

"emin" Arama Sonuçları

Kur'an Nesli Tv youtube kanalında Osman Yıldız'ın hazırlayıp yönettiği "Gündemin Nabzı" programında bu hafta "Oryantalizm" konusuna devam edilecek. Yalçın İçyer'in konuk olacağı program inşallah 26 Haziran Pazar akşamı (bu akşam) 22.00'da.

Osman Yıldız'ın hazırlayıp yönettiği "Gündemin Nabzı" programında konu haftaki konu "Savrulmaların Gençlikteki Yansımaları" idi. Avukat ve sosyolog İlhami Sayan'ın konuk olduğu programın video kaydınız dikkatlerinize sunuyoruz:

Osman Yıldız'ın hazırlayıp yönettiği "Gündemin Nabzı" programında konu "Savrulmaların Gençlikteki Yansımaları". Programın konuğu avukat ve sosyolog İlhami Sayan. Program, inşallah bugün (18 Haziran Cumartesi 22.00'da Kur'an Nesli Tv'nin youtube kanalında canlı yayınla sizlerle.

İlmi ve Kültürel Araştırmalar Vakfı-İLKAV'ın dönemin son online konferansında, günümüz ve yakın tarih araştırmalarıyla da tanınan yazar Ali Kaçar misafir oldu. Kaçar, Kemalizm ve Kadın başlıklı sunumunda, resmi tarihin iddia ettiği gibi Kemalizm'in kadına gerçek kimliğini ve haklarını vermediğini bilakis var olan şahsiyetini de dejenere ettiğini ifade etti. Konferansın videosu aşağıda istifadenize sunulmuştur...

Kur'an Nesli Tv youtube kanalında Osman Yıldız'ın hazırlayıp yönettiği "Gündemin Nabzı" programında bu hafta konu "Oryantalizm". Yalçın İçyer'in konuk olacağı program inşallah 12 Haziran Pazar akşamı (bu akşam) 22.30'da.

28 Şubat döneminin ardından gelen Ak Parti dönemiyle birlikte öne çıkan “maslahat”, “merhale fıkhı” gibi söylemlerin bugün gelinen nokta itibariyle ne kadar etkili olduğu konusu, derginin bu ay ana konusunu oluşturdu.

Kur'an Nesli Tv youtube kanalında Osman Yıldız'ın hazırlayıp yönettiği "Gündemin Nabzı" programında bu hafta konu "İsrailiyat"tı. Yalçın İçyer'in konuk olduğu programda, "İsrailiyat Nedir, Ne Değildir?" konusu konuşuldu.

Kur'an Nesli Tv youtube kanalında Osman Yıldız'ın hazırlayıp yönettiği "Gündemin Nabzı" programında bu hafta konu "İsrailiyat". Yalçın İçyer'in konuk olacağı program inşallah 29 Mayıs Pazar akşamı 22.00'da.

O halde İslami mücadele de, İslam’ın bu mahiyetine, iddiasına (dâvâsına) mutabık olmak durumundadır. Böylesine köklü ve ağır bir iddiaya taraf olmuş fert ve toplulukların, “bir şeyler yapıyor görünmek” ve dahası “bir şeyler yapıyor olmak” gibi bir yaklaşım zemininde faaliyet göstermesi doğru olabilir mi?

Vahyin, ilmin, âlimin, okumanın ve yaratılış gayesinin önemini doğru anlamak istiyorsak Kur’an’a kulak vermek zorundayız. “(Resûlüm!) De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”

Siyonist işgal şefi Herzog'un, Mescid-i Aksa'nın yanında bulunan Ağlama Duvarı'nda yapacağı konuşma öncesinde, işgal polisinin Mescid-i Aksa'nın ses sisteminin kablolarını kestiği ve yatsı ezanının hoparlörden okunmasını engellediği bildirildi.

Hak yol üzerinde sert imtihanın var, yavaşla ve hak yolda sabret. Yolda kaygan zemin levhası var, tedbirli gidiyorsun. Batıl zeminlerde bulunma, ayağın bir kaydımı yerine getirmek zor olur. Aman dikkat! Girilmez yol levhasını gördün girmezsin.

Bu yıl 73’üncü yılını kutlayan Kuzey Atlantik İttifakı (NATO), İkinci Dünya Savaşı’nın Avrupa’da yol açtığı yıkımın ardından ortaya çıkmıştı. Soğuk Savaş döneminde Sovyetler Birliği tehdidine karşı kurulan NATO, kimi uzmanlara göre tarihteki en başarılı savunma örgütüdür.

Emperyalist şeflerin savaş zamanlarında Türkiye'ye NATO üzerinden misyon biçme yaklaşımları biliniyor. Rusya'nın Ukrayna saldırısı sonrası bu yaklaşım zirve yapmış durumda. Türkiye’ye bir günlük ziyaret gerçekleştiren Hollanda Başbakanı Rutte, Anıtkabir ziyaretinin ardından Külliye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir araya geldi. Rutte düzenlenen basın toplantısında, Türkiye’nin Nato için öneminden söz etti.

Ulusal ekonomik çıkarlar uğruna terör devletinin başkanı Herzog’u Türkiye’ye davet edip mutlu aile fotoğrafı çektiren Erdoğan, sert çıkışlarının “halkın gazını alma” amaçlı bir söylemden ibaret olduğunu bir daha ispat etmiş olmaktadır. Yani Erdoğan sert söylemlerle “Türkiye halkının gazını almak” hedefini güderken, Herzog’u davet edip ağırlamak suretiyle ise İsrail’e somut ve büyük kazanç sağlayan “Filistin Halkının Gazını Çalmak” eylemini onaylama konumuna savrulmaktadır.

Mehmet Pamak: 28 Şubat’ın zulüm bildirisini hazırladığını övünerek itiraf edip “bugün bu bildirinin gereklerini Erdoğan sürdürüyor, geminin kaptanı Erdoğan ama rotayı biz belirliyoruz” diyen Doğu Perinçek ile ilk darbe sürecinin iktidar ortağı MHP ve Bahçelinin son beş yıldır yeniden iktidar ortağı oldukları ve farklı uygulamalarla yeni bir 28 Şubat sürecinin yaşandığı bir dönemden geçiyoruz.

Bu noktaya, İslam’daki yöntemden kopukluğun neticesinde gelinmiştir. Bu sapma da İslâm akidesini fikri kaide yani düşüncenin esası olmaktan çıkartıp Müslümanda herhangi bir işlevsiz fikir konumuna getirilmesi sonucu olmuştur.

Meryem Cemile, Batı’nın kadına bakışını eleştirdikten sonra o döneme göre Batılı bir kadından beklenmeyecek şu dikkat çeken Kur’ani tespiti yapmaktadır: “Her kadının mümkün olan en iyi eğitimi alması gerektiğine inanmakla beraber, kadının iş âleminde erkeklerle yarışmalarına karşıyım. Bence kadının yapacağı en iyi şey, çocuk bakımını anaokullarından evlere kaydırabilecek ölçüde çocuk terbiyesi öğrenmesidir.”

Müslüman olduktan sonra Ömer ismini alan Andera Lazaro, İtalyan bir faşistken yaptığı araştırma ve okumalar sonucu İslam’ın hakikat olduğuna iman etmiş. İyi bir kitap kurdu ve ilim aşığı olan İtalyan genç; “İslam bana niçin yaratıldığımı, hayatımdaki gayemin ne olması gerektiğini net bir şekilde açıklıyor. Yeryüzünde neler yapmalıyız ve nasıl yapmalıyız meselesinde de bana yol gösteriyor. Ölümden sonraki hayatla ilgili sorularıma da cevaplar veriyor. Bu sorulara verilen cevaplar Kierkegaard veya Nietzsche gibi yaratılmış insanların verdiği cevaplar değil. Bizzat yaratanın, herkesi ve her şeyi kuşatan Allah’ın verdiği cevaplar.” diyor. Fatih’teki Şekerci Han’da saatler süren sohbetimiz esnasında kendisinden İslam, Batı, Müslümanlar ve mühtedilerle ilgili önemli tespitler dinlediğimiz Ömer’le yaptığımız röportajı ilginize sunuyorum.

Açık bir kapitalist düzen krizi olan kur krizini halka “sistem krizi” olarak propaganda edip, çözümü de “eski sisteme dönüş” olarak ifade eden muhalefet de, buna karşılık parlamenter sistemin işler olduğu dönemdeki daha büyük krizleri gündeme getirerek “cumhurbaşkanlığı sistemi”ni çözüm olarak sunan iktidar da, bu yaklaşımlarıyla kapitalizm adlı kralın çıplaklığını perdelemeye ve onun beyin ölümünü geciktirmeye çalışıyorlar.
Makaleler
Hava Durumu