06-07-2008 16:33

Gazetecilerden g�ld�ren an�lar

Muhabirlerin ba�lar�na, kendilerinin de g�ld��� neler neler geliyor; `Molotof` diye ba��r�p bakan� yere yat�ran� da var, Mesut Y�lmaz`�n arad���na inanmay�p `Ya evet, ben de Leydi Diana`y�m` diyen de.

Gazetecilerden g�ld�ren an�lar

Hemen hemen her muhabir haber pe�inde ko�arken unutamad��� bir olay ya�am��t�r. Kimi hiç ummad�k yerde bir tepki alm��t�r, kimi linçten son anda kurtulmu�tur, kimi gazeteci oldu�u anla��lmamas� için bin türlü numara yapmak zorunda kalm��t�r. Kimi çekti�i foto�raf yüzünden elinde balta bulunan bir adam taraf�ndan kovalanm��, kendini bir spor tesisine at�p izini kaybettirmeye çal��m��t�r aya��ndaki topuklu ayakkab�larla. Ama onlar kovalanmaktan y�lmay�p, ba�lar�ndan geçenleri de ho� bir hat�ra olarak kabul edip, devam ederler haberi kovalamaya. Ya�and��� anda üzen ya da korkutan ama geriye dönüp bak�ld���nda gülümseten bu an�lar sadece onlar�n haf�zas�nda kals�n istemedim ve meslekda�lar�mdan an�lar�n� sizlerle payla�malar�n� rica ettim.

Oktay Mehmet/Yeni �afak

Sa�l�k Bakan�'n� yere yat�rd�m 2005 y�l�nda merhum eski Sa�l�k Bakanlar�'ndan Dr. Y�ld�r�m Aktuna ile birlikte Yunanistan'a 40 gazeteciyle bir ziyaret düzenlenmi�ti. Yunanl� yetkililer panik halindeydi. Çünkü ülkede inan�lmaz bir gerginlik vard�. Otobüse Yunanl� polisler eskortluk ediyordu çünkü bizim güzergah� de�i�tirip ba�ka bir yere gidebilece�imizden korkuyorlard�. Selanik Türk Konsoloslu�u önüne geldi�imizde ellerinde PKK terör örgütü lideri Öcalan'�n pankartlar�n� ta��yan yüzlerce ki�iyle kar��la�t�k. Sloganlar atarak otobüsümüzü yumurta ve patates ya�muruna tutuyorlard�. Panik olduk ve otobüsten inemedik. Yunan polisi göstericilere müdahale etmiyordu. Otobüsün camlar� k�r�lan yumurtalarla sapsar� olmu�tu. Arkada�lar da otobüsün içinden görüntü almaya çal���yordu. Ben de foto�raf makinam� ç�kartt�m. O heyecanla elim fla�a dokunmu�. Birden fla� patlay�nca, Molotof kokteyli at�ld� sand�m ve “Molotof “ diye ba��rd�m. Say�n Aktuna dahil bütün gazeteciler otobüsün koridoru ile oturaklar�n aras�nda yere uzand�k. K�sa bir süre sonra gerçe�i anlad�k, herkes derin bir nefes ald�. Sonunda bakan dahil hepimiz ko�arak konsoloslu�a s���nd�k. Sabah�n ilk ���klar� ile birlikte de Türkiye'ye döndük

Huri Yaz�c� / Serbest gazeteci

Mesut Y�lmaz m�? Hadi ya!

Hat�rlad�kça hem çok güldü�üm hem de utand���m bir an�m bu. Genel seçimler yeni olmu� ve AK Parti kazanm��t�. ANAP Genel Ba�kan� Mesut Y�lmaz ile röportaj yapmam istendi. Ben de Mesut Y�lmaz'�n evini aray�p, röportaj talebimi bildirdim. Haber Müdürüne de arad���m� ve telefon bekledi�imi söyledim. Bunu duyunca Haber Merkezindeki arkada�lar çok güldüler ve benim çok saf oldu�umu, bo�una bekledi�imi, Mesut Y�lmaz'�n bana geri dönmeyece�ini söylediler. Hatta kendi aralar�nda, "Ak�am 'Ben Mesut Y�lmaz' diye aray�p Huri'yi heyecanland�ral�m” diyerek dalga geçtiler. Ak�am yemekli bir bas�n toplant�s�ndayken telefonum çald�, bakt�m numara gözükmüyor. Açt�m. Telefondaki ses, "Ben Mesut Y�lmaz. Beni aram��s�n�z" dedi. Ortam oldukça gürültülü oldu�undan telefondaki sesi tan�mad�m ama arkada�lar�n dalga geçti�ini dü�ünerek, "Hadi ya! Ben de Leydi Diana" dedim. Bir anda kar�� taraf�n ses tonu yükselip; "Siz benle dalga m� geçiyorsunuz. Bu ne ciddiyetsizlik" deyince telefondaki ki�inin sesini tan�d�m. Evet. Arayan Mesut Y�lmaz'd�. Hemen d��ar� ç�karak kendisine telefonda tela�l� bir sesle durumu izah ettim. Hatta belki faydas� olur diye, Rizeli oldu�umu da belirttim. Mesut Bey samimiyetimi anlad� ve anlay��l� davrand�.

M. Ya�ar Durukan / Star Gazetesi

Kanas kullan�r�m abi

2003 y�l�n�n mart ay�. ABD ve �ngiliz birlikleri Irak'a girmi�. Suriye üzerinden Ba�dat'a gitmek üzere, babas� Ba�dat'a canl� kalkan olarak giden ama orada mahsur kalan bir Türkle birlikte yola ç�kt�m. Arapça bildi�i için birlikte gitmenin avantajl� olaca��n� dü�ündüm. Suriye'den Ürdün s�n�r�na yöneldik. Pasaportlar� verdikten sonra içeriden ç�kan iki istihbarat subay� bizimle görü�mek istedi�ini söyledi. Ayr� ayr� odalara ald�lar. Silah kullanmas�n� bilip bilmedi�imizi sormaya ba�lay�nca ben durumun kötüye gitti�ini anlay�p askerli�imi bile yapmad���m� ve gazeteci oldu�umu söyledim ve bas�n kart�m� gösterdim. Di�er odadaki görü�me ise biraz farkl� geçmi�ti. Hangi silahlar� kullanabiliyorsun sorusuna arkada�, bir çok silah modeli sayd�ktan sonra “Kanas da kullan�r�m” diye cevap vermi�. Uzun menzilli keskin ni�anc� tüfe�i… Siz olsan�z ne dü�ünürsünüz? Bizi s�n�rd��� etmek zorunda olduklar�n� söylediler. Kendimizi yeniden Suriye'de bulduk. Kanas kullanan arkada�a CIA ve MOSSAD'�n çoktan pe�ine dü�tü�ünü, ülkeyi acilen terk etmesi gerekti�ini söyledim. Merak edip arad���mda Hatay'a ula�m��t� bile. Ben ise Ba�dat'a gitme �srar�mdan vazgeçmedim. En sonunda ba�ka maceralar da ya�arak Ürdün üzerinden Irak'a girdim.

Ay�e Olgun / Yeni �afak

Stajyere cumhurba�kan� pozu

Gazeteye stajyer olarak girdi�im ilk haftayd�. O sabah ba�ka muhabir olmay�nca beni �stanbul Üniversitesi'nin e�itim ö�retim y�l�n�n aç�l���na gönderdiler. Aç�l�� töreni benim için tam bir faciayd�. Bir yandan aç�l��a kat�lan Cumhurba�kan� Süleyman Demirel'in foto�raflar�n� ikinci el makinemle çekmeye, di�er yandan teybim olmad��� için söylediklerini not almaya çal���yordum. Ancak korumalar ve etten duvar ören kameramanlar� geçip görüntü almak öylesine zordu ki! Yine de y�lmadan çabalay�p duruyordum… Konu�man�n ard�ndan kap�n�n önüne kadar pe�inden ko�up resim çekmeye devam ettim. Gösterdi�im gayret Demirel'in bile gözünden kaçmam�� olacak ki, arabas�na binmeden önce döndü, korumalar�na i�aret edip önünü açt�rd� ve bana gülümseyerek poz vermeye ba�lad�. Ben de bu f�rsat� kaç�rmay�p bol bol yeni resimlerini çektim. Ard�ndan gazeteye gelip filmleri banyoya verdim. ��te ac� gerçek o an ortaya ç�kt�. Makinemin küçük fla�� bozuldu�u için resimlerin neredeyse tümü simsiyah ç�km��t�. Bir tek kap� önünde Süleyman Demirel'in bana özel poz verdi�i resimler d���nda... Ama yaz� i�leri Demirel'in kürsüden resmini istiyordu bu yüzden �efimiz Halit A�abeye acemi muhabir gönderdi�i için k�z�yorlard�. �stemeye istemeye çekti�im resimler birinci sayfaya koyuldu. Ertesi gün Yeni Yüzy�l Gazetesi üniversitenin aç�l�� haberini Süleyman Demirel bana poz verirken ve ben de Demirel'i çekerkenki foto�raf�m�zla verdi. Resim alt�nda “Cumhurba�kan� Demirel türbanl� gazeteciye poz verdi” yaz�yordu. Bunu gören gazete yönetiminin öfkesi uçup gitti. “Aferin k�z bak Demirel'in resmini çekmek için taa dibine kadar girmi�sin, özel poz alm��s�n” diye e�lendiler benimle...

Ahmet Zeki Gayberi / Milli Gazete

Vallahi Bülent Ecevit'in özel muhabiriyim!

1999 y�l�nda S�rplar�n sald�r�lar�ndan kaçan Kosoval� Arnavutlar, Makedonya ve Arnavutluk s�n�r�na y���lm��t�. Bu dram� haber yapmak için Makedonya'ya geçtik. 3 gün sonra Arnavutluk'a dönmek için s�n�ra geldi�imizde Makedon polisi bizi tutuklad�. 3 gündür takip ediyorlarm��. “No Journalist, terörist!” diye sürekli hakaret ediyor, cesetlerimizi 200 parça yap�p üç ülkenin s�n�r�na savuracaklar�n� söylüyorlard�. Ti�örtlerimizi ç�kartt�r�p ba��m�za bir kurt köpe�i diktiler. 9 saatlik sorgulaman�n ard�ndan bir Türk börek ustas�n� tercüman olarak getirdiler. Usta, polislerin niyetlerinin kötü oldu�unu, bizi aylarca hapis tutabileceklerini söyledikten sonra, Sar� Bas�n Kart�m�n üzerindeki �ngilizce “Ba�bakanl�k Bas�n Yay�n ve Enformasyon Genel Müdürlü�ü” ibaresini gördü. Hemen kart� polislere göstererek, “Devletleraras� sorun ç�kmaz m�? Çünkü bu adam Türkiye Ba�bakan� Ecevit'in özel muhabiri” dedi. Polisler s�rayla kart� al�p bakt�lar. Bu arada biz de “Vallahi Ecevit'in özel muhabiriyiz!” diye yeminler ediyorduk. Birkaç yere telefon açt�lar ve özür dileyerek bizi serbest b�rakt�lar.

�erif Erdikici / Zaman Gazetesi

Rahmi Koç'a yanl�� fetva

�erif Erdikici'nin maceralar� o kadar fazla ki, çok yak�nda toplu halde kitap olarak yay�nlanacak. Mustafa Yüksel'in haz�rlad��� kitapta, Erdikici'nin Koç'la yapt��� röportajla ilgili an�s� �öyle geçiyor: Rahmi Koç, �erif'i çok s�cak bir atmosferde a��rlad�. �erif'i sevmi�, bu Anadolu delikanl�s�na kar�� olabildi�ince aç�k olmu�tu. Bu samimiyetle �erif'e sordu:

- �erif, sen namaz k�l�yor musun?

Zaman gazetesinde çal��an, her haliyle muhafazakâr oldu�u anla��lan �erif, ibadetini dillendirmek istemedi ve kaçamak bir cevap verdi:

- �ey.. Yani, elimizden geldi�inde kaç�rmamaya çal�yoruz Rahmi Bey.

Koç'un bunun üzerine söyledikleri �erif'i rahatlatt�:

- Asl�nda ben de namaz k�l�yorum. Cuma namazlar�n� k�lar�m ama bazen yo�unluktan kaç�r�yorum.

�erif, konunun namaza, ibadete gelmesinden tedirgin oldu. Bunlar�n tart���lamayaca��n�, insan�n iç dünyas�yla ilgili oldu�unu dü�ünen �erif, kendince Koç'u rahatlatmak için ba�lad� fetva vermeye:

- Rahmi Bey, siz me�gul bir insans�n�z. Ba�kalar� k�ld��� zaman ya da sizin yerinize birileri bu namaz� k�labilir. Zira cuma namaz�, farz-� kifayedir.

Koç, biraz �a��rd� fakat latifeyle kar��l�k verdi:

- Allah Allah! Bu i� böyle miydi ya? Biz niye daha önceden birkaç adam görevlendirmedik bunun için?

Röportaj bitti, �erif gazeteye dönüp ses kayd�n� çözümlemeye ba�lay�nca hatas�n� anlad�:

- Ben ne yapt�m? Adama yanl�� fetva vermi�im. Cuma namaz� k�l�yormu�, cenaze namaz� anlam���m. Hem ay�p hem günah ya!

Birkaç gün sonra Rahmi Koç'la yine bir toplant�da kar��la�t�. Yanl���n� düzeltmek istedi, ayaküstü ve biraz uzaktan Koç'a hitaben:

- Rahmi Bey, Cuma'ya devam. Yanl�� fetva, yanl�� fetva…

Koç kahkahay� bast�…

Gülcan Tezcan / Gerçek Hayat

Eylemcinin �efkati

Gazi Mahallesi'nde yine ortal�k kar��m��t�. Ben o dönemde günlük ulusal bir gazetenin istihbarat servisinde muhabirdim. Servisteki erkek muhabirlerden baz�lar� Gazi Mahallesi'ne bayan muhabirlerin gitmesine kar�� ç�k�yorlard�. Neyse ki �efimiz Halit Çelik yollad� beni. Mahallede gerginlik had safhadayd�. Bir süre önce Gazi'de meydana gelen olaylarda ölenler için bir yürüyü� yap�lacakt�. Kalabal�k öfkeliydi, sloganlar atarak mezarl��a do�ru yürüyü�e geçildi. Gazetecilere sata�malar oluyordu. Bir ara biri beni kenara çekti, tipine bak�l�rsa mahallenin solcu çocuklar�ndan biriydi: 'Abla, dikkat et, ba��na bir i� gelmesin, kalabal��a yak�n durma' dedi ve yürümeye devam etti. �a��rm�� ama bir o kadar da sevinmi�tim. Kalabal�klar öfkeliydi ama onlar� öfkelendirenlerin bilmedi�i, kalabal�klar� olu�turanlar�n yüre�inde her �eye ra�men sakl� duran sevgiydi.

(Emeti Saruhan / Yeni�afak)

YORUMLAR
Hen�z Yorum Yok !