İlkav'da Abdülkadir Molla için giyabi cenaze namazı

İslama ve İslami mücadeleye karşı Batıdan ve onların yerli işbirlikçilerinden saldırıların hiç kesilmediği bir zaman diliminde yaşıyoruz. Bunun en son örneği 90 yaşına gelmiş Bangladeş’de İslami faaliyetleri sürdüren Cemaati İslami Partisi liderlerinden Abdülkadir Molla‘ya verilen idam kararı ve infazında gördük. Şehidlerin can verdiği tevhid davasına yeni bir halka eklendi. Hasan El Benna ‘dan, Seyyid Kutuplara, Abdülkadir Udehlerden, Şeyh Saidlere, İskilipli Atıf Hocalara kadar İslam coğrafyasında idam edilen,suikastlere kurban giden şehitler yolumuzu aydınlatıyor.Bunların yanında cihad meydanlarında şehit olanlarda onların yolunu sürdürüyor.

14-12-2013


İlkavda Cuma Namazı vesilesi ile bir araya gelen Müslümanlar Bangladeş  hükümetinin yapmış olduğu zulmü ve idamı kınayarak gıyabi cenaze namazı kıldılar. Cuma hutbesini de bu konuya ayıran  Emrullah Ayan Hoca da şu hususlara değindi.

“ (Yalnız sana değil) her peygambere mücrimlerden bir düşman verdik. Hidayet veren ve yardım eden olarak Rabbin yeter. “ (Furkan: 31)

Davaları sarsılmaz ve güçlü kılan hususlardan biri de hiç kuşkusuz mücrimlerin peygamber ve davalarına karşı açtıkları savaştır. Bu davalara tabiatlarıyla bağdaşan bir ciddiyet vermektedir. Zaten hak davaları sahte davalardan ayıran ve gerçek dava adamlarını belirleyip sahte adamları dışlayan şey, dava adamlarının mücrimlere karşı verdikleri mücadeledir.

Dava düşmanı mücrimlere karşı verilen mücadele dava adamlarına ne kadar meşakkat yüklerse yüklesin ve davanın kendisini de ne kadar köstekleyici olursa olsun, durum budur. Çünkü bu mücadelenin sonunda dava yolunda, güçlü ve yılmaz elemanlardan başkası kalmayacaktır. Yakında ele geçecek bir ganimet aramayan ve dava adamlığıyla Allah’ın rızasından başka hiçbir şey beklemeyen güçlü kimselerden başkası kalmayacaktır mücadele ortamında.

Eğer davalar kolay ve basit bir şey olsaydı, etrafı çiçeklerle süslenmiş hazır yollar izlenecekti. Düşman ve muarızlarla karşılaşılmayan, inkarcı ve inatçılara rastlanılmayan yollar… O zaman da her insan, kolaylıkla dava adamı olabilirdi. Tabii ki bunun yanında hak davalarla batıl davalar birbirine karışır, gürültü ve fitneler birbirini izlerdi. Demek ki davaların düşman ve muarızları olmasaydı, mücadele de olmazdı. Davanın yardımını zorunlu kılan, dava uğrundaki her tür acı ve fedakarlığı birer azık haline getiren mücadele…

Çünkü savaş ortamına girip fedakarlık ve acılara göğüs gerenler, hak davaya gerçekten inanmış ciddi insanlardan başkası değildir. Davalarını, rahatlığa, şahsi çıkarlara, dünya metalarına ve hatta gerekirse kendi hayatlarına tercih eden kimselerden başkası dayanamaz. Çünkü bu kimseler, eğer gerekiyorsa dava yolunda ölümü bile göze alanlardır. Çile dolu mücadeleden asla yılmayan mü’minler, en sarsılmaz, imanca en güçlü olan ve insanların vereceği mükafatı hiçe sayarak Allah’ın vereceği mükafattan başkasına umut bağlamayan kimselerdir. Hak davanın, sair davalardan ayrı bir nitelik kazanmasının yolu budur. Kadroların arınıp güçlülerle zayıfların birbirinden ayrılmasının yolu budur. Hak davası, ancak hakkı yılmadan savunan, imtihanları başarıp belaları atlatan insanlarla başarıya gidebilir. Çünkü bu kimseler, zaferin yükümlülük ve zorluklarını göğüsleyen dava eminleridir. Deney ve imtihanlar davetçilere, dava bayrağını çakıl ve diken dolu bir yolda nasıl taşıyacaklarını öğretir. Çünkü genel nitelikte bir kaide vardır. Mücrimlerle dava adamlarının kavgalarını seyreden, yani büyük fedakarlık ve acılara rağmen hak yolda sonuna kadar sebat ederek yürüyen dava adamlarını gören seyirci pek çok insan şunu söyleyecek veya anlayacaktır: “Eğer bu dava, bunca fedakarlıktan daha üstün ve daha değerli olmasaydı, bu adamların bu kadar acı ve kayıplara rağmen sebat etmesi mümkün değildi.” Evet, seyredenler bu kanaate varacaktır. Bundan dolayı da merak edecektir. Acaba bütün dünyevi metalara, hatta dava adamının hayatına tercih edilen bu değerli, bu paha biçilmez şey nedir? Bunu görmek isterler ve böylece akın edecekler bu akıdeye… Uzun bir izleyiş ve bekleme döneminden sonra fevc fevc katılacaklardır davaya. İşte Yüce Allah, bütün bunlardan dolayı her peygambere, hak davaya karşı koyan mücrimlerden bir düşman takdir etmiştir. Dava adamları, bütün güçleriyle bu mücrimlerle mücadele edeceklerdir. Mücadelenin sonucu, önceden belirlenmiştir. Allah’a güvenenler, bundan hiçbir kuşku duymazlar. Çünkü akıbet, hakka yönelmektir. Sonuç ise zaferdir. “Hidayet veren ve yardın eden olarak Rabbin yeter.”

Mücrimlerin dava yolunu tıkaması, tabii bir şeydir. Hak davası, tam istenilen bir zamanda gelir. Toplum veya insanlığın içinde bulunduğu fesadı kaldırmak üzere gelir. Kalplerdeki fesadı… Sosyal düzenlerdeki fesadı… Yönetimlerdeki fesadı… Bu fesadın perde gerisinde bulunanlar ise mücrimlerdir. Bir yönden fesad yayan, diğer yönden de bundan çıkar sağlayan mücrimler… Çünkü bu fesad, onların heva ve çıkarlarına göredir. Şehvetleri bu mikroplu ortamda yayılmaktadır. Fesad ortamı, mücrimce değerlerin vazgeçilmez bir dayanağıdır. Çünkü mücrimler, varlıklarını bu ortama borçludurlar. Öyleyse mücrimlerin peygamber ve hak davalara karşı savaş açmalarından daha tabii bir şey yoktur. Varlıklarını savunmak ve nefes aldıkları ortamı elden kaçırmamak için savaşmak zorundadırlar. Bu bakımdan hak davaya düşman olmalarından daha tabii bir şey olamaz. Onların hakla ölesiye bir mücadele içine girmeleri tabiidir. Ama tabii olan bir başka şey de hakkın eninde sonunda zafer kazanmasıdır. Çünkü hak, hayatın çizgisinde seyretmektedir. Allah’la ilişki kuracağı ve kendisi için -ilahi iradenin gereği olarak- takdir olunmuş bir kemal derecesine erişeceği üstünlük dolu bir ufka yönelmiştir. Öyleyse Allah’a, Allah’ın hikmet ve zaferine inananlar sabretmelidir. Beşeri yol ve yöntemler dahilinde yenilebilen hak davası, eninde sonunda galebe çalacaktır. Öyleyse bu imtihana sabredenler direnmeye baksınlar.”

Bangladeş'te Cemaat-i İslami Partisi Genel Sekreter Yardımcısı Abdülkadir Molla'ya verilen idam cezası tüm İslam dünyasında infiale yol açtı. Peki Abdülkadir Molla kimdir ve ne gibi görevlerde bulunmuştur?

Ülkesinin 1971'de Pakistan'a karşı verdiği bağımsızlık mücadelesi sırasında işlenen suçların araştırılması için Bangladeş hükümeti tarafından 2010 yılında kurulan Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'nde yargılanan Abdilkadir Molla, 344 silahsız sivilin öldürülmesini azmettirmek dahil altı suçlamanın beşinden hüküm giyerek 5 Şubat 2013'te ömür boyu hapse mahkum edilmişti. Sonrasında ise Abdulkadir Molla'nın cezası idama çevrildi ve idam edildi.

Etiketler : #İlkav'da   #Abdülkadir   #Molla   #için   #giyabi   #cenaze   #namazı   
YORUMLAR
  • mbozac   18-12-2013 13:14

    bizlere de maalesef hep davasının adamlarının ardından gıyabi namaz kılmak kalıyor... onlar için üzülmüyorum... zira onlar diriler... ben asıl yaşayan ölüler olan kendimiz/bizler için üzülüyorum

İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN