Muhammed Hamidullah��n Siyer �lmine Katk�lar�
Muhammed Ham�dullah ge�en asr�n en b�y�k �sl�m alimlerinden birisi olarak �zellikle Hz. Peygamber�in (sav) tan�nmas� ve tan�t�lmas�nda, yani siyer ilmi sahas�nda �nemli bir misyon �stlenmi� ve bu alanda k�ymetli eserler vermi�tir.

Muhammed Hamîdullah, ba�ta Kur’an ilimleri olmak üzere, �slâmî disiplinlerin pek ço�unda eserler vermi� komple ve velûd bir âlimdir. Bununla birlikte özellikle �slâm Peygamberi adl� eseri sebebiyle ülkemizde daha çok bir siyer alimi olarak tan�nm��t�r.Müellifin �slam Peygamberi’nde ba�ka, siyer sahas�nda gerek ne�ir gerekse telif olarak ba�ka çal��malar� da mevcuttur. Bunlar�n ba��nda, ilk me�âzî ve �slâm tarihi yazarlar�ndan kabul edilen �bn �shâk’�n 151/768) Sîre’sinin ne�ri gelir. Hamîdullah’�n bu bahiste ilim dünyas�na kazand�rd��� di�er bir tahkik çal��mas� ise, Belâzürî’nin (279/892-93) Ensâbü’l-E�râf isimli eserinin ilk bölümüdür ki, kitab�n bu k�sm� Hz. Peygamber’in (sav) hayat� ve faaliyetlerine hasredilmi�tir. el-Vesâiku’s-Siyâsiyye de Muhammed Hamîdullah’�n gerek Hz. Peygamber’in (sav), gerekse onun halifelerinin resmî nitelikteki yaz��malar�n� ihtiva eden, ayr�ca siyer ve �slâm tarihi ana kaynaklar�n�n taranmas�yla meydana getirilen bir çal��mad�r.Muhammed Hamîdullah’�n en me�hur eseri �slâm Peygamberi’dir. Onun mezkur eseri gibi defalarca yay�nlanan ve tercüme edilen di�er bir siyer çal��mas� ise Hz. Peygamber’in (sav) askerî faaliyetlerini inceleyen Hz. Peygamber’in Sava�lar� adl� kitab�d�r. Resûlüllah Muhammed adl� kitab� ise Hamîdullah’�n muhtasar bir siyer telifidir. Müelifin burada zikredilen eserlerinden ba�ka siyer sahas�nda muhtelif dillerde yay�mlanan makale ve tebli�leri de bulunmaktad�r.Muhammed Hamîdullah’�n gerek telif, gerekse tahkik olarak ilim dünyas�na kazand�rd��� eserler kadar, onun bu alana getirdi�i yeni bak��, metod ve yakla��m tarzlar� da ara�t�rmac�lar için büyük önem arz eder. Hamîdullah her �eyden önce niçin siyer yaz�lmas� gerekti�i sorusunu sormu� ve buna verdi�i cevaplarla bütün siyer ara�t�rmalar�n� temellendirmeye çal��m��t�r.Ona göre Allah Resûlü (sav), insanlar�n en �ereflisidir ve kâmil insand�r, bu sebeple sadece peygamberli�ini kabul edenlerin de�il, dünyadaki her insan�n onu tan�maya ihtiyac� vard�r. Çünkü her �rk, her bölge ve her meslekten birçok insan dünyadan gelip geçmesine ra�men, onun yeri kesinlikle doldurulamam��t�r. Dünyada ya�am�� olan pek çok ki�i unutulmu�tur, ancak Hz. Peygamber (sav) zihinlerde hâlâ canl� durmaktad�r. Bu sebeple o, tan�nmay� ve tan�t�lmay� her insandan çok daha fazla hak etmektedir. Ayr�ca sünnetin bilinmesi için de Rasûlün (sav) hayat�n�n en ince ayr�nt�s�na kadar bilinmesine ihtiyaç vard�r. Zira onun hayat� bilinmezse gerçek anlamda Müslüman olmak mümkün de�ildir.Muhammed Hamîdullah, siyer çal��malar�nda yeni bir anlay�� olarak �ahsî gözlem metodunu getirmi�tir. Geçmi�te bir kereli�ine ya�anm�� tarihî hadiselerin gözlenebilmesi mümkün olmad��� için burada �ahsî gözlem ifadesi belki anlams�z gelebilir. Ancak inceleme konusu olarak tespit edilen tarihî hadiselerin meydana geldi�i mekânlar� (�ayet buralar hâlâ korunabildiyse) tekrar inceleme f�rsat� her zaman vard�r ve bu sayede gerçekle�ti�i rivayet/iddia edilen olaylar�n, gözlemlenebilen mekânsal imkânlarla meydana gelip gelemeyece�ine dair harhangi bir kanaat izhar etmek her zaman mümkündür. Hamîdullah da bunun mümkün oldu�unu eserlerinde göstermi�tir.Onun siyer ara�t�rmalar�na getirdi�i en önemli yenilik, Allah Resûlü’nün (sav) hayat�n� (klâsik siyer kitaplar�nda oldu�u gibi) menk�bevî üsluptan kurtararak rasyonel bir �ekilde ele almak, tabiat�yla konular� aklî izahlarla aç�klamaya çal��mak olmu�tur.Nitekim kendisi Bedir sava��n�n gerçekle�ti�i alan� bizzat incelemi�, eserinde sava�� krokiler yard�m�yla anlatm��t�r. Uhud, Hendek, Hayber sava�lar� ve Mekke’nin fethi de onun eserlerinde benzer �ekilde takdim edilmi�tir. Müellif, Hendek sava�� krokisini, ziyaret etti�i dönemdeki yerle�im mekânlar�yla da iç içe göstererek, sava��n gerçekle�ti�i alan� farazî bir �ekilde de�il, kendisinin inceledi�i dönemdeki gerçek boyutlar�yla tan�tmaya çal��m��t�r. Benzer tespitleri �ahsî gözlem yapt��� Tâif ve civar� ile Huneyn bölgesi hakk�nda da yapm��t�r.Müellif, Nur Da�� ve Hira ma�aras�n� defalarca tetkik etmek suretiyle buralar hakk�ndaki izlenimlerini aktarm��, bu esnada kar��la�t��� bölge sakinlerine oran�n eski tarihi ile ilgili sorular sorarak, ara�t�rmas�nda yerel kültürün kaynaklar�ndan ve bölge sakinlerinin gözlem ve bilgilerinden de istifade etme yoluna gitmi�tir. Hamîdullah bu anlay���n� “Bütün belgeler yararl�d�r, ama, hiçbir rapor ki�isel gözlemle bir de�ildir” ifadeleriyle dile getirir.Siyer alan�nda yaz�lm�� kitaplarda ele al�nan konular genelde dar çerçeveli bir �ekilde, yani sadece Hz. Peygamber (sav) odakl� olarak ele alm��lard�r. Bu tür eserlerin ba�lang�ç k�sm�nda, �slâm öncesi dönem Mekke’si ve Kâbe hakk�nda k�sa bilgiler verilmekte, ard�ndan Hz. Peygamber’in (sav) soyu ile ilgili özet malumat aktar�lmakta, daha sonra onun özel hayat� ve peygamberlik vazifelerine geçilmekte, akabindeki olaylar da Hz. Peygamber’in (sav) �ahsî faaliyetleriyle ilgili olduklar� derecede bahis konusu edilmektedir.Hamîdullah ise siyer konular�n� çok daha geni� çerçeveli ele al�r. Öyle ki, o sadece Mekke veya (biraz daha geni� �ekilde dü�ünülürse) Mekke-Medine-Tâif üçgeni de�il, bütün bir Hicaz ve Arap Yar�madas� merkezinde bir siyer takdimi yapar. Hatta zaman zaman bu s�n�r da a��l�p, Asya, Avrupa ve Afrika k�talar� aras�nda ba�lant� sa�layan, Bizans, �ran ve Habe� ile kültürel, dinî, siyasî, ticarî ve askerî ili�kileri bulunan bir Arap Yar�madas� perspektifiyle Hz. Peygamber’in (sav) faaliyetlerini inceler.Müellif, bu bak�� aç�s�yla Hz. Peygamber’i (sav) dünyan�n bütün bu bilinen bölgelerine (sadece Mekke veya Hicaz de�il) gönderilen bir peygamber olarak görür -ki do�rusu da budur- ve onun nübüvvetini bir �ehir ve bölgeden ziyade o günün dünyas�n�n en önemli olay� olarak kabul eder. Hamîdullah bu bak�� aç�s�yla meselâ Bedir sava��n� sadece Mekke-Medine aras�nda veya Medineli Müslümanlarla Mekke mü�riklerinin i�tirak ettikleri bir çat��ma, ya da Hicaz’�n bir iç meselesi olarak görmeyerek bunun uluslararas� boyutuna dikkat çeker ve sava��n Habe�istan’daki yans�malar�n� aktar�r.Hamîdullah’�n ortaya koymaya çal��t���m�z bu siyer metodu, �slâm Peygamberi adl� eserinde icraata konulmu�tur. Nitekim müellif, eserinin ba�lang�ç k�s�mlar�nda Hz. Peygamber’in (sav) soyu ve Mekke’nin siyasî hayat�na geçmeden önce, o dönemin dünyas� hakk�nda muhtasar, ama ihatal� malumat aktar�r. Bu bahiste zikri geçen co�rafî bölgeler Çin, Hindistan, Türkistan, Mo�olistan, Bizans, �ran ve Habe�istan’d�r. Muhammed Hamîdullah, eserlerinde sadece kendisinden önce do�u bilimcilerinin müracaat ettikleri ara�t�rma teknikleriyle iktifa etmemi�, ayr�ca bu teknikleri geli�tirmi�tir.Onun siyer ara�t�rmalar�na getirdi�i en önemli yenilik Allah Resûlü’nün (sav) hayat�n� (klâsik siyer kitaplar�nda oldu�u gibi) menk�bevî üsluptan kurtararak rasyonel bir �ekilde ele almak, tabiat�yla konular� aklî izahlarla aç�klamaya çal��mak olmu�tur.Müellifin bu tür bir yol takip etmesinde hukuk ara�t�rmac�s� olmas�n�n mutlaka etkisi vard�r. Ayr�ca onun, eserini ne�retti�i Mutezile kelamc�s� ve f�k�h alimi Ebu’l-Hüseyn el-Basrî’nin fikirlerinden etkilenmi� oldu�u da söylenebilir. Hamîdullah, hukuk ilminden elde etti�i metod anlay���n� siyer konular�na da te�mil etmi�, yal�n bir tarih aktar�m� yerine tenkit, tercih ve tahlile dayal� bir sistem takip etmi�tir. Nitekim onun �slam Peygamberi isimli eserinin birinci k�s�mda (tercümenin ilk cildi) siyerin siyasî konular�, ikincisinde ise kültür ve medeniyet bahisleri incelenmi�tir. Her iki bölümde de siyer bahisleri klâsik siyer kitaplar�n�n aksine kronolojik de�il, sistematik olarak sunulmu�tur. Daha do�rusu onun eserinde (özellikle de ilk bölümünde) kategorilere ayr�lan konular, kendi içlerinde kronolojik olarak i�lenmi�tir.Örnek vermek gerekirse, Medine’ye hicret sonras�nda gerçekle�en ve Siyasî-Dinî Hayat ba�l���yla aktar�lan hadiseler, Kurey�liler, Ehâbi� Kabileleri, Habe�liler, M�s�rl�lar, Bizansl�lar, �ranl�lar, Yar�madadaki Di�er Araplar, Yahudiler, Medine D���ndaki Yahudiler, Hristiyanlar ile �li�kiler �eklinde tasnif edilmi�, ard�ndan bu kategoriler kendi içinde kronolojik bir �ekilde ele al�nm��t�r.Onun eserinin ikinci k�sm� (cildi) da benzer özelliklere sahiptir. Müellif burada zaman�m�zdaki ilim tasniflerine göre kültür ve medeniyet tarihi konular�na dahil edilebilecek siyer bahislerini ele alm��t�r. Burada Hz. Peygamber’in (sav) dinî, ahlâkî ve içtimaî sahadaki e�itim, ö�retim uygulamalar� incelenmi�, ibadet ve e�itim tarihi, ard�ndan ilmî faaliyetler konu edilmi�, ayr�ca devletin tan�m�, kurulu�u, kuramsalla�mas�, yetkisi, sorumluluklar� ve fonksiyonlar� üzerinde tespit ve de�erlendirmeler aktar�lm��, adlî sistemin kurulu� ve yönetilmesi, iktisadî ve askerî te�kilatlar�n i�leyi�i, diplomatik hayat�n ba�lang�c� ve geli�mesi ile Hz. Peygamber’in (sav) siyaset sisteminin temel prensipleri örneklerle sunulmu�tur. Mimarî ve �ehircilik faaliyetleri de bu bölümde ele al�nm��t�r. Eserin son k�s�mlar�nda ise sosyal hayat üzerinde durulmu�, nihayet Hz. Peygamber’in (sav) vefat� ve akabinde gerçekle�en hilafet meselesinden bahisle eser tamamlanm��t�r.Muhammed Hamîdullah’�n siyere getirdi�i yeniliklerden biri, belki de en önemlisi ise Hz. Peygamber’i (sav) Müslümanlara ve bütün insanl��� takdimde mucize boyutundan ziyade, onun insanî yönünün ve getirdi�i dinî ö�retinin öne ç�kar�lmas� hususudur. Gerek eski kaynaklarda, gerekse günümüzde yaz�lan siyer kitaplar�nda Hz. Peygamber’in (sav) faaliyetlerinin sunumunda mucize bahislerine a��rl�k verildi�i ve onun do�umundan itibaren mucizeler �����nda tan�t�ld��� aç�kça görülür. Nitekim bu konuda Delâil diye bilinen müstakil kitaplar yaz�lm��t�r.Muhammed Hamîdullah, peygamberli�in takdiminde, mucize hususunda seleflerinden farkl� yakla��ma sahiptir. Müellif, “Bir peygamberden beklenen �ey, onun do�umundan itibaren mucizeler göstermesidir” �eklinde mucizeler hakk�ndaki genel kanaatini aktard�ktan sonra, eserinde Hz. Peygamber’in (sav) do�umu ve çocuklu�u esnas�nda meydana geldi�i rivayet edilen ve mucize olarak nitelendirilen hadiseleri , mesela kalbinin yar�lmas� meselesini , mü�rik bayramlar�na kat�lmas�n�n engellendi�i hususunu herhangi bir yorum ve de�erlendirme yapmaks�z�n aktar�r. Ancak bunlar aras�nda sadece Bahira hadisesine itiraz ederek, buna inanman�n safdillik olaca��n� söyler.Ayr�ca Hicret esnas�nda ma�aradaki güvercin ve örümcek meselesi ile bu s�rada kar��la��lan Ümmü Mabed’in keçisinin bol süt vermesi gibi olaylar� da eserine al�r. Fakat bunlar hakk�nda da herhangi bir görü� aç�klamaz. Muhammed Hamîdullah, mucizeler ile ilgili esas kanaatlerini kitab�n�n Mir’ac ve Mucizeler ba�l�kl� k�s�mda dile getirir. Müellif, Kur’ân-� Kerîm’de bir çok peygamberden ve onlar�n mucizelerinden bahsedildi�ini ifade ederek, Mûsâ’n�n âsâs�n�n y�lan olmas�, kaybolan Yûsuf’un (as) bulundu�una dair babas� Ya‘kûb’un (as) vahiy almas� ve �sâ’n�n (as) hastalar� iyile�tirmesini buna örnek olarak gösterir.Bu örnekleri s�ralad�ktan sonra, Allah’�n, zor vazifelerini yerine getirmeleri esnas�nda hem kendilerini kuvvetlendirmek, hem de �ereflendirip üstün k�lmak için peygamberlerine fevkalâdelikler verdi�ini ve onlar için mucizeler yaratt���n� ifade eder. Hz. Peygamber’e (sav) de baz� mucizeler verilmi�tir. Ancak Hz. Ebû Bekir (ra) ve Hz. Hatice (ra) ona inanmak için mucizeye ihtiyaç duymam��lard�r. Bununla birlikte onun mucizelerinin birer �ahidi olmalar�na ra�men, Ebû Cehil ve Ebû Leheb gibiler yine de yola gelmemi�lerdir.Bu ifadeleriyle müellif, mucizenin iman konusunda tek ba��na yeterli olmad���n� vurgulamak istemi�tir. Hamîdullah’a göre, mucizenin inanmadaki tesiri ve önemi katî de�il, izafîdir. Müellif, gerek önceki peygamberler, gerekse Hz. Peygamber’in (sav) mucizeleri hakk�ndaki görü�lerini �u ifadeleriyle ortaya koyar:“Ben �ahsen, Allah’�n seçilmi� kullar� olan Resûllerin gösterdi�i bütün mucizelerin gerçekli�ine tam manas�yla inanan bir kimse olmakla birlikte, varl��� vacip (zarurî) oldu�u için Allah’a ve Allah’�n resûllerine ve do�ruluk dereceleri pek aç�k bir surette gözlerimiz önünde serili durmas� dolay�s�yla bu resûllerin getirip tebli� etti�i �lahi Ö�retime inanmak laz�m geldi�i �eklinde bir dü�ünce tarz�na sahip olmaktan kendimi al�koyamamaktay�m. Mucizeler, gönül ve kalbimize s��mayan bir �eyi kabul etmemiz için bizi zorlayan olaylard�r. Mucize bir nevi zor ve cebir vas�tas�d�r, cebir ve zor alt�nda kalarak gösterilen bir itaat ve teslimiyet de�er ta��maz; Kur’an-� Kerim’de bu konu aç�k surette gösterilmi�tir”. (el-Ankebût, 29/50-51).Hamîdullah, “Allah’�n Resûlü’nde sizler için, Allah ve âhiret gününe ümitle ba�lananlar ve Allah’� bol bol zikredip hat�rlayanlar için muhakkak pek güzel bir örneklik vasf� vard�r” (el-Ahzâb, 33/21) âyetinin, Hz. Peygamber’in (sav) hayat� üzerinde eser yazan ki�inin mucizeler üzerinde uzun uzun durmas�n� engelledi�ini ileri sürer. Müellif ayr�ca muteber hadis kitaplar�nda yer almas� sebebiyle üzerinde hiç �üphe bulunmayan ve tarihe mal olmu� mucizelerin felsefesini yapman�n ve bunlar�n olabilirliklerini münaka�a etmenin de peygamberin takdimi aç�s�nda lüzumuna kani olmad���n� dile getirir.“Ben inan�yorum ki, bir inan�� manzumesinin yahut davran��lar ve eylem nizam�n�n akla uygunlu�u ve mant�kîli�i bizzat o sistem vas�tas�yla ispatlan�r, yoksa sadece mucizelerle de�il. (Allah için namaz k�lmak ve oruç tutmak laz�m geldi�ine dair �slâmî ö�retim) ile (ben bir a�aca seslenip onu ça��rsam, o yerinden ko�up gelir) ifadesi aras�nda bir ili�ki görmüyorum. Bir a�ac�n yer de�i�tirmesi hiç �üphesiz bir mucizedir, fakat hareketsiz bir cismin hareket eden cisim haline gelmesiyle, s�rf Allah emretti�i için namaz k�lmak ve oruç tutmak �eklinde yarat�lanlar�n yerine getirmek durumunda olduklar� vazife aras�nda hiçbir münasebet ve ba� bulunmamaktad�r. Bu ve buna benzer birçok sebepler alt�nda ben elinizdeki bu mütevazî siyer kitab�nda hemen hemen pek az bir �ekilde mucizeler konusuna e�ilmi� bulunuyorum”.“Benim âcizane reyime göre, Muhammed as.’�n insan olmas� hasebiyle (sebep-netice ili�kisi içinde gösterdi�i emek ve gayreti bilip ö�renmemiz), Allah taraf�ndan onun faydalanmas� için ona verilen insanüstü mucizeleri bilmemizden daha istifadelidir ve bizim için daha ö�retici mahiyettedir. Muhammed’in getirip bize b�rakt��� �lahi Tebli� ve Ö�retim, insan olmam�z hasebiyle bizimle daha çok ili�kilidir ve bize hitap eder. Bu �lahi Tebli�’in ana yap�s� ve gerçekli�i hususunda onun kendi hem�ehrilerini ikna edip buna inand�rmas� gayesiyle kulland��� usul ve yolu bulup ortaya ç�kartabilmemizde mucizeler, ikinci planda yer i�gal ederler”.Sonuç olarak ifade etmek gerekirse, Muhammed Hamîdullah geçen asr�n en büyük �slâm alimlerinden birisi olarak özellikle Hz. Peygamber’in (sav) tan�nmas� ve tan�t�lmas�nda, yani siyer ilmi sahas�nda önemli bir misyon üstlenmi� ve bu alanda k�ymetli eserler vermi�tir. Sadece eserlerinin say�s� ve çe�itlili�i de�il, muhtevalar� da dikkate al�nd���nda, onun siyer çal��malar�na önemli aç�l�mlar ve alternatif bak�� aç�lar� kazand�rd��� da aç�kça görülür. Onun siyere getirdi�i en önemli yenilik kanaatimizce mucize merkezli peygamber takdiminden, insanî odakl� ve dinî ö�reti merkezli bir peygamber takdimine geçi�tir. Muhammed Hamîdullah’�n aynen hukuk, hadis, tefsir sahalar�nda oldu�u gibi, bu alandaki eserleri de hem metod hem muhteva aç�s�ndan daha sonra yap�lacak yeni çal��malar�n öncüsü ve ara�t�rmac�lar�n ilham kaynaklar�ndan biri olmaya devam edecektir.(Prof. Dr. Adem Apak / �slam Tarihi)
YORUMLAR
Hen�z Yorum Yok !