

FIKIH

Kapitalist yığma ve yağma çarkının kurulumunun yapılıp işler hale getirilmesinde, Rabbimizin bildirdiği faizin haramlığı ilkesinin ortadan kaldırılması ne kadar gerekli bir adım olarak görülmüşse, mahremiyeti koruyan ve kadının, dişiliği üzerinden bir enstrüman haline getirilmesine engel teşkil eden tesettürün yok edilmesi de aynı şekilde gerekli görülmüştür.

Şahıslarına bir şey bırakmayan bir teslimiyettir bu. Kişilikleriyle evrensel fıtrat arasında ve hareketleriyle evrensel rolleri arasında uyum sağlanması, bu teslimiyetin bir sonucudur. Çünkü böylece onlar, aynen diğer gezegen ve yıldızların kendi yörüngelerindeki seyirleri gibi kendilerine ayrılan yörüngede seyretmiş oluyorlar. Yörüngeden ayrılmaya çalışmak yok. Evrensel varlıkla uyumu bozmamak için hızlanmak veya yavaşlamak da yok.

"Kandil kültürü" İslam'dan neşvü nema eden bir "çiçeklenme" midir, yoksa İslam tarlasında biten yabani bir ot mudur...

İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı-İLKAV’ın düzenlediği on-line konferansın konuşmacısı Mehmet Pamak’tı. Pamak, “Kulluk Bütününü Parçalayıp Sosyal İnşayı İhmal Eden Aşırı Siyasallaşma ve İslam’ı İdeolojiye İndirgeyen İslamcılık” konulu konferansının II. bölümünü sundu. Konferansın videosunu aşağıda sunuyoruz:

Evet, maalesef bu hakikat biz Müslümanlar içinde de tezahür etmekte ve kardeşlerimizin Allah’ın bu emrini yerine getirmelerine tahammül edemeyip dışlayıcı ve irtibatı koparıcı tepkiler verebilmekteyiz. Bu husus hepimizi çokça düşündürmeli ve İslamî ölçü ve ahlakla bağdaşmayan bu yanlıştan bir an önce kurtulma çabası içine girmeli değil miyiz?

Arılar sinekler gibi değillerdir. Arılar elin emeğiyle değil, elinin emeğiyle geçinerek değer üretirler. Sinekler ise elinin emeği ile değil elin emeğiyle geçinerek değer tüketirler...

Ercümend Özkan, bugün ne yazık ki çok çok az Müslümanın sebat ettiği Nebevi metod çizgisinde ömrünün sonuna kadar sarsılmaz bir duruş sergilemiş, Nebevi sünnete tâbi olma konusunda mücadele yöntemi ile namazı aynı çerçevede değerlendirmiştir.

Bu sorumluluğu layıkıyla yerine getirmekte örneklik ve öncülük edecek “vasat ümmet” birlikteliğinin oluşup sürdürülebilmesi ve yozlaşmalara kapının kapatılabilmesi için en önemli görevimiz, diğer kesimlere yapmakla yükümlü kılındığımız “emr-i bi’l maruf ve nehy-i ani’l münker” vazifemizi öncelikle birbirimize karşı kendi içimizde gerçekleştirmemizdir.

Bu gayretin sahipleri bu gerçeğin farkında olsalar da olmasalar da, propaganda ettikleri modernist yaklaşımlar hep bu talebe karşılık gelmektedir: “Bu Kur’an’ı değiştirin, bizim ictimai-siyasi-iktisadi düzenimizi tehdit eden ahkâmını revize veya iptal edin yahut da razı olacağımız, bizim düzenimizle çatışmayacak yeni bir Kur’an getirin!”

Dinimizin emretmiş olduğu hükümlerin gerçekleşmesi için kolektif irade ve aklı üretmemiz ve güç birliği yapmamız gerekmektedir. Buna rağmen, tevhidî uyanış süreci olan 40 yıllık önemli bir birikimimiz olduğu halde, neden tevhidde vahdet oluşturup insanlığa vahyin şahidliğini yapacak kolektif bir iradeyi, ülke çapında kuşatıcı örnek bir İslam cemaatini, ümmeti yeniden inşa edecek Kur’an neslini oluşturamadık?
Makaleler
Hava Durumu