Ferid Aydın ile Kurban üzerine

Günümüzün sosyal, toplumsal ve moral sorunları hakkında çok yönlü incelemeleri ile tanıdığımız araştırmacı-yazar Ferid Aydın’la, kurban ibadetini konuştuk.

08-12-2008


Günümüzün sosyal, toplumsal ve moral sorunları hakkında çok yönlü incelemeleri ile tanıdığımız araştırmacı-yazar Ferid Aydın’la, kurban ibadetini konuştuk.

 

Günümüzde toplumun kurbana bakışını değerlendiren Aydın, önemli bir ibadeti yerine getirirken insanların farkında olmadan yaptığı bidat ve hurafelere dikkat çekti. Aydın, Kurban Bayramı ümmet bilincinin oluşması noktasında mümin kişiye bilinç sağlayan etkinliklerden biri olduğunu söyledi. Ferit Aydın, kurban derilerinin nerelerde değerlendirilmesi konusunda ise “Gerçekten kurban derileri Allah’a isyan edecek bir takım araçlara dönüştürülüyorsa böyle bir teşebbüste, ortaklıkta ve yardımda bulunulamaz” diye konuştu.

 

Röportaj: Hüseyin Kulaoğlu

 

Öncelikle Kurban Bayramı deyince aklımıza ne gelmesi gerekir?

Kurban Bayramı ümmet bilincinin oluşması noktasında mümin kişiye bilinç sağlayan etkinliklerden biridir. Ümmet bilinci son derece önemlidir. Ümmet bilincine sahip olan bir kişi daima kendisinden başkasını da düşünür, ümmeti de düşünür. Ümmetin bütünlüğünü, ümmetin esenliğini düşünür. Ümmetin başına gelecek –Allah korusun- bir kötülük, felaket karşısında yardımlarını esirgemez. Kurban, bu bilincin oluşmasındaki etkinliklerden bir tanesidir. Kurban İbrahimî geleneğin İslâm’la birlikte kıyamete kadar taşınan bir örneğidir. İslâm –Allah’ın izniyle- bu geleneğin kıyamete kadar devamını sağlayacaktır.

 

Son dönemlerde malum meydanında desteğiyle Kurban Bayramları gibi günler tüketim çılgınlığına dönmeye başladı bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?   

İslâm dini israfa karşıdır. Cenab-ı Allah Kur’an-ı Kerim’de; “Yeyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz buyuruyor.” Dolayısıyla sadece gıda konusunda değil her konuda da ekonomik davranmamız gerekiyor. Kurbanla ilgili bir israfı tahlil edemiyorum, mümin bir kişi neden boş yere kurban kessin. Kurban boş yere kesilmez. Kurbanın hedefi vardır ama kurbanın kesildiği günlerde büyük ziyafetler çekmek, riyakârlık yapmak, herhangi bir kişiye gösterişte bulunmak, şov yapmak derler buna -bağışlayın bu tabirim için- elbette ki bunlar olumsuzdur. Her şey riyasız, sade, büyük bir tevazu ve gönül alçaklığı içerisinde yapılmalıdır. Hiçbir zaman için gıda yardımı olur veya başka bir yardım olur bunlar tüketim çılgınlığına dönüşmemelidir. Tüketim çılgınlığı dediğimiz şudur; Eğer 100 kişiye ziyafet verecek olursanız ve bundan Allah’ın rızasını diliyorsanız bunu 300 kişilik ziyafet yemeği haline getirmemelisiniz. Titiz davranmalısınız. 5 kişilik misafiriniz varsa yaklaşık bir tahminde bulunacaksınız ve ona göre gıda harcayacaksınız yoksa 5 kişilik misafir grubuna 20 veya 50 kişilik yemek görmesini istiyorsanız ve ona göre hazırlıyorsanız bu bir şovdur, şüphesiz bir tüketim çılgınlığıdır.

 

Her Kurban Bayramı öncesi karşılaştığımız bir polemik var ve Kurban Bayramını bir katliam gibi göstermeye çalışıyorlar. Hatta Avrupa Birliği’ne girememeize sebep olduğunu bile iddia ediyorlar….

Bu korkunç bir yanlışlıktır. İbrahimî geleneği sekteye uğratma gayretidir. Katiyen bu gibi eleştirilere, muhalif görüşlere perva etmemek gerekir. Avrupa Birliği bunu istemiyormuş bu bir hayvan katliama falan, hayır efendim Hint Mecusilerinden başka bütün dünyada her gün binlerce hayvan kesilmektedir ve bunların etinden istifade edilmektedir. Allahû Teâlâ hayvanın kesimini helal kıldığını, hayvanın etinden, sağken sütünden, derisinden, yününden istifade etmemizi söylüyor. Allahû Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de “Bakın hayvanları sizin için yarattım” diyor. Allahû Teâlâ hayvanları sizin hizmetinize amade olması için yarattım diyor. Onlarda sizin için bir ısınma kaynağı var, bir enerji kaynağı var. Yününden elbise yapar giyebiliriz. Yerken kalori sarf ederek ısınırız. Rabbimiz bu konuyu açık bir şekilde ifade buyurmuştur. Dolayısıyla bunu hayvan katliamı şeklinde yorumlayanlar mutlaka art niyetlidirler. Onların bu art niyetlerine, bu tür yıkıcı açıklamalarına hiçbir mü'min perva etmemelidir. Öncelikle kurban kesmek bir acımasızlık değildir bir ihtiyaçtır.    

 

Kurban Bayramında kurbanlık hayvanın gözünü iple bağlayıp asmak, insanların alnına kan sürmek gibi bazı gelenekler var, bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bunlar hurafedir. Bunların aslı, esası yoktur. Ne yazık ki ülkemizde olduğu gibi birçok yerde bidat ve hurafeler vardır. Kurbanın kanını sahibinin alnına bulaştırmak, gözünü veya herhangi bir organını bir yere asmak hurafedir. Bunların hiçbir kıymeti ve hikmeti yoktur. İslâm’a aykırıdır ve böyle hurafelere tevessül edilmemelidir.

 

Bu hurafeler inancımıza zarar verir mi?

Elbette ki verir. Çünkü Allah’ın emretmediği bir şeyi ilave ediyorsunuz ve bunu gelenek haline getiriyorsunuz. Gelenekte olsa, gelenekler İslâm’ın ruhuna uymalıdır, yani İslâm şeriatı örfe açıktır. İslâm şeriatı hangi örfe açıktır? Allah’ın emirlerine aykırı olmayacaktır. Mesela; Bir kimse eğer kurbanın kanına parmağı batırıp birisinin alnına bunu sürüyorsa bunu yaparak kimi taklit ediyor ve bundan ne istiyordur, eğer bundan bir uğur istiyor ve bereket istiyorsa bu yanlıştır ve Allah’ın emrine muhaliftir. Bu olay Allahû Teâlâ’nın emrinde bulunmaz? Çünkü uğursuzluk İslâm’da yoktur. Uğur ve bereket dilemek de yalnız Allah’tan istenir. Uğur ve bereket istemek de dua ile olur. Kurbanın kanını alna yapıştırmak hiç hoş değil, doğru değil üstelik Hint Mecusilerinin bir geleneğidir. İslâm’da Peygamberimizin Kâfirlere benzemeyiniz şeklinde emirleri vardır. Ne örfümüzde, ne adetlerimizde, ne ibadetlerimizde Onlara asla ve asla hiçbir hususta benzememeliyiz. Benzememek içinse elimizden ne geliyorsa onu yapmalıyız.    

 

Bir Müslüman Kurban Bayramını nasıl yaşamalıdır?

Kurban Bayramı kesinlikle et yeme ve kebap bayramı değildir. Kurban Bayramı müminlere yardımlaşmayı teşvik eden, sene boyunca et yeme imkânını bulamamış insanlara et yemeği ulaştırmayı kolaylaştıran. Aynı zamanda bayram vesilesiyle ziyaretlerin artmasına katkı sağlayan bir etkinliktir. Dolayısıyla Kurban Bayramının sosyolojik özelliği çok büyüktür. Kurbanın fıkıh önemi ne kadar büyükse sosyolojik özelliği de o kadar büyüktür. Kurban hem ibadet hem yardımlaşmaktır.

 

Kurban Bayramının maneviyatını yaşamak için neler yapmalıyız?

Son yıllarda insanlar maddileştiler. İnsanlar maddeye, paraya, çıkara çok önem verdiler. İhlâslı bir mü'min böyle bir düşüncenin dışında kurban düşünmelidir. Kurbanı ele almalıdır, kurbana yönelmelidir. Kurbanını kesen ve ihtiyacı olan kişilere ulaştırmak isteyenlerin riyadan uzak olması gerekiyor. Bu sırf Allah rızası için yapılan bir yardımdır. Bu noktayı göz önünde bulundurmak gerekiyor. Çünkü niyet zedelenirse, sekteye uğrarsa, içine riya ve menfaat karışırsa -Allah korusun- o amel boşa gitmiştir. Amelin boşa çıkmaması için özellikle ihlâsını bozmaması gerekir. İhlâslı müminlerin büyük çoğunlukla kurbanını kestikleri ve arzu etmek istedikleri yere ulaştırılmasını istediklerini biliyoruz. Kurbanı öncelikle Allah rızası için kesmeliyiz.

 

Kurban ibadetinin yerine ulaşması için kurbanı kesmek yeterli midir? Kurban ibadetinin gerekliliği nelerdir?

Yeterli değildir. Kurbanı keserken fıkhî şartlara uymak ne kadar önemliyse kurbanın muhtaç olan kimselere ulaştırılması konusunda da aynı titizliliği göstermek gerekiyor ve esas işin önemi de oradadır. Çünkü kurbanı kestiniz, kurban sahibi kurbanı keserken İslâm fıkhının emrettiği şartları yerine getirmeyi önemser. Mesela; Besmele ile başlar, tekbir getirir, kurbanı incitmez, çevreyi kirletmez, kötü bir görüntünün ortaya çıkmasına sebep olmaz. Bunlar önemli. Bunların yanında sene boyunca et tatmayan, evine et giymeyen veya yeterli beslenemeyen insanları ve aileleri düşünmek çok önemli eğer kurban sahibi bunu düşünmüyorsa bu büyük bir zulüm. Esasen kurbanın manevi yönü de buradadır. Yardımlaşmadır, ihsandır, hayata paylaşmadır kurban sahibinin bunlara çok önem vermesi lazımdır.           

 

Kurban’la nasıl Allah’a yakınlaşırız?

Kurban kelimesi kelime manası olarak yaklaşmak anlamına geliyor. Kurban kesen kişi elbette ki Allah’ın rızasını kazanmakla ona yaklaştığını düşünür mana da o yöndedir. Kurban kurbiyetten gelir, bunun kökü arapça K'erubedir. K'erube, yekuku, gurbete, vekakavete bunların filolojik çekimi böyledir. Bir kişi elbette Allah’ın rızasına uygun bir şekilde kurbanını kesmişse ki şüphesiz Allah’a yaklaşmış olur. Allah’a yaklaşmanın anlamı da Allah’ın rızasını kazanmak demektir.

 

Kurban kesme ibadetinin dinimizdeki önemi nedir?

Dinimizde kurban kesmek son derece önemlidir. Çünkü kurban kesmek ümmetin ulemasının cumhuruna göre vaciptir. Sünneti Müekkede diyen var İmam Şafii gibi ama genelde ümmet uleması kurbanın vacip olduğu noktasında görüş birliği içersindedirler. Bu nedenle bütün İslâm dünyasında yaygın bir kurban kesimi yaşanır. Elinden gelen, muktedir olan her mümin kurban kesmeye gayret eder. Tabiî ki muktedir olmayanlar bu konuda hasret çekerler. Onların duyduğu o hasreti de Cenab-ı Hak mutlaka mükâfatlandırır. Çünkü eğer bir mümin “ah keşke bende muktedir olsaydım, keşke gücüm yetseydi bende kurban kesseydim” diyebiliyorsa bunu içinden söylüyorsa ameller niyetlere bağlıdır. Allahû Teâlâ (c.c.) O’nun içtihat ve hasretine inat kendisine ihsanda bulunur, kendisine ecir ihsan eder.

 

Kurban Bayramının temel mesajı nedir?

Kurban Bayramının mü'mine verdiği mesajlar çoktur. Kurban Bayramının bize verdiği temel birkaç önemli mesajlardan birisi şudur; Allahû Teâlâ bizden istediği zaman canımızı da, kanımızı da hiç çekinmeden O’nun yolunda feda edebilmeliyiz. Kurban kesmekle bunu sembolize ediyoruz. Zaten ilk kurban bu amaçla kesilmek istenmiştir. Hz. İbrahim bizatihi rüyasında gördüğü gibi Allahû Teâlâ’ya verdiği sözü yerine getirmek istemiş ve oğlu İsmail’i (a.s.) kesmek üzere elinden tutup götürmüştür.  Hatta şeytan yolda musallat olmuştur, Onlarda şeytanı taşlamışlardır ve Hz. İbrahim Allah’a verdiği sözü yerine getirmek istemiştir ama Cenabı Hak O’na büyük bir kurban hediye etmesini, feda etmesini istediğini buyuruyor. İsmail (a.s.) bu suretle boğazlanmaması Allah Teâlâ tarafından tebliğ edilmiştir. Hz. İbrahim (a.s.) kendi nefsinde Allah’a bağımlılığı burada test edilmiştir. Hz. İbrahim (a.s.) Allah’a ne kadar sadık olduğunu bizzat yaşayarak göstermiştir. Bunu örnek alarak her mümin bunu her an yapmaya hazır olmalıdır mesajını vermektedir. İkinci mesajda sosyolojiktir; Kurban kesilir eti muhtaç olan insanlara verilir, bir yardımlaşmadır ikinci mesajda budur ki bu fiilen yapılır. Birincisi gerektiği zaman, olağanüstü hallerde yapılır. Savaşlarda yapılır, düşmanın İslâm yurduna, İslâm Milletine saldırısında yapılır. Bu konular düşmanın istilasına, saldırısına karşın mümin göğsünü gererek Allah yolunda canlarını feda ederler orada. Müminlerin ırzına, namusuna, vatanına düşman tarafından ilişilmemesi, İslâm ülkesinin istila edilmemesi için canını feda eder, kurban bunu da çağrıştırır. Dolayısıyla kurban bu önemli hadiseyi de her zaman mümine hatırlatır ve çağrıştırır birinci mesaj esasen budur.

 

Kurban derisini nasıl değerlendirmeliyiz? Ne tür yerlere vermeliyiz?

Kurban derisi şüphesiz bir gelir kaynağıdır. Bu gelir kaynağından muhtaç olanları faydalandırmak gerekir. Kurban etinden nasıl ki muhtaç olanları faydalandırmak, yararlandırmak gerekiyorsa, kurbanın derisinden de yine muhtaç insanları, muhtaç çevreleri yararlandırmak gerekir. İslâm dini bir hikmet dinidir. Bir yardımlaşma, sevgi ve saygı dinidir. Bir paylaşım dinidir. Bu açıdan baktığımız zaman kurban derileri mutlak suretle yararı topluma dokunacak bir mekanizma varsa oraya verilmelidir. Gerçekten kurban derileri Allah’a isyan edecek bir takım araçlara dönüştürülüyorsa böyle bir teşebbüste, ortaklıkta ve yardımda bulunulamaz. İslâm bunu son derece herkesin anlayabileceği bir şekilde açıklamıştır. Kurbandan yararlandırılacak insan ve çevrelerin bunu sömürmemeleri gerekir, kötüye kullanmamaları gerekir, Allah’a isyan yollarında harcamamaları gerekir. Bir mümin bu şartlar dairesinde yardımlarını yapabilir.  

 

Hocam son söz olarak neler söylersinizar mı?

İslâm ümmetinin Kurban Bayramını kutluyorum, tebrik ediyorum. Cenab-ı Allah bu hayırlı günleri bu bayram günlerini bütün İslâm Ümmeti için hayırlara vesile kılmasını, İslâm ümmetinin saflarını birleştirmesini, ümmet bilincini bütün müminlere nasip buyurmasını, hepimizin gaflet uykusundan uyanarak, hepimiz birimiz, birimiz hepimiz şuuruna ermemiz yolunda Rabbimizin bizi uyandırmasını temenni ediyorum.       

 

Ferid Aydın Kimdir?
Kuşaklar boyu Nakşibendî Tarîkatı'nın liderliğini yapmış olan bir ailenin çocuğu olarak 1945'de Muş'ta dünyaya geldi. «Güneydoğu»'da Şeyh'ul-Hazîn (Hazinoğulları) adıyla ünlü bir şeyh ailesinden gelen ve "beşik şeyhi" sayılan Ferit Aydın, yüksek öğrenimini tamamladıktan sonra aile geleneğine uyarak 1968 yılında özel tasavvuf terbiyesi aldı ve şeyhlik makamına getirildi. Gerek klasik medrese eğitimi yanında, gördüğü modern öğrenim, gerekse yaptığı ilmî çalışmalar ve uzun yıllara mal olan iş gezileriyle bilgi ve deneyim elde etti. Arapça, Farsça, İngilizce ve Fransızca gibi yabancı dillere olan aşinalığı ve ailesinin kültür birikimi üzerinde yaptığı incelemeler sayesinde çok yönlü ilmi çalışmalar yaptı. Yazar, özellikle tasavvuf hakkında yaptığı araştırmalar sırasında mistisizmin İslâm inancı üzerinde yaptığı yıkıcı etkileri fark etti. Bunun sonucu olarak 1975'te tasavvuf ve tarikatlara ilişkin kanaatleri değişti ve çok geçmeden şeyhlik makamından çekilerek Nakşibendî Tarikatıyla ilişkisini tamamen kesti. Gerek Hz. Hasan (ra)'ın soyundan geldiği için "şerif" unvanına sahip bulunan hânedânının, gerekse tüm şeyh ve seyyidlerin çevresinde gördüğü gerçekleri İslâm'ın ölçüleriyle sorgulama ihtiyacını duydu. Ferid Aydın, 1986 yılında yurda yaptığı kesin dönüşten sonra yüksek öğrenim gören gençlere, özel olarak "Direct Action" sistemi ile Arap Dili ve Edebiyatı yanında tefsir, hadis, akaid ve fıkıh gibi İslami İlimlerde dersler de verdi. Bir kitap olarak düzenlenen, İslam Konferansı Teşkilâtı Yüksek Fıkıh Konseyi'ne ait "Karar ve Tavsiyeler" i Türkçeye çevirerek ödüllendirildi. Asıl adı Ferîduddin Aydın'dır. Muhitinde kısaca Ferit Aydın olarak tanınıyor. Yazdığı eserleri; Türkçe yazdığı eserler; Tercüme Sanatının Gerçekleri, İslâm'da İnanç Sistemi, Tarikatta Râbıta ve Nakşibendîlik. Arapça olarak yaptığı çalışmalar; Et-Tarîqa'tun-Nakşebendiyye Beyne Madıyha wa Hadıriha «Geçmişle Günümüz Arasında Nakşibendî Tarikatı, Mawqif'u İbni Abidîn el-Faqîh Mine's-Sûfiyye wa't-Tasawwuf, et_Tarjama'tu bi'Muhtelif'i Jawanibi'ha fi'l-Alaqat'it-Turkiyye'til-Arabiyya, el-Ezmine'tu fi'l-Luga'ti-l Arabiyya bu eserleri henüz imkansızlık nedeniyle yayınlanmamış durumda.

Etiketler : #Ferid   #Aydın   #ile   #Kurban   #üzerine   
YORUMLAR
  • Abdullah   12-12-2008 15:15

    Allah razı olsun bu faydalı açıklamalardan dolayı. Tüm müminlerin kurban bayramı mübarek olsun.

  • Kurban   12-12-2008 12:24

    Röportajda "ümet bilincinin" vurgulanması çok iyi olmuş. Kurban bayramının sosyolojik önemini anlatmış röportaj bu konuda okumaya değer...

  • Fezleke   11-12-2008 20:36

    Güzel bir röportaj Allah razı olsun. sonuna kadar okudum...

İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN