10-08-2020 15:47

Nas�l bir e�itim sistemi: Nas�l bir insan?

�E�ref-i mahl�kat� ise her sahada be�ikten mezara kadar e�itime muhta�. Hatt� anne karn�ndaki bebe�in, annenin her fiilinden etkilendi�i d���n�l�rse, insan e�itiminin be�ikten �nce ba�lad���n� bile s�yleyebiliriz.

Nasýl bir eðitim sistemi: Nasýl bir insan?

E�itimin binbir tarifi olabilir. Ama kimse maksad�n, insan� do�ruya, iyiye ve güzele yükseltmek oldu�una itiraz etmez, edemez. “Yeti�tirmeyi üstlendi�im ki�iyi, kapasitesinin en yükse�ine ç�karamam” diyecek bir e�itim sistemine herkes güler. Bu ya kendisinin ya program�n�n (hattâ ikisinin de) yetersiz oldu�unu itiraf� olur. Sadece e�itim sisteminin de�il, her sistemin hedefi mükemmellik olmal�. �yi, do�ru, güzel ve mükemmel…

�nsan d���ndaki varl�klar, kendilerine çizilen bir hayat� ya�arken... Meselâ tavuk hep yumurtlar, inek hep süt verir, ar� hep bal yapar, örümcek hep a� örer ve saire… Ku� pilotluk okuluna, ördek yüzme kursuna gitmez. “E�ref-i mahlûkat” ise her sahada be�ikten mezara kadar e�itime muhtaç. Hattâ anne karn�ndaki bebe�in, annenin her fiilinden etkilendi�i dü�ünülürse, insan e�itiminin be�ikten önce ba�lad���n� bile söyleyebiliriz. Meselâ kitap yazan birinin tesiri, ölümünden sonra da devam eder. Öyleyse insan�, ölümden sonras�n� da hesaba katarak e�itmek lâz�m. �nsan� rehbere, k�lavuza, e�iticiye muhtaç yaratan�n, ihtiyac�n neyle ve nas�l kar��lanaca��n� takdir etmemesi ve kullar�na duyurmamas� dü�ünülebilir mi? �nsan bu; mükemmele ula�t�racak ö�retmen ve müfredattan ba�kas�na emanet edilemez.

Mükemmellik... Yarat�c�’n�n lütfetti�i kabiliyetlerin en yüksek seviyede kullan�lmas�… Kusursuzluk de�il... Do�ruya, iyiye, güzele t�rmanmak… Kendini a�mak… Her an, bir önceki an’dan üstün olmak… Bunu hayat hâline getirmek... Ba�kalar�n� geçme, ba�kalar�ndan üstün olma, ba�kalar�n� gözden dü�ürme, nas�l olursa olsun rakiplerini saf d��� etme h�rs ve hasediyle kendini de etraf�n� da peri�an etme de�il… Kemâle erme!.. ��te bunun e�itimi... Ve e�itim bunun için...

�nsan� kemale erdirece�ini söylemeyecek dünya görü�ü, din, fikir, ideolocya, felsefe olabilir mi? Kim, “�nsan� varabilece�i seviyeye yükseltemem ve yar� yolda b�rak�r�m” diyebilir? Kim, “Benim maksad�m iyi insan yeti�tirmek de�il” diyebilir? Bu, sadece yeti�tiricinin de�il e�itim program�n�n ve bu program�n kayna�� fikir ve inanc�n da yetersizli�i ve kusuru... Öyleyse as�l rekabet, e�itim sistemleri ve yeti�tiricileri aras�nda de�il onlar�n �ahs�nda, yeti�tiriciye de müfredata da yön veren, uygulay�c�lar� harekete geçiren fikir ve inan�� sistemleri aras�nda… Fâni �ah�slar aras�nda de�il inançlar aras�nda. Öyleyse üstün yeti�tiriciye insan� emanet etmeyen, aczini i�in ba��nda kabul etmi�, hattâ ilân etmi�tir. �airin dedi�i gibi:

“Kendisi muhtac� himmet bir dede,

Nerde kald� ki gayr�ya himmet ede...”

�lk insan, ilk peygamber!..

Sadece �slâm; insan yeti�tirme i�ini en yüce, en üstün, en kabiliyetli, en kapasiteli, en ahlâkl� zatlara vermi�tir. “Peygamber” denilen bu seçilmi� yüce insanlara, inanmak ve onlarla gönderilen, onlar�n getirdi�i, gösterdi�i ve örneklerini verdi�i, kadrolar�n� yeti�tirdi�i disipline göre ya�amak, iman esaslar�ndand�r hem de… Yarat�lm��lar�n en üstününe, aralar�ndan seçilmi� en üstünlerin yol göstermesinden tabiî ne olabilir. Onlar�; Rabb, “en üstün seviyesine kademe kademe in�a edip geli�tiren” seçmi�tir. Var�labilecek, olunabilecek yere kadar yücelten, terbiye eden; Yarat�c�… Lütfetti�i kabiliyetleri, en üst seviyesine ç�karmay� da lütfeden… Her takdiri hikmetli olan, her �eyi hikmetle yaratan...

�lk insan, ilk peygamber!.. �nsana verilen de�ere bak�n. Yeti�tirilmesi, bir �erefle ve nimetle ba�l�yor. Devirlerinin insanl�k ufku bu yüce zatlar hep, insan�n, âciz ve fâni putlara tak�la tak�la de�il kendisini a�a a�a Allah’a ve peygamberlere iman disiplini ile yeti�mesi gerekti�ini söyleyegelmi�lerdir. Örnek olmu�lar, örnek fertler ve kadrolar yeti�tirmi�ler. Sadece kendileri de�il yeti�tirdikleri de nesiller boyu insanl��� ir�ad etmi�lerdir. Ve tabiî olarak, o yüce zâtlar�n (hepsine selâm olsun) sonuncusu “�nsanl���n Ufku”dur (O’na salât ve selâm)… “Âlimler, peygamberlerin vârisleridir” diyen ve yeti�tirme i�ini nesiller boyu sistemle�tiren dindir �slâm. Onun d���ndaki fikir ve sistemler, bunun hayalini bile kuramam��lar, iddias�nda dahi bulunamam��lard�r. Yeti�tirmek de�il onlarda gaye, kullanacaklar� ki�ilere beceriler kazand�rmak… Güçlü zalimlerin i� becerir köleleri yapmak… Yeti�tirmek, yüceltmek de�il… Reklâm, telkin, empoze, kand�rma ve te�ebbüs kabiliyetini hakl� haks�z harekete geçirip madde ile ödüllendirerek insan� kullanan m� arars�n, zorbal�kla kibri sistemle�tiren mi arars�n…

Hakiki mânâda insan�, sadece peygamberler ve onlar�n yolundan gidenler yeti�tirebilir. Peygamberlik öyle elzem bir müessese ki tarih boyunca ona itiraz eden ç�kmam��t�r. Peygamberlere isyan eden ç�kmam��t�r demiyorum; herkes peygamberlere inanm��t�r da demiyorum; peygamberli�e itiraz eden ç�kmam��t�r, diyorum. Tarih boyunca peygamberlere inanmayanlar, isyan edenler ç�km��t�r ama peygamberli�e, ‘Böyle bir müesseseye, insanl���n ihtiyac� yok’ diye itiraz eden ç�kmam��t�r. Peygamberlere ve peygamberli�e dair say�s�z eser yaz�lm��t�r ama peygamberli�e reddiye olarak bir tane ilmî ve fikrî risale bile yaz�lamam��t�r. Bilakis, “Ben varken, sana m� kald�” diye itiraz edilmi�tir. Yani z�mnen peygamberlik müessesesini kabul. �tirazlar� esasa ve müesseseye de�il, ki�iye… Peygamber gönderilmesini önce kabul; sonra gönderilene itiraz... Dün “Elemin”, “emin ki�i ar�yorsan�z, i�te bu zat odur” dedi�ine, bugün itiraz. Menfaat için dü�ülen çeli�kiye bak�n. Peygamberlik iddia eden sahtekârlar da öyle. Peygamberlere inanmamak, Allah’�n takdirine isyan ve itiraz… Peygamberleri inkâr edenlerin düzeninde e�itim, ancak güçlülere yaranma mekanizmas� ve arac�… Patronun, kaba kuvvetin ve devletlini istedi�i insan� kal�ba dökme marifeti… Olmas� gereken de�il, oldurulmak istenen… F�trata ayk�r� olarak… Nehrin ak���na ters yüzmek...

Peygamberleri; o günün güçlülerine yaranmak için ‘senden lây��� var’ diye inkâr edenler, fark�nda olmadan insanl��a do�ru yolu gösterecek olan�n üstün olmas� gerekti�ini de kabul etmi�tir. Peygamberlik öyle f�trata uygun bir müessese ki itiraz edenler bile lisan-� hâl ile bunu ikrar ediyorlar. Peygamberlik insan için, insanl�k için öyle elzem bir müessese ki –muhal farz– olmasayd� insanl�k onun hasretini çeker, hayalini kurard�. Ne olurdu aram�zdan bir yüce ç�ksayd� da bize yol gösterseydi. Büyücülük, kâhinlik, medyumluk, falc�l�k, sihirbazl�k; üstün insan aray���n�n tam tersinden ifadesi ve aray���n yanl�� noktada sonuçlanmas�. Uzaydan üstün yarat�klar gelece�ini vehmeden filmler, uyduruk ola�anüstü kahramanlar, felsefecilerin “üstün insan, üst insan” aray��lar� da öyle. ï¿½nsanl�k peygamberlerin rehberli�ine, her sahada dün de muhtaçt�, bugün de muhtaç… Onlar, sadece dinin, ahlâk�n, ilmin, fikrin ve sanat�n de�il teknik geli�melerin, yani e�yaya hâkimiyetin de ilkleridir. Kültürümüz bunun örneklerini, hangi geli�menin “pirinin” hangi peygamber oldu�unu tek tek sayar. �slâm’�n d���ndakiler bu hakikatin yalan�n� bile söyleyemediler, iddias�nda bile bulunamad�lar.

�nsan�, peygamberler vas�tas�yla yeti�tirmenin, pratik de�eri olmayan (hâ�â) bir hayal oldu�u -tarihteki gerçeklere ra�men- iddias�na, Hz. Ali’den ö�rendi�imiz diyalektikle deriz ki: Biz yüce zatlar hayali ile ya��yor ve kendimizi avutuyorsak bunun ne bize ne bir ba�kas�na bir zarar� olur. Bilakis yücelik hasreti idrakimizi artt�r�r, seviyemizi yükseltir, bizi ahlâkl� olmaya sevk eder. Sadece hasreti bile, sadece hayali bile yücelten hakikatin; kazand�raca��n� dü�ünün. Nitekim peygamberlere sadece “sihirbaz, �air, meczup” kabilinden iftiralar at�lm��, onlara, “söylediklerin yanl�� ve yalan” denilememi�tir. “Ne desek” diye çaresizlik içinde k�vranan, “�udur” diye te�his koyamayan zavall�lar. Daha do�rusu, hakikati nefislerine kabul ettiremeyen, kibirlerine yediremeyen zavall�lar…

En üstte “�nsanl���n Ufku…”

Ne güzel bir tablo:

En üstte “�nsanl���n Ufku…” Üzüm salk�m� gibi insanl��� yeti�tiren, ir�ad eden yüce kahramanlar�n eteklerinde, derecelerine göre yerini alm�� insan y���nlar�… Hayali bile güzel… Bunun hakikat oldu�unu; hesap günü, ya�ad���m�z ve tek gerçek sand���m�z bu hayattan daha gerçek oldu�unu; herkes görecek.

üÜlkenin ku� uçmaz, kervan geçmez bir köyündeki bir kabiliyeti ke�fedip ondaki dünyan�n en büyük mimar� olma vasf�n� hayata geçirecek bir de�erlendirme sistemi mümkün müdür?

üBir deniz k�y�s�nda ufuklar� hasretle gözleyen sar� çizmeli bir tayfadaki kapasiteyi görecek ve onu dünyan�n en büyük kaptan-� deryas�, dünyadaki bütün denizlerin, okyanuslar�n kaptan� yapacak bir yeti�tirme sistemi mümkün müdür?

üAylarca sürecek mesafelerden k�ymetleri ba�kente çekmek, geldikleri yerin ad� ile an�lacak büyükleri ve eserlerini cemiyete kazand�rmak mümkün müdür?

üDe�il kendi yurdundakileri, ba�ka ülkelerdeki ilim, fikir, sanat adamlar�n� bile ke�fedecek ve aylarca sürecek me�akkatli yollardan her ad�m�na alt�n sarf ederek ku� misali getirtecek bir kudret olabilir mi?

üDünyan�n, o günün dar imkânlar�na ra�men bugün bile hayran olunacak haritas�n� çizecek cevherler yeti�tirilebilir mi?

üK�saca da� ba��ndaki tek evden köye; köyden kasabaya; kasabadan �ehre ve oradan devletin merkezine de�erleri cezbedecek ve onlar� kapasitelerinin en yükse�ine ç�karacak bir sistem olabilir mi? K�ymetlerin “ho� sadâlar�n�” yüzy�llarca “bâkî k�lacak” bir sistem mümkün mü?.. Her sahay� elekten geçirecek bir sistem?.. Eserleriyle ya�ayanlar yeti�tirmek mümkün mü?

üBüyük �airin, “Her yâneden aya�una altun ak�p gelür” dedi�i gibi cevherleri, merkezde toplad�ktan sonra yeti�tirilen ilim, sanat, fikir y�ld�zlar�n� ülkenin her yan�na serpi�tirmek mümkün mü? Sadece idarenin de�il her �eyin, do�runun, güzelin ve iyinin kalbi ve kafas� bir ba��ehir meydana getirilebilir mi? Ba��ehir güne�inin gezegenleri misali �ehirler, gezegenlerin aylar� misali kasabalar, beldeler, köyler kurulabilir mi? En ücra köye kadar ilim me�’aleleri gönderilebilir mi? Ve bu geni� co�rafyada, her biri birer y�ld�z olan fertler, (hattâ ayr� inançtaki fertler) yüzy�llarca huzur içinde ya�am�� olabilir mi?

üÜç k�taya yay�lm�� bile olsa be�ikten mezara kadar cemiyetin bütün fertlerine, “bir harf ö�retenin kölesi olma” ahlâk� kazand�r�labilir mi?

üBütün bir ülke, okul hâline getirilebilir mi? Hem de saatlere, zillere, testlere, dershanelere, barajlara, s�navlara mahkûm olmadan… Çocuklar� yar�� at� hâline getirmeden? O derece zamana ve mekâna sahip?..

üK�talara bile hükmetseler, “denizlerin ve karalar�n sultan�” da olsalar, “âlimlerin at�n�n aya��ndan s�çrayan çamuru elbisesisin süsü” görecek ahlâkta, devlet adam� yeti�tirilebilir mi? Hattâ bizzat kendilerinin; dost ve dü�man topluluklar�n dillerini bilen ilim, sanat ve fikir adam� olmalar� sa�lanabilir mi? Dünyan�n hayran oldu�u devletliler yeti�tirilebilir mi?

üBütün cemiyeti kucaklayan o yeti�tirme sisteminin kesintisiz i�lemesi, masraflar�n�n halk taraf�ndan gönüllü kar��lanmas� mümkün olabilir mi?

ü�nans�n, inanmas�n her insana; hattâ hayvana, hattâ bitkiye, hattâ cans�za merhamet eden; hattâ merhamet müesseselerini kuran insanlar ya�am�� olabilir mi?

Bunlar gerçekse anlatmaya çal��t���m�z sistem, lâz�m olan sistem, gözler önündedir, daha ne ar�yoruz? Yok bunlar birer güzel hayal ise bizim güzel �eyler hayal eden iyi insanlar oldu�umuz kabul edilmeli.

Temiz toplum nedir?

Senelerdir, “Tanr� bir meslek seçseydi, ö�retmen olurdu” kabilinden ahmakça sözlerle ö�retmenli�i yücelttiklerini zanneden, sözüm ona e�itim kurmaylar�; rüzgârgülü gibi karar de�i�tirip durmaktad�rlar. “Dere geçerken at de�i�tirilmez” diyen bir milleti “e�itme” iddias�ndakiler, ders y�l� ortas�nda bile not verme �eklini ve daha neleri neleri de�i�tiriyor. Çiçek yeti�tirenlerin tohum, toprak, su ve gübre unsurlar� üzerinde çal��malar� gerekirken ikide bir saks�n�n rengini de�i�tirmek gibi bo� ve lüzumsuz �eylerle u�ra��p durmaktad�rlar. Onlar da hakl�. (!) Esasa el atacak fikirleri yok. �nsan yeti�tirmenin en can al�c� prensibinden mahrumlar... “Nas�l insan?” üzerinde bir idrak sahibi olmad�klar� gibi bunun lüzumunun bile fark�nda de�iller. Bir �eyler yap�yor görünmeleri de lâz�m.

�ikâyet edilmeyen sahas�, kesimi, kurumu, kurulu�u kalmayan bu cemiyetin insan�n� kim yeti�tirmi�tir? Hangi sistem ve program�n eseridir bu toplumun fertleri? Cebini doldurmaktan ba�ka gaye, milletvekili olunacak s�ray� kapmaktan ba�ka hedef, gününü gün etmek d���nda yol, kö�e dönmekten ba�ka ahlâk bilmeyen y���nlar, hangi zihniyetin mahsulü? Yeti�tirdi�i ha�ha��n afyonunu bizzat kendisi ald��� ve evinin bir kö�esinde gelecek yetkiliye vermek için günlerce aç�kta tuttu�u halde uyu�turucuya meyletmemi� bir cemiyetin okulunda cinayet ve uyu�turucu, okul önünde e�itimin bir arac� görülecek neredeyse. �lgililerin, aman dikkat kabilinden “genelgeler” yay�nlamaktan ba�ka bir çare ak�l edebildikleri yok.

Devlet ba�kan�ndan, s�radan ferdine kadar herkesin a�z�nda “temiz toplum” sak�z�… Ama “temiz toplum” nedir, nas�l olur, nas�l yeti�tirilir, mâzide örnekleri var m� diye kafa yoran yok. Bu konuda b�rak�n “rey sahibi” olmay�, hayal sahibi bile de�iller, Tanzimat’tan bugüne, e�itim kurmaylar�…

Hiçbir fikrimize hak verilmese, hattâ bilmezden gelinse ve insan plân�m�za kat�l�nmasa bile, iddia etti�imiz gibi öyle bir dünya kurulmam�� bile olsa, bizim “iyi insan” ve “temiz toplum” konusunda cihana de�ecek hayalimizin oldu�u kabul edilmeli. Hayalinin bile cihana de�ecek olan�n hakikatinin de�erini bir dü�ünün.

Ali Erdal/ Kardelen Dergisi

YORUMLAR
Hen�z Yorum Yok !