Bak bunlar hep manipülasyon

Bir ülkede herhangi bir alanda sanatta, edebiyatta, ahlak konusunda kriz olduğunu söylemek fena halde sıradandır. Bir ülkede ekonomik kriz olduğunu dile getirebilmek için bir adet anayasa kitapçığı, bir adet yazarkasa, başbakan ve elbette vazgeçilmez bir unsur olarak birkaç yayın organı gereklidir

19-10-2018


İshak Koç/ Milli Gazete

Açlık, kipini uzatabileceğimiz şimdiki zamanda müreffeh memleketlerin istisna insanlarıyla; Paris’in arka sokaklarında çalışmayı reddeden, ev edinmeyip sokakta yaşamayı tercih eden kimi bireylerle her memlekette kayıtsız şartsız istismar edilen ve bir memleketin vatandaşı olmayı hak etmediği düşünülen; çoğu zaman ucuz iş gücü yahut kaçak işçi olarak kullanılan mültecilerle tanımlanır. KnutHamsun’ın iradi olarak deneyimlediği, sonra kaleme aldığı Açlık akla gelmez. Akla gelirse fırından güç bela ekmek alıp onu da bir garibana vermek iktiza edecektir ki bu hiç işimize gelmez. Hem gariban ne gezerdir memlekette. Cebinde akıllı telefonu, altında bilmem kaç ay taksite bağlanmış araç olanın açlığı söz konusu edilmez. Hatta halihazırda yaşayabilme cüretini gösterenin açlığından söz edebilmek gayrı kabildir. Ve muhtemeldir ki açlık, ölerek ispatlanacak bir şeydir. Ölümse insanın kaderinde vardır. Ölmek hususunda da kişi başına düşen aylık gelir misali orana bakılır. Söz gelişi bir iş alanında ölüm oranı düşükse ya orada iş yapılmıyor demektir yahut verimli bir iş alanı olarak görülmez. Madencilik, inşaat havaalanı gibi sektörler buna örnek verilebilir. Mesela bir havaalanı inşaatında ücret alamadıkları ve işçi ölümleri için eylem yapmaya kalkan işçiler, hem terör örgütü üyesi olmakla suçlanarak tutuklanır hem de öne sürdükleri ölümlerin oranı tartışılır. İşçiler dörtyüzelli kişinin öldüğünü iddia ederken basın üstünden çok bilirkişiler ölü sayısının otuzyedi olduğunu tartışadurur. Böylece anlarız ki dörtyüzelliden fazla, yani beşyüz, altıyüz kişinin ölümü için eylem yapmak makul görülebilir; ama otuzyedi kişinin ölümü için eylem yapılamaz. O kadarcık insan öldü diye ortalığı ayağa kaldırmaya yeltenmek hadsizlik olur. Ölüm oranı yüksek olduğunda ancak hak iddia edebilirsiniz. Hak derken, elbette her işin vazgeçilmezi olan iş kazaları, asansör çakılmaları, maden patlamaları, göçükler falan bu kapsama alınamaz. Zira bu meyanda ölüm, madencinin, işçinin, askerin kaderinde vardır. Bir işe yeltendiğinde ölüm riskini düşünmeyen işçinin can verdiğinde şehit muamelesi görmesi beklenemez. Şu halde salt oransal olarak az sayıda ölüme doğal; çok sayıda ölüme terör endişesiyle bakılabilir!

 
Bir ülkede herhangi bir alanda sanatta, edebiyatta, ahlak konusunda kriz olduğunu söylemek fena halde sıradandır. Bir ülkede ekonomik kriz olduğunu dile getirebilmek için bir adet anayasa kitapçığı, bir adet yazarkasa, başbakan ve elbette vazgeçilmez bir unsur olarak birkaç yayın organı gereklidir. Bunlar sadece tanımlayabilmek için, meselenin adını koymak üzere işlevseldir. Aksi takdirde kriz itirafı emre mahsup şekillenecektir.
 
Bir başbakan mevcut olmayıp önüne cumhurbaşkanı tarafından hem de Milli Güvenlik Kurulu’nda anayasa kitapçığı fırlatılmadığında ve o da çıkıp yırtıcı bazı canlılar gibi pusuya yatıp avını bekleyen basın önünde açıklama yapmadıkça krizden söz etmek gayri mümkündür. Nitekim zamlar uyanık esnafın fırsatçılığına, dolar sevdalılarının stokçuluğuna, milletin kadir kıymet bilmezliğine yorulabilir. Böyle durumlarda geçim sıkıntısından, açlık korkusundan şikâyet etmeye yeltenen vatandaş için hiçbir masraftan kaçınmayıp teknoloji festivali düzenlenir; ithal helikopterler, drone’lar ve damatlarla geleceği şekillendirmek, gençliği heveslendirmek amaçlı harmandalı oynanır. İnsanlar alana bedava taşınır, hatta toplu taşıma günün şerefine yarı fiyatına indirilip toplu kullanım alanlarından gayrı gidecek yeri olmayan insanlar için müthiş bir jest yapılmış olur.  Hâlâ açlıktan, yokluktan söz edebilenler için ana haber bültenlerinde yaşlı teyzeler gösterilir; nur yüzlü teyzeler dişinden, tırnağından artırıp oğlunun düğünü, kızının çeyizi, olmadı drahoması için biriktirdiği birkaç kilocuk altınlarını market poşetine doldurup parka gezmeye çıkarlar ve orada altın dolu poşetlerini kaybediverirler. Nitekim senin gariban dediğin vatandaşın yastık altları kuyumcu dükkânı gibidir. Hem de onlar ne söylenirse söylensin güvenlik adına altınlarını ve dahi dövizlerini bankaya götürmezler. Böylece, haince, uyanıkça birikimlerini memleket ekonomisinden çekmiş, piyasanın eksi yönde seyretmesini sağlamış olurlar!
 
Haberleri dinlediniz deyip bitirmek daha iyi olurdu elbette. Başka ne olabilir? Nereye gider bu muhabbet? Biz ne yapabiliriz? Aslında çözüm basit; bir olucaz, iri olucaz, diri olucaz, hep birlikte ü harfi fazla uzatılmış Türkiye olucaz, mehter çalıp harmandalı, düğünlerde erik dalı oynıycaz. He ekonomi için dua zinciri oluşturmak, Fetih Sûresi okumak, mesajı yüz kişiye ulaştırıp cenneti boylamak artık sizin mübarekliğiniz…

Etiketler : #Bak   #bunlar   #hep   #manipülasyon   
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN