

"Mekke" Arama Sonuçları

Dinimizin emretmiş olduğu hükümlerin gerçekleşmesi için kolektif irade ve aklı üretmemiz ve güç birliği yapmamız gerekmektedir. Buna rağmen, tevhidî uyanış süreci olan 40 yıllık önemli bir birikimimiz olduğu halde, neden tevhidde vahdet oluşturup insanlığa vahyin şahidliğini yapacak kolektif bir iradeyi, ülke çapında kuşatıcı örnek bir İslam cemaatini, ümmeti yeniden inşa edecek Kur’an neslini oluşturamadık?

Oysa sözünü edip durduğu, Ebu Leheb, Velid b. Muğire, Ebu Cehil gibi Mekke mele'sinin (Darun Nedve yöneticilerinin), Kur'an mesajı açısından tarihsel bir figür niteliği taşımadığı, tıpkı Firavun gibi, Karun gibi kıyamete kadar benzerleri görülebilecek bir prototip özelliğine sahip olduğunu en iyi bilmesi gerekenlerden bir olması icap ederdi. Değil mi ki kendisi meal ve tefsir yazacak kadar Kur'an ilimleriyle ilgili birisi.

Yüce Allah Mekke’yi dünyanın en kutsal şehri kılmıştır. Mekke şehrinin yer aldığı bölge her şeyden önce “mukaddes, saygınlığı korunan ve içinde kan dökmekten sakınılan yer” anlamına gelen Harem adıyla anılmaktadır. Suriye ile Yemen arasında uzanan kervan yolunun ortasında bulunan Mekke, kuzeyde Filistin, Suriye ve Irak; güneyde Yemen ve Habeşistan gibi bölgeler arasında yer alması sebebiyle tarihte büyük bir önem kazanmış ve küçümsenemeyecek bir ticarî şöhrete sahip olmuştur. Müslümanların kıblesi olan Kâbe’nin ve zemzem suyunun burada bulunması, Hz. Peygamber’in burada doğup büyümüş olması, ilk vahyin buradaki Hira/Nur dağında gelmeye başlaması ve Hz. Peygamber’in Hz. Ebû Bekir’le birlikte hicret ederken sığınmış oldukları Sevr mağarasının Mekke civarında bulunması bu şehrin önemini ve kutsiyetini arttırıcı unsurlardır.

Yedikıta dergisi bir ilke imza attı. Mekke-i Mükerreme’nin 1880 yılına ait görüntüleri üzerinden 3D sanal tur hazırlandı.

Mekke putlar ile doluydu. Mekke’de fahşa vardı, fucur vardı. İçki su gibi tüketilirdi. Faizsiz ticaret neredeyse yoktu. Sermaye, az sayıda bir azınlığın elindeydi ve geriye kalan kim varsa köleydi. O gün Mekke’de ne varsa, bugün dünyamızda fazlası ile var. Değil mi?

Kalem-Der Ahmed Kalkan hoca rehberliğinde 3 gün Kudüs, 3 gün Medine ve 11 gün de Mekke olmak üzere, toplam 17 gün sürecek olan Umre programı tertipliyor!

Rasulullah (a.s.)'ın Mekke'den Medine'ye hicretinin 1441. yıldönümü vesilesiyle, birkaç yıl önce İlkav'da hicrete dair verilen bir hutbeyi yenidendikkatlerinize sunuyoruz:

Ne var ki bugün her ikisi de kitlesel olarak icra edildikleri halde, ne hac, ne de kurban kitleler bazında tevhidi anlam ve işlevini ifa ediyor değil. Hac Mekke’den dönüce bitiyor, kurban hayvanı boğazlayıp hisseleri dağıtınca noktalanıyor!

Muhammed Esed, “Mekke’ye giden Yol”da birbiriyle paralel iki yolculuğu anlatır. Biri dış, diğeri kendi değişim ve dönüşümünü anlattığı iç serüvenidir.

Hz. Hüseyin’in, şehadete yürüyüş yolunda karşılaştığı, Irak’tan Mekke’ye gitmekte olan şair Ferezdak’tan Irak halkının durumunu sorduğunda şu cevabı aldığı ifade edilir: “Onları kalpleri seninle, kılıçları ise senin üzerine çevrilmiş olduğu halde bıraktım…” Hz. Hüseyin ise, bu kadar ağır şartlara, uğradığı ihanete ve yalnız bırakılmaya rağmen, “Kılıçlar yarınlarda Kur’an’ımızı delik deşik edecekse, ben gövdemi bugünden siper yaparım” diyerek Hak yolda direnişin en onurlu örnekliğini tarihe geçirmiştir. Allah ondan razı olsun, cennetindeki makamını yüceltsin ve bizlere de onun gibi Kur'an yolunda can vermeyi nasip etsin inşaAllah.

Rasulullah (a.s.)'ın Mekke'den Medine'ye hicretinin 1440. yıldönümü vesilesiyle, birkaç yıl önce İlkav'da hicrete dair verilen bir hutbeyi yenidendikkatlerinize sunuyoruz:

Kur’an nasları ve siyer bilgisinden öğreniyoruz ki, bu anlamda Mekke’de de bir “yerlilik ve millilik” anlayışı ve dayatması söz konusuydu. Darun Nedve merkezli müşrik Mekke oligarşisi, Mekke’deki yerleşik değer yargıları ve işleyişi “yerli ve milli” değerler olarak sonuna kadar savunmairadesi ortaya koyuyor ve şirke, sömürüye, tuğyana dayalı bu değer yargılarını esastan reddederek kendilerini yalnızca Âlemlerin Rabbi’nin ilahlığı ve rabliğine, yani göklerin olduğu gibi yerlerin de hükümranı olduğu hakikatine dâvet eden, dini (dünya görüşü ve hayat tarzı) ancak O’na has kılmaya çağıran Rasulullah (a.s.)’a karşı amansız bir mücadeleye girişiyorlardı.

İlk olarak risaletin başlangıcında Mekke müşrik oligarşisinin, Yunus Suresi 15. ayette haber verildiği üzere Allah Rasulü'ne (a.s.) "Ya bu Kitabı değiştir ya da yeni bir Kitab getir" şeklindeki talebiyle ortaya koydukları "kurulu düzenlere uygun bir İslam algısı" üretme çabasının son örneği Fransa'da kendini gösterdi. Fransa Cumhurbaşkanı Macron, "Laiklik, Cumhuriyetin İslam'la bir sorun olmamasını garanti ediyor. Sonbaharda, İslam'a Cumhuriyetin ruhuna uygun bir çerçeve sunacağız" ifadeleriyle bu konudaki hedeflerini dile getirdi.

İşte bizler Mekke'deki Müslümanlar gibiyiz, yani sistemin parçalarından bir parça değiliz. Biz bir tarafız vahyin tarafıyız. Batıla ve tuğyani, şirk düzenlere karşın Hakkın tarafıyız. Zulmün yerine adaletin tarafıyız.

Geçtiğimiz Cumartesi günü Venhar Kur'an Evi'nin bu yılki ilk konuşmacısı Mehmet Emmi idi. Son Hacc döneminde, Mekke ve Medine topraklarıyla buluşmaya giden Emmi, Hacc ibadeti ve bu ibadet sırasında yaşadığı bazı anektodları Venhar takipçileri ile paylaştı. Emmi'nin konuşmasında zaman zaman duygulu anlar yaşandı. Bu oturumun videolarını ilgililerin dikkatine sunuyoruz...

Mekke'deki dini yapı ve inançları - Yüksel Yılmaz/Dar'ül Erkam Mektebi

Venhar Cumartesi sohbetlerinin geçtiğimiz cumartesi günkü konuşmacısı, Abdi Keçeli idi... Keçeli, Allah Rasulü'nün hayatı'nda özellikle dikkat çekmek istediği dönüm noktaları üzerinde durdu

Kudüs deyince akla ilk kıble yani Mescid-i Aksa gelir. İslam dünyasının Mekke ve Medine’den sonra en önemli başşehirlerinden birisi Kudüs’tür. Bu nedenle geçmişi ne kadar iyi okuyabilirsek, geleceği bir o kadar doğru tahlil edebiliriz. Atalarımızın yadigâr eserlerini ne kadar yakından tanıyabilirsek geleceğimize o ölçüde sahip çıkabiliriz.
Makaleler
Hava Durumu