Modernizm ve medya kıskacında aile

Modernizm, kültürümüz üzerindeki operasyonunu bilhassa medya üzerinden yaptı. Zira en az masrafla en çok insana ulaşabileceği mecra, medyaydı. Günün her saati açık olan, evlerimizin başköşesinde ağırladığımız televizyon marifetiyle hızlanan tahrip hareketi, son yıllarda telefon ve internet sektörünün gelişmesiyle çok daha güçlü hale gelmiş oldu.

28-05-2020


Temellerini Batı’daki rönesans ve reform hareketlerinden alan modernizm akımı, insan ve insanla ilişkili her şeyin yeniden ve yepyeni bir değerler dizisi ile inşasını savunur. Bu itibarla eskiye ait her ne varsa düşman olarak görür. Zira yeni inşa sürecinde eskinin artıklarından arınmış sıfır bir beyin lazımdır kendisine. İşte bu noktada başta din ve onun etkisiyle şekillenen kültür, modernizmin amaçlarına ulaşmasındaki en büyük engellerdir. Öyleyse modernizmin misyonu bellidir: din ve kültürü bitirmek. Modernizm, dini açıktan bitirmeye kalkıştığında alacağı riskin büyüklüğünü çok iyi analiz etti. Bundan dolayı daha dolaylı ve insanları uyandırmayacak bir yol seçti kendine: Artık tüm çalışmalarını din ile insanı aynı bağlamda buluşturan ve yine din ile şekillenen kültür olgusunu bitirmek üzerine odaklamıştı. Kültür, bitirilecek ve dinden arınık yepyeni bir modernizm kültürü tüm dünyada yaşatılacaktı. Bir anlamda dünya vatandaşlığı kavramı bu amaca matuftur.
 
Düşman belliydi artık. Kültürü bitirmek için şimdi sıra mücadele araçlarındaydı. Bilim, iletişim araçları ve hatta modernizmin yeniden yorumlayıp sunduğu din, kültürü bitirme aracı olarak kullanılan en etkili silahlar olarak piyasaya sürüldü. Modernizm, iki yüzyılı aşkındır slogan haline getirdiği tüm geleneğin(kültürün) aşağılanması ve reddedilmesi projesini bu amaçla tüm alanlarda hayata geçirdi. Girdiği her yerde maalesef ciddi kazanımları da oldu. Özellikle müslüman zihinlerde neden olduğu tahribat o kadar büyük oldu ki bu tahribat, değil bir köşe yazısıyla; belki ciltler dolusu kitaplarla ancak analiz edilebilir. Hal böyleyken bu habis projenin kültürümüze ait aile, çocuk yetiştirme, cinsiyet algısı, cinsiyet rolleri, kadın erkek münasebetleri gibi sosyal hayatımızın yapı taşlarına da saldırması gayet doğaldır. Nitekim bahsettiğimiz kavramlar, binlerce yıl içinde sayısız tecrübeyle elde edilmiş muazzam bir hazine olarak kültürün önemli yapı taşlarıydı.
 
Modernizm, kültürümüz üzerindeki operasyonunu bilhassa medya üzerinden yaptı. Zira en az masrafla en çok insana ulaşabileceği mecra, medyaydı. Günün her saati açık olan, evlerimizin başköşesinde ağırladığımız televizyon marifetiyle hızlanan tahrip hareketi, son yıllarda telefon ve internet sektörünün gelişmesiyle çok daha güçlü hale gelmiş oldu. Artık televizyondan bize telkin edilen mesajları, ondan bir sebeple uzaklaşınca kullandığımız telefon ve internetle kesintisiz şekilde almaya devam ediyoruz. Ev hanımlarımız, artık tüm işlerini televizyonun yayın akışına göre yapar hale geldi. Evladı ağladığında avutmak için yine en büyük yardımcısı televizyon ve tablet oldu. Akşam baba eve gelir. Kimseyle kayda değer birkaç kelam etmeden yemeğe oturur. Ailemiz, yemeği televizyon eşliğinde yer. Yani ola ki birkaç kelime konuşulacak olsa bu sayede o ihtimal de bitiyor. Yemek bittikten sonra çayı beklerken televizyonda “zaping” yapıp diğer elinde telefonuyla sosyal medya turuna çıkılır. Çocukların ise elinde tablet bilgisayarlar oldukça “akıllı uslu” çocuk olmaya devam ederler. Tüm bunlar olurken ne karı koca ne de çocuklar birbirleriyle iletişim halindeler. Bedenleri aynı duvarlar içinde fakat ruhları birbirlerine tamamen yabancı duruma gelmiş haldeler. Aile içinde kim kimin ne yaptığını, ne sevdiğini, internette nerelerde takıldığını, neleri dert edindiklerini vb bilmiyor. Hele ki çocukların o körpe tertemiz dimağlarına nelerin kazındığını anne baba takip etmiyor, bilmiyor. İki eşin çalıştığı ailelerde durum bundan daha da vahim. Tabi ki bu melun projenin farkında olup dikkatli davranan ailelerimiz var ancak maalesef bunların sayısı ummanda katre seviyesinde kalıyor. Muhatabım o bahtiyar aileler değil. Zaten tüm çabamız bu bahtiyar ailelerin çoğalmasına yöneliktir.
 
Ev halimiz böyle olunca kültürün aktarımı için kilit rol oynayan aile içi iletişim çalışmıyor. Bu sayede kültüründen habersiz bir nesil yetişiyor. Peki, kültürünü tanımayan çocuğun bu yanı eksik mi kalıyor dersiniz? Elbette hayır. Tabiatta boşluk yoktur. Sizin sorumluluk alarak doldurmadığınız tüm alanları, başkaları (modernizm) büyük bir zevkle doldurmaya hazırdır. Siz sosyal medyada gezinirken çocuğunuz yeni dünya düzeninin kültürüyle aşılanıyor. Oynadığı oyunda, seyrettiği çizgi filmde, takip ettiği sosyal medya kanalında, dinlediği şarkıda, maruz kaldığı reklamlarda kasıtlı olarak bir yere doğru sürükleniyor evlatlarımız. Bu mesajlardan en güçlü ikisi cinsellik ve cinsiyetsizleştirmedir.
 
Tüm araçlarıyla medya, çocukları çok küçük yaşlardan itibaren cinselliğe özendirirken arka fonda bu cinselliğin sadece karşıt cinsiyetler arasında olmak zorunda olmadığı mesajını da veriyor. Şuan ergenlik öncesi çocukların en çok kullandığı sanal mecralarda çocuklarla ve çocuk bedeniyle alakası olmayan sanal karakterler mevcut. Evladınız bir klip seyrettiğinde abartılı makyajla çıplaklığını sergileyen, stüdyoda sesi makyajlanmış şarkıcıları görüyor. Oyun oynamak istese abartılı vücut hatlarına sahip, yetişkin bedeni olarak tasarlanmış karakterlerle oynuyor oyununu. Fotoğraflara bakmak istese bin bir filtreden geçirilmiş gerçekle alakası olmayan, dişiliği ya da erkekliği vurgulayan insan fotoğrafları görüyor. Çizgi film karakterleri bile yetişkin insan bedeni formunda tasarlanıp cinselliği çağrıştıracak şekilde kullanılmakta. Görselliği ön plana çıkararak akılda daha kalıcı olacaklarını biliyorlar. Bunun için görüntü efektlerini de iyi kullanarak henüz anaokulu çağındaki çocukların zihinlerini işgale başlıyorlar. Anne, gün içinde katil bulmaca programı seyrederken baba, akşam online okey oyununda olduğu için evladının bunlara maruz kaldığının farkında bile değil. Ebeveyn için önemli olan karnı tok olan evladının sessiz sedasız evde oturmasıdır. Bu sessizlik eğer telefon, televizyon ya da tabletle sağlanacaksa bir an dahi beklemeksizin bu aletler alınmalıdır. Çocuk bunlarla oynarken sesini çıkarmıyorsa “akıllı uslu” çocuk olmuştur. Ekrana büyülenmiş gibi gözünü kırpmadan bakan çocuk, hayatının ilk yıllarından itibaren telkin bombardımanı altında kalıyor. Bu şekilde zamanından çok daha önce, farkında olmadan cinsellikle ilgili birçok şey öğreniyor ve cinselliğe merak duyar hale geliyor.
 
Çocuk, artık cinselliğe güdülenmiştir. Bu hal ile ergenlik dönemine giren gencimiz, bu sefer aynı araçlarla yoğun bir cinsiyetsizlik mesajına maruz kalıyor. Verilen mesaj açıktır: cinsellik sadece karşıt cinslerle tatmin edilmek zorunda değil. Tatmin aracı bir gün kadın iken başka gün erkek de olabilir. Hatta bu tatmin aracı, canlı ya da cansız herhangi bir varlık da olabilir. Önemli olan, istenen şeyin bir an evvel kayıtsız şartsız elde edilmesidir. Gencimiz, ergenlik döneminde medya tarafından işte bu telkinlere maruz kalıyor. Mesela, şuan dünyada 12-20 yaş aralığı tarafından en çok seyredilen klipler, k-pop akımı adı altında faaliyet gösteren Koreli pop gruplarıdır. Grup üyelerine baktığınızda cinsiyetleri hakkında kesin bir fikre asla ulaşamazsınız. Erkek ya da kadın olduklarına dair herhangi bir işaret yakalayamazken kliplerinde birçok cinsel davranış sergilediklerini de görürsünüz. Bununla beraber yine gençlerin en çok takip ettiği dijital film platformlarında eşcinselliğin normal olduğu ve kadın erkek ayrımının hatalı olduğu temasının çok güçlü şekilde işlendiğini müşahede edebilirsiniz. Evde anne babasının ihmali yüzünden telefonu, tableti elinden düşürmeyen birçok evladımızın maruz kaldıkları maalesef budur. Kendilerine verilen mesaj bellidir: cinsel birliktelikte taraflar sadece kadın ve erkek olmak zorunda değil.
 
Tüm bu saldırılardan korunmak için en emin kale, kültür aktarımının olduğu ailedir. Ancak yukarıda bahsettiğimiz gibi aile içi iletişimin bittiği bir evde bu aktarım mümkün olmuyor ve kale içten fethediliyor. Aile içi iletişimin bittiği, kendinden uzaklaşmış ve öz kültüründen bihaber yetişen çocuklarımız ve gençlerimizin zihinleri bu şekilde işgal edilmiş oluyor. Ne hazin ki bu bizzat anne ve baba eliyle yapılmış oluyor. Uyanık olmamız şart. Her ne olursa olsun anne ve babanın evlatlarıyla sağlıklı iletişim sağlaması ve devam ettirmesi, kültür aktarımı için en önemli koşuldur. Bununla birlikte çocuğun ninesi, dedesi ve diğer akrabalarıyla yakın iletişim içinde bulunması, anne babanın yükünü hafifleteceği gibi çocuğun güvenli bir ortamda sosyalleşmesini de sağlayacaktır. Aile bağlarını her zaman diri tutmak zorundayız. Aksi takdirde sosyalleşme ihtiyacı, çocuğu aile dışına yöneltecek ve bu da kontrolünün çok zor sağlandığı sosyalleşme macerasına neden olur. Çocuk aile ile sağlıklı bir iletişimde oldukça din, kültür, adab-ı muaşeret, cinsellik, cinsel roller gibi birçok hayati kavramı alır ve benimser. Bu içselleştirme sürecini başarıyla tamamlayan evladımız artık modernizmin en kuvvetli silahı olan medyaya karşı çok daha donanımlı ve güvendedir. Anne ve babaların bu tehlikeye karşı tümden savunmasız olmadıkları ortadadır. Yeter ki şu telefonu ve televizyonu biraz kapatıp evladının yüzüne baksın ve onun Allah tarafından ona emanet edildiğini hatırlasın. Emanete ihanet ederse Allah’ın bunun hesabını soracağını bir an bile aklından çıkarmasın.
 
Medya ve çeşitli organlar tarafından geleneksel cinsiyet rolleri yoğun bir şekilde aşağılanmaktadır. Buna rağmen evlatlarımızı, kültürümüzün geleneksel cinsiyet rolleriyle yetiştirmekten korkmayalım. Elbette her bir cinsiyet rolünün mutlak doğru olduğunu savunmuyorum. Binlerce yıl içinde gelişen bu rollerin günümüz için geçerli olmayan bazı mesajları da var. Ancak böyle bir durum var diye tüm geleneği ve kültürü reddetmek, pire için yorgan yakmak olacaktır. Selim akılla süzgeçten geçirip evladımıza bu muazzam hazineyi aktarmalıyız. Medya tarafından durmadan aşağılanan, özelde cinsiyet rollerinin genelde ise kültürün arka planında binlerce yıllık tecrübe ve mayasında din vardır. Kültür, bu anlamda hayat damarımızdır. Kitap gibi araçlarla aktarılacak bir kavram olmayan kültür, ancak ve ancak aile bireylerinin ilgiye dayalı, samimi ve açık iletişimleriyle aktarılabilir. Yani okulda öğrenilecek bir şey değil bu. Bizzat ebeveyn ve geniş aile tarafından yaşantı temelli nakille sağlanabilir.
 
Tüm geleneğin aşağılanması ve reddedilmesi mesajını işleyen modernizmin amacı işte bu aktarımı engelleyerek kültürsüz bireyler yetiştirmektir. Kültürsüz birey, hedefsiz gemi gibidir. Kültür rüzgârını alamayan birey modernizmin belirlediği hedefe yine modernizmin rüzgârıyla son sürat gidiyor demektir. Buna engel olmak zorundayız. Evlatlarımızın gözümüzün önünde başka bir el tarafından yetiştirilmesine daha fazla seyirci kalmamalıyız. Lütfen artık sanal mecralarda takılmayı sınırlandırıp gerçek dünyaya dönelim. Evde günlük birkaç saat de olsa eşinizle ve çocuklarınızla yüz yüze, bizzat, samimi bir şekilde iletişim kurun. Bu, siz anne babalara da çok iyi gelecektir. Göreceksiniz evinizde bir huzur dolaşacak, mutluluğunuz artacak, evin bereketi çoğalacak. İşte, modernizmin nefret ettiği ev ortamı budur. Çocuğunuza kültür hazinenizi aktarmak için bilinçli bir çabada olun. Bunu yaparken, evladınızı nasıl bir beladan uzak tuttuğunuzu aklınızdan çıkarmayın. En kıymetlilerimize en kıymetli çabamızı vermekten gocunmayalım. Onlar, bunu sonuna kadar hak ediyor…
 
Feyzullah Akdağ (Psikolojik Danışman) / Her Taraf
 

Etiketler : #Modernizm   #ve   #medya   #kıskacında   #aile   
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN