

"gibi" Arama Sonuçları

İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı-İLKAV'ın dönemin son online konferansında, günümüz ve yakın tarih araştırmalarıyla da tanınan yazar Ali Kaçar misafir oldu. Kaçar, Kemalizm ve Kadın başlıklı sunumunda, resmi tarihin iddia ettiği gibi Kemalizm'in kadına gerçek kimliğini ve haklarını vermediğini bilakis var olan şahsiyetini de dejenere ettiğini ifade etti. Konferansın videosu aşağıda istifadenize sunulmuştur...

İnsanlar, özellikle Allah’ın elçilerini kendilerinden farklı görmeye meyilli olmalarına rağmen Allah insanlara hep kendileri gibi birini elçi olarak göndermeyi, terk etmediği bir sünnet (âdet) olarak benimsemiştir.

28 Şubat döneminin ardından gelen Ak Parti dönemiyle birlikte öne çıkan “maslahat”, “merhale fıkhı” gibi söylemlerin bugün gelinen nokta itibariyle ne kadar etkili olduğu konusu, derginin bu ay ana konusunu oluşturdu.

Mısır cunta lideri Abdülfettah es-Sisi, artan gıda fiyatları karşısında halka, Hz. Muhammed'in yaptığı gibi yaprak yemelerini tavsiye etti.

Kur’ân’ı Kerîm bizi eğitiyor ve bize insanlığımızı öğretiyor. Ahlâkın îmanla, tevhidle olan ilişkisi hayatın her alanında açık ve net olarak görülür. Kur’ân âyetleri, bir iç olgunlaşma imkânı sağladığı gibi hitap ettiği insana topyekûn yaşam tarzı telkininde bulunur. Kişi ahlâkının hayatla ilişki düzeyi, Kur’ân’la ilişkisi kadardır. Kur'ân ahlâkı, ahlâk da hayatı inşâ eder.

O halde İslami mücadele de, İslam’ın bu mahiyetine, iddiasına (dâvâsına) mutabık olmak durumundadır. Böylesine köklü ve ağır bir iddiaya taraf olmuş fert ve toplulukların, “bir şeyler yapıyor görünmek” ve dahası “bir şeyler yapıyor olmak” gibi bir yaklaşım zemininde faaliyet göstermesi doğru olabilir mi?

Klasik İslami ilimler arasında sayılan fıkhın, modern dönemde İslam hukukuna ‘dönüştüğünü’ belirten Prof. Dr. İhsan Toker bunun yapıştırma bir tabir olarak durduğunu, sanki fıkhın modern bir hukuk tarzına tabi olması gerekiyormuş gibi bir algı oluştuğunu söyledi.

Medya ise hakikatleri çarpışmada bir numaralıdır. Egemenlerle kanka gibidir. İnsanlar görülen ekrana inanırlar. Arka planda yapılanları pek düşünmezler. Medya iyiyi kötü gösterir, kötüyü iyi gösterir. Masum insanlara iftira ve çamur atmaktan çekinmezler. Yalanları ortaya çıktı mı ya kıvırlar, ya da görmezden gelirler. Algı ile yalanlarına insanlar zamanla alışırlar ve tepki bile göstermezler.

Mehmet abi, seküler sisteme hiçbir zaman eğilim göstermedi. Birilerinin zamanla methiyeler dizdiği laiklik, demokrasi, özgürlük, insan hakları gibi süslü kelimelere kanmadı. Allah’ın ayetlerine karşı savaş açan her düşünceden beri olduğunu yaşamıyla gösterdi. Sistem içi mücadele taraftarı olmadı. Geleneksel bir islamın da taraftarı olmadı. Tasavvuf gibi, çeşitli geleneksel cemaatler gibi ya da muhafazakarlık gibi temeli İslam akidesinden uzak İslam soslu hiçbir düşünceye de meyletmedi. Aksine onlara karşı Kur’ani bir bilinçle mücadele etti.

İlah edinme ifadesi; ayette edinme diye çevrilen "lâ tecâl", yetkin olmayanı yetkin kılmak , yetkin edinmek gibi bir anlam örgüsünde, ben seni filanca makama, mevkiye yetkin kıldım, atadım şeklinde; "Yetkisiz, yetkililer üretmek" veya sakın ilah icat etme/edinme/ kılma girişiminde bulunma! uyarısı yapılır.

Biz Müslümanlar da, dünyadaki tüm müstekbirlerden, emperyalistler ve siyonistlerden ve onların sizin gibi işbirlikçilerinden teberi etmeyi iyi biliyoruz elhamdulillah.

Filistin Vakıflar ve Dini İşler Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, siyonist işgali altındaki İslami mekanlara yönelik engelleme ve ihlallere yer verildi. Siyonist saldırganlar ezan okunmasını engelledikleri gibi, kendilerince çeşitli ayinler de düzenliyorlar.

Muhafazakâr dindarlık ile İslâmî yaşamsal olgular sıfır toplamlı ilişki üzere seyrediyor. Muhafazakâr dindarlığın talepleri dünyevîleşme ve bireyselleşmeyi aşamadığı gibi bilakis sekülarizmi besleme eşiğinde ilerliyor. Bu değerlendirmeyi, maalesef söylemlerinde ciddi İslâmî iddialara sahip niceleri için de yapmak mümkündür.

ABD’nin New York Times ve Washington Post gibi önde gelen gazeteleri, haberlerinde Filistin’in aleyhine otosansür uygulamak ve siyonist işgal rejimi lehine dil kullanmakla eleştiriliyor.

AKP dönemiyle birlikte çeşitli "İslami çevrelerin", cahiliye düzeni ve düzenin aktörleri karşısındaki duruş ve tutum konusunda sapma ve savrulmalar yaşadığına tanıklık ettik. Söz konusu savrulma sürecini, İktibas Dergisi'nin dosya konusu bağlamında Kürşad Atalar’la konuştuk. Yaşanan dönüşümün köksüzlükle açıklanabileceğini belirten Atalar, “Köksüzlük ise, esasen ‘bilmemekle’ ilgili bir şeydir. Biliyorsunuz ‘keşke bilselerdi’ ayetine ben biraz da bu açıdan bakıyorum. Kullar, Peygamberler gibi ‘bilebilseydi’, savrulmazlar, dönüşmezlerdi. Tarihte savrulan, dönüşen bir Peygamber olmamıştır” diyor. Söyleşimizi ilgiyle ve beğeniyle okuyup istifade edeceğinizi düşünüyoruz.

Şimdi de, Millî Mücadele sırasında Kuva-yı Millîyecilerle beraberken sonra Kemalist Ankara rejimiyle anlaşamayan, önce Türkiye’de, sonra yurt dışında “Yeni Dünya” ve “Yarın” gazetelerini çıkaran devrin gazetecisi Arif Oruç’tan 1923 sonrası Ankara’sını okuyalım: “Millet Meclisinde bir silahşörler ve tufeyliler istibdadı başladı. Bir meclis ki, her türlü meziyetlerden âri âzâsı aç çekirge sürüleri gibi Ankara’ya üşüşmüşler, hidemat-ı umumiyeye (genel hizmetler) ait büyük nafia (bayındırlık) işlerini paylaşmaya başlamışlardı. Bu çekirgelerin ayak bastıkları yeşil vatan tarlasında bittabi ot bitmez oldu”

Müslüman olduktan sonra Ömer ismini alan Andera Lazaro, İtalyan bir faşistken yaptığı araştırma ve okumalar sonucu İslam’ın hakikat olduğuna iman etmiş. İyi bir kitap kurdu ve ilim aşığı olan İtalyan genç; “İslam bana niçin yaratıldığımı, hayatımdaki gayemin ne olması gerektiğini net bir şekilde açıklıyor. Yeryüzünde neler yapmalıyız ve nasıl yapmalıyız meselesinde de bana yol gösteriyor. Ölümden sonraki hayatla ilgili sorularıma da cevaplar veriyor. Bu sorulara verilen cevaplar Kierkegaard veya Nietzsche gibi yaratılmış insanların verdiği cevaplar değil. Bizzat yaratanın, herkesi ve her şeyi kuşatan Allah’ın verdiği cevaplar.” diyor. Fatih’teki Şekerci Han’da saatler süren sohbetimiz esnasında kendisinden İslam, Batı, Müslümanlar ve mühtedilerle ilgili önemli tespitler dinlediğimiz Ömer’le yaptığımız röportajı ilginize sunuyorum.

‘Made by USA’ tarzı ekonomik tetikçiliğin sadece İran Devriminde sert kayaya tosladığı anlaşılmaktadır. Gerçi Latin Amerika ülkelerinde de işleri kolay olmamıştır fakat Ekvador başkanı Roldo’nun bir uçak kazasında öldürülmesi (24 Mayıs 1981), ondan iki ay sonra Panama başkanı Omar Torrijos’nun yine bir uçak kazasında yok edilmesi gibi çakal müdahaleleriyle, zorluk çıkartan başkanlar, ‘kolaylık çıkartanlar’la değiştirilmiştir.

Cihad kelimesinin karşılığı "savaş" değildir! Burası iyi anlaşılmalıdır. Cihad, yukarıda da açıkladığımız gibi, Allah'ın dinini O'nun rızası için ve razı olduğu şekilde her tarafa ulaştırmak için yapılan her türlü faaliyet ve harekettir. Savaşmaya ise Arapça “kıtal” denir ve kıtal, Cihadın sadece bir bölümünü ihtiva eder.

T.C. düzeni 26 Aralık 1925 yılında çıkardığı bir kanunla hicri takvimi kaldırarak, yerine kabul ettiği Miladi takvimle birlikte bu değerlerimizin hepsinin köküne kibrit suyu dökerek yaktı, yıktı ve benzeri yapılmamış her türlü ahlaksızlarını tarihleriyle marifetmiş gibi miladi takvimde göstererek, beyinlerimizi kirletip bizlere değerlerimizi unutturdu.
Makaleler
Hava Durumu