Mehmet K�LT�R

01 A�ustos 2018

KED�C�KLER VE KUZUCUKLAR

Adnan Oktar ve kediciklerini duymayan, bilmeyen, yad�rgamayan Müslüman yoktur. Bu konunun elle avuçla tutulur bir yan�n� da bulmak mümkün de�ildir.

Kediciklerden vazgeçtik de bizim kuzucuklar�n hali nice olacak?

Âshab-� Kirâm (r.a.)’n�n,”Bu senin görü�ün müdür yoksa vahiy midir ya Resulullah?” diye sormas�nda ki espiri �ayet Resulullah (a.s.)’�n a�z�ndan ç�kan söz �ayet “vahiy de�il bu benim görü�üm” oldu�unda âshab görü�e alternatif görü� sunabilmesidir.

Bedir Gazvesinde mevkiinin belirlenmesi konusunda HubabibniMünzir el-Ensarî (r.a.) bu soruyu soruyor ve vahiy olmad��� cevab�n� al�nca kendi görü� ve teklifini sunuyor ve Resulullah (a.s.) taraf�ndan kabul görüyor.

Kendisine z�har yapan e�ini �ikayete gelen Havfebint Salebe validemizin itiraz�,Hz. Âi�e annemizin azatl�s� Berire validemizin e�ini bo�amak istedi�inde e�i taraf�ndan Resulullah(a.s.)’� arac� k�ld���nda ayn� soruyu soran Berire validemiz, Resulullah (a.s.)’dan görü�ünün kendisine ait oldu�unu vahiy olmad���n� ö�renince e�inden bo�anmas� gibi örnekleri ço�altmak mümkündür.

Elbetteki, Resulullah (a.s.) vahiy gelmeyen konularda ashâb-� ile isti�âre etmek de,Uhud Gazvesi örne�inde oldu�u gibi  O’nun sünnetiydi.

Burada görülmesi gereken gerekenâshab-� kiram Allah’�n Resûlü (as)’a : ”Bu senin görü�ün müdür yoksa vahiy midir ya Resulullah?” sorusunu bugün kü ço�u Müslüman oldu�unu eden kitleler taraf�ndan hocalar�na, imamlar�na, reislerine: “Bu senin görü�ün müdür,yoksa Allah’�n Kitab’�ndan bir âyet, Resulullah (a.s.)’�n sünnetlerinden bir sünnet midir?” sorusunu sormadan, önderlerinin �ahsî görü� ve dinden anlad���n� din olarak maalesef kuzu kuzu kabullenmeleridir.

Ta�uta kafa tutan,zindanlar� göze alan nice üstâd maalesef, kurmu� olduklar� düzenin bozulmamas� ad�na ya susmaktalar yada her�eyi aç�k aç�k konu�mamaktad�rlar.

Kendilerince (istisnalar kaideyi bozmaz) dinî vecibelerini yerine getirmenin,bir �eylerin �ayretini ortaya koyman�n  huzuru ile pro�ramlar�na devam ediyorlar.Kendilerini bekleyen tüm tehlikelere kafa tutan bu insanlar enaniyetlerini niçin yenemezler?

Bu pro�ramlara i�tirak eden kat�l�mc�lar,sadece kendilerini anlatan� dinlerler,muhalif görü�lere bakma tenezzülü göstermezler. Bunlardan vazgeçtik anlat�lan konunun önceden çal��ma haz�rl�k yapmaz,ders sonras�nda anlat�lanlar�n do�rululu�unu Kitab’tan kontrol etmez üzerine bir çal��ma ara�t�rma yapmaz.Hep tarikatlar� ele�tiririz ya �eyhi müridini naslsa Cennet’e sokacak. MAalesef bu hastal�k sadece tasavvufulara de�il ço�unlu�a ait ac� bir gerçektir.

�ayet böyle olmasa idi vahdet temelli olan ve tefrikay� yasaklayan �slâm’�n müntesibleri ayn� �ehirde, hatta ayn� ilçede hatta hatta ayn� mahallede ayr� ayr� m� çal��malaryap�lard�?

Kuzucuklar tembellikten okumadan ara�t�rma yapmadan haftada bir iki derse gitmek ile dinî vecibelerini yerine getirmenin, hocalar da kendisini kuzu kuzudinleyen,itiraz etmeyen hatta kendilerine mehdi senalar düzen bu kuzucuklardan memnun ve görevini yapm�� olman�n verdi�i huzur ile egolar�n� tatmin etmi� olmuyorlar m�?

Ara�t�rma yapan,derse haz�rlanan, muhalif görü� fikir beyan eden,kendilerinin taht�n� sarsacak sorular soran,kendisine kuzu olmayan talebeleri ne yaps�nlar?

“Körler ve sa��rlar birbirlerini ne de güzel a��rlar”

Elbette hak oldu�u iddias� ta��yan her söze ve sözün sahibine kulak verece�iz ama her sözü sözlerin en güzeli ile sorgulamak �art� ile.

�nsan�n ya da bir toplumun akl�, ya genellemeci bir ak�ld�r ya da mümeyyiz bir ak�ld�r.

Genellemeci ak�l; ya her �eyi iyisiyle beraber süpürüp atar,  ya da kötüsüyle beraber kucaklay�p  al�r.

Mesela, genellemeci ak�l; ya, pirinci seviyorum diyerek pirincin içindeki ta�� da yer ya da içinde ta� var diye pirinci de  kald�r�p atar. Oysa ki mümeyyiz bir ak�l ne yapar? Pirincin içindeki ta�� ay�klay�p atar, pirinci  ise pi�irip afiyetle yer.

Mümeyyiz ak�l sahibi olan ki�i sadece bir çuval�n içindeki birkaç ta�� seçip ay�klamakla kalmaz, bir çuval ta��n içindeki birkaç pirinci dahi seçip al�r. Zira mümeyyiz bir ak�l için israf edilebilecek tek bir hakikat dahi yoktur.

Zümer suresi 18. ayeti kerimesinde  Allah’u Teala �öyle buyurmaktad�r:

"Onlar ki; her söze kulak verirler, ancak o sözlerin en güzeline tabi olurlar. ��te onlar Allah’�n kendilerine hidayet etti�i kimserlerdir. ��te onlar ULU-L ELBAB’d�r.’’

Müslümanlar, her söze kulak verecek kadar öz güven sahibi olmal�d�rlar. Ancak  duydu�u her sözün hak olan� ile bat�l olan�n� birbirinden  ay�rt edebilecek kadar da mümeyyiz  bir akla sahip olmalar�  gerekmektedir.

Dikkat ederseniz ayet  ‘’i�te onlar ulu-l elbab’t�r’’  diye bitiyor. Peki Ulu-l Elbab olanlar kimlerdir? 

Lubb; Arapçada, öz demektir.

O halde Ulu-l Elbab; kabu�a tak�l�p kalmayarak,  öze nüfus edebilen kimseler demektir.

Bu mana ile ayeti ba�tan tekrar okuyal�m. Ulu-l Elbab olan kimseler sözü söyleyenin kimli�ine de�il, söylenilen söze bakarlar. Do�ru olan sözü Allah dü�manlar� dahi söylese al�p ona tabi olurlar; yanl�� olan sözü Allah dostlar� dahi söylese reddedip kabul etmezler.

Kedicik olmak ile kuzucuk olmak birbirinden çok mu farkl�d�r?

Kediciklerden olmay�z da, kuzucuk olmaktan da vazgeçilmeli de�il mi?