

"mesele" Arama Sonuçları

İnsan, Allah’tan gelmiştir ve O’na dönecektir. Eninde sonunda bu yolculuk yine Rabbe dönmekle son bulacaktır. Mesele bu yolculuğun farkında olarak yapılmasıdır. Farkında olan insanın hayreti artar. Hayreti arttıkça kendi güç yetirebildiğini ve asla güç yetiremeyeceği şeyleri tecrübe eder.

Söz konusu firmanın ve benzeri seyahat firmalarının alçaklığı bir yana, meselenin yalnızca "bir" (rakamla "1") yolcu tarafından mesele ve gündem edilmesi üzerinde durmak gerekir esas olarak.

Bugün bu üç büyük gücün hepsi mutlak çöküş veya belirli derecede parçalanma ihtimallerinin bir kenara atılamayacağı belirsiz geleceklerle karşı karşıyadır. Hepsinin önündeki sorunlar her ne kadar farklı farklı olsa da her birinin karşısına dikilen zorluklar ellerinde tuttukları gücün bizatihi varlığından kaynaklanan temel meselelerdir.

Allah’ın basiret, dinleyip anlama, kavrama, fıkhetme hassalarıyla yarattığı şerefli varlık insan, sürüleşmeye tabi olduğu zaman teker teker bütün şeref kademelerinden soyunmakta, namus, edep, ahlak gömleğini çıkarmakta, ar damarı diye bir şey bırakmamaktadır. “Ahsen-i takvim” üzere yaratılan insan esfel-i sâfilîne düşmektedir. Karınlarını ve her yerlerini açan kızlar ‘düşen’ kızlardır.

Mesele şayet İslam ise, rahmet duası ise, bu durumda ölçüyü ancak bu dinin sahibi Yüce Allah belirler. Nitekim bu din, baştan sona bir ölçü dinidir. Temenni ve varsayım dini değildir. Bu durumda Yüce Rabbimize, kimlere rahmet okunup kimlere okunamayacağını soralım ve cevabı Kitab-ı Kerim'den hep birlikte okuyalım...

Leylak'ın bu geri dönüşü olmayan uçuşu, aklıma "özgür birey", "özgür kız" olmak için yuvalarından "uçan", aile bağlarından koparılan genç kızları getirdi aklıma. "Özgür birey" olma hevesiyle çıktıkları yolda şehvetperestlerin şehvet sofralarına meze olmalarını, otel odalarından atılıp katledilmeleri gibi akibetlerini hatırladım.

Bu tabloya bakarak, Türkiye’deki tüm partilerin, Firavun’un sihirbazları misali mevcut düzenin sihirbazlığı misyonunu icra ettiklerini söyleyebiliriz. Zira Türkiye’deki asıl meselenin sistem sorunu değil rejim sorunu olduğu gerçeğinin üzerini iktidarı-muhalefetiyle hep birlikte örtmekte, halkı sistem tartışmalarıyla oyalayıp avutmaktadırlar.

Uygun toprağa ekilmiş, doğru ekinler hep vardır ve hep var olacaktır Allah’ın izniyle. Allah bir tek kişi vasıtasıyla da inkılabını gerçekleştirebilir, yeter ki ekinimiz tam ekin olsun. Bütün mesele, “o bir tek kişi ben olabilirim” cesaretini gösterebilmektir.

İktibas Dergisi, Şubat sayısı “Savrulmanın neresindeyiz?” manşeti ile çıktı. Dosya olarak hazırlanan “Savrulma” meselesi hem dergi yazarları hem de misafir yazarlar tarafından değerlendirildi.

Meselenin bu çıkmaza gelmesinin tesâdüfî olduğunu düşünmüyorum. Bunun kasten yapıldığını, fâilinin ise Angloamerikan dünyâ olduğunu düşünüyorum. Anlayabildiğim kadarıyla bu blok, temeldeki hedefi olan Çin ile hesaplaşmasını abluka siyâsetleriyle sınırlandırmış durumda. Çin’in kapanması da buna elverişli bir ortamı doğurmuş görünüyor.

Müslüman olduktan sonra Ömer ismini alan Andera Lazaro, İtalyan bir faşistken yaptığı araştırma ve okumalar sonucu İslam’ın hakikat olduğuna iman etmiş. İyi bir kitap kurdu ve ilim aşığı olan İtalyan genç; “İslam bana niçin yaratıldığımı, hayatımdaki gayemin ne olması gerektiğini net bir şekilde açıklıyor. Yeryüzünde neler yapmalıyız ve nasıl yapmalıyız meselesinde de bana yol gösteriyor. Ölümden sonraki hayatla ilgili sorularıma da cevaplar veriyor. Bu sorulara verilen cevaplar Kierkegaard veya Nietzsche gibi yaratılmış insanların verdiği cevaplar değil. Bizzat yaratanın, herkesi ve her şeyi kuşatan Allah’ın verdiği cevaplar.” diyor. Fatih’teki Şekerci Han’da saatler süren sohbetimiz esnasında kendisinden İslam, Batı, Müslümanlar ve mühtedilerle ilgili önemli tespitler dinlediğimiz Ömer’le yaptığımız röportajı ilginize sunuyorum.

42. yılına 517. sayısı ile giren İktibas Dergisi, Ocak sayısı ile okurlarına ulaştı. Yeni sayının yorum konusu, Türkiye gündemindeki yerini korumaya devam eden ‘faiz-nass’ tartışması oldu.

"Dünden Bugüne Putperestlik ve Nebevi Mücadele" konferansı, Kur'an Nesli Dâvet Merkezi'nde gerçekleştirildi. Konferansın konuşmacısı Şükrü Hüseyinoğlu, putperestlik ve ona karşı tevhidi mücadelenin tarihte kalmış bir hususiyet olmayıp, bugün için de en güncel mesele olduğunu ifade etti. Konferansın video kaydını dikkatlerinize sunuyoruz:

Günümüz resmi ve sivil (!) din öğretimi ise, bütün bir toplum alenen bir ölmüşe tapınmaya teşvik ve tazyik edilirken, Allah'ın Kitabı'nın diğer farzlarını bile değil, ilmihal kitaplarının müstehap ve mekruh baplarını gündemleştirerek toplum gündemini manipüle etmekte, putperestliği teşhir ve telin etmemekle, onun açık işbirliğini üstlenmiş olmaktadırlar.

Köklü Değişim Dergisi’nin yeni sayısı “Hakikatin Ölçüsü Bilim mi Vahiy mi?” başlığıyla okurlarıyla buluştu. Gündemdeki meseleleri dakik bir şekilde inceleyen, vahiy ve sünnet ışığında çözümler sunan Köklü Değişim Dergisi’nin yeni sayısında birbirinden değerli yazarların makaleleriyle “Din mi, Bilim mi?” tartışmalarına değiniliyor.

Ortak kurban kesmeyi tercih edeceksek, ya kurban ibadetinin taşıdığı anlama ve sembolik mesajlara vakıf kişilerle ortak olmayı tercih etmeliyiz, yahut da eş-dost akrabayla kurban ortaklığı yapmayı tercih edeceksek, ortaklık yapacağımız kişilerle bu meseleleri konuşup bu bilincin ortaklaşa paylaşılacağı bir vasatı oluşturmaya çalışmalıyız.

510. sayısı ile yayın hayatına devam eden İktibas Dergisi, bu sayısında kapağa Filistin meselesini taşıdı.

Karşımızda alelade bir düşman değil, bizi iyi tanıyan bir düşman var. Geçmişimizi biliyor, zaafımızı biliyor, yaptığımız kötü günahları hatırlatır, umutsuzluğa düşürür. Göremediğimiz yerden insana gelir. Sağından, solundan, alttan üsten, arkadan kötülük düşündüğünde, malayani (boş) işlerde, harama meylederken, umutsuzluk aşılamada ve daha birçok meselede gelir ve günahı süsler.
Makaleler
Hava Durumu