29-09-2009 19:20

Mehmed Durmu�`la `Haberlerin A��nda Mehdi` kitab� �zerine

�ktibas Dergisi yazarlar�ndan M. Ali Durmu� ile `Haberlerin A��nda Mehdi` adl� kitab�n� ve bu kitap ba�lam�nda M�sl�manlar�n �e�itli konulardaki ihtilaflar� �zerine konu�tuk.

Mehmed Durmu�`la `Haberlerin A��nda Mehdi` kitab� �zerine

Röportaj: Hikmet Ertürk

                 �slam ve Hayat

 

�ktibas Dergisi yazarlar�ndan M. Ali Durmu� ile "Haberlerin A��nda Mehdi" adl� kitab�n� ve bu kitap ba�lam�nda Müslümanlar�n çe�itli konulardaki ihtilaflar� üzerine konu�tuk.

 

Biraz kendinizden bahseder misiniz? Mehmed Ali Durmu� kimdir?

 

M. Ali Durmu�, Kayseri’nin bir köyünde do�up büyümü�, ilahiyat fakültesi mezunu, dört çocuk babas�, bir kamu kurulu�u çal��an�d�r desem yeterli midir?

 

�slam ve hayat sitesinde, 2003 y�l�nda ç�kan ‘’Haberlerin A��nda Mehdi’’ adl� kitap çal��man�z�n tan�t�m�n� yapt�k. Acaba konusu itibari ile böyle bir kitap çal��mas� fikri nas�l olu�tu? Biraz bahseder misiniz?

 

Kitapta da belirtti�im gibi bu, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde yapm�� oldu�um yüksek lisans tezimin kitapla�t�r�lm�� halidir. Tez dan��man�m Prof. Dr. M. Hayri K�rba�o�lu hoca ile (1993 y�l�nda) tez konusunu belirlerken önerdi�im birçok konudan Mehdilik üzerinde karar k�lm��t�k. Fakat bu tür konular �mam-Hatip lisesi ö�rencili�imden beri hep ilgimi çekmi�tir.

 

Kitab�n�z�n da ismi olan mehdilik konusunda biraz konu�al�m istiyorum. Bir mehdinin, kurtar�c�n�n gelece�ine inanmak Müslümanlar�n �slam'� alg�lama ya da ya�ant�lar� üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olabilir mi? Bunu bir engel olarak dü�ünebilir miyiz? Ya da itikadî aç�dan Müslümanl�klar�na bir zarar verebilir mi?

 

Müslüman oldu�unu beyan eden bir toplum e�er mehdi/mesih gibi bir kurtar�c� bekliyorsa, belki bundan daha ‘hafif’ duran bir müceddidin her yüzy�lda bir gelip, dinlerini tecdid etmesini bekliyorsa, kanaatimce bu beklentiler o toplumun itikad�na da, ameline de, k�sacas� her �eyine zarar vermektedir. Öncelikle, Müslümanlar�n �slam alg�s� zarar görmektedir. Allah'�n vaz etti�i �slam'la, kurtar�c� bekleyen toplumun tasavvurundaki �slam birbiriyle oldukça farkl�la�maktad�r. Fakat meseleyi sadece mehdi beklemekle s�n�rl� görmemek gerekir. Yani Müslümanlar�n itikadlar�, �slam'� anlama ve alg�lamalar� her konuda düzgün de, bir tek mehdi konusunda hasarl� de�ildir. Kurtar�c� beklentisi, muharref din alg�s�n�n sadece bir boyutudur, bir yüzüdür. Bir mehdi beklemenin, Müslümanlar�n ya�ant�s�n� çok fazla etkilemeyece�i iddia edilebilir. Hâlbuki gerçek öyle de�ildir. Bir binan�n temeli binaya oranla neyse, dinin akidesi de dine oranla odur. �tikad� düzgün olanlar sahih �slami pratikler ortaya koyarlar, düzgün olmayanlar aksini yaparlar gibi bir iddiada bulunmuyorum. Ama usul gere�i, sahih �slami hayat�n mutlaka sa�lam/Kur’anî itikada dayanmaz� zorunludur, kaç�n�lmazd�r. Peygamberlik müessesesi bize bu dersi vermek için vard�r. �tikad� yanl��, ameli düzgün; itikad� sahih, ameli yanl�� bir tek tane Peygamber'in olmamas� yeteri kadar ö�retici de�il midir? Allah'�n �erefli elçilerinin hem itikadlar� sahihti hem de ya�ant�lar�. �slam bizim özel mülkümüz de�ildir. �slam’�n akidesinde ve prati�e nas�l dönü�türülece�inde ki�isel tasarruf hakk�m�z yoktur.

 

Müslümanlar aras�nda, kurtar�c� beklemenin insanlar� pasifle�tirece�ine dair bir kanaat vard�r. Bu, genel olarak do�rudur ama ben sadece meseleye bu yönden yakla��lmas�n� istemiyorum. Çünkü kurtar�c� beklemeyip de pasifle�mi�, hayat�, evi ile i�i aras�na s�k���p kalm�� bir hayli insan vard�r. Pasifle�mek için illa da, kurtar�c� bekleyen biri olmak gerekmemektedir. Fakat bizim dikkat etmemiz gereken husus �udur diye dü�ünüyorum: benim nelere inanaca��m� Allah belirlemi�tir, bunlar�n d���nda inanç konusu tespit edemem. Edersem, ‘ehli kitap’la�m�� olurum.

 

 

Gerçi kitab�n�zda bu konulara de�inmi�siniz. Dikkatli bir okuyucu bu soruya cevaplar� kitab�n�z� okuyarak ta bulabilir. Yine de daha iyi anla��ls�n diye sizden duymak isteriz. Toplumumuzdaki ‘selefi’ ya da ‘Sünni’ olmak, Sünni hadis kaynaklar� gibi ifadeler neyi ifade ediyor? Bu kavramlar�n Kur'an’daki asl� ve toplumumuzdaki anlay�� biçimlerine de�inebilir misiniz? Bu aç�dan toplumumuz kendini Kur'an’a göre do�ru isimlendirebiliyor mu?

 

Tabi ‘toplumumuz’ kelimesi çok geni� bir yelpaze çizmektedir. Ancak toplumun, �slam'� referans olarak alan a��rl�kl� kesiminin önemli bir bölümü kendini ‘sünni’ olarak tan�mlamaktad�r. Oysa ‘sünni’ kelimesi sünnete mensup, sünnete ba�l� anlam�na gelmektedir ve bu anlamda Sünni olmak güzel bir �eydir. Fakat Sünni ad� alt�nda, ba�l� olunan de�erlerin bir k�sm�, sünnet-i rasulillah de�il, geleneksel dini yorumlard�r. Sünni �slam, Rasûlullah'�n (sav) ya�ad��� �slam’d�r ve kayna�� Kur'an’d�r. Çünkü Allah'�n elçisi, Kur'an sayesinde elçi oldu ve onu hayata tatbik etti. Bugün, uluslar aras� emperyalizmin en sad�k müttefikleri olan, kendi halk�n� emperyalizm paralelinde uysalla�t�rmak, �l�ml�la�t�rmakla muvazzaf birçok (püriten) cemaat de kendisini Sünni olarak tan�mlamaktad�r. Hâlbuki hiçbir Peygamber'in sünnetinde böyle bir u�akl�k ve sat�lm��l�k ruhu asla bulunmaz. Peygamber'e henüz ilk gelen mesajlar Peygamber'i, kâfirlerin kendisini yumu�atmak planlar�na kar�� haberdar etmekte ve küfürden mutlak surette itizal etmesini istemektedir. Günümüzde adeta trafik s�k���kl��� ya�at�rcas�na yo�unla�an mehdici gruplar, kendini mehdi olarak lanse eden ve üstadlar�n�, hocalar�n� mehdi olarak gören cemaatler, f�rkalar da Sünni olduklar�n� iddia etmektedirler. Oysa ehlisünnet bunlar olamazlar. Benim akl�ma, ‘ehlisünnet’ dendi�inde �mam Ebu Hanife gibi, dinle siyaseti ay�rmayan ama hiçbir dünyevi ç�kara akidesini satmayan, dik duru�lu, izzetli, �erefli, gerekti�inde akidesi u�runa can�n� feda edebilen Müslüman âlimler gelmektedir ve bu âlimler, yukar�da de�indi�imiz ilk mesajlardaki ‘yumu�amama’ uyar�s�na hakk�yla uyan güzel örneklerdir.

 

‘Selefî’ kavram� da kan�mca yanl�� anlamlar tahammül eden bir tarife dönü�mü�tür. Selefî kelimesi ilk duyu�ta, sahabe ve tabiin gibi ilk dönem Müslüman nesillerin ba�l� oldu�u de�erlere ba�l�, onlar gibi �slam'�n izzetini korumay� hedefleyen, onlar�n ba�l� olduklar� as�llara ba�l� olmay� amaç edinen ak�m anlam�n� ça�r��t�rmaktad�r. Oysa bugün selefi ak�mlar, selef dedi�imiz o ilk nesil Müslümanlar�n ba�l� olduklar� as�llar� de�il de, kendilerini yüceltmektedirler. Yani selefin yolunu de�il, selefi, selef olmay�, zamansal olarak bizden önce ya�am�� olmay� kutsamaktad�rlar. Bu anlay��a göre, insanlar�n en iyisi sahabe, sonra tabiin ve sonra i�te onlar� izleyen ku�aklard�r. Bu telakkiye göre, bize do�ru gelirken, insanlar�n hay�rl�l��� azalmakta, azalmakta adeta s�f�r noktas�na yakla�maktad�r. Tabi bu anlam�yla ‘selefilik’ büyük çeli�kiler içermektedir. Selefin ya�am�na dair hiçbir teknik �art, ortam ve araç-gereci kullanmayan bu insanlar, selefe ait birkaç sözle kendi dü�üncelerini dondurmakta, adeta hareket imkân� b�rakmamaktad�rlar. Bu anlay���n �slam'da hiçbir �ekilde hakl�l�k pay� bulamayaca�� aç�kt�r. E�er istenirse, ‘sahabe nesli’ örne�i, her ça�da tekrar var edilebilir, böyle bir nesil her zaman bir daha var olabilir.

 

K�sacas�, toplum kendini Kur'an’a göre do�ru tan�mlamamaktad�r. Kur'an, bizlere sadece Müslüman ismini vermi�tir, ba�ka isim aramam�za gerek yoktur. Zaten ilk sapma isimlendirme a�amas�nda ya�anmaktad�r. Bu isimlendirme, çok zaman kasten yanl�� lanse edildi�i gibi, sünnet-i Rasulillah’� d��lama, peygambersiz bir �slam ikame etme de�ildir. Peygamberle birlikte olma, gerçek anlamda sünnete tutunma azmidir.

 

Yukar�daki sorunun devam� niteli�inde olacak belki ama toplumumuzda bir aidiyet ifadesi olarak kullan�lan ehli sünnet vel cemaat itikad�n� takip ediyorum ifadesini biraz aç�klar m�s�n�z? Buraya ait olmaktan bu kimselerin kastetti�i �ey ne olabilir?

 

‘Ehlisünnet vel cemaat itikad�’ �mam Maturidi ve �mam Ebul Hasen el-E�’ari ile döt mezhep imam�n�n görü�lerinin bir nevi harmanlanmas� gibi bir �eydir. Ehlisünnet vel Cemaat’in ‘sünnet’i, Peygamber'in sünnetidir, ‘cemaat’ ise, bid’at ehli olarak nitelenen ‘sapk�n’ f�rkalar (�ia, Havaric, Mutezile v.b.) d���nda kalan, ‘mutedil’ ana çizgiyi temsil etmektedir. Fakat ‘dört hak mezhep’ denilen ekoller de homojen de�ildir. Bir Ebu Hanife ile Ahmed b. Hanbel’in itikadi görü�leri ayn� de�ildir. Birincisi reyi esas al�rken, ikincisi nass� esas almaktad�r. Dolay�s�yla, hak olan, ehlisünnet vel cemaat itikad� de�il, Kur'an'�n belirledi�i itikadd�r. �tikadda zanna, �üpheye yer olamaz. �tikad hadislerle belirlenemez. Bu vesileyle diyebiliriz ki, ehlisünnete ait olduklar�n� söyleyen kimseler, orada, kendi me�replerine, din anlay��lar�na uygun görü�leri bulmaktad�rlar. Onun için ehlisünnettirler.

 

Uydurma hadisler konusu gerçekten de çok hassas bir konu. Kur'an’daki ayetler ile çeli�en hadislerin uydurma oldu�undan kimsenin �üphesi olamaz. Fakat Kur'an’da aksi belirtilmeyen hadislerle �slami bir ya�ay�� belirlemenin ne gibi zarar� olabilir? Bir de Kur'an’la çeli�miyorsa zay�f hadislere iman etmek ya da onu dikkate alman�n bir mahzuru var m�?

 

‘Hadislerle ya�am belirlemek’ tabiri bence ba�tan sorunlu. Hadislerle de�il ama sünnetle ya�am belirleyebiliriz. Çünkü sünnet, Kur'an'�n hayata aksidir. Kur'an'�n, Allah'�n kulu ve elçisi Peygamber �ahs�nda ete kemi�e bürünmesi sünnettir. Dolay�s�yla sünnet her ça��n insan� için Nuh’un gemisi mesabesindedir. Ku�kusuz burada sorunun en can al�c� yerini, sünnetin tespiti olu�turmaktad�r. Kimi hadisler tabi ki Peygamber (a.s)’�n sünnetini bildirmede bir vas�tad�rlar fakat sünneti sadece hadislerden tespit edemeyiz. Sünneti en iyi �ekilde Kur'an’dan tespit ederiz. (Bu konuda Muhammed �zzet Derveze’nin üç ciltlik kitab� mükemmel bir çal��mad�r). Bunun yan�nda siyer ve tabi ki hadislerden de yararlanmak durumunday�z. Kur'an’la çeli�meyen zay�f hadislerle amel etmekte belki mahzur yoktur ama öyle bir amelin te�riini Cenab� Hakk’�n zay�f hadislere b�rakm�� olmas� dü�ünülebilir mi? Zay�f hadis demeyelim ama ibadetlerin tatbikinde birçok hadisle amel etti�imiz bir gerçektir. Bunlar, dinin akidesine ve temel dini meselelere taalluk etmedi�i; bir haram� helal, helali haram k�lmad��� sürece sorun te�kil etmemektedir. Zaten bizim esas itiraz�m�z da abdestte, namazdaki baz� amellerden ziyade, �slam'�n özüne ili�kin temel meselelerle ilgilidir.

 

Peygamberimiz (S) hayatta iken de ona atfedilen sözler hadis gibi aktar�lm�� m�d�r? Bu konuda Peygamberimizin (S) uyar�lar� var m�d�r? Acaba hadislerin böyle senetlerle yaz� alt�na al�nmas� hadisesi Peygamberin te�viki ile ilgili midir, yoksa ki�ilerin inisiyatifi ile mi olmu�tur? Hadislerin böyle yaz�larak inanç esaslar�na dönü�türülmesini do�ru buluyor musunuz?

 

Bildi�imiz kadar�yla peygamberimiz zaman�nda, henüz kendisi hayattayken sahabe aras�nda onun sözleri tedavüle ba�lam��t�r. Bunda da yad�rganacak bir durum yoktur. En basitinden en önemlisine kadar her meselede Müslümanlar�n, bu konuda peygamberimiz �öyle demi�ti, �u �ekilde davranm��t�; �öyle dememi�ti ve öyle yapmam��t� türünden mütalaalar yapmalar� gayet tabiidir. Çünkü dinin mübelli�i peygamberdir. Kitaplarda bununla ilgili baz� örnekler bulunmaktad�r. Peygamberimiz ilk ba�ta, hadis yazan sahabileri uyarm��, ileriki y�llarda ise yazman�zda beis yoktur �eklinde izin vermi�tir. Bu konuda Abdullah �bni Amr’dan �öyle bir söz nakledilmektedir. Abdullah b. Amr diyor ki, “Ezberlemek kast�yla, Rasûlullah (sav)’den i�itti�im her sözü yaz�yordum. Kurey�’in önde gelen[sahabî]leri beni bundan men ettiler ve dediler ki, Rasûlullah’tan duydu�un her �eyi yaz�yorsun, oysa o da bir insand�r, öfkeli iken de konu�ur. Bunun üzerine ben de kendimi yazmaktan al�koydum ama bundan da Rasulullah'a bahsettim. Rasûlullah (sav) �öyle dedi: Yaz. Can�m elinde olan Allah'a yemin olsun ki benden haktan ba�kas� ç�kmaz!” (�bni Kesir, Tefsir-i Kur’ani’l Azim; �bni Hanbel, II/162). Bu hadis, sorunuzdaki birçok unsura cevap vermektedir.

 

Hadislerin senet denilen ravi silsilesiyle rivayet edilmesi, �ekil olarak, teorik bazda bence çok mükemmel bir tekniktir. Bu yöntemle, peygamberden bir söz nakleden müellif, bu sözü kimden alm��, o kimden alm��, silsile yoluyla belirtiyor ve rast gele, hayali söylememi�, dedi-kodu kabilinden bir söz olmam�� oluyor. Fakat gelin görün ki bu teknik tek ba��na yeterli olmamaktad�r ve uygulamada bir hayli eksiklikler ortaya ç�km��t�r. Senedle beraber, metne gereken titizlik gösterilmezse, bu teknik bir i�e yaramamaktad�r. Bu tekni�i Müslüman bilginler, Kur’an’�n ve Peygamber (a.s)’�n baz� uyar�lar�na binaen geli�tirmi� olmal�d�rlar.

 

Hadislerle inanç esaslar�n�n belirlenmesi elbette ki do�ru de�ildir çünkü birçok hurafe ve bât�l inançlar �slam'�n inanç esas�ym�� gibi i�lev görmektedir.

 

Peygamberin (s) Kur’an d���ndaki sözlerinin de vahiy gibi oldu�u iddias� hakk�nda bizleri ayd�nlat�r m�s�n�z? Böyle bir �eyin Kur’anî bir kayna�� olabilir mi? Bir de Peygamberler d���ndaki bir tak�m kimseler de Allah’tan vahiy alm��lar m�d�r?

 

‘Esta�firullah’ demek zorunday�m, ayd�nlatmak haddime de�ildir lakin bildi�im kadar�yla söyleyeyim. Necm suresinin 4. ayetini tefsir ederken kimi gelenekselci yorumcular, ‘nutuk’ kelimesinden (ve-ma yent�qu anil hevâ) hareketle, Peygamber'in her sözünün vahiy oldu�unu ileri sürmü�lerdir. Hâlbuki o ayette sözü edilen, Peygamber'in insanlara okudu�u vahiydir. Peygamber'in Kur'an diye insanlara duyurdu�u sözlerin hiçbir kendi hevas�ndan söylenmi� sözler de�ildi, hepsi Allah'�n vahyi idi. Yoksa Peygamber de bir insand� ve her insan gibi o da ihtiyaçlar�n� kendi kelimeleriyle anlat�r, insanlarla kendi akl� ile kurdu�u cümlelerle konu�urdu. Ben, kendi okumalar�m uyar�nca, Peygamber (a.s)’�n Kur'an d���nda vahiy almad���na inan�yorum. Kur'an’dan vahy-i gayri metlüve dayanak olarak zikredilen örneklerin pek çok konuda oldu�u gibi, yanl�� yorumlamaktan kaynakland���n� dü�ünüyorum. Peygamberler d���ndaki baz� kimseler Kur'an'�n ifadesine göre vahiy alm��lard�r ama bu, risâlet/nübüvvet anlam�nda bir vahiy olmay�p, ilham, yönlendirme, kalbe gelen bir his �eklindeki bir vahiy olsa gerektir.

 

Bildi�im kadar bu ilk kitab�n�z d���nda bir kitap çal��mas� yapmad�n�z. Yeni bir kitap yazmay� dü�ünüyor musunuz?

 

Evet, yeni bir kitab�m -Allah'�n izniyle- �u an yay�na haz�r durumda. Kur'an’da �efaat konusunu i�leyen bir kitap çal��mas� bu. Bunun d���nda, az bir emekle kitap haline gelecek, biri yine Kur'an konulu, di�eri de siyasî ele�tirilerden olu�an iki kitap tasla��, benden gayret beklemektedir. Tabi daha ba�ka çal��malar�m da var fakat onlardan bahsetmek için henüz çok erken. Allah'tan, onlar� da çal��may� nasip etmesini niyaz ediyorum.

 

Kitab�n�zda de�indi�iniz konular itibari ile kendi toplumumuzu k�saca de�erlendirebilir misiniz?

 

�çinde ya�ad���m�z toplumu, “babalar� uyar�lmam��, kendileri de gaflet içinde ya�ayan bir kavim” olarak görüyorum. Buradan, tekfirci bir anlam ç�kart�lmamal�d�r. Ama ne yaz�k ki bu böyle. Bununla beraber, son y�llarda bu toplum içinde -ve de dünya genelinde- sevindirici geli�meler ya�anmaktad�r. Her ne kadar bazen karamsarl��a dü�sek de, geçmi�e bak�p serinkanl�l�kla de�erlendirdi�imizde, belki de tarihte e�i benzeri hiç olmam�� derecede bir �slam'a/Kur'an’a dönü� çabas�n� gözlemlemekteyiz. Bu vesileyle Rabbimize ne kadar �ükretsek azd�r. Her ne kadar herkesin bildi�i bir ‘ça��n müceddidi’, bu s�fat� kendi eserlerine tahsis etmekteyse de, Kur'an’a dönü� hareketi, o gibi ‘müceddidlerin’ hurafelerini de seçip ay�klayabilecek yeni semereler vermeye ba�lam��t�r. Hiç de�ilse art�k, mehdi, mesih, nebî, elçi taslaklar�na gülüp geçen, onlara biraz ac�yan, biraz öfke duyan ama en önemlisi, asla onlara inanmayan bir Kur'an nesli olu�mu�tur ve gittikçe kalite kazanacakt�r in�allah bu nesil.

 

Hocam son olarak bizlere ne söylemek istersiniz? Bize zaman ay�rd���n�z �çin te�ekkür ediyorum. Allah emeklerinizi bereketlendirsin in�allah.

 

Ben de size te�ekkür ederim, bu konuya ilgi duydu�unuz ve bu sorular� yöneltti�iniz için. Allah bizleri hep birlikte topluca Allah'�n ipine s�ms�k� sar�lan, parçalan�p ayr�lmayan, Allah'�n kurtard��� ate� çukurunun kenar�na bir daha yakla�mayan, kalpleri �s�nm��ken tekrar so�umayan, �slam karde�leri k�ls�n. Bize, hayra ça��rma, marufu emredip münkerden nehyetme ilmini, basiret ve �ecaatini nasip etsin.

YORUMLAR
  • Ahmed   20-10-2009 16:22

    Mehdilik anlay���n� reddeden birisi oldu�u zaman ad� san� ne olursa olsun m�kemmel mi oluyor?Bu onun hatas�z ve ele�tirilemez oldu�unu mu g�sterir.Oryantalistleri ve bat�l� d���n�rleri taklit eden s�z�m ona ayd�n (!) m�sl�manlar�n s�zlerinin do�rulu�unu nerden anlayaca��z?Kur'an 'dan diyenlere derim ki Mehdilik inanc� da Kuran'dan kaynaklanan bir anlay��t�r. Bir�ok konu Kuran'da y�zeysel anlat�lm�� ,Rasul ise onu a��klam��t�r.Bu konular o kadar �oktur ki saymakla ifade edilmez bu bir ..�kincisi bu konuda o kadar �ok hadis rivayet edilmi� ki inkar� makul bir �ey de�il ,yani ehli s�nnet ve �ia alimleri uydrumu�ta siz mi farkettiniz bunu? Yakla��k 13 as�rd�r bir Allah'�n kulu fark etmedi de siz mi bunlar�n uydurma oldu�unu anlad�n�z ...Ne feraset yani ...Bat� mukallidi yazarlar� k�lavuz edinmek ne derece sahih o da ayr� tart��ma konusu ...Sitede bazen �ia alimlerinden bahsediliyor g�zel ,karde�ler iyi de bunlar mehdeviyete inan�yor bu nas�l i� , tezat olmuyor mu? L�tfen karde�ler inanm�yorsan�z dahi bu anlay��� bat�l olarak lanse etmeyin ,aksi takdirde bizleri bat�l anlay���n pe�inden giden birileri olarak takdim ediyorsunuz ... Selamlar

  • mehmet g�nd�z   11-10-2009 11:18

    Kitab�n �zetini okudu�umda ,tamam�n�n bu kadar muazzam olaca��n� ger�ektende hi� ummam��t�m. Yazar�m�z mehmet hocam�z�n kalemine ve y�re�ine sa�l�k. Mehdilik kavram�n� ortadan kald�racak bir ara�t�rman�n �r�n� olan bu kitab� okuyan insanlar�n , e�er �n yarg�l� yakla�mazlarsa ger�ekleri g�receklerine inan�yorum.Allah raz� olsun.

  • Adatepeli   01-10-2009 23:27

    Slm a. Hikmet kardesim, Allah razi olsun kisa ve �zl� bir r�portaj olmus... Mehmed Durmus beyden de Allah raz� olsun, toplumuzun yaras� olan bir konu �zerine kitap haz�rladigi icin... selam ve dua...