Mersin'den Kayseri'ye... Bir gezinin kısa hikâyesi

İnsan zirvelere çıkmak istiyorsa mücadele etmeli, yorulmalı ve sürekli bir heyecanla eylemlilik halinde olmalıdır. Oturarak, gevşeyerek, bekleyerek zirvelere çıkılamayacağını Erciyes’e çıkarken insan anlayabiliyor. İslam’i anlamda da dünyevi anlamda da zirvelere talip olanlar yorulmaktan korkmamalılar. Terleyerek tepelere çıkılıyor. Bu hayatın belki de Sünnetullahıdır.

27-04-2011


Mersin'den Kayseri'ye.. Bir gezinin kısa hikâyesi 

Mehmed Maksut / İslam ve Hayat

Mersin Üniversitesi'nde öğrenim gören bir grup öğrencinin düzenlemiş olduğu gezimizin bu yıl ki durağı Kayseri ve Nevşehir oldu. Allah’ın dininin şahitliğini yaşama ve yaşatma için bir araya gelip çeşitli dersler yapan öğrenciler, yoğun geçen sınavlarında bitmesiyle hem “din”lenme, hem ziyaret, hem de Müslümanlarla tanışma düşüncesiyle, kendi aralarında Allahın dininin kriterlerine dayalı güzel bir gezi etkinliği yaptılar…

Etkinliğin haftalar öncesinden yapılan ön hazırlıklarından sonra Cuma günü Mersin’den Kayseri'ye hareket eden öğrencileri, sabahın erken saatlerinde karşılayan İktibas Dergisi oldu. İktibas dergisi 1980’lerin soğuk siyasi süreçlerinde ümmete yaralı olma ve hakkı istenilen şekilde sunma kaygısıyla yayın hayatımıza giren bir dergidir. Kurucusu merhum Ercüment Özkan ağabeyimizin gayretli çalışmalarıyla Türkiye’deki İslami uyanışa hem katkı sağlamış hem de Müslümanların zihinlerinin netleşmesi noktasında ciddi emekler vermiştir. Özellikle de Kuran’i Kavramların ruhuna uygun bir şekilde algılanmasında İktibas Dergisi’nin Türkiye’deki yayınlar içerisinde emeği inkâr edilmeyecek kadar yararlar sağladığını düşünüyorum.

Ercüment ağabeyi her ne kadar görmesek de onun yetiştirdiği talebelerini bu ziyaretimizle tanıma ve tanışma imkânına sahip olduk. Ercüment Özkan ağabey kendi döneminde özellikle sahih İslami düşüncesinin ihyası için ciddi emekler vermiş biri. Hem konferanslarıyla hem de yazılarıyla dolaylı veya direkt olarak tevhidi Müslümanların hayatına katkı sağlamış bir ağabeyimiz Ercüment Özkan. Özellikle tevhid düşüncesindeki hassasiyeti her zaman anılması gereken bir kazanımdır. Ağabeyimiz bu konuda şu hususa sürekli vurgu yapıyordu. “Tevhid akidesini gereği gibi anlayınız ve ona toz kondurmayınız. Şirk veya küfür niteliği taşıyan şeylerden onu titizlikle koruyunuz.”  Bu vesileyle biz örgenciler olarak tüm peygamberlerin ortak misyonu olan tevhid akidesine yaptığı vurgulardan dolayı Ercüment ağabeyi hayırla yad ediyor kendisine rahmet diliyoruz…

Ercüment ağabeyin “Tevhid akidesini gereği gibi anlayınız ve ona toz kondurmayınız. Şirk veya küfür niteliği taşıyan şeylerden onu titizlikle koruyunuz.” hassasiyetine, onun yetiştirdiği talebeleri can-u gönülden riayet etmeye çalışmış ve her ne olursa olsun hayatlarının ve gündemlerinin merkezine tevhid düşüncesinin dışında bir şeyi koymamışlardır. Tevhidi düşünceyi yaşamlarıyla muhafaza etme kaygısını- paranı çarkının yoğun bir şekilde döndüğü Kayseri’de- hep taşımışlardı.

Kayseri’ye sabah namazı vaktinde giren arabamızı değerli ağabeylerimiz karşıladı. Ağabeylerimiz bizler sadece bedenleriyle değil, tüm yürekleriyle karşıladılar. Havaların soğukluğunu, yüreklerinin sıcaklığıyla değerli ağabeylerimiz yenmesini bildi.

Sabah kahvaltısını büyük bir özenle hazırlayan ağabeylerimiz mütevazi ortamlarında bizleri en güzel şekilde karşıladılar. Kahvaltı faslından sonra tanışma faslına geçen arkadaşlar, özellikle güzel insanlarla tanışmanın mutluluğunu yaşadılar. Karınlarımız kahvaltıyla doyarken gönüllerimiz güzel insanlarla tanışmayla doydu. Özellikle Mehmet Durmuş, Bünyamin Zeran, Mehmet Emmi, Faruk Karaaslan, Dilek Buz, İrfan Toker, Furkan Ateş ve diğer ağabeylerimizle tanışmamız gezimizin en karlı ve kalıcı unsuru oldu. Bu vesileyle ismi zikredilen veya zikredemediğimiz tüm ağabeylerimize; tüm arkadaşlar adına teşekkürü bir borç bilir, kendilerini hayırla ve duayla yad ediyorum.

Tanışma safhasında güzel anlar yaşamak nasip old. Ben tanışma esnasında genç kardeşlerimin yüreğindeki kıpırtıyı hissediyor maalesef bu hissi teknolojiye aktaramıyorum. Burada şunu da vurgulamak istiyorum ki, Türkiye’deki tevhidi ağabeylerimizle gençler arasında istenilen düzeyde bir muhabbet ve ilgi yok. (Haksız da olabilirim.) Maalesef gençlerle yeterli derecede ilgilenilmiyor ve istenilen düzeyde sahip çıkılamıyor. Bu yarınlarımız için büyük bir kayıp diye düşünüyorum. Bu hususta bazen okşanılan bir baş binlerce kelimenin yerini tutabiliyor. Üstad Hasan El Benna’nın dediği gibi “Bizler büyüklerin tecrübelerini gençlerin heyecanı ve hareketliliğiyle birleştirirsek inşallah başarıya ulaşırız.” İşte burada ifade edilen bir ilişkiyi sağlamak hepimizin görevidir diye düşünüyorum.

Tanışma sırasında gerçekten İslam’ın nasıl bir nimet olduğunu anladım ve hemen aklıma Hucurat süresindeki; “Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır. (13)” ayet aklıma geldi. Tanışma ortamımız bizlere bu ayeti tekrardan hatırlattı. Her biri farklı bölgelerden, şehirlerden, renklerden, ırklardan olan insanlar birbiriyle tanışıyor ve kardeş diyerek birbirini yüreğine basabiliyor. Bu tanışmayla renklerin, ırkların değil, misyonun insanı bir arada tuttuğunu canlı bir şekilde tanışma faslındaki manzara bizlere gösterdi.  Uluslar çağındaki problemlerin nasıl çözüleceğini de bu ortam bizlere gösterdi. Kurtuluşun, kardeşliğin yegâne menba’ının “Hablullah” olduğu, bir kez daha zihnimizden hayatımıza yansıdı.

Tanışma faslından sonra hem sıhhat bulmak, hem Allah’ın arzında gezmek ve hem de bizden öncekilerin akıbetine şahit olmak düşüncesiyle gezmeye başladık. Kayseri, tarihin koktuğu bir şehirdir. Lakin tarihin olduğu yerde tefekkür yoksa bu tarihinde pek fazla bir anlamının olmadığını şehri gezerken hissedebiliyoruz. Tarihi yerlere ibret nazarıyla bakmak yerine, insanlar salt gezmek niyetiyle bakarlarsa tarihi yerlerin birkaç fotoğraftan başka insana bir şey bırakmadığını belirtebilirim. Evet, müminlerin gezmesini ve görmesini anlamlı kılan yine İslam’dır. İslam’ın nasıl da her yere sirayet ettiğini, her dem insanla birlikte olduğunu gerçekten anlıyor insan.

Kayseri’nin caddelerini gezerken en çok gördüğümüz yapıların başında bankalar geliyordu. Şehir gerçekten kalkınmış ve maddi olarak müreffeh bir yaşantı var. Bu müreffeh yaşantı içerisinde halen tevhidi kaygıyı, nebevi misyonu taşıyan azda olsa bazı ağabeylerimizin olması bizleri mutlu etti. Kayseri'nin sokaklarını gezerken “Kim dünya hayatını ve onun çekiciliğini isterse, onlara yapıp ettiklerini onda tastamam öderiz ve onlar bunda hiç bir eksikliğe uğratılmazlar. (Hud 15)” ayeti zihinlerde canlanıyordu. Kim neyi önceliyorsa ve niçin çabalıyorsa Allah onun veriyordu. Kimileri dünyayı kimileri de ahireti önceliyordu.

Herkes önemsediğini ziyaret eder düşüncesiyle ilk olarak gençler olarak; gençliğinin baharında, Mavi Marmara’da, Akdeniz’in engin ve berrak sularında, seher ile şafağın birleştiği vakitte Rabbine kavuşan Şehid Furkan Doğan’ın kabrini ziyaret ediyoruz. Şehid Furkan Doğan, Kayseri’nin dünyevileşen yapısına adeta şahadetiyle ahireti hatırlatmıştı. Genç kardeşimiz; insanlığın utanç duvarlarını aşmak, insanlığın ölmediğini haykırmak için mazlumlar diyarı Gazze yoluna can-u gönülden çıkmıştı. Furkan’ın Mavi Marmara’da yazdığı notu okuyunca insan yüreğinde depremler oluyor. Şöyle diyor Şehid Furkan” Şehadet şerbetine son saatler inşallah. Var mıdır acaba daha güzel bir şey? Varsa o da sadece annemdir. Ben de emin değilim. Kıyaslaması çok zor.” Şehidimizin son anları işte bu hislerle dolu. Rabbim şahadetlerini kabul eylesin ve bizleri de böyle güzel bir ölümle Rabbine kavuşanlardan kılsın.

Furkan’ı ziyaretimiz esnasında, Şehadet bilinci hakkında kısa bir konuşma yapan bir kardeşimiz; Furkan’ın hayat misyonuna değindi. Görevlerimiz hatırlatıldı ve İslami hizmete talip olma noktasındaki ahitler tazelendi. Furkan Doğan’dan ayrılmak zor olsa da daha yapılacak çok iş var diyerek yola çıktık. Erciyes’in zirvelerine doğru sefere koyuluyoruz.

İnsan zirvelere çıkmak istiyorsa mücadele etmeli, yorulmalı ve sürekli bir heyecanla eylemlilik halinde olmalıdır. Oturarak, gevşeyerek, bekleyerek zirvelere çıkılamayacağını Erciyes’e çıkarken insan anlayabiliyor. İslam’i anlamda da dünyevi anlamda da zirvelere talip olanlar yorulmaktan korkmamalılar. Terleyerek tepelere çıkılıyor. Bu hayatın belki de Sünnetullahıdır.

Erciyes dağı hemen hemen her yerde tüm heybetiyle Kayseri’nin tüm bölgelerinde görülüyor. Bu esnada şu aklıma geldi birden. Zirvede olan her yerde, herkes tarafından görülür. Eğer bizlerde İslam’i yaşantımızla zirvelerde olursak Erciyes gibi her yerde herkes tarafında görülürüz. Yok, eğer kendi kuytu köşelerimizde kalıp, kendimizi varoşlara hapsedersek en yakın komşumuz bile bizleri gör(e)meyecektir.

Erciyes’te kaymak güzel geçti. Burada ilk defa kaymanın zevkini yaşadık. Kartoplarıyla birbirimizi bir güzel haşladık. Anlamadığım nokta herkes bana kartopu atıyordu. Dört taraftan kurşun yer gibi kartopları yiyordum. “Meyve veren ağaç taşlanır” sözünü arkadaşların kartopları bizlere kanıtladı! Zirveye çıkmak zor; kaymak kolay oluyor. Aslında bu hayatın içinde bir yasadır. İnsan birçok şeyi nice zorluklarla kazanırken kolay bir şekilde kaybedebiliyor. Müslümanlar olarak fikirsel kaymaların nice kazanımları heba ettiğini günümüzde sıkça görüyoruz.

Erciyes’in zirvelerinden Kayseri’nin mescitlerine iniyoruz hep beraber. Binlerce yıllık Selçuklu mimarisi hala dimdik ayakta duruyor ve işlevini sürdürüyor. İnsan bu mimari yapıları görünce sağlamlığın ne kadar önemli olduğunu anlıyor. Bu yapılar sağlam atılan temellerin zamana karşı nasıl durduğunu hatırlatıyor. İnsanlarda yapılar gibidir. Eğer siz sağlam değerler ve fikirler üzerinde insanı, toplumu değerlendirirseniz zamana direnebilirsiniz. Varlığımız sağlamlığımızla ilişkilidir. Örnek olarak asr-ı saadet toplumunu gösterebiliriz.

Daha nice yerleri gezip ibretler çıkardıktan sonra zihinsel ve bedensel yorgunluğumuzla İktibasın mütevazi bürosuna dönüyoruz. Burada şunu ifade edelim ki; zihinlerle bedenler beraber yoruluyorsa bir şeyler sağlam anlaşıyor ve anlaşılan şeyler unutulmuyor. Yani zihin- beden ilişkisinde negatif korelasyon değil pozitif korelasyon varsa bu iyi bir gelişmedir.

İktibas dergisinde akşam namazından sonra mütevazi büroya gelen yeni ağabeylerimizle tanıştıktan sonra, Mehmet Durmuş ağabeyimizin sohbetiyle programımız devam etti. Ağabeyimiz, günümüzdeki insanların “peygamber tanım ve tasavvuruyla kurandaki peygamber tanım ve tasavvuru” ekseninde bir sohbet yaptı. Peygamberin anlaşılması noktasında merkez eksenin Kuran olduğunu belirterek, günümüzdeki peygamber tanımlamaları ve tasavvurlarının Kuran’dan bağımsız yapılmasının sıkıntılarına değindi. Peygamberi asra taşıma noktasında sünnetin önemine değinerek, peygamberi anmanın hatırlamanın yaşama boyutuyla olması gerektiğine Mehmet ağabey dikkat çekti. Gençlerin yoğun bir şekilde dinlediği ağabeyimiz, sohbetinden sonra genç kardeşlerimizden gelen sorular üzerinden programını devam ettirdi. Zihinlerde oluşan sorularla sohbet karşılık bir şekilde sürdü.

Yatsı namazının ikamesiyle Kayseri’de ilk günümüz böylece tamamlandı. Diğer gün sabah namazının ardından yapılan kahvaltıdan sonra artık vedalaşma duyguları bizlerde hissedildi. Her kavuşma beraberinde bir ayrılığı da getirir. Ayrılıklar fikirde olmadıktan sonra pek fazla üzmüyorsa da yine de insan böyle güzel insanlardan ayrılmanın hüznünü gönül çografyasında yaşıyor. İktibas Dergisinden ayrılmadan önce arkadaşlara bazı kitaplar hediye olarak takdim edildi. Sonra ağabeyimiz Mehmet Durmuş; bizlere okumayı, çalışmayı ve Allah yolunda bir şeyler yapma mücadelesini öğütleyerek bizleri uğurladı.

Tanışmayla başlayan Kayseri gezisi vedalaşmayla, hayırlı dua temennileriyle bitiyor. Yüreklerde hüzün gözler de sevinçle Nevşehir yoluna doğru çıkıyoruz.

Nevşehir’de hava sabah baya güzel oluyor. Güneşin dogmasıyla manzara gerçekten bir başka… Allah’ın sanatı işte… Bunu görünce insan hamd ediyor içinde ve kendi kendine ey insan seni rabbine karşı aldatan nedir ayetini hatırlıyor. İnsan ne kadar da nankördür ayeti hemen zihinlerde geçiyor.

Nevşehir’de; Ürgüp, Göremen, Peribacaları, Avanos’u ve yer altı şehrini gezdikten sonra şehir merkezine giderek dolaşmaya başlıyoruz. Şehir pek de büyük olmadığı için kısa sürede gezme imkânımız oluyor. Öğle namazından sonra sunulan yemekle birlikte, artık Mersin’e doğru yol almaya başlıyoruz. İslami marş ve ezgilerle yolculuğumuz Mersin’e varmakla noktalanıyor…

TEŞEKKÜRLER:

Bizleri Kayseri’de karşılayan; İktibas Dergisi ve Anlam Yayınları'na, Ağabeylerimiz; Mehmed Durmuş’a, Mehmed Emmi’ye, Faruk Karaaslan’a, Bünyamin Zeran’a, Dilek Buz’a, İrfan Toker’e ve ismini zikretmediğimiz diğer tüm ağabeylerimize teşekkür eder, Rabbimin en güzel nimetlerine muvaffak olmalarını can-u gönülden niyaz ederim…

Ayrıca Kayseri’den bizlere iştirak eden, dostumuz Furkan Ateş’e, Furkan Durmuş’a ve minik kardeşimiz Ahmet Durmuş’a Allah razı olsun diyorum. Hayırlı ve bereketli bir hayat yaşamaları için hidayet üzere kalmaları Rabbimden dileğimdir. Kayseri’den bizlere ağabeylik yaparak Mersin’e gelen ağabeyimiz Mehmed abimize de Allah razı olsun duasında bulunduğumuzu belirtmek isterim.

Bu gezimizin düzenlenmesinde maddi ve manevi olarak emekleri geçen; Ali hocamıza, Hikmet abimize ve arkadaşlarına, Konya’daki kardeşimiz Mehmet Ekinci'ye, Ankara’dan Mahmut abimize, Bitlis’teki Murat abimize teşekkürlerimizi iletiyor, katkılarından dolayı Allah razı olsun dualarımızı arz ediyoruz.

Kitaplarıyla bizlere destek olan Şükrü abimize ve yol boyunca bizlere ikramlar sunan Erdal Aydın kardeşimize, Allah razı olsun dileklerimizi sunuyoruz…

RABBİMİZ! BİZLERİ İSLAM'I YAŞAMAYA MUVAFFAK KIL VE BİZLERİ SALİHLERDEN EYLE… 

Etiketler : #Mersin'den   #Kayseri'ye...   #Bir   #gezinin   #kısa   #hikâyesi   
YORUMLAR
  • abdulmecit   28-04-2011 11:38

    Her şeyi en güzel ve en iyi şekilde yaratan RABBİM'e hamdolsun,mutluluklar ve güzellikler içinde bu büyük zevkleri bize tattırdığı için şükürler olsun. ALLAH'ın dinine yardımcı olan ve bu gezinin yapılmasına vesile olan herkesten ALLAH RAZI OLSUN...

  • urfadan ismaii   28-04-2011 09:08

    muhterem kardeşim rabbim gayretinizi arttırsın inşallah.

  • Adatepeli   27-04-2011 21:31

    Slm. a. Mehmet kardesim, cok güzel bir program düzenlemissiniz gezinizin notlarini okuyunca bereketli/verimli gectigini görüyorum... Rabbim emegi gecen katilan müslümanlarin birbirleriyle tanisip kaynasmasinina vesile olan tüm kardeslerden Allah razi olsun... genc müslüman kardeslerime selamlarimi gönderiyorum hayirli calismalarinin devamini diliyorum... selam ve dua...

  • hikmet erturk   27-04-2011 13:08

    Miliyetçiliğin köklerini anlattığın yazınla bu gezi yazını okudum.Allah razı olsun.İnşallah çok verimli geçmiş.Bu canlılık sürekli devam eder diye düşünüyorum.Tüm kardeşlerimi bu hayırlı gezilerinden dolayı kutluyoırum. İnşallah bizlerde sizleri davet etmiş olalım. Yazınki pikniğimiz imkanlar ölçüsünde biraz dah geniş olacak inşallah.

İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN