�lk insandan son insana hiç de�i�meyecek olan tek hakikat nedir diye soracak olsak verece�imiz cevap hiç ku�kusuz Allah’�n tek ilah olu�udur. Çünkü evrenin sahibi O’dur. Daha önce indirilen tüm kitaplar ve gönderilen nebilerin kulland��� ortak dil bunun çok aç�k kan�t�d�r. Her elçinin ça��rd��� �ey ve tebli� etti�i ortak kelime tevhidden ba�kas� de�ildir. Yani insanlar tek ilaha ve sadece O’na kulluk etmeye ça��r�l�yor. Bu ça�r�ya kulak asmayan kavimler ve �irkin önderleri ayr� ayr� putlar, ikonlar edinmekle beraber hepsinin ortak yönü Allah’a �irk ko�mak olmu�tur. Yüzlerce ayette yap�lan vurgu: “Mabudunuz tek ilah olan Allah’t�r; O’ndan ba�ka ilah yoktur; O rahmand�r, rahimdir.” (Bakara:163). “��te i�in hakikati budur ve Allah’tan ba�ka bir ilah yoktur; �üphe yok ki Allah kudret ve gerçek hikmet sahibidir.” (Ali �mran:62). Yine tüm insanl��� ayn� davaya ça��ran yüce bir hakikat olarak: Deki ‘Ey geçmi� vahyin izleyicileri! Sizinle bizim aram�zdaki �u ortak bir kelimeye gelin: Allah’tan ba�ka kimseye kulluk etmeyece�iz, O’ndan ba�ka hiçbir �eye �lahl�k yak��t�rmayaca��z.’ Ve e�er yüz çevirirlerse de ki: ‘�ahit olun ki biz kendimizi O’na teslim etmi�iz!’ (Ali �mran:64).
Tevhid akidesinin bu kadar hassas olmas�na ra�men hiçbir peygamberin ümmeti ve insanl���n ço�unlu�u bu hakikati tam olarak anlayamad� ve bu yüzden bizden önceki kavimlerin tamam� kendilerini helake sürükledi. (Furkan:39). Hâlbuki her nebi ve elçi gece gündüz demeden kafalar� çatlat�rcas�na insanlar� tek ilah olan Allah’a ça��rd�. (Bakara:163). Bu yüzden geçmi� vahiyler ve son vahiy olan Kur’an’�n k�rm�z�çizgisi tevhiddir. Çünkü tevhid Kur’an’�n ana sütununu olu�turan iman esas� üzerine bina edilmi�tir. Yani Kur’an’�n ana ilkesi olan tevhid yoksa ortada ne Kur’an ne de �slam kal�r.
�lk dönem �slam akidesine bakt���m�zda günümüzdeki yak��t�rmalardan beri ve �irkten uzak bir tevhid inanc�n� çok net görebiliyoruz. Zaten bütün elçilerin ve Hz. Nebi’nin (sav) gönderili� amac� da bu netli�i, bu berrakl��� sa�lamakt�. Daha aç�k söylersek peygamberler hiçbir zaman hadsizlik edip Allah’�n koydu�u s�n�rlar� a�mam�� ve �slam’�n yerine kendilerini ‘din’ olarak insanlara sunmam��t�r. Özellikle Muhammed (sav) hayattayken t�pk� atas� �brahim (as) gibi bu konuda çok hassas davranm�� ve mü�rikleri sert bir �ekilde uyarm��t�r. (Tevbe:73). Ve tebli� ortam�nda kendisinin bir be�er oldu�unu ve Meryem o�lu �sa’ya (as) yap�lan�n kendisine yap�lmamas�n� Müslümanlardan özellikle istemi�tir. Peki, bu hassasiyetin sebebi neydi? Elbette ki önce kul sonra Rasül/elçi olu�uydu. Yani dinin sahibi de�il öncüsü, uygulay�c�s� ve tebli�cisiydi. Bu bilincin ürünü olarak kendisini seçen ve tebli� görevini üzerine yükleyen Allah’�n tevhiddeki hassasiyetini aynen yerine getirmi�tir. Peki, tersini uygulay�pta tevhid hakikatine kar�� duyars�z davransayd�: “E�er o Bize kar��, ona baz� sözler katm�� olsayd�, Biz onu kuvvetle yakalard�k, sonra onun �ah damar�n� kopar�rd�k.” (Hakka:44.45.46). Demek ki ne Muhammed (sav) ne de herhangi bir peygamber tebli� vazifesini yaparken Allah’�n koydu�u s�n�rlar� a�mam��t�r. Ki bu zaten onlara yak��an bir davran�� biçimi de�ildir. Biz bunu Kur’an bütünlü�ünde çok rahat görüyoruz.
O halde Muhammed’in (sav) getirdi�i mesaj�, fark�nda olarak veya olmayarak yanl�� anlayanlar ve Meryem o�lu �sa Mesih’e (as) yap�lan�n ayn�s�n� Muhammed (sav)’e yapmaya çal��anlar Kur’an okumuyor mu? Evet, gerçekten anlamak için okumuyorlar. Ama Kur’an’� hatmediyorlar, hem de defalarca. Bu insanlar�n Kur’an’� hatmetmelerine elbette ki kar�� de�iliz, tabi ki bir Müslüman Arapça metni de en güzel �ekilde okumal�, hatta Arapça metni okumas�n� bilmeyenler namazlar�nda dahi baz� zorluklar ya�ayabilirler, bu bir vak�a. Bu yüzden Müslümanlar olarak Kur’an’� en güzel �ekilde okumal� okutmal� ve hatta haf�zlar yeti�tirmeliyiz. Ama Arapça metinle beraber anlam�n� da mutlaka okumal�y�z ki maksat has�l olsun. Kur’an mutlaka anla��ls�n, tevhid bilinci geli�sin ve �irke dü�ülmesin. Zira hesaba çekilece�imiz yer Kur’an’�n anlam� üzerine olacakt�r. Zaten Rabbimizin murad� da Kur’an’�n anla��lmas� ve ya�anmas� üzerine de�il mi? Bu yüzden Kur’an okuma yar��malar�na de�il anlama ve ya�ama yar��ana girmeliyiz, çünkü Kur’an’�n anla��lmas� üzerimize farzd�r. Fakat çok ilginçtir Kur’an’�n anla��lmas� bir mevlit kandili, bir Cuma mesaj� ve hatta sa� elle yemek yeme kadar k�ymet görmemi�tir. Oysa Kur’an’� anlamayan insan�n ameli yanl��, ak�beti hüsran olurken Cuma mesaj� veya kandil kutlamalar� Kur’an’�n yan�nda an�lmaya dahi de�mez bidatlerden sadece bir ikisi.
Nübüvvet müessesesi tevhid bilincinin diri tutulmas� için var edilmi� de�il mi? Kur’an’� do�ru anlamaz, ulûhiyet ve ubudiyet kavramlar�n� yerli yerine oturmazsak tevhidi de do�ru anlayamayaca��m�z kesin. Ki bugün ya�anan sapmalar asl�nda bunun tipik birer örne�idir. Biraz daha açacak olursak bugün Peygamber sevgisi ad� alt�nda peygamberi tevhid inanc�ndan koparmaya çal��an bir zümre ve hurafeler y���n�yla kar�� kar��yay�z. Bu koparma ameliyesi bilinçli veya bilinçsiz olsun fark etmez. Sonuçta bu kopu�tan ulus devletler ve küresel emperyalistler kafirler azami derecede yararlan�yor. Çünkü �slam siyasi bilinçten kopar�l�p �l�ml�la�t�r�lmaya, içi bo�alt�lmaya ve had�m edilmeye çal���l�yor.
Bu yüzden tevhid ve nübüvvet bilincimizi kesinlikle Kur’an in�a etmelidir. Kur’an’dan bir delil yerine hadislerden bir delille �slam’� do�rulamaya çal��mamal�y�z. E�er sünnet vahyi nesh eder iddias�nda bulunarak Allah’�n kitab�n� ikinci bir kaynak konumuna dü�ürürsek Allah’� ve Rasulü’nü anlamam�� oluruz. Ak�l, izan ve vicdan sahibi her insan söylesin, �slam’�n din olarak in�as�nda Hz. Muhammed’in (sav) ilk ve tek kayna�� Allah’�n Kitab� Kur’an de�il miydi? Hem peygamberi hem de toplumu yeni bir ruhla in�a eden vahiy de�il miydi? �unu da soral�m, yüce Allah Kur’an’� biz indirdik biz koruyaca��z demiyor mu? (Hicr:9). Peki, rivayet kültürümüzde yani hadislerde bu korunmu�luk var m�? Burada hemen yanl�� bir anlam ç�karmaya çal��may�n lütfen. Elbette ki Allah’�n Rasulü bizim önderimiz, liderimiz ve usve-i hasenemizdir, bunu kabul etmeyen zaten Müslüman olamaz. O postac� de�il, o Allah’tan vahiy alan ve bizzat hayat�n içinde yirmi üç y�l nübüvveti omzunda ta��yan bir �ahsiyettir. Yine o vahyin ete kemi�e bürünmü� halidir. O halde bize dü�en görev rivayetlerin tümünü inkar de�il do�ruyu yanl��tan ay�rmaya çal��mak olmal� ve bunun alt�n� kal�n çizgilerle çizmeliyiz.
O alemlere rahmet olarak gönderilmesine ra�men, Allah’�n kelam� birileri taraf�ndan de�i�tirildi ve ‘sen olmasan bu dünyay� yaratmazd�m’ inanc�na dönü�türüldü. Kim yapt� bunu, rivayet kültürü. Oysa yüce Allah’�n kitab� Keriminde: “O ki hanginizin daha güzel davranaca��n� s�namak için ölümü ve hayat� yaratm��t�r. O, mutlak galiptir, çok ba���lay�c�d�r.” buyuruyor. Demek ki a��r� övgü de a��r� yergi de müminlerin i�i olamaz, çünkü bu tarz yakla��mlar Kur’an’�, tevhid akidesini ve nübüvvet müessesini tahrif ediyor. Bizim derdimiz zulme dü�meden, adaletten sapmadan, Allah’�n ve elçisinin hakk�na tecavüz etmeden, Peygamberi de Allah’�n yan�na oturtmadan ama hakk�n� teslim ederek ona muvahhit bir ümmet olmak. Bu bizim Allah’a kul ve Muhammed (sav)’e ümmet olma sorumlulu�umuzdur.
E�er her türlü kötülü�e, �irke, faize, fuh�iyata, lükse, müsrifli�e, putperestli�e, küfre çanak tutuyor, destek oluyor ve Allah Rasulü’nün ümmetine miras olarak b�rakt��� ya�ayan sahih sünnetini arkan�za at�yor ve belirli günlerde ikiyüzlülük yaparak Allah Rasulünü hat�rl�yorsan�z i�in sonunu bekleyin! (Yunus:102). Unutmay�n! Bu münker amelleri terk etmeden, bir bütün olarak salih amele yönelmeden Muhammed’in (sav) ad� an�l�nca elinizi gö�sünüzün ezerine koymay� ihmal etmeseniz de bundan ne Allah ne de Rasulü memnun kal�r. Hâlbuki kalpler ancak Allah’� an�nca yat���r/titrer. (Rad:28). Rasulü sevmek Allah’� sevmek, Allah’� sevmekse Rasulü sevmektir, bu iman�m�z�n bir gere�idir ama ne Rasul Allah gibi, ne de Allah Rasul gibi tasavvur edilemez. Müslümanlar�n Muhammed’e (sav) olan sevgisi ve muhabbeti, H�ristiyanlar�n �sa’ya (as) yapt��� gibi ilahla�t�r�p Allah’�n sa� yan�na oturtmak anlam�na gelmez. De ki: “Allah’� seviyorsan�z bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlar�n�z� ba���las�n. Çünkü Allah çok ba���layand�r, çok merhamet edendir.” (Ali �mran:31). Ayette de belirtildi�i gibi Allah, Rasulü ve müminler aras�ndaki bu muhabbetin ana kayna�� vahiydir, Kur’an’d�r ve daha kapsay�c� bir ifadeyle Allah’t�r. Demek ki bizim peygamber sevgimiz ve Allah’�n bizi sevmesi Kur’an’� hayat�m�za ne kadar ortak etti�imize ba�l�.
Yani Muhammed (sav) Allah’�n sevgilisi de�il kulu ve Rasulü’dür. Allah da Muhammed’in (sav) velisidir. Müslümanlarda Kur’an’�n emri oldu�u için ona tabi olmu� ve onu dost edinmi� ve onu sevmi�lerdir. E�er Kur’an olmasayd� Muhammed (sav) diye bir peygamber olur muydu? Yani ilkeleri belirleyen insanlar de�il bizzat Allah’t�r. Aksini iddia edersek nübüvveti tevhid akidesinden koparm�� oluruz ve �slam’� da H�ristiyanl��a dönü�türmekle kalmaz Muhammed’i (sav) de t�pk� �sa (as) gibi ilahla�t�rm�� oluruz. Ki bundan ne Allah ne de elçisi raz� olur. Peygamberimizin bu konuda Ömer (ra) tarikiyle bize ula�an güzel bir sözü var: “H�ristiyanlar�n Meryem o�lu �sa’ya yapt�klar� gibi beni bat�l ve a��r� surette methettikleri �ekilde övmeyin! Ben ancak Allah’�n kuluyum. Bana ‘Allah’�n kulu ve Rasulü.’ deyin!” (Buhari).
Bu konuda daha birçok a��r� dü�ünce ekolleri ve cemaatler var ki, bunlar Muhammed’in (sav) üzerine sinek konmad���n�, gölgesinin yere dü�medi�ini, O’nun ölmedi�ini, selam verenin selam�n� ald���n� vs. saymakla bitmeyen a��r�l�klarla methediyorlar. Yani insan de�il yar� ilah bir peygamber imaj� çizilmektedirler. �nsan sormadan edemiyor bunlar� size Allah m� bildirdi? Neden tertemiz �slam akidesini suland�r�yorsunuz? Kavimlerin helak olmas�n�n ana sebebi tevhid’in �irke dönü�türülme çabas� de�il mi? Ne zaman ki insanlar elçilere s�rt çevirmi� Allah’�n indirdi�i hakikatlere kulaklar�n� t�kam�� ilahlar�ndan vazgeçmemi�lerse akabinde helak olmaktan kurtulamam��lard�r. Akl�m�zdan asla ç�karmamal�y�z ki, tüm di�er Rasuller gibi peygamberimizin mücadelesi de tevhid ve �irk mücadelesiydi. Bu konuda Allah’tan ald��� emirleri kusursuz yerine getirmeye çal��an bir elçiydi o. Hatta bir insan peygamber olarak kendisi zaman zaman da �eytan�n vesvesesine kar�� uyar�lm��t�r. Neden? Çünkü O, önce kul sonra Rasuldü. Yani insand� ve küçük hatalar yapabilirdi ama Allah taraf�ndan hatalar� derhal düzeltilirdi. “Biz senden önce hiçbir resul ve nebi göndermedik ki o, bir temennide bulundu�unda, �eytan onun dile�ine ille de (be�eri arzular) katmaya kalk��mas�n. Ne var ki Allah, kendi ayetlerini sa�lam olarak yerle�tirir. Allah, hakk�yla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Hac:52). O içimizden biri (Tevbe:128) ve bir be�erdi. (Fussilet:6). Yani Allah Rasulü’nün gayesi ulûhiyete ortak olmak de�il, tam tersi ubudiyet ve nübüvvet görevini hakk�yla yerine getirmeye çal��maktan ibaretti.
Dikkat edersek mü�rikler peygamberde (sav) baz� ola�anüstü özelliler görmek istediler: “Onlar �öyle dediler: Bu ne biçim peygamber; (bizler gibi) yemek yiyor, çar��larda dola��yor! Ona bir melek indirilmeli, kendisiyle birlikte o da uyar�c� olmal�yd�.” (Furkan:7). Daha bunun gibi çok say�da ayeti kerime var ancak örnek olsun diye biz sadece biriyle yetinece�iz. ��in do�rusu Mekke mü�riklerinin peygamber alg�s�yla modern mü�rik alg�s�nda hiçbir de�i�iklik yok. Ki Allah’u alem k�yamete kadar da böyle sürecek: “Öncekiler sonrakilere böyle mi vasiyet ettiler? Hay�r; bunlar azg�n bir millettir.” Zariyat:53). Yani Allah’�n Rasulüne sevgi ad� alt�nda nübüvveti tevhid akidesinden koparmaya çal��mak ve hatta peygamberleri birbiriyle yar��t�rmak nübüvvete yap�lan en büyük ihanettir. Hâlbuki hepsi de salih insanlar (Enam:85) olarak bize tan�t�lm�� ve müminler olarak aralar�nda bir ay�r�m yapmamam�z bize tavsiye edilmi�tir. ‘… Onun peygamberlerinden hiçbirini (di�erinden) ay�rt etmeyiz.’ �öyle de dediler: ‘��ittik ve itaat ettik. Ey rabbimiz! Senden ba���lanma dileriz. Sonunda dönü� yaln�z sanad�r.’ (Bakara:285).
Son olarak, tevhid hakikati bir sabite üzerine bina edilmi�tir ve yan�na hiçbir �erik yerle�tirilemez. Evreni ayakta tutan bu sabitenin de�i�mesi ve de�i�tirilmesi dü�ünülemez ve hatta hiçbir be�erin gücü buna yetmez. Yani peygamber sevgimiz, nübüvvet alg�m�z Allah’�n izin verdi�i s�n�rlar içerisinde kalmak zorundad�r. Aksi bir durum Allah’�n yasalar�na ayk�r�d�r. Fakat peygambere tabi olmak, nebevi hareket metodunu do�ru anlamak, o’nun vasiyetine (Kur’an’a) ve sahih sünnetine sahip ç�kmak üzerimize farzd�r ve �slam ümmetinin en büyük görevidir. Çünkü Kur’an’�n do�ru anla��lmas�n�n yolu nübüvveti ve peygamberi do�ru anlamaktan geçer. Ama dedi�imiz gibi a��r� yüceltmeci veya a��r� indirgemeci mant�k bizi ifrat ve tefrite götürür. Bu da bizi ulûhiyeti, ubudiyeti ve nübüvveti yanl�� anlamaya ve arkas�ndan Allah’�n dinini tahrife götürür. Bu yüzden elçiler, Kur’an k�ssalar� ve geçmi� kavimler, hayat�n içinden birer numune olarak bize aktar�lm�� ki, insanlar ders ve ibret als�nlar diye. “Andolsun biz Kur’an’� dü�ünüp ö�üt al�ns�n diye kolayla�t�rd�k. Ö�üt alan yok mu?” (Kamer:17).
Ö�üde kulak t�kaman�n ve tevhidi nübüvvetten koparman�n bedelini bugün Gazze’de çok a��r bir �ekilde ödüyoruz. Gazze ne alaka demeyin ve peygamberimizin yirmi üç y�ll�k nübüvvetini gözden geçirin, i�te o zaman göreceksiniz tevhid, nübüvvet, cihad ve infak�n ayr�lmazl���n�. Bence Gazze’de ya�ananlar konumuzla çok alakal�. Çünkü �slam ümmeti tevhid bilincinden kopar�ld�, nebevi saflar da��ld�, cihat ruhu söndürüldü ve yerini küresel ticari bir puta b�rakt�. Bu kopu� ve da��n�kl�k mistisizm, züht, mezhepçilik, me�repçilik, �rkç�l�k, pasiflik, uyu�ukluk ve bencillik gibi hasletlere dönü�tü, oysa rabbimiz: “Onlar ki kendi haklar�na bir tecavüz oldu�u zaman yard�mla��rlar.” (�ura:39) buyurmaktad�r. Allah’�n üzerimize yazd��� farzlar ne yaz�k ki modern ulus devletlerin i�galine u�rad�. Ve ‘Ey Musa sen ve Rabbin gidin sava��n, Gazze’ye de siz yard�m edin’ diyecek hale gelindi. Tam da burada Allah’�n ayetlerini ikinci plana atan, demokrasiye kuyruk olan ama peygamberi de dilinden dü�ürmeyen baz� mistik yap�lara ve asimile olmu� laik, demokratik zihinlere seslenmek gerekiyor; �unu unutmay�n ki Kur’an’�n bize bah�etti�i siyasi bilinci �slam toplumundan çekip al�rsan�z geriye ne nübüvvet ne de tevhid kal�r. Çünkü �slam do�as� gere�i siyasi bir dindir ve hayat�n her alan�na müdahale eder. ��te bu yüzden La ilahe �llallah Muhammed Rasulullah diyoruz. Mutlak do�ru Allah’a aittir.
Ahmet Durmu� / Venhar