalar�na dikkat çekilmi�tir. Yani mezkur kavvamiyet kay�ts�z �arts�z olmad��� gibi, bu ayet erkeklerin kendilerini kad�nlardan üstün ve de�erli hissetmelerine yönelik hiçbir emare bar�nd�rmamaktad�r.
Kitapta de�inebilece�im, ele�tirebilece�im, geni�letebilece�im daha ba�ka meseleler da olsa da konuya ili�kin mihver bir mahiyet arz etmemeleri beni burada bu yaz�y� noktalamaya itiyor. Son söz yerine; “Ben ‘kad�n olsun erkek olsun inanm�� olarak kim salih amelde bulunursa, onlar cennete girecektir’ (4:24) ayetine dayanarak kalbin ve amellerin cinsiyetsiz oldu�una inan�yorum.” (s.67)
Vesselâm.
KUR’ÂN VE KADIN, Amine Vedûd-Muhsin, �z Yay�nlar�, 2. Bask�, �stanbul, 2000
Ay�enur Ünal
Dipnot:
[1] Burada mihver konunun d���na ç�kma pahas�na hatra �u soru dü�mektedir; üzerine pek çok kimse taraf�ndan pek çok �ey söylenmi�, böylece mu�lakla�m��, R.Ö.’nün deyimiyle ‘kafa kar��t�ran kelime’ hüvviyetine bürünmü� kimi kavramalar�m�za Amine Vedûd usûlü bir anla(t)ma çabas� içine girilse ne olur/du? Böyle bir gayretin faydalar� ve var ise tehlikeleri neler olur/du? Vedûd benzeri bir çaba ile Kur’ân eksenli kavram okumas� yapan çal��malar�n adedi ve mahiyeti nedir? Bu çal��malar�n birbiriyle ortak ve birbirinden ayr�lan vecheleri neler olabilir?
[2] Erkekler için bu dil yan�lg�s�n�n elbette bir mü�külü yok, bilakis, sanki onlar böyle bir hitap tarz� ile taltif edilmektedirler (?).