
Mehmet PAMAK
ALLAH�IN ADINI YA DA D�N�N� �ST�SMAR EDEREK �NSANLARI �ALLAH �LE ALDATMA�DA �� KATEGOR�
Bismillâhirrahmânirrahîm
�nsanl�k tarihi boyunca �eytan ve dostlar�n�n, Allah’�n kullar�n� suret-i haktan görünerek “Allah ile aldatmalar�” en etkili ve en yayg�n olan aldatma yöntemi olarak süregelmi�tir. Özellikle de toplumlara egemen olan statükolar�n, “din adam�, âlim, hoca, �eyh, akademisyen vb.”nin de yard�m�yla olu�turduklar� Hak ile bât�l kar���m� “statüko dinlerini” Hak din olarak sunmak suretiyle kitleleri “Allah ile aldat�p” statükonun destekçisi hâline dönü�türmeleri çok yayg�n ve sürekli tekrarlanan bir uygulamad�r.
Tarih boyunca �eytan�n insanlar� “Allah ile aldatmas�” ya da “Allah’�n dini ad�na ve Allah’�n ismini kullanarak aldatmas�” çok boyutlu olarak gerçekle�mi�tir. �eytan�n “sa�dan yakla�arak” ya da “suret-i haktan görünerek” insanlar� “Allah ile aldatma” çabas�n� üç kategoriye ay�rarak üç ana ba�l�k alt�nda daha somut örneklerle aç�klamaya ve anlamaya çal��al�m in�aAllah.
Bilinmelidir ki, �blis’in küfre girip �eytanla�mas�n�n sebebi, Allah’� ve ahireti inkâr �eklinde de�il, ilâhi emir ve yükümlülü�ü inkâr etmesi ve bu ba�lamda yapmas� istenen amelin gere�ini yapmayarak itiraz edip tart��mas� olmu�tur. ��te �eytan�n i�vas� ve vesvesesi sonucu onun “Allah ile aldatma” projelerine do�rudan ve bilinçli ya da bilinçsizce katk� verenlerin Allah’a ve ahirete iman edenler içinden ç�k�yor olmas�n�n da bu çerçevede de�erlendirilmesi gerekmektedir.
Birinci Kategori: Kast� Do�rudan “Allah �le Aldatma” Olan Bilinçli Aldat�c�lar
Bunlar, �eytan�n bizzat kendisinin ve dev�irip evliyalar� ve hizbi (taraftarlar�) haline dönü�türdü�ü insan �eytanlar� vas�tas�yla sa�dan yakla��p suret-i haktan görünerek kast� do�rudan kand�rmak olan ve bilinçli olarak gerçekle�tirilen “Allah ile aldatma”lard�r.
Küresel emperyalistlerin ve bölgesel i�birlikçilerinin bilinçli ve kas�tl� olarak “Allah ile aldat�p” sapt�rma projeleri ve bunlar� bilinçli olarak yaymaya çal��anlar bu kategoriye girer. Bu ba�lamda, “Il�ml� �slam”, “Amerikan �slam’�”, “Avrupa �slam’�”, “Demokratik �slam”, “Liberal �slam”, “Sosyalist �slam”, “Türk-�slam Sentezi” ve tüm “Statüko Dinleri” ve bunlar� olu�turup yaymaya çal��anlar say�labilir. Bütün bunlar, farkl� bât�l sistem ve ideolojileri kitleler nezdinde �slami gösterip me�rula�t�rmak amac�yla onlar� “Allah ile aldat�p” ikna etmeyi hedeflemektedir.
Hz. �sa ve Hz. Musa’n�n tevhidî mesaj�n�, �eytan�n velisi Pavlus gibi tahrif edip sapt�rarak H�ristiyanl�k ve Yahudilik hâline dönü�türen din adamlar�, hahamlar ve rahipler, bu muharref dinlerin Allah’�n dini oldu�u iddia ve iftiras�nda bulunarak kitleleri “Allah ile aldat�p” Hak din ile bulu�malar�n� engellemi�lerdir. Üstelik aldatt�klar� bu kitleleri dünya çap�nda örgütlü biçimde Hak dine dü�man sava�ç�lar hâline dönü�türüp �eytan�n askerleri, (Haçl� ve Siyonist) ordular� olarak kullanm��lard�r.
�eytan�n velisi olan bu tür aldat�c�lar Müslümanlar aras�ndan da ç�km��t�r. �eytan�n ve insanlardan dev�irip kulland��� bu dostlar�n�n, Allah’�n dini ad�na konu�up “geleneksel ve modern birçok bid’at ve hurafeleri Hak din olarak anlatarak” insanlar üzerinde hâkimiyet kurmalar� söz konusudur. Böylece “Allah ile aldat�p” hegemonyalar� alt�na ald�klar� kitleleri sömürerek olu�turduklar� saltanatlarda, onlar� kendi ç�karlar� için kulland�klar� hizmetkârlar hâline dönü�türmeleri, akletmeyen köleler hâline getirmeleri, maalesef insanl�k tarihi boyunca ya�anan çok yayg�n bir gerçektir. Üstelik �eytan�n bu tür dostlar�n�n, siyasi, ticari ve ba�ka nefsâni ç�karlar� için dini ve dinî kavramlar� araçsalla�t�rmak suretiyle insanlar� kand�rmalar� çok yayg�n bir sapma ve aldatma biçimi olarak tarih boyunca süregelmi�tir. Mesela kendilerini bile kurtarmaya gücü yetmeyen aciz tarikat �eyhlerinin “kendilerine meyyit gibi tâbi olanlar�n kurtulu�a ereceklerini” vaad etmeleri �eytanî bir yaland�r. Bu ba�lamda “falanca tarikat�n müridiyim demenin kurtulu� için yeterli olaca��na” ya da “tarikat�n satt��� ‘yanmaz’(!) kefene sar�lanlar�n ate�te yanmayacaklar�na” veya “uydurduklar� bid’at ve hurafeleri ‘�slam’danm�� gibi anlat�p bunlara tâbi olanlar�n Allah’�n r�zas�n� kazanacaklar�na” dair yalanlar da, insanlar� “Allah ile aldatma” amac�n� gütmekte ya da bu sonuca yol açmaktad�r.
Ba�ta Bat�daki baz� oryantalistlerin �slam ve Kur’an ile ilgili olarak ortaya att�klar� baz� iddia, iftira ve tezler de, baz� ilâhiyatç� akademisyenlerin ve “�slamc�”lar�n, Allah’�n Kitab� ve Rasûlün güzel örnekli�ine/sünnetine aç�kça ayk�r� biçimde heva ve zanna tâbi olarak “tarihselcilik ve rölativizm” gibi baz� modern bid’at ve hurafeleri Bat�dan taklitle �slam alan�na ta��malar� ya da yeniden üretmeleri de bir yandan Hak yoldan sapma olu�turmakta, di�er yandan da Müslüman kitleleri “Allah ile aldat�p” sapt�rma amac� gütmektedir. Tabii ki, bu ba�lamda, modern paradigma kar��s�nda içine dü�tükleri a�a��l�k kompleksi sonucunda “Sapk�n seküler modern paradigman�n ürünü olan laiklik, demokrasi ve sosyalizm ya da kapitalizm gibi ideolojileri ile �slam’� uzla�t�rmaya” kalk��malar� da aç�k bir sapt�rma çabas�d�r.
Kur’an’�, modernizmin arac� k�larak, ulus-devleti, laikli�i, demokrasiyi ve Bat�l� modern ya�am biçimini me�rula�t�rmaya çal��anlar, Kur’an’� sadece bir “inanç”ve “bireysel ahlak” kitab� gibi göstermeye, hayata dair hükümlerini geçersiz k�lmaya çal��maktad�rlar. Kur’an’�n anla��lmas�n� uzmanla�ma k�skac�na hapsederek, tevhidî �ahidli�i pratikte gerçekle�tirmekten uzakla��p, detay ve teorik konularda Kur’an ara�t�rmalar� yaparak gündemi sapt�rmaya kalkanlar olmu�tur. Tarihselcilik, görelilik iddialar�yla, bilimsellik z�rh� alt�nda ya Kur’an’� tarihe gömerek bugüne hitap etmekten, müdahale etmekten al�koymak ya da Kur’an hükümlerinin muhkem olan�n�n bile herkesçe göreli bir biçimde farkl� anla��laca�� iddias�yla ortak bir Kur’an anlay���nda, ortak bir paydada bulu�may� engellemek isteyenler türemi�tir.
Bat� emperyalizminin kulland��� ve destekleyip finanse etti�i bu tür tezlerin sahiplerinin, savunucular�n�n ba��nda, Fazlurrahman, Hasan Hanefi ve Seyyid Hüseyin Nasr gibi ki�ileri görmekteyiz. Rene Guenon, Muhammed Arkoun gibi pek çok oryantalist de bu tezleri Müslümanlara kabul ettirme çabas� içinde oldukça etkileyici çal��malar yapmaktad�rlar. Hasan Hanefi, “�slam, yeryüzünün her bir yerinde, her bir toplumda ve her bir kültürde, oran�n hususiyetlerine göre �ekillenir.” diyerek, bugünün yerlilik ad� alt�ndaki ulusal �slam çabalar�n� desteklemektedir. H�ristiyan, Yahudi, putperest ve laikler de dâhil bütün hepsinin �slam ümmetini olu�turduklar�n� ve bunlar�n mensup olduklar� dinlerin hepsinin f�trat dini oldu�unu, aralar�ndaki fark�n özde de�il, sembol, ayin ve fiilî tatbikatta oldu�unu ifade etmektedir. �eriat ile ça�da� laikli�in tabii �slam’�n bir parças� olduklar�n�; laiklik ile �slam’�n ve �eriat ile ayd�nlanman�n idealleri aras�nda fark olmad���n� beyan etmektedir. (Prof. Hasan Hanefi, �slamiyat Dergisi’nde “�eriat Soru�turmas�na Verdi�i Cevap”, �slamiyat Dergisi, Ekim-Aral�k 1998, cilt 1, Say� 4, s. 285, 286).
Bu tür sapk�n görü�ler, hiç �üphesiz Kur’an’� tarihselcilik iddialar� ile tarihe gömmeye kalkanlar�n olu�turdu�u, muhkem hükümlerin tamam�n�n (tevhid ve gayb haricindeki bütün hükümlerin) tarihe ait olup, bugün de�i�meye mahkûm oldu�u tezinin olu�turdu�u, sabite kabul etmeyen kaygan zeminlerde ye�ermektedir. “Kur’an’�n özellikle toplumsal düzen ve hukukla ilgili ahkâm�n�n ekseriyeti de�ersel ve evrensel olmay�p konjonktürel ve tarihseldir” ve bu sebeple “Tüm zamanlarda uygulanmas� gereken hukuk kodlar� olarak vazedilmemi�tir.” demektedirler. Bu uyduruk tez ve iftira, do�ru kabul edilince, Kur’an’�n siyasal, ekonomik, hukuki hükümlerini, toplumsal hayat� düzenleyen kurallar�n� tarihe gömüp yeni hükümler koyma yetkisini kendilerinde görmeye, yani ça�� Kur’an’a de�il, Kur’an’� ça�a uydurmaya yönelmekte, laik hukuku benimsemeye ve Kur’an’� buna göre de�i�tirmeye kalk��maktad�rlar. ��te modernitenin seküler hegemonyas�n�n kar��s�nda boyun e�mi� bütün tarihselciler böyle bir savrulmay� temsil etmektedirler.
Prof. �lhami Güler gibi baz� tarihselciler “Müslümanlar için tek kurtulu� yolunun laiklik oldu�unu” söyleyecek kadar savrulurken, Prof. Ömer Özsoy gibi baz�lar� da Kur’an metninin günün �artlar�nda yeniden yaz�lmas� gerekti�ini söyleyecek kadar ileri bir sapmay� gündem yapabilmi�tir. Kimileri de “Kur’an-� Kerim’in manas� Allah’tan olabilir ama lafz�n� Hz. Muhammed (s.a.v) �artlara uygun olarak ifade etmi�tir” diyebilmektedir. Böylece Allah’�n korumas� alt�na ald��� ve ilahi kelam oldu�u ayetlerle sabit olan Kur’an’�n mana olarak Rasûlün kalbine indirildi�ini ve Rasûlün bu anlam� kelimelere dönü�türdü�ünü iddia ederek Kur’an’�n Allah’�n de�il de Rasûlün kelam� oldu�unu iddia edecek kadar ileri giden sapmalara sürüklenenler oldu. K�yame Sûresindeki �u ayetler bile Kur’an vahyinin mana olarak de�il bizzat okunacak bir ilâhî kelam olarak inzal edildi�ini aç�kça ispat etmektedir. E�er mana inzal edilse ve kelimelerle ifade edilip aç�klanmas� Rasûle b�rak�lsayd�, âyetlerde “dilin k�m�ldat�lmas�”ndan ve manan�n okunmas�ndan söz edilir miydi? Mana için “dilin k�m�ldat�lmas�” gerekmeyece�i gibi, onun kendisine “okutulmas�”ndan ve kendisine okundukça bu “okuman�n takip edilmesi”nden bahsedilmezdi. Üstelik Rabbimiz vahyin “manas�n�” inzal edip kelimelerle ifade edili�ini Rasûlüne b�rakm�� olsayd�, ayn� ayetlerde “onu aç�klamak da bize aittir” ifadesini kullan�r m�yd�? “(Resûlüm!) onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini k�m�ldatma”. “�üphesiz, onu (kalbinde) toplamak ve onu (sana) okutmak bize ait (bir i�)tir.” “O halde, biz onu okudu�umuz zaman, sen onun okunu�unu takip et.” “Sonra �üphen olmas�n ki, onu aç�klamak da bize aittir.” (K�yâmet, 75/16-19). Bu tür Kur’an �üphe dü�eren delilsiz uydurma tezler hep Bat�l� oryantilistlerin de etkisiyle gündem yap�lmaktad�r. Nitekim oryantalist Rudy Paret’in de, “Ayetler ve �slam Tarihi” çal��malar�nda “Allah metinler halinde vahiy indirmemi� tarihsel �artlar� yorumlayabilecek sezginin önünü açm��t�r demek daha do�ru olur” �eklinde ayn� amaçl� beyanlarda bulunarak Kur’an hakk�nda �üpheler olu�turan yorumlarda bulundu�u bilinmektedir. Bu tür �slam dü�manlar�n�n ve modernitenin etkisiyle baz� ilahiyatç� akademisyenler de ayn� �üpheleri suret-i haktan görünerek Müslüman halklara yayamaya çal��maktad�rlar. Rabbimizin “Kelimeleri yerlerinden kayd�rarak (tahrif edip) de�i�tiriyorlar.” (Maide, 5/13) dedi�i hâl, ayn� zamanda bu tür sapmalara da i�aret etmekte de�il midir? ��te bu kesimlerin, insanlar� bu sapk�nl�klar�na ça��r�rken, uydurduklar� fikirlerin Allah’�n murad� ve �slamî oldu�unu iddia ve iftira etmeleri ise, insanlar� “Allah ile aldat�p” bât�l yollara ikna etme çabas�ndan ba�ka bir �ey de�ildir.
Rabbimiz, geleneksel ve modern hurafeleri Hakk’a kar��t�rarak bunun Hak oldu�unu ve Allah’�n da murad� oldu�unu iddia eden bu kesimlerle ilgili uyar�larda bulunmaktad�r: “Vay o kitab� elleriyle yaz�p, sonra da onu az bir de�ere satmak için i�te bu Allah kat�ndand�r! diyenlere.” (Bakara, 2/79). “Bir de dediler ki: ‘Bize ate�, say�l� birkaç günden ba�ka asla dokunmayacakt�r.’ Sen onlara de ki: ‘Siz bunun için Allah’tan söz mü ald�n�z? -E�er böyle ise, Allah verdi�i sözden dönmez-. Yoksa siz Allah’a kar�� bilemeyece�iniz �eyleri mi söylüyorsunuz’?” (Bakara, 2/80).
Allah’�n murat etmedi�i ve bildirmedi�i �eyleri kendi elleri ile yaz�p bir de bunun Allah kat�ndan oldu�unu söyleyerek yüce Allah’a iftira atmaktad�rlar. Bu iftiralar ve as�ls�z uydurmalar kar��l���nda elde etmi� olduklar� maddî kazançlardan dolay� yaz�klar olsun onlara! �lâhi adaletle ba�da�mayan, ilâhî gelene�in kanunlar� ile uyu�mayan, mant�kl� davran�� ve ceza kavram�nda yeri olmayan söz konusu as�ls�z hayallerinden biri de “ne kötülük i�lerlerse i�lesinler mutlaka Allah’�n azab�ndan kurtulacaklar�, Cehennem ate�inin kendilerine sadece birkaç gün dokunaca��, bu say�l� günlerin arkas�ndan Cennet’e girecekleri” san�s�d�r. Bu ham hayali neye dayand�r�yorlar? Sanki süresi belirli bir sözle�meye dayan�yormu� gibi nas�l böyle kesin konu�uyorlar? Bu iddia ve iftiralar, cahillerin as�ls�z kuruntular� ile sahtekâr ilim adamlar�n�n yalanlar�ndan ba�ka bir �ey de�ildir. Bu gibi as�ls�z hayallere, ancak do�ru inanç sisteminden sapm�� ve bu sap�kl�klar� uzun zaman devam etti�i için dinlerinin gerçek mahiyeti ile aralar�nda hiç bir ili�ki kalmam�� kimseler s���nabilir. (Seyyid Kutup-Fî Zilâl’il Kur’an). ��te bu tür din adam� ya da hoca ve âlim kisveli ki�iler, yüz y�llard�r bu tür hurafeleri uydurup üstelik bunlar�n Allah kat�ndan olduklar� iftiras�n� da atarak insanlar� aldatmaktad�rlar.
�nsanl�k tarihi boyunca egemen statükolar� ayakta tutmak ve egemenlerin iktidarlar�n� sürekli k�lmak için kitlelerin deste�ini almak amac�yla uydurulan statüko dinleri ya da Kur’an’�n “atalar dini” olarak nitelendirdi�i dinler, hep Allah’�n dini olarak sunulmu�tur. Çünkü insanlar� ikna etmenin en etkili yolu budur. �eytan ve dostlar� da bunu bildikleri için, hep egemenlerin rant, güç ve iktidarlar�na zarar vermeyecek dinler olu�turup Hak ile bât�l�n kar���m�ndan olu�an bu dinin Hak din oldu�unu iddia etmi�lerdir. ��te bu “statüko dini” ya da “atalar dini” üreticileri ve bilinçli destekçileri ile bu dinin halk nezdinde me�ruiyet kazanmas� için bilinçli olarak katk� sunanlar�n hepsi �eytan�n velisi ve hizbi olmu� ve insanlar� kas�tl� olarak “Allah ile aldatan” aldat�c�lar hüviyetini kazanm��lard�r.
Atalardan devrald�klar� �eytanî cahiliye kültürünü Allah’�n dini olarak kabul edenler için Rabbimiz �u tespiti ve uyar�y� yapmaktad�r: “Ne zaman onlara: ‘Allah’�n indirdiklerine uyun’ denilse, onlar: ‘Hay�r, biz, atalar�m�z� üzerinde buldu�umuz �eye (gelene�e) uyar�z’ derler. (Peki) Ya atalar�n�n akl� bir �eye ermez ve do�ru yolu da bulamam�� idiyseler?” (Bakara, 2/170)
“Onlara, ‘Allah’�n indirdi�ine (Kur’an’a) ve Peygamber’e gelin’ denildi�inde onlar, ‘Babalar�m�z� üzerinde buldu�umuz din bize yeter’ derler. Peki ya babalar� bir �ey bilmiyor ve do�ru yolu bulamam�� olsalar da m�?” (Maide, 5/104).
Üstelik bu kesimler, “atalar dinine” tâbi olmaktan daha da ileri gidip yapt�klar� kötü i�leri ve hatta �irk ko�malar�n� dahi, “Allah bize böyle emretti” diyerek, t�pk� �eytan�n kendi azg�nl���n�n ve isyan�n�n faturas�n� Allah’a kesmeye kalkmas� gibi Allah’a fatura etmeye kalkarlar. Böylece bu tür bât�l tercihlerinin bile Allah’�n iste�iyle oldu�unu iddia ve iftira ederler. Sonuçta da bât�l din anlay��lar�n� Allah’�n dinine uygunmu� gibi sunup me�ru göstermeye çal���rlar. Bu düpedüz Allah’a iftirad�r. E�er Allah böyle bir �ey isteseydi kitab�nda onu bizzat emrederdi. Allah emirlerini yasaklar�n� kitapla bildirmi�tir. Bugün �eytan�n u�aklar� �eytan vahiylerine kulak vererek kendi mant�klar�na göre, kendi hevâ ve heveslerine göre bir din olu�turmaya çal���yorlar. Ve bu dinin de Allah taraf�ndan onayland���n� iddia etmeye çal���yorlar. Hayatlar�na kar��mayan, kendilerinden hiçbir sorumluluk istemeyen, keyifleri nas�l isterse öylece ya�amalar�na izin veren, onlar neyi be�enmi�lerse ona ses ç�karmayan bir Allah, bir din ihdas etmeye çal���yorlar. Allah bu iftirac�lar�n yalanlar�n� if�a etmekte ve uyarmaktad�r:
“Onlar kötü bir i� yapt�klar� zaman: ‘Atalar�m�z� böyle yaparken bulduk, Allah da bunu bize emretti’ derler. De ki: ‘Allah, kötülü�ü emretmez. Bilmedi�iniz �eyi Allah’a m� at�yorsunuz?” (Â’raf, 7/28).
“‘E�er Rahmân dilemi� olsayd�, biz bunlara kulluk etmezdik’ derler. Buna dair bir bilgileri yoktur; onlar sadece vehimde bulunuyorlar.” (Zuhruf, 43/20).
“�irk ko�anlar diyecekler ki: ‘Allah dileseydi ne biz �irk ko�ard�k, ne atalar�m�z ve hiçbir �eyi de haram k�lmazd�k.’ Onlardan öncekiler de, bizim zorlu azab�m�z� tad�ncaya kadar böyle yalanlad�lar. De ki: ‘Sizin yan�n�zda, bize ç�karabilece�iniz bir ilim (delil) mi var?’ Siz ancak zanna uymaktas�n�z ve siz ancak zan ve tahminle (uydurup) yalan söylersiniz.” (En’am, 6/148).
“Allah müsaade etti�i için biz bu tapt�klar�m�za tapabiliyoruz. De�ilse bu yapt�klar�m�za r�zas� olmasayd� o zaman Allah bize imkân vermez ve bizi helâk ederdi. Uzun zamand�r hem atalar�m�z hem bizler bu i�leri yürüttü�ümüze göre, Allah bizi helâk etmedi�ine göre demek ki Allah böyle istiyor” diyorlar. Allah’�n imtihan gere�i dünyada insana dalâleti seçebilme iradesini vermi� olmas� dalâletten raz� olmas� anlam�na gelmemektedir. Allah’�n yeryüzünde imtihan gere�i küfrü ve �irki yaratmas� onlardan raz� oldu�u anlam�na gelmemektedir. Onlar sadece zannederler, zanna uyarlar. Sadece yalan söylüyor, yalana ve zanna tâbi oluyorlar. Onlar sadece cahil babalar�n�n yoluna tâbi oluyorlar. Dünyadayken bu kadar �srarla “atalar�n�n yoluna” tâbi olup onun Hak din oldu�unu iddia edenler, ahirette ise, beyhude bir ç�rp�n��la suçu atalar�n�n üzerine at�p kurtulmak isteyeceklerdir: “…Bizim atalar�m�z önceden �irk ko�mu�lar. Biz de onlardan sonra gelen (ve onlar�n izinden giden) bir nesiliz. Bât�la dü�enlerin yapt�klar�ndan dolay� bizi helak mi edeceksin? …”(Â’raf, 7/173). Dünyadayken akletmeyip ellerindeki, evlerindeki, kütüphanelerindeki, raflar�ndaki Kur’an’� terk edilmi� b�rakanlar�n bu tür ba�kalar�n� suçlayarak kurtulma çabas� hiçbir i�e yaramayacak ve onlar da kendilerini ve atalar�n� kand�ran �eytan ile birlikte cehenneme sürülmekten kurtulamayacaklard�r. Çünkü �eytan�n, kendisine bilinçli ya da bilinçsiz olarak tâbi olanlar�, dünyada iken tevbe edip Hakk’a dönmedikleri takdirde kendisiyle birlikte cehennem azab�na sürükleyece�i Kur’an’da bildirilmi�tir. “�eytan hakk�nda, ‘Her kim onu veli/dost edinirse, mutlaka o kimseyi sapt�r�r ve onu cehennem azab�na sürükler’ diye yaz�lm��t�r.” (Hac, 22/4).
�kincisi: �eytan�n Süslü Göstermesi Sonucunda Onun “Allah �le Aldatma” Projesine Bilinçsizce Destekçi Olanlar
Bu kategoriye girenler, kas�tl� ve bilinçli olarak insanlar� “Allah ile aldatma” pe�inde olmay�p �eytan�n kand�rmas�, süslü göstermesi sonucunda ve cehalet sebebiyle, Hak ile bât�l�n sentez edildi�i, �slami olanla bid’at ve hurafelerin kar��t�r�ld��� din anlay��lar�n� samimi olarak Allah’�n dini zannettikleri için �eytan�n “Allah ile aldatma” projesine bilinçsizce hizmet edenlerdir. Bu anlay��ta olanlardan bilinçli ve kas�tl� olanlar birinci kategoriye girip insan �eytanlar� niteli�i kazan�rken, ayn� anlay���n cehalet sebebiyle bu bât�l inanc� Hak zanneden k�sm� ise, bu ikinci kategoride, yani �eytanlar�n ayn� amaçl� projelerinin bilinçsiz i�çileri konumunda yer almaktad�rlar. Bu kategoriye girenlerle birinci kategoriye girenlerin, tevbe edip sapk�nl�klar�ndan dönerek Allah’a teslim olmad�klar� takdirde ahiretteki âk�betleri ayn� azaba birlikte sürüklenmektir.
Üstelik bunlar, �eytan taraf�ndan süslü gösterilen tercihleriyle sapt�klar� halde kendilerinin “do�ru yolda olduklar�n� sanmakta” ve sonuçta bu bât�l yollar�na ça��rd�klar� insanlar�, bu yolun s�rat-� müstakim oldu�una ikna ederek “Allah ile aldatm��” olmaktad�rlar, ama bunun �uurunda de�ildirler. Çünkü sapt�klar�n�n bilincinde olmay�p kendilerinin do�ru yolda olduklar�n� sanmaktad�rlar. “Kim, Rahmân’�n Zikri’ni görmezlikten gelirse, biz onun ba��na bir �eytan sarar�z. Art�k o, onun ayr�lmaz dostudur. �üphesiz bu �eytanlar onlar� do�ru yoldan sapt�r�rlar. Onlar ise do�ru yolda olduklar�n� san�rlar.” (Zuhruf, 43/36-37).
Yahudilik ve H�ristiyanl���n bilinçli olan din adamlar� do�rudan �eytanl�k misyonuyla insanlar� “Allah ile aldatma” konumunda olup birinci kategoriye girerken, samimi ama bilgisiz ve bilinçsiz olan alt kademeleri ise bu ikinci kategoride de�erlendirilmelidir. Bunlar gerçekten bu dinlerin Allah’�n dini oldu�unu zannederek yaymaya çal��t�klar�nda, bilinçsizce “Allah ile aldatma” projesine hizmet etmi� olurlar. Bunlar içinde, kas�tl� olan �eytan dostlar�na nazaran f�tri erdemlerini, kimi insani vas�flar�n� koruyan bir az�nl�k da hep var olmu�tur.
Müslümanlar aras�ndaki geleneksel ve modern hurafecilerin de, bilinçli ve kas�tl� olanlar� insan �eytanlar� niteli�i kazanarak birinci kategoriye girerken; amac� insanlar� Allah ile aldat�p sapt�rmak olmay�p �eytan�n süslü göstermesi sebebiyle bu geleneksel ve modern sapk�n anlay��lar� samimiyetle �slamî zannederek bu bât�l yollarda bulunanlar ise �eytan�n kulland��� ahmak ameleler olarak bu ikinci kategoride yer al�rlar. Bunlar içinde bilgi sahibi, akademik kariyer yapm�� ve bu konularda makaleler ve kitaplar yazm�� olanlar da vard�r. Ama vahyin ölçüleri içinde akletmedikleri, geleneksel ve modern cahiliyenin hurafelerini �slam’dan zannederek yayd�klar� için �eytan�n “Allah ile aldatma” projelerine bilinçsiz amelelik yapmaktad�rlar.
Ayr�ca, birinci kategoriye girenlerden iktidar ve ç�kar h�rs�yla statüko dinlerini bilinçli olarak olu�turanlar�n yan�nda yer alan ama bunlar� do�ru zanneden bilinçsiz ta��y�c�lar� da bu kategoriye girerler. Atalar dininin, vahyin bilgi ve bilincinden habersiz akl�n� kullanmayan taklitçi kesimleri de bu kategoride de�erlendirilmelidir.
Üçüncüsü: Müslümanlar Lehine Baz� Kazan�mlar Beklentisiyle, “Allah �le Aldatma” Projelerine Destekçi Konumuna Dü�enler
�eytan ve dostlar�, daha ileri derecede içeriden bir yakla��mla ve tam da s�rât-� müstakîmde oturan bir görüntüyle, t�pk� Âdem’e yapt��� gibi bât�l bir ameli süslü ve cazip göstererek, hatta “Allah ad�na yemin de ederek” Müslümanlar� bu tür yanl�� amelleri yapmaya ve istedikleri istikamete yönlendirmeye çal���rlar. Böylece özü ve esas� itibariyle bât�la ait bir ameli Allah’�n da raz� olaca�� �slami bir amel olarak tan�tarak “�u ameli yaparsan hay�rl� ve farz olan bir amel yapm�� olursun. �irk anayasas�ndaki yine �irke ait �u de�i�ikli�e evet oyu vererek katk�da bulunursan ya da �u laik partiyi desteklersen, asl�nda sonuçta �slam’a ve Müslümanlar�n maslahat�na çok hay�rl� olan bir amel yapm�� olursun. Üstelik böylece farz bir ibadeti yapm�� ve takval� da davranm�� olarak Allah’� da raz� etmi� olursun.” diyerek Müslümanlar� Allah’�n ad�yla ve Allah’�n dini ad�na ikna etmeye çal���rlar.
��te bu üçüncü kategoriye girenler, iyi niyetli ve samimi Müslümanlar olmalar�na ra�men, �eytan�n bu aldatmas� ya da süslü ve cazip göstermesiyle bât�l bir yol veya amelden �slam ve Müslümanlar için baz� hay�rlar, maslahatlar ve kazan�mlar umarak yay�nlad�klar� ortak bildiriler, yapt�klar� aç�klamalar ve yazd�klar� makalelerle Müslümanlar� bu yöne yönelmeleri için ikna etmeye çal��anlard�r. ��te bu amaçla söz konusu bât�l ameli i�lemenin �slam ve Müslümanlar için gerekli, hatta “farz, ibadet ve takva” oldu�una ikna etmeye çal���rlar ve niyetleri bu olmasa da sonuç itibariyle statüko diniyle insanlar� bât�l alana çekmeye çal��anlar�n “Allah ile aldatma” projelerine destek vermi� olurlar. Bunlar�n sorunu, vazgeçilmez ve ertelenemez temel ilkeleri ve �slam’�n uzun vadeli maslahatlar� yerine, bilinçsizce ve faydac�, pragmatik bir yakla��mla Müslümanlar için umduklar� k�sa vadeli, geçici ve güven vermeyen baz� kazan�mlar� ve maslahatlar� esas almalar�d�r. Bunlar iyi niyetle ama ilkesiz davrand�klar�, nebevî yöntemi de ihmal ettikleri için, bu yanl�� tercihlerinin gerçekten de �slam ve Müslümanlar için hay�rl� olaca��na inanm��lard�r. Tabii ki, �eytan da müslümanlar�n ve �slami mücadelenin zarar�na olacak bu e�ilimi onlara süslü ve cazip göstermi�, sonuçta da kazan�mlardan çok daha büyük kay�plar�n meydana gelmesi kaç�n�lmaz olarak tecelli etmi�tir.
Bu ba�lamda, birçok “âlimler, hocalar, ilahiyatç� akademisyenler, �slamc� ayd�nlar, �slami cemaat öncüleri” de maalesef ayn� pozisyona yani insanlar� “Allah’�n ad�yla, diniyle kand�rma” konumuna sürüklenmekten kurtulamamaktad�rlar. “Laiklik, Kemalizm, kapitalizm, demokrasi, Türk milliyetçili�i, Osmanl� ve tasavvuf kültürü sentezi”nden olu�turulan “statüko dini”nin temsilcisi olup �irkle hükmeden ve �slam’a da zarar veren laik bir iktidar� desteklemenin “farz, ibadet, takva”, “umreden daha önemli bir amel”oldu�unu söylemek de toplumu “Allah ile aldat�p” laik bir iktidar� desteklemeye yönlendirmekten ba�ka bir �ey de�ildir. Laiklikle hükmeden ve üstelik �slam’� laiklik ile uzla�t�rmaya çal��an, “ekonominin ve paran�n dini iman� olmaz”, “din bireyseldir” diyerek yönetimi alt�ndaki ülkede kapitalist ekonomi ve seküler hukuk çerçevesinde, fah�an�n, zinan�n, kumar�n, faizin devlet politikas� olarak yasal bir zeminde serbestçe yap�lmas�n� güvence alt�na alan bir AKP yönetimi söz konusudur. Üstelik bu laik demokratik yönetim tarz�n�n �slami oldu�unu söyleyerek bütün ümmet sath�na da (M�s�r, Tunus vd.) yaymaya ve böylece ümmetin �slam anlay���n� tahrif etmeye çal��an siyasi bir lideri, “mü’min, muvahhid bir �ahsiyet ve ümmetin umudu” olarak takdim etmeye çal��an “muvahhid”ler ç�kmaktad�r. Bütün bunlar, insanlar� “Allah ile aldatmak” çerçevesine girebilecek önemli yanl��lar de�il midir?
Suret-i haktan görünerek toplumu “Allah ile aldat�p” laik iktidar�na ve laik politikalar�na destekçi k�lmaya çal��an laik bir siyasi partinin desteklenmesini öneren, bu amelin farz ve ibadet oldu�unu söyleyen ya da toplumu sekülerle�tiren bir siyasi partiye destek ça�r�s� amaçl� toplu gazete ilanlar�, ortak bildiriler yay�nlayan, makaleler yazan, TV konu�malar� yapan tevhidi uyan�� süreci gruplar� ve öncüleri, maalesef bu kesim içinde büyük bir ço�unlu�u te�kil etmi�tir. “Herkes taraf�n� belli etsin, ya ümmetten yanas�n�z ya da kar��s�ndas�n�z” diyerek, müslümanlar� laiklikle �slam’� ba�da�t�rma çabas� gösteren laik bir partinin destekçisi k�lmaya çal��anlar ya da bu deste�i “farz ve ibadet” olarak sunarak toplumun “Allah ile aldat�lmas�na” me�ruiyet kazand�rma konumuna dü�enler o kadar çok ki, bu yaz�da bunlardan sadece son dönemde ya�anan birkaç örne�i vermekle yetinece�im.
“Oy vermeyelim de koy mu verelim” diyerek y�llarca AKP destekçili�i yapan ve Müslümanlar� bu istikamette yönlendiren Mustafa �slamo�lu Hilal TV’deki bir konu�mas�nda laik anayasa de�i�ikli�ine evet oyu vermenin “ibadet, takva ve Allah’a teslimiyet oldu�unu” bile söyleyebilmi�ti. Ayn� �ekilde laik AKP liderlerinin An�tkabirde tazimde bulunmalar�n� da, “Allah Rasûlü, Kâbe’ye do�ru namaz k�larken Kâbe’nin içinde 360 tane put vard�, bunu unutmuyoruz.” “Allah Rasûlünün yüzü Kudüs’e dönük namaz k�larken gönlü Kâbe’ye dönük namaz k�l�yordu Medine’de.” “Bazen insan�n yüzü ile gönlü farkl� yerlere döner. Gönlünüz dönmesin. Yani gönlünüz k�blesini biliyorsa mesele yok.” diyerek mazur göstermeye ve bât�l bir k�yasla me�rula�t�rmaya çal��m��t�. Destekledi�i laik siyasi otoriteyi mazur göstermek için, mü�rik düzene ait bir tap�nakta o düzenin ritüeline kat�lmakla, Hz. Peygamber‘in “Yeryüzünde Yüce Allah’a ibâdet için yap�lan ilk mescid”de, “bu mescidin putlarla i�galine kar�� ç�karak namaz k�lmas�n�” mukayese etmesi insanlar� “Allah ile aldatma” de�ilse, ya nedir?
Cumhurba�kan� Recep Tayyip Erdo�an döviz piyasalar�nda ya�anan a��r� yükseli�e kar�� vatanda�lara bir ça�r�da bulunarak, “yast�k alt�ndaki döviz ve alt�nlar�n bankalarda TL’ye çevrilmesini” istemi�ti. AKP’ye oy vermenin �slam’a ayk�r� olmad���n� izah etmeye ve insanlar� bu konuda ikna etmeye çal��an çok say�da videosu internet ortam�nda yer alan (https://www.youtube.com/watch?v=w7-94yMJiEo) Ebubekir Sifil ise, durumdan vazife ç�kar�p laik bir hükümetin bu talebine itaatin “farz-� ayn” oldu�unu söylemekten çekinmemi�tir. Sifil, sosyal medya hesab�ndan payla�t��� mesaj�nda, “…Bu sava�ta tarafs�z kalmak, sessiz kalmak dü�manla i�birli�idir. Elinde dövizi, alt�n� olanlar�n bozdurup TL’ye çevirmesi ‘farz-� ayn’d�r.” ifadelerini kullanm��t�r. Laik-Kemalist bir devlet ve “ekonominin/paran�n dini iman� olmaz” diyerek seküler kapitalizmle hükmeden bir hükümet için �slami �iarlar�, �slami kavramlar� kullanmak, toplumu “Allah ile aldatarak” laik hükümete itaate ikna etmek de�il midir? Allah’�n hükümleri ile hükmetmeyen ve üstelik kamu alan�na �slam’�n müdahale ettirilmemesi gerekti�ini de iddia edip bu halin �slam’a da uygun oldu�unu iftira eden laik bir hükümete itaatin farz oldu�unu iddia etmek dini laik devletin stepnesi olarak kullanmaktan ba�ka ne olabilir? Farz’lar� ancak Allah belirlerken ve Allah da ancak �slami hükümetlere, sizden olan emir sahiplerine ve onlar da Allah’a ve Rasûlüne itaat ettikleri sürece itaat etmeyi emretmi�ken nas�l olur da laik ve �irkle hükmeden hükümete itaat farz ve hatta “farz-� ayn” olarak nitelenebilir? Bu kapitalist laik siyaset için dini istismar� etmek de�il midir?
Abdullah Büyük de, laiklikle hükmetmekle yetinmeyip �slam’�n da laiklikle ba�da�t���n� iddia ve iftira ederek toplumu ve bölge halklar�n� da laik siyasetlere davet edip dönü�türmeye çal��an bir siyasi liderin bât�l sistem içindeki di�er siyasi partilerle mücadelesini Hak-bât�l mücadelesi sayabilmi� ve insanlar� AKP’yi desteklemeye suret-i hak görünümüyle “inanc�m�z�n gere�i budur” diyerek ikna etmeye çal��m��t�r. “Ortada parti p�rt� yok. Ortada dava var… Hak-bat�l mücadelesi var, bu ger unutmamal�y�z.”(www.abdullahbuyuk.org/makaleleri.php?url=ribat-dergisi-makaleleri). “E�er kitaba ve sünnete ayk�r� olan bir konu�ma, bir yönlendirme yapacaksam, beni �u anda dinleyenlerin hepsinin günah�n� Allah benim boynuma yazd�rs�n. Hiç olmazsa bu seçimde de tercihimiz Recep Tayyip Erdo�an ve milletvekili adaylar�m�za olsun. Bunu inanc�m�n �����nda söylemeye çal���yorum.”(https://www.youtube.com/watch?v=898RQrQe-q4&feature=).
Abdullah Büyük, bir yazs�s�nda ikinci anayasa referendumunda “evet” oyu vermeye ça��r�rken �u abart�l� ifadeleri kullanmaktan çekinmemi�tir: “…gençli�inden �u ya��na kadar Hak davan�n yücelmesi için taviz vermedi�i ve sadece taktik hakk�n� kulland���, �slam âleminin tek ümidi haline geldi�i, Müslümanca ya�aman�n tüm �artlar�n� gö�sünü gere gere olu�turdu�u, oturdu�u yerde devlet kurup, devlet y�kan sloganc� mant��a do�ru olan usulü gösterdi�i, k�nayanlar�n k�namas�na ald�r�� etmedi�i Muhterem Recep Tayyip Erdo�an’�n “Evet Deyin” davetine kulak asmayanlar�n büyük bir vebal alt�nda oldu�unu söylemem, in�allah yanl�� bir mesaj de�ildir.” (Yeni Akit Gazetesi, 14 Nisan 2017). 2010 y�l�nda yap�lan ilk anayasa de�i�ikli�i sürecinde de Abdullah Büyük ayn� �ekilde büyük laflar edip “Evet oylar�n�n Türkiye’nin dünya devleti olmas� yolundaki engelleri kald�raca��n�” ifade etmi� ve müslümanlara “12 Eylül günü, umre için bile olsa sand�k ba��na gitmemek, evet dememek büyük vebaldir.” uyar�s�nda bulunmu�tur. Üstelik referandumun önemine dikkat çekerken, “Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin ‘�mkan olsa mezardakilere bile oy kulland�r�lmal�.’ sözlerine can� gönülden kat�l�yorum.”(Zaman Gazetesi, 18. 08. 2010) demeyi de ihmal etmemi�tir. Tabii sonuçta kendisi ve o referandumda “evet oyu” verme ça�r�s� yapan tüm di�er müslüman öncüler, hep birlikte “Amerika’n�n gözden ç�kard��� eski bizim çocuklar�n�n” vesayetini sona erdirecekleri zann�yla “Amerika ve �srail’in yeni bizim çocuklar� olan FETÖ vesayetinin” yani Abdullah Büyük’ün “Muhterem Fetullah Gülen Hocaefendi”sinin kontrolündeki vesayetin olu�umunu bizzat kendi oylar�yla sa�lad�lar ve 15 Temmuz’a giden yolu bizzat kendileri in�a ettiler.
Aç�kça görüldü�ü üzere, “ibadet, takva, farz” diyerek insanlar� demokrasi sand���na sevk etmek için �slami kavram ve de�erleri araçsalla�t�ranlar, �irk anayasas�nda yine �irkle hükmederek yap�lan de�i�iklikleri onaylamak üzere yap�lan birinci referandumda verdikleri oylarla FETÖ’nün vesayetine destek verme konumuna dü�tüler. �kinci referandumda verdikleri oylarla da, MHP ve ulusalc� Kemalist darbecilerin vesayetinin geri dönü�üne destek vermi� oldular. Sonuçta bugün AKP’nin MHP’ye muhtaç hâle gelmesine ve giderek MHP’lile�mesine, “milliyetçi” bir parti hâline dönü�mesine, sonuçta da adaletsizliklerin, hukuksuzluklar�n bu derece artmas�na bizzat kendileri sebep oldular.
Bât�l sistem içi siyasetin kirine bula��nca nas�l yozla�malara, ne büyük kötülüklere yol açabileceklerini, laik sistem içi �irk anayasas� de�i�ikliklerine bel ba�laman�n ne kadar yanl�� oldu�unu göremez oldular. Yapt�klar� bu yanl���n, daha birkaç y�l sonras�nda nas�l bir yeni vesayete yol açaca��n�, “Muhterem Hocaefendi” diye sahiplenip bel ba�lad�klar�, sayg� gösterdikleri zat�n asl�nda dini konuda nas�l bir sapk�n oldu�unu ve emperyalistlerle beraber bu halk�n ba��na ne belalar açabilece�ini bile fark edemeyen bir ferasetsizlik, basiretsizlik örne�i ortaya koydular. Neden? Çünkü meseleye, vahyin ölçüleriyle, �slam’�n temel ilkeleriyle, Rasûlün güzel örnekli�i olan mücadele sünneti ve nebevi yöntemle bakmad�lar. K�sa vadeli kazan�mlar eksenli dü�ünüp “iyi” ve “maruf” olan� erteleyerek “ehveni �er” pe�ine dü�tüler. �lkesiz ve pragmatik davran�nca, çok k�sa vadelerde meydana gelmesi kaç�n�lmaz büyük kay�plar� bile göremez oldular.
Y�llarca AKP’ye destek bildirilerine imza atan AKV çevresinden Abdullah Y�ld�zda Akit gazetesindeki yaz�s�nda, son Genelkurmay Ba�kan�’n�n 2018 y�l� mezuniyet töreninde te�menlere hitab�nda yapt��� konu�mada ‘atatürkçü dü�ünce sistemi içinde…’ hareket etmelerini ö�ütledi�i ve TSK’n�n Mustafa Kemal’den bu yana de�i�meden devam eden çizgisi ve ideolojisi �slam �eriat�n� tehdit ve dü�man kategorisinde gören Kemalizm oldu�u halde bu laik ve Kemalist ordunun Afrin harekat� sürecinde �unlar� yazabilmi�tir: “Bedir ba�ta olmak üzere gaza meydanlar�nda cihad�n en muhte�em örneklerini sergileyen Ashâb-� Kirâm, nas�l k�ld�klar� namazdan güç alarak gözlerini k�rpmadan �ehadete ko�tularsa, Çanakkale ve Afrin yi�itlerimiz de ayn� �ekilde namazdan güç alarak “yedi düvel” ile sava�t�lar ve sava�maya da devam ediyorlar. �nanc�m�z o ki, halk�m�z�n ruh kökünde özel bir yere sahip olan Cihad ve �ehadet bilinci, “Namaz bilinci” ile bütünle�erek millet ve ümmet olarak dirili�imizin en önemli itici gücü olacakt�r. Bakara suresi 153. âyet; “Allah’�n, sab�rla (zorluklara direnerek) ve namaz k�larak yard�m dileyenlerle beraber oldu�unu” müjdeler; 154. âyet de “Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyin; onlar diridirler ama siz bilmezsiniz” buyurur. �ehidler diri ve “diriltici”dirler… Bedr’in aslanlar�na, Çanakkale ve Afrin �ehidlerine selâm olsun, Rabbim �ehadetlerini kabul eylesin. (Yeni Akit Gazetesi, 27 �ubat 2018).
Ba�komutan� laiklikle hükmeden ve “�slam laiklikle ba�da��r” propagandas� yapan bir ordunun, Atatürkçü ve laikli�in savunucusu olup �slam �eriat�n� tehdit olarak alg�layan komutanlar�n öncülü�ünde hangi de�erler u�runa sava�t��� aç�k oldu�u ve hatta “Afrin’de at�lan bir füzenin üzerine “Kemalizme teslim olun” yaz�s� yaz�larak bu ideolojik kat�l�k bir daha de�ifre edildi�i halde (https://www.haksozhaber.net/tsknin-fuzeleri-mi-siyasi-rant-tahtasi-mi) bir Müslüman bu sat�rlar� nas�l yazabilmektedir? Bütün bunlar, insanlar� “Allah ile aldatma” sonucunu do�urmaz m�?
Hayrettin Karaman ise, laik bir iktidara ve onun yapt��� laik anayasaya oy ile destek vermenin “farz” oldu�unu iddia edebilmi�tir: “Hayat�m�zda �slam’�n ad�m ad�m ço�almas�n� ve tamamlanmas�n� istiyorsak -ki, bunu istemek farzd�r- ve bu anayasa de�i�ikli�i de bu ad�mlardan birini te�kil edecek veya ad�mlar� kolayla�t�racaksa -farz� tamamlayan, farz�n gerçekle�mesine vesile olan da farzd�r kural�na göre- oylamada evet demek farz olur. Halk�n yüzde elliden fazlas�n�n bu farz� yerine getirmi� olmas� Türkiye’deki dindarl�k oranlar�na göre önemli bir geli�medir.” (Yeni �afak Gazetesi, 20. 04. 2017).
Tabii ki bunlar, say�s� çok daha fazla olan bât�l söylemlerden sadece baz� örneklerdir. Görüldü�ü üzere, medyada ölçüsüz ve üslupsuz biçimde kavga edip insanlar� �slam’dan so�utan bir fitneye sebep olan “Kur’an merkezli din anlay���”n�n temsilcisi olarak tan�nanlar ile kendilerini “ehl-i sünnet” temsilcisi olarak tan�tanlar veya “Hadisçi” olarak tan�mlananlar, AKP destekçili�inde birle�ivermektedirler. �slami kavram ve �iarlar� Erdo�an ve AKP’yi �slami göstermek için araçsalla�t�rmakta adeta birbirleriyle yar��maktad�rlar. Yani tevhidde vahdet olu�turamayan bu iki uç, AKP’ye oy söz konusu oldu�unda “demokrasi sand���nda” kolayca vahdet olu�turmakta ve hatta “Cübbeli Ahmet”le bile sand�kta kucakla�maktad�rlar.
Laik bir partinin ba�kan� laiklikle hükmetmekle kalmay�p �slam ile laikli�in de ba�da�t��� iddias�n�n temsilcisi konumundaki ki�i hakk�nda yap�lan abart�l� tan�mlamalar ve hurafeci kutsalla�t�rma çabalar� yan�nda tevhidî uyan�� sürecinden gelen kimi yazarlar�n bile bunca tahrifat ve tahribat kar��s�ndaki suskunluklar� ve edilgenlikleriyle bu büyük yozla�maya dolayl� da olsa destek olmalar� söz konusudur. Bu yetmiyormu� gibi bir de “ümmetin umudu muvahhid �ahsiyet” olarak tan�mlamalar bile yap�lmaktad�r. Ayr�ca bu kesimlerin, laik devletin laiklikle hükmeden yöneticisi olan Tayyip Erdo�an’� “�slam’�n, ümmetin lideri” hatta “halife” olarak görmeleri ve göstermeleri de yayg�n bir bak�� aç�s� olarak dikkat çekmektedir.
��te bu destekler sonucunda olu�an AKP iktidar� sürecinde faturas� �slam’a ve Müslümanlara kesilen büyük bir yozla�ma ya�anm��, laik bir partiye aktif destekçi k�l�nan Müslümanlarda yayg�n bir kirlenme, �slami mücadelede büyük bir gerileme ve kan kayb� ya�anmas�na sebep olunmu�tur. ��te ya�anan bu büyük yozla�man�n boyutlar� hakk�nda AKP destekçilerinin içeriden tespitleriyle bile bilgi sahibi olmak mümkündür.
Mesela içeriden bir yazar olan Yusuf Ziya Cömert bile �u itiraflarda bulunuyor: “En adil bizdik. �nsanlar� ça��rd���m�z düzenin ad�n� da koymu�tuk, Adil Düzen. Biz gelince her �ey güzel olacakt�.” “Dava, bizim davam�zd�. Allah’�n kitab� Kur’an-� Kerim rehberimizdi. Kur’an-� Kerim insanl���n kar��la�abilece�i her sorunu çözebilecek bir potansiyele sahipti. Dolay�s�yla, dünyan�n ve tabii Türkiye’nin sorunlar�n� bizden ba�ka kimsenin çözme ihtimali yoktu.” “Fakat gerçeklerle yüzle�ti�imizde ya da gerçekler yüzümüze vuruldu�unda nutkumuz tutuluyor, yüzümüz y�k�l�yor. Birçok kimse, hayaller dünyas�ndan ç�k�p kat� ve ac�mas�z gerçeklerle yüz yüze geldikten sonra hem bireysel olarak hem de toplu olarak nerelerde yanl�� yapt���m�z�, nas�l bu hale geldi�imizi sorguluyor.” “Kötü bir s�nav verdik. Allah’�n bizi soktu�u bütün imtihanlardan s�n�fta kald�k.” “E�er varsa bir iddiam�z, iddiam�z� kaybettik. Ne dünyaya, ne Türkiye’ye söyleyecek sözümüz kalmad�.” “Bir �ey söylemeye te�ebbüs etsek bile, kim inan�r söyleyece�imiz söze, ayinesi i�tir ki�inin lafa bak�lmaz.” “Biz, ba�kalar�n�n yapaca��ndan korktu�umuz kötülü�ü kendimiz yapt�k. Allah bize bir f�rsat verdi. F�rsat� kendi aleyhimize kulland�k.” “Me�er hiç birimiz kendimizi zannetti�imiz insanlar de�ilmi�iz. S�nan�nca ba�ka insanlara dönü�tük.” (Karar Gazetesi, 16. 01. 2019)
Abdurrahman Dilipak ise, AKP’yi genel olarak destekleyen içeriden bir yazar olmas�na ra�men, ya�anan büyük yozla�maya aç�k itirazlar yükseltiyor, kötü gidi�at� sorguluyor, tabiri caizse hesap soruyor. “�nand�klar� gibi ya�amayanlar�n ya�ad�klar� gibi inanmaya ba�lad�klar�” ibretlik hakikatine dikkat çekiyor. Hatta AKP kadrolar�n� ve destekçilerini insanlar� “Allah ile aldatma” konumunda olmakla nitelendiriyor: “Çald�klar� ile hay�r yapt�klar�n� söyleyerek kendilerini gizlemeye çal��anlar, hatta suret-i haktan göstererek ödüllendirilmeyi bekleyenler iki kat cezaland�r�lacaklard�r. Çünkü onlar insanlar� iki kez aldatmaktad�rlar. “Ben namaz k�l�yorum, hacca gidiyorum, �mam-Hatipliyim, dedem müftü” demenin bir anlam� yok. Sen neysen osun. “Vay o namaz k�lanlar�n haline ki…” diye ba�layan ayeti hat�rlay�n. Ne hacc�n�z�n, ne de orucunuzun, kesti�iniz hayvan�n size bir faydas� olmayaca�� durumlar vard�r. Çald���n�z maldan verdi�iniz sadaka, sadaka de�ildir. Allah’� aldatamazs�n�z. Aksine O’nun gazab�n� art�r�rs�n�z, insanlar� aldatmak için yapt�klar�n�zla. Asl�nda sadece siz kendinizi kand�r�rs�n�z. Sak�n ola “�eytan” sizi, siz de ba�kas�n� “Allah” ile, günahlar�n�z� gizlemek için perde olarak kulland���n�z “iyilikleriniz” ile aldatmay�n!? Aldatanlar, aldat�rken aldan�rlar! (Yeni Akit Gazetesi, 19 Kas�m 2018).
“Mücahidlikten müteahhitli�e savrulanlar�m�z da oldu, muvahhidlikten münaf�kl��a savrulanlar�m�z da. Ba�örtüsü forumunda isti�are kurulu üyeli�i yapan birileri bugün çok farkl� vadilerde kâm al�yor dünyadan. Laiklik ve Kemalizm ele�tirisinde önde ko�anlardan baz�lar� bir bakt�k ki Ye�il Kemalist olmu�lar, liberalle�tikten sonra Il�ml� �slamc�l�k’tan Sekülarizm’e evrilmi�ler. Dinleri vicdan sorunu olmu�. Kimi Deist tak�l�yor, kimi Agnostik olmu�. Kimi “tarihselci” olmu�, kimi nev’i �ahs�na bir ulusalc�!” (Yeni Akit Gazetesi, 21 Aral�k 2018). “�nand���m�z gibi ya�amay�nca, ya�ad���m�z gibi inanmaya m� ba�l�yoruz ne? Birileri göz göre göre sürüklenirken, hâlâ burnu Kaf da�lar�nda, ele�tiren herkese dü�man oluyor adeta, burnundan doluyor, bürokratlar�na emirler veriyor, öfkesi a�z�ndan ta��yor.. N’oluyoruz ya hu! Bu gidi� gidi� de�il. �nsan�n içinden kollar�n� makas gibi açarak ba��rmak geliyor: Durun kalabal�klar, bu sokak ç�kmaz sokak! Bu gidi� nereye.” (Yeni Akit Gazetesi, 01 Ocak 2019).
AKP te�kilatlar�nda da görev alan yazar Mustafa Sabri Be�er bile, �nternethaber’deki kö�esinde �unlar� yazd�: “Konda’n�n son 10 y�l� kapsayan ara�t�rmas�na göre; Dindarlar %55’den %51’e indi, oruç tutanlar�n oran� yüzde 77’den yüzde 65’e, Evlilik %71’den %65’e dü�erken Ateist %1’den %3’e, �nançs�zlar %1’den %2’ye ç�kt�. Oysa söylemlere göre müslümanlar için her �ey daha iyiye gidecekti. Devlet ve toplum �slamla�acak, �slamiyet yay�lacak, dindar insan say�s� artacak, herkes daha mutlu ve müreffeh olacakt�. Oysa bugün gelinen noktada tam tersi bir manzara ya�an�yor. Bizzat ya�ad���m�z ve gözlemledi�imiz olaylara bakarak �unlar� rahatl�kla söyleyebilirim: Tesettürün c�lk�n� ç�kard�k. Tesettür modas� ad� alt�nda tesettürle uzaktan yak�ndan ilgisi olmayacak �ekilde giyim tarzlar� alm�� ba��n� gidiyor. Lüks ve �atafat�n dibine vurduk. Öyle ki israf denizinde yüzüyoruz adeta. Her ailede son model bir de�il iki hatta bazen 3 tane araçla yollar�n tozunu at�yoruz. En lüks otellerde en �atafatl� tatilleri yapar olduk… Ne olduysa gücü ve iktidar� ellerine geçirdiklerinde oldu. �lkeler de�i�meye, duru�lar gev�emeye ba�lad�… Bizim hayat tarz�m�za her türlü müdahaleyi yapanlar�n kimli�ine bürünür olduk.”
Ru�en Çak�r’�n Ba�bakan Yard�mc�s� ve Ak Parti milletvekili Mehmet Ali �ahin’le 2006 y�l�nda yapt��� röportajda �ahin �öyle diyor: “Dindarlar� biz laikle�tirdik” “Bir kere laiklik, devletin, herhangi bir dinin kurallar�yla yönetilmemesidir. Zaten �slam dininin muhatab� devlet de�il, insand�r. �slam insan� olur ama �slam devleti olmaz… Art�k halk�m�z�n cumhuriyetle, ba�ta laiklik olmak üzere onun temel ilkeleriyle hiçbir sorunu yoktur… Büyük Atatürk, arkada�lar�yla birlikte cumhuriyeti kurarken ve onun temel niteliklerini belirlerken son derece isabetli hareket etmi�tir…” “Benimki ‘tahkiki laiklik’tir, ‘taklidi’ de�il. Tahkik ederek devletin laik karakter ta��mas� gerekti�i sonucuna vard�m ve bunu her yerde, en radikal uçlar�n bulundu�u yerde söylerim. �tiraz eden olursa ona derim ki ‘söyledi�in tipte bir toplumda herkes din ad�na birbirini keser. Yak�n bölgemizde bunu görüyoruz. B�rak bunlar�.’ Genel Ba�kan�m ba�ta olmak üzere tüm arkada�lar�m�n da bu dü�üncede oldu�unu görmekten memnuniyet duyuyorum.” (Haksözhaber). AKP Kad�n Kollar� Ba�kan� Selva Çam da, 18 Eylül 2016 tarihinde yapt��� aç�klamada, “Laiklik ülke için teminat. Bunda hiçbir çekince yok” diyebilmi�tir. (https://www.timeturk.com/ak-parti-kadin-kollari-baskani-laiklik-ulke-icin-teminat/haber-292168).
AK Parti Genel Ba�kan Yard�mc�s� ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal da 10. 08. 2017 tarihinde “K�l�çdaro�lu’nun CHP’sinin ve kendisinin Mustafa Kemal Atatürk’le uzaktan yak�ndan bir ilgisi yoktur… Atatürk’ün ortaya koydu�u ideali kim gerçekle�tirmi�tir diye dönüp bak�n, AK Parti gerçekle�tirmi�tir.” (Do�ru dindar muhafazakâr kesimi AKP seküle�tirmi�tir-MP). “Cumhurba�kan�m�z devletin uzun y�llar ma�dur etti�i Müslümanlar�, dindarlar�, öfkesi ve k�zg�nl��� artm�� bir kesimi, sorunsuz bir �ekilde rehabilite etti, sisteme dâhil etti.”(http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/serpil-cevikcan/-ataturk-un-idealini-ak-parti-2499341/).
Yeni �afak Gazetesi’ndeki 09. 05. 2018 tarihli yaz�s�nda Taha K�l�nç, bu yöneli�i “Dindar Laiklik” olarak nitelendirerek bölgedeki bu geli�meler için �u de�erlendirmeyi yapm��t�: “�slâm’�n temel emir ve yasaklar�yla edilen sert kavga, yolun sonunda rejimlerin yenilgisiyle sonuçlanm��t�. ‘Dindar laiklik’ projesi ise, kitlelerce epey h�zl� benimsendi, benimseniyor… �slâm’�n siyasal, ekonomik ve toplumsal alandaki tezlerini ‘ayak ba��’ olarak gören yönetimler için, ‘dindar laiklik’ modeli, alt�n anahtar rolünde. Böylece hem ‘dine sayg�l�’ bir iktidar görüntüsü olu�turuluyor, hem de dinin herhangi bir alanda ‘ayak ba��’ olmas�na müsaade edilmiyor. �slâm ülkelerinde din-devlet ili�kileri ve dinin devlet taraf�ndan �ekillendirilmesi ba�lam�nda cereyan eden hadiselere yak�ndan bak�ld���nda, bütün bir co�rafyan�n ‘dindar laiklik’ kanal�na do�ru sürüklendi�i, sürüklenmeye çal���ld��� görülüyor. Müslüman halklarda zihinsel bir dönü�üm sürecinin de i�areti olan bu konu, önümüzdeki y�llar�n en önemli tart��ma konular�ndan biri haline gelecek.”
��te bu tür Hak ile bat�l� kar��t�ran din anlay���n�n AKP liderli�inin öncülü�ünde �srarla tekrar� ve sürekli propaganda edilmesi sonucunda, gerçekten de Mehmet Ali �ahin’in dedi�i gibi “dindar muhafazakâr kitleler laikle�tirilmi�tir”. SEKAM taraf�ndan 2013 y�l�nda yap�lan bir “Gençlik Ara�t�rmas�”nda Ara�t�rman�n Proje Yöneticisi Prof. Celalettin Vatanda�’�n aç�klamas�na göre; “ben dindar�m ve be� vakit namaz k�l�yorum” diyenler içindeki “Bireyin ki�ilik ve hayat� aç�s�ndan laik olmak önemlidir” diyenlerin oran� %67’ye ula�m�� bulunmaktad�r. Dîni önemseyen ve ölçü kabul eden, hatta ba�ta namaz olmak üzere baz� ibadetleri düzenli olarak yerine getirdi�ini söyleyen gençlerin dîn-ahlâki de�erler, dîn-aile de�erleri, dîn-bireyler aras� ili�kiler gibi birçok konuda dînden ba��ms�zla�t�klar�; dîni daha çok vicdani bir unsura dönü�türdükleri veya daha do�ru bir tan�mlamayla dîni hayattan uzakla�t�rd�klar� anla��lmaktad�r. Çünkü gençli�e yöneltilen dînî inanç ve pratiklerle ilgili baz� sorulara al�nan cevaplar, seküler bir hayat tarz�n�n ve dîn alg�s�n�n yayg�nl�k kazand���n� ortaya koymu�tur. Ayn� kurulu�un 2018 sonundaki ara�t�rmas�na göre ise, ‘Laik’ kimlikte 15 Temmuz sonras�nda kayda de�er bir art�� söz konusu olmu�tur. “Laiklik bana çok uygun’ diyenler 36,6’dan 43,7’ye, ‘laiklik bana uygun’ diyenler ise 37,5’tan 42,9’a ç�km�� bulunmaktad�r.
AKP’ye “Aktif Destek”çi Olanlar Aras�ndan, Yap�lan Yanl�� Aç�kça �tiraf Edilmese de Vicdanl� Ele�tiriler Yükselmektedir
AKP iktidar�n�n yol açt��� bu büyük yozla�ma ve hukuksuzluklar, y�llarca “aktif destek”çisi olan kesimlerde de itiraz ve ele�tirilerin artmas�na yol açm�� bulunmaktad�r. Mesela Bahad�r Kurbano�lu bir konferans�nda �u tespitleri yapmaktad�r: ‘Güç zehirlenmesi bir anda olan bir �ey de�il. Kendisini çok samimi gören, �slami alt yap�s� oldu�unu varsayan, uzun vadeli siyasal tecrübelerden geçmi�, nice badireler atlatm�� gayet halisane niyetlerle hareket etti�ini iddia edenler bugün bu temerküzü ya�amaktalar. Gücü varolu�sal bir olgu olarak görmeye ba�l�yor ve kendisi olmadan bu gücün k�r�laca��n� iddia ediyorlar’… “Mevcut iktidar�n ba�a gelmesinden itibaren, �slami diye nitelenen STK’lara ö�renci, gençlik vb. çe�itli çal��malar ad� alt�nda müthi� kaynaklar aktar�lmaya ba�land���n�, bu durumun STK’lar� konu�amaz hale getirdi�ini, bu tür yard�mlardan yararlanan ço�u STK’n�n dönü�ümler ya�ad���n�, art�k iktidar�n yapt��� yanl��lar� dahi görmeyecek hale geldiklerini” ifade ediyor. Bu suskunlu�un nedenini hükümetle beraber olan eylem bütünselli�ine ba�layan Kurbano�lu, “STK’lar�n imkanlar� nimet sayan bir bak�� aç�s�na sahip hale geldiklerini” söylüyor. Bu konuda ‘’Peki ne yap�lmal�yd�?’’ sorusuna ise �u cevab� veriyor: “Hiçbir �ekilde o ili�ki kurulmazd�, ne para ne yak�nla�ma ili�kisi. D��ar�da kal�nmal�yd�. Hükümetin bu siyasi yolculu�unda uyarma görevi üstlenilmeliydi.”(Haksözhaber).
AKP’nin sebep oldu�u yozla�maya ve hukuksuzluklara çok uzun süredir vicdanl� ele�tiriler yönelten ve �slami ölçülerin, de�erlerin gere�ine dikkat çekip �srarla vurgulayan R�dvan Kaya �u önemli tespit ve uyar�lar� yapm��t�r: “Milliyetçi-devletçi tortular sanki giderek çok daha yo�un bir �ekilde yüzeye vurmakta. Vatan, millet, bayrak vb. retoriklerle bezenmi� tezler, iddialar �slamc� diye bilinen çevrelerin, kalemlerin söylemlerinde ve tav�r al��lar�nda daha belirgin hale gelmekte. Zaten sa�-muhafazakâr gelenekten bütünüyle kopmam��, bu toplumsal zeminden ayr��mam�� kesimler için bu durum �a��rt�c� say�lmayabilir ama geçmi�te kimliksel safl�k ad�na bu tür yakla��mlara tav�r alm��, �slami aidiyetle çeli�en ve onu gölgeleyebilecek her türlü kavram ve e�ilimi reddetmi� çevrelerde benzeri ‘geri dönü�ler’ ya�anmas�, milliyetçi sinyallerin s�kla�mas� görmezden gelinebilecek bir �ey olmasa gerek!… Devlet kat�nda çok aç�k, belirgin bir otoriterle�me olgusuyla ve bunun topluma do�rudan milliyetçi-devletçi yans�malar�yla her geçen gün biraz daha fazla ku�at�l�yoruz. Bu ülke neredeyse biteviye terör, dü�man, ihanet, casusluk vb. kavramlarla konu�an; muhalif konumundaki herkesin bir biçimde suçlanabilece�i ve masumiyetini ispata mecbur tutulabilece�i; sürekli biçimde operasyonlara uyanan bir ülke görünümüne bürünmekte! … Bir müddettir yerlilik ve millilik kavram�yla yeni bir ölçünün, bir me�ruiyet kriterinin devlet kat�ndan topluma ta��nd���na �ahitlik ediyoruz… Yerli ve milli duru� ad�na hukuk devleti olman�n en temel kurallar� çi�nenmekte, politik zeminde do�uraca�� sonuçlar, sa�layaca�� menfaatler esas al�nmak suretiyle ilkesiz, adaletsiz eylemler gönül rahatl���yla icra edilebilmektedir… Yerli ve milli tan�m�yla in�a edilmeye çal���lan �eyin son kertede �slami renkleri biraz daha art�r�lm�� yeni bir milliyetçilik oldu�unu görüyoruz. Buna r�za göstermemiz söz konusu olmaz, bilakis itiraz etmek zorunday�z. �htiyac�m�z olan �ey kesinlikle yeni bir milliyetçilik de�ildir; muhafazakârl���n yeniden ambalajlan�p piyasaya sürülmesi de de�ildir.” (Haksöz Dergisi Kas�m 2017).
Haksöz Dergisinin Gündem Ba�l�kl� yaz�s�nda �u tespit ve ele�tiriler yap�lm��t�r: “AK Parti iktidar�n�n bugünkü görüntüsü bu çeli�ik ve çürümeye yüz tutmu� hali fazlas�yla yans�tmaktad�r. Hukuka, vicdana, ahlaka ters dü�en, ayr�ca siyasal basirete de aç�kça ayk�r�l�k olu�turan pek çok karar ve eyleme herhangi bir �ekilde itiraz edilmesine tahammül edilmemekte, ele�tiren, kar�� ç�kan herkes bugüne kadar nerede durdu�una, neyi temsil etti�ine bak�lmaks�z�n d��lan�p karalanmaktad�r. Bir menfaat beklemeksizin sadece adalet ve vicdan kayg�s�yla duyduklar� rahats�zl��� ifade eden, gidi�at�n gerek mazlumlara, Müslümanlara gerekse de karar al�c�lar�n, uygulay�c�lar�n bizzat kendilerine zarar verece�ini hat�rlatanlar�n uyar�lar� çekememezlik, farkl� hesaplar gütmek, alg� operasyonuna figüranl�k yapmak ve benzeri çirkin ithamlara konu olmakta ve toptan reddedilmektedir. AK Parti kadrolar� yapt�klar�n�n hesab�n� vermeyi zül addederek, “biz yapt�k oldu” mant���yla hareket etmekte ve geçmi�ten bu yana ülke genelinde sa�lanan kazan�mlar dolay�s�yla tüm �slami kesimlerin her zaman kendilerine medyun-u �ükran olmas� gerekti�ine inanmaktad�rlar. Pek çok kritik geli�meye dair ortaya koyduklar� de�erlendirme ve tav�rlar�na ‘iktidar kibri’ yön vermektedir. �slami çevrelerden gelen ele�tiri ve uyar�lar ya ‘siz bilmezsiniz’ küçümsemesine ya da ‘ihanet’ suçlamas�na konu olup savu�turulmaktad�r. AK Parti iktidar� iki boyutlu bir sapma, savrulma e�ilimi içindedir. Siyasi-ideolojik aç�dan devleti kutsayan, güvenlikçi mant��� i�leyi�e bütünüyle hâkim k�lan bir bak�� aç�s�n�n etkisi tüm politikalara yans�maktad�r. �ktidar ise elbette kutsal devletin merkezini temsil etmekte ve iktidar kadrolar� nezdinde devlet kutsand�kça, yüceltildikçe insanlar da ayn� oranda küçülmekte, önemsizle�mektedirler… MHP gerek kadrolar�yla gerekse ondan da önemlisi söylemi ve dünya görü�üyle iktidar üzerinde çok belirgin bir konum kazanm��, adeta iktidara rengini vermi�tir. Biz mevcut iktidar�, az ya da çok �slami duyarl�l�k iddias�na sahip kadrolar�n�n �slami ilkelere ters dü�en eylemleri nedeniyle ele�tiriyoruz. Adalet, vicdan, tutarl�l�kla ba�da�mayan icraatlar�n�n bu ülke insan�n� �slami ve ahlaki ilkelere yabanc�la�t�rd���n�, ayr�ca ümmet çap�nda beslenen iyimserli�i a��nd�rd���n� söylüyoruz.” (Haksözhaber, 29 Mart 2019).
AKP’ye destek bildirileri yay�nlam��, AKP içine kadrolar�n� sokup baz�lar�n� milletvekili de yapm�� olan, üstelik “Yeni Türkiye Davas�’n� destekleyeceklerini ve içinde sorumluluk alacaklar�n�” da deklare etmi� bulunan Anadolu Platformunun Hocas� konumunda olan ancak gruplar�n�n AKP destekçili�i karar�n� tasvip etmedi�ini beyan edip daha ilkeli bir yerde duran Ramazan Kayan da sürekli biçimde vicdanl� tespitler ve ele�tiriler yaparak bu kötü gidi�e kar�� uyar�larda bulunuyor. “�nand�klar� gibi ya�amayanlar�n ya�ad�klar� gibi inanmaya ba�lad�klar�”na dikkat çekiyor: “Art�k dünyevile�mek bir sapma olarak görülmüyor; bir ya�am tarz� olarak sunuluyor… Müslümanlar�n dünyevile�mesi yetmiyor bir de dinin kendisi dünyevile�tiriliyor… Dünyevile�tikçe dü�üyoruz… �çeriksizle�en din… Deruni zenginli�ini, enfüsi derinli�ini yitirmi� Müslümanlar ç�k�yor piyasaya… �nsanlar�n yapmad�klar� �eyleri yap�yor görünmeyi marifet sanmalar� zamanla sathili�e ve sapmaya neden oluyor… Gelinen noktada; ‘�slam ba�ka, Müslümanlar ba�ka’ ikilemine sanki biz neden oluyoruz… �kircikli, çift kimlikli bir ruh hali, yani �izofrenik bir durum ortaya ç�k�yor… �slam bir vadide, Müslümanlar bir ba�ka vadide… Anla��lan o ki, risk derinden geliyor; önce bilinç kaymas� sonra kalp kaymas� ve en son ayak kaymas� beliriyor… Ku�kusuz �slam’�n içinin bo�alt�lmas� �slam’a yönelik bir suikastt�r… Amelsiz Müslümanl�k… Ahiretsiz Müslümanl�k… Ya da cihads�z �slam… Ahkâms�z �slam… Neredeyse �slams�z bir Müslümanl�k ihdas edecekler… �nand�klar� gibi ya�amayanlar, ya�ad�klar� gibi inanamaya ba�l�yor… Keyfilik ve gev�eklik üzerine kurulu bir ya�am �slami kurallar�n önüne geçiyor… Kullu�u piyasa ko�ullar� belirliyor… Amelsizlik, akideyi de ahireti de zorluyor…” (Milat Gazetesi, 29. 01. 2019).
Ramazan Kayan bir ba�ka yaz�s�nda da ya�anan kötü gidi�e dair ayn� feryad�n� �u içerikle sürdürmektedir: “‘�nand���n�z gibi ya�amazsan�z, ya�ad���n�z gibi inan�rs�n�z.’ sözü oldukça sars�c� bir gerçekli�i ifade ediyor. Dünya; inand��� gibi ya�ayan adanm��larla, ya�ad��� gibi inanan aldanm��lar�n arenas�d�r! En temel problem, inanç dünyam�zla ya�am tarz�m�z aras�ndaki çeli�ki ve çat��ma… Ya�amla uzla�al�m derken, �slam’dan uzakla��yoruz… “Me�ru” olanla me�rula�t�r�lan aras�ndaki hayati fark� kaç�r�rsak zamanla savrulur, me�ru zeminimizi kaybederiz. �eriat çerçevesinin d���na dü�mesine ra�men, zorlamalarla sanki �slam’�n içindeymi� gibi görmeye ba�lar�z. Bu alg� biçimi ile gayr� me�ruyu me�ru görme yan�lg�s�na dü�eriz. �slami ölçüleri esnetme, daha sonra da es geçme… �lahi kriterlerden kopsa bile kendini içindeymi� gibi ikna etmeye çal��ma… Yani vakaya teslim… �slami hassasiyetler zay�flay�nca asla tasvip edilmeyecek nice durumlar�n nas�l savunulur hale geldi�inin birçok örne�ini görece�iz. Müesses sistemin yasalar�n�n, piyasa kurallar�n�n, gelene�in kabullerinin; kullu�un gereklili�ini nas�l suland�rd���na �ahit olaca��z. Dahas� tüm bunlar� me�rula�t�rma, mübahla�t�rma çabas�n� nereye oturtaca��z? Dinde ihtiyaç, zaruret ya da dini maslahat ve menfaat ad�na dinde laubalili�in önü nas�l aç�l�yor? Ruhsatlarla yola ç�kanlar, dinin ruhunu zedeliyor. Reel politi�e yenik dü�üyorlar. �slami referanslarla olu�mam�� bir statükonun egemen kültürü bizi ku�at�yor. Zamanla bu ku�atmay� kan�ks�yor ve kabulleniyoruz. Sonras�nda da savunur hale geliyoruz. Ruhumuza sinen bu ya�am biçimine kar�� direncimiz kalm�yor çünkü, me�rula�t�rma operasyonlar� sistematik devam ediyor. De�i�imin öznesi olmas� gereken bizler, dönü�en nesneler olmaya ba�l�yoruz. Sistem içerisinde erime, statükoya eklemlenmede sorun görmüyoruz. Ya da ö�retilmi� çaresizlik sendromuna yakalan�yoruz. Müslümanlar Müslümanl�klar�n� �slam d��� sistemlerin yukar�dan a�a��ya tanzim politikalar�na uygun sürdürmeye çal���yorlar. ‘Ne yapal�m, dünyan�n �artlar� de�i�ti, hayat�n kaç�n�lmaz gerçekleri böyle.’ mantalitesi me�ruiyet zeminimizi zorluyor. �slam’�n �artlar�na uygun bir ya�amdan, ya�anan �artlara uygun bir �slam’a eviriliyoruz. �artlar de�i�miyorsa, de�i�en �artlara göre dini anlama ve yorumlama yoluna yöneliyoruz. Nas�l olsa “zaman�n de�i�mesi ile hükümler de�i�ir” kural�na s���n�yor, sanki bu kural�n bir çerçevesi yokmu� gibi davran�yor ve rahatl�yoruz. “Tarihselcilik” zihinsel bir yorum olarak kalm�yor, yozla�man�n zemini oluveriyor… Hayata �slami bir müdahalede bulunma gücünü kendilerinde bulamayanlar, dine müdahale cüretini sergileyebiliyorlar… Problem ahireti öteleyip, dünyay� öncelemekten kaynaklan�yor. Amaçlar araçsalla�t�r�l�nca do�al olarak araçlar da amaçla�t�r�ld�… Müslümanlar�n zihinsel dönü�ümü disipline edilemeyince önce muhalefet bilinci köreldi, sonra muhafazakârla�ma kap�s� aç�ld�, �imdilerde ise konformizmde karar k�l�nd�. �slami olmayan�n bile �slam’a monte edilmesine yol bulundu. Azalt�lm�� �slam’a raz� olundu. Hayata �slam’�n rengini vermeyince grile�en kimliklerin, flula�an ya�amlar�n gönüllüsü oluverildi… Maslahat ve menfaat neyi gerektiriyorsa çözüm orada. Ha�lanm�� kurba�a misali sistem içinde silikle�me, sinme ve silinme riski alt�nday�z.” (Milat Gazetesi, 08.06.2018).
Kenan Alpay da gidi�at�n kötülü�üne dikkat çeken bir konferans�nda �unlar� söylüyor: “Milliyetçi slogan ve sembollerin yeniden yükseli�i, Fethullahç� darbe giri�imi üzerinden ulusalc�lar�n laiklik ve Atatürk milliyetçili�ini bir ortak de�er olarak dillendirmeleri, iktidara yak�n muhafazakâr medya taraf�ndan da i�lenerek zay�flam�� vesayetçi zihniyetin yeniden güçlenmesine, hakl�l�k dev�irmesine sebebiyet vermektedir. Nihayetinde milliyetçi söylemin bir ad�m ötesinin kaç�n�lmaz olarak Atatürk milliyetçili�ine evrilece�i öngörülememi� veya görülmek istenmemi�tir. AK Parti’nin 2013 y�l�na kadar sergiledi�i vesayet kar��t�, toplumu ve özgürlükleri önceleyen dil ve politikalar�n yerine devletçi, resmi ideolojiyle paydalar kuran, darbeci Kemalist odaklar� cesaretlendiren ve güçlendiren süreç, hamasi milliyetçi söylemler e�li�inde bir t�kan�kl�k halini resmetmektedir. Muhafazakâr demokrasinin gittikçe devletçi, otoriter bir hal al�p özgürlükler yerine yasaklar� savunan vesayetçi ideolojiyle yan yana yürüyor görüntüsü vermesi, AK Parti’yi iktidara ta��yan as�l etkenin kimli�ine, taleplerine tezatl�k arz etmektedir.” Konu�mas�na “emrolundu�un gibi dosdo�ru ol” ilahi ikaz� ile söylem ve eylemlerde tutarl�l��a i�aret eden Kenan Alpay da birçok ki�inin �srarla vurgulama ihtiyac� duydu�u “�nand�klar� gibi ya�amayanlar�n ya�ad�klar� gibi inanmaya ba�lad�klar�” sapmas�na vurgu yap�yor; “ilkesel duru�un korunmad��� durumlarda bir müddet sonra inand��� gibi ya�amayanlar�n, ya�ad�klar� gibi inanmaya ba�lama tehlikesiyle kar�� kar��ya kalabildi�ine” dikkat çekiyor. “15 Temmuz sonras�na bakt���m�zda, Cumhurba�kan�’n�n ‘her türlü milliyetçilik ayaklar�m�z�n alt�ndad�r’ ifadesinden bu güne, ‘2500 y�ll�k devlet gelene�imiz’ söylemine evrilen milliyetçi söylemine” dikkat çeken Kenan Alpay, iktidar�n yola ç�k�� hedeflerindeki sapma görüntüsünün temelinde etkin bir unsur olarak “hiçbir günah� küçümsememek ve günah i�lemeyi küçümsememek” ilkesinin önemsenmemesini gördü�ünü ifade ediyor. “E�er kay�rmak, rü�vet almak, komisyonculuk, haram-helal demeden elde edilen paralarla yak�nlar�m�za bir hayat sa�lanmaya ba�lan�rsa, tüketim anlay���m�z, e�itim ve e�lence anlay���m�z de�i�ip günah denizine do�ru yol al�nmaya ba�lan�rsa; orada art�k resmî ideolojiyi normal görmek hatta kutsalla�t�rmak kimseye anormal gelmez. Çünkü �eytan günahlar� normalle�tirmi� ve insanlara hallerini me�rula�t�rm�� demektir.” (Haksözhaber, 09 Ocak 2019).
Mustafa �slamo�lu da, y�llarca AKP’ye oy verip destek olmaya ça��rmas�na ve AKP’nin �slam d��� �irk uygulamalar�n� mazur ve me�ru göstermeye ve hatta laik anayasa de�i�ikli�ine evet oyu vermenin “ibadet, takva ve Allah’a teslimiyet”oldu�unu söyleyerek �slami kavramlar� bu amaçla kullanmas�na ra�men son geldi�i noktada, bu destekten pi�man oldu�unu ve siyasetin dini kullanmas�n�n aldatman�n en kötüsü olan “Allah ile aldatmak” oldu�unu ifade edip �unlar� söylemi�tir: “Yani siyasal �slamc�l���n bugünlere gelmesinde alâ kaderi’l-imkân pay sahibi oldu�um için de Allah’tan af diliyorum. Paradoks olacak ama, bu süreçte kendi pay�ma çok �ey ö�rendim. Bir yalanla ömür boyu ya�amak da vard� kaderde. Ama �ükür takke dü�tü kel göründü… din güç elde etme manivelas� ve arac� olmamal�. Din dindir. Dine yaslan�p güç elde eden, dini güce meze yap�yor demektir… Demokrasi de dahil ama dinin siyasete alet edilmesi(nden), dinin güç dev�irmek için payanda olarak kullan�lmas�ndan her zaman zarar gören tek taraf vard�r; o da dinin kendisidir. Çünkü sonuçta bütün bu yönetme mekanizmalar� için i�lenen haks�zl�klar, zulümler, hatalar, günahlar, haramlar, hak yemeler, hukuk çi�nemeler, linçler… bütün bunlar�n faturas� dine ç�kar�lacakt�r. Dine bundan daha büyük kötülük yap�lamaz.” Karun gibi ya�ar Harun pozu keserler! �blislik yaparlar, ama �dris gibi görünürler. H�nz�rl�k pe�indedirler, ama H�z�r diye uyduruk bir mitoloji pazarlarlar. Ben bu istismar�n bir an evvel durmas� için herkes üzerine ne dü�üyorsa onu yapmal� diye dü�ünüyorum. En az�ndan her bireye dü�en kendi kafas� ile dü�ünüp kendi kalbi ile hissetmesi ve akleden, sorgulayan, ele�tirel ak�l sahibi, ba��ms�z bir �ahsiyet olmas�d�r. Yoksa demin sayd���n�z istismarlar artarak sürer. O çirkinlikler asla engellenemez. Bir de o kepazeliklerin üzerine ‘Allah r�zas�’ k�l�f� giydirilir. Zira alçakl���n en büyü�ü, Allah ad� vererek, Allah ad�n� kullanarak yap�land�r. Onun için son sözüm �u ayet olsun: ‘Sak�n aldat�c� sizi Allah ile aldatmas�n!’ Aldatmak kötüdür. ‘Allah ile aldatmak’ en kötüdür.”(Ocak Medya’dan Veysi Dündar’�n Mustafa �slamo�lu ile röportaj�, 2019-02-07).
Y�llarca AKP’ye, politikalar�na ve laik anayasada yine laik bir yöntemle yap�lan iki de�i�ikli�e, “farz”, “ibadet” ya da “Müslümanlar ve ümmet için büyük kazan�m” olarak göstererek yap�lan “oy verme” ve “aktif destek” ça�r�lar� yapan çevrelerden, sebep olunan derin ve yayg�n kirlenmeye, büyük yozla�maya kar�� yükselen bu vicdanl� itiraz ve uyar�lar çok önemlidir. Üstelik, y�pratmayal�m yakla��m�yla hâlâ ele�tirmeksizin taassupla destekleyenlere nazaran çok olumlu bir geli�medir. Ancak bu tür ele�tirileri yapanlar�n bile ço�unlu�u, ilkesel olmaktan çok, destek verirken oldu�u gibi yine duygusal ve pragmatik sebeplerle hareket etmektedirler. Az da olsa daha ba��ms�z bir yakla��m ortaya koyanlar olsa da ifade edilen pi�manl�k ve ele�tirilerin ço�u, iktidardan umduklar� beklentileri kar��lanmayanlar�n ya da AKP’nin daha dürüst ve hukuka sayg�l� kanad� (mesela AKP’nin Ahmet Davuto�lu kanad�) olmak isteyenlerin ele�tirileri olmaktan öteye bir anlam ta��mamaktad�r.
Yap�lan Büyük Hatan�n Yol Açt��� Yayg�n Kirlenme ve Yozla�maya Kar�� Ne Yap�lmal�d�r?
Baz�lar�n�n art�k bu tür itiraz ve ele�tirilerle kar�� ç�kt�klar� bu kötü sonucun olu�mas�na bizzat sebep olan birçok “âlim, hoca, yazar, cemaat öncüsü” Müslüman �ahsiyet, baz� örnekleri yukar�da al�nt�lanm�� olan yanl�� ça�r� ve yönlendirmelerle çok say�da müslüman� sistem içi bat�l siyasete destek vermeye ikna etmi�lerdir. Laiklikle hükmeden bir siyasi liderin sürekli kendisini Hak olarak tan�tan, Hakk’a dayand���n�, Hakk’� temsil edip bât�la kar�� Hak mücadelesi verdi�ini, s�rat-� müstakimde oldu�unu söylemesine itiraz edeceklerine destek vererek me�ruiyet kazand�rma konumuna dü�mü�lerdir. Sonuçta da böyle bât�l bir amelle Allah’�n r�zas�n� kazand�racak bir amel yapacaklar�na Müslümanlar�n ço�unu ikna etmi�lerdir. Tabii ki, kaç�n�lmaz bir sonuç olarak �slam’a, Müslümanlara, �slami uyan�� sürecine ve tevhidî mücadeleye büyük zararlar verme konumuna sürüklenerek büyük vebal alt�na girmi�lerdir. Çünkü k�sa vadeli ve güvencesi de olmayan geçici birtak�m taktik kazan�m ve maslahat beklentileri u�runa, �slam ve Müslümanlar için ve �slami mücadele stratejisi bak�m�ndan büyük zararlar�n ve kay�plar�n meydana gelmesine yol açm��lard�r. Müslümanlar�n vahdetiyle ba��ms�z �slami kimlikli bir yap� olu�turmalar� ve birlikte tevhidî toplumsal de�i�im için çaba sarf etmeleri gibi çok temel maslahatlar, ilkesel ve kimliksel temel ölçü ve de�erler, baz� pragmatik hesaplarla ilkesizce feda edilmi�tir. Sonuçta uzun vadede toparlanmas� ve yeniden kazan�lmas� zor olan çok temel ve önemli kay�plara yol aç�lm��t�r.
Erdo�an ve AKP kar��s�nda tak�n�lan bu edilgen tutum ve Erdo�an’�n laik sistem içi mücadelesini �slami görme ve gösterme zaaf�, onu ve yolunu �srarla “�slamc�” olarak niteleme ve “me�rula�t�rmaya” çal��ma sonucunu do�urmu� ve birçok Müslüman�n sistem içi laik bir partiye ve onun üzerinden sisteme eklemlenmelerine yol açm��t�r. E�er Müslümanlar, AKP’ye taraftar yaz�l�p hem Kur’an’a, hem de laik bir partiye destek olmaya ça��ran iki daveti birden yapacaklar�na, sadece tevhide davette �srar ederek ba��ms�z �slâmî kimlikli güçlü bir yap� olu�tursalard� sonuç çok farkl� olacakt�. Çünkü böylece hem davetin muhataplar� bak�m�ndan güzel örnek, hem de tevhidî uyan�� süreci için istikameti gösteren bir yol i�areti olacaklard� ki, bu durum sonucu olumlu yönde etkileyecekti. Evet, bu Müslüman öncüler, bât�l sistem içi siyasete bula�madan, laik demokratik politikan�n taraftar� ve aktif destekçisi olmadan nebevi yöntemi tâkip ederek istikameti koruyabilselerdi, tevhidî davet ve vahye �ahidlikte �srar etselerdi, durum bu kadar vahim olmayabilirdi. E�er AKP’nin pe�ine tak�lmak yerine böyle örnek ba��ms�z �slâmî kimlikli bir yap� Türkiye çap�nda ku�at�c� biçimde ortaya ç�kar�lsayd�, genel anlamda ne bu kadar yayg�n ve derin bir dünyevile�me, sekülerle�me, yozla�ma ve çürüme ya�an�rd�, ne de tevhidî birikim sistem içinde böyle eriyerek ya da kirlenerek �slâmî ve insanî duyarl�l�klar�n� bile kaybedecek bir konuma sürüklenirdi.
Ancak, toplumu tevhidî istikamette dönü�türme ve vahiyle yeniden in�a etme sorumlulu�u ta��yanlar�n sistem içi kirli politikan�n içine aktif biçimde girmeleri ya da yan�nda yer almalar� çok büyük zararlara yol açt�. Ne hâle gelindi? Laik demokratik iktidara eklemlenmek Müslümanlar� nas�l dönü�türdü? Ne kadar büyük bir kirlenme ya�and�? En temel duyarl�l�klar nas�l oldu da bu derece kaybedildi? Üstelik bütün bu kirlenme ve yozla�malar�n, haks�zl�k, adaletsizlik, yolsuzluk vb. birçok kötülü�ün faturas�, do�rudan �slam’a ve Müslümanlara kesildi. Çünkü ba��ms�z �slami kimlikli alternatif temiz bir yap� ortaya konmay�p AKP içinde veya yan�nda yer al�n�nca, medyada ve kamuoyu önünde sürekli AKP savunuculu�u ve “aktif destek”çili�i yap�l�nca AKP liderli�inin ayn� zamanda �slam’� ve Müslümanlar� da temsil etti�i imaj�n�n olu�mas�na yol aç�ld�. Bu yüzden iktidar�n kirlili�i, AKP içi kavgalar birçok Müslüman kesimi de ku�att�. Bütün bunlara de�er miydi? Bu kirli ve yozla�t�r�c� zeminden bir an önce uzakla��lmas� gerekti�i neden hâlâ akledilemiyor? Üstelik iktidarla bu kadar iç içe olmak ve y�llarca medyada savunuculu�unu yapmak, “aktif destekçi” ve taraf olmak, hatta ba�kalar�n� da “taraf�n� belli etmeye” ça��rmak bu Müslümanlar�n davetçi vas�flar�n� bile yok etmi�tir. Çünkü tebli�in muhatab� konumundaki di�er muhalif kesimlerin, kendilerini iktidar kavgas�nda rakip olarak görmesine, davetin muhatab� konumundaki AKP içindeki “Pelikan”lar�n dahi kendilerini rakip olarak görüp kötü bir dille sald�rmalar�na sebep olmu�lard�r.
Sistem içi hükümet aray��lar�na yönelmek ya da bu tür hükümetlere taraf/yanda� olup desteklemek, ayn� zamanda bu davetçi kadrolar� ba�ka partilere yanda� olan davetin muhataplar�yla iktidar ve rant kavgas�nda rakip haline getirmektedir. Bu sebeple, onlara daveti götürmenin önünde engel olu�mas�na, �slami kimlik ve adaleti temsilde zaaf ve sorunlar olu�mas�na, eminli�in yok olmas�na sebep olmaktad�r. Bat�lda olanlar�n hükûmet yanda�� görünen davetçi Müslümanlar� sistem içi iktidar ve rant kavgas�nda rakibi gibi görmelerine ve bu yüzden Hakk’a da dü�man hale gelmelerine yol açmaktad�r. Bu hâl, �slami davet ve dönü�ümün önünü kesmektedir. Çünkü, taraf� olup desteklenen sistem içi hükümetlerin, gerek egemen bât�l sistemden, gerek bu kadrolar�n insani ve ahlakî zaaflar�ndan, gerekse Allah’�n adil hükümleriyle hükmetmemekten kaynaklanarak yapacaklar� bütün zulüm, haks�zl�k ve adaletsizliklerin, rü�vet ve yolsuzluklar�n, di�er bütün ba�ar�s�zl�klar�n faturas� da o hükûmette yer alan ya da aktif destekçi olup kendilerini Müslüman olarak tan�mlayan veya öyle tan�nan ki�iler yüzünden �slam’a kesilmektedir. ��te bu da onlar için büyük bir vebal te�kil etmekte, �slami davete de büyük zarar vermektedir. Ayr�ca, bu sistem içi politika zeminindeki dil çok kirli bir dil olup, gerek davetin muhatab� di�er muhalif kesimlerin, gerekse Pelikanlar�n kulland��� bu kirli dile kar��, k�zg�n bir tepkiyle y�llard�r tan�d���m�z Müslümanlar�n da ayn� kirli dili kulland�klar�n� medyada üzüntüyle gözlemlemekteyiz. Bütün bunlar davetçi Müslümanlara asla yak��mamakta ve davetin önünü kesen bir rol oynamaktad�r.
Hâlbuki �slam davetçisinin güvenilirlik ve eminlik vasf� kazanmas� için, cahiliye sisteminin tüm kurum, kural ve kurulu�lar�ndan ba��ms�z ve beri olmas� gerekir. Böylece davetin muhataplar�n�n, “bize Hakk’� tavsiye eden bu insanlar�n, bunun kar��l���nda bizden hiçbir dünyevi kar��l�k beklentileri yoktur” inanc�na sahip k�l�nmalar� gerekir. Bunun için, davetçilerin, yapt�klar� tebli� ve ortaya koyduklar� ahlakî örneklikle toplum nezdinde güven olu�turmalar� icap eder. Toplum bu davetçi kadro hakk�nda, “bunlar bizim hayr�m�zdan ba�ka hiçbir �ey dü�ünmüyorlar ve dünyevi herhangi bir hesab�n pe�inde de�iller. Bizden herhangi bir ücret (oy, iktidar, ikbal, makam vb.) istemiyorlar” diye dü�ünmeli ve güven duymal�d�r. Böylece “Muhammedü’l Emin” kimli�i bu davetçiler üzerinden ça��m�za ta��narak, farkl� kesimler davete icabet etmeseler bile Müslümanlardan emin olmal�, onlara, onlar�n adaletine güven duyar hâle gelmelidir. Hâlbuki iktidarla bu kadar iç içe geçen ve oldu�u gibi kamuoyuna da yans�yan ili�kiler, taraf olma ça�r�lar� ve çirkin bir dille yap�lan iktidar içi kavgalar, davetçi kimli�inin kirlenmesine yol açman�n ötesinde, tebli� muhataplar�n� rakiple�tirerek kendilerini yap�lacak tebli�e kapatmalar�na yol açmaktad�r. Davetçi Müslümanlar�n bu çeli�kileri ve iktidar kirletmesiyle dü�tükleri tutars�z konumlar�, söyledi�ini ya�amayan kötü örneklikleri, muhataplar�n�n onlar�n söylediklerini ciddiye almamalar�na sebep olmakta, ayr�ca Rabbimiz de bu çeli�kileri ya�ayanlar�n söylediklerini tesirli k�lmamaktad�r.
Bütün bunlar üzerinde dü�ünerek, yanl�� yerde bulunan davetçi Müslümanlar�n eski tutarl� konumlar�na dönmeleri büyük önem arz etmektedir. Geçmi�te Türkiye �slami uyan���n�n önemli bir birikimini te�kil etmi� olan karde�lerimizin, bu de�erli birikimin yanl�� alanlarda kirlenip heba olmas�na daha fazla r�za göstermemeleri ve geri dönü�ün iyice zorla�aca�� noktalara gelmeden, daha önce birlikte bulundu�umuz istikamete dönü� yapmalar� en büyük temennimiz ve duam�zd�r.
Bir yandan küresel dönü�türme ve emperyalist ç�karlar istikametinde yönlendirme projeleriyle; di�er yandan da �slam ad�na “âlim, hoca, önder, üstad, �eyh, �slamc� ayd�n, ilahiyatç� akademisyen vb.” adlar� alt�nda yaz�lanlar ya da yap�lan aç�klamalarla, Müslümanlar �slami ilkelere, ak�devi ölçülere ve nebevî yönteme ayk�r� iki uca do�ru itilmektedirler. Bunlardan birisi, bat�l laik sistem içi partile�me suretiyle ya da onlara aktif destek vererek sistem içi iktidar aray��� zeminde kirlenme, çözülme, temel ilke ve �slamî kimlik alan�nda yozla�ma sonucunu do�uran demokratikle�medir. �kincisi ise, bu sistem içi denemelerin on y�llard�r bir sonuç vermedi�i, hatta darbelerle her seferinde engellendi�i ve üstelik “alimlerin, hocalar�n, öncülerin” bile bu bât�l alana ça��rarak yozla�maya yol açt��� tespitini yaparak k�zg�nl�kla ve “ba�ka çare yok” diyerek �iddet yöntemine do�ru savrulmad�r. Bu uçtaki yöntem, “cihad” kavram�n� “k�tal”e indirgeyip �slami yönetime ancak silahl� mücadeleyle emperyalist u�a�� despot yönetimleri devirerek ula��labilece�i zann�yla ve nebevi yönteme ayk�r� biçimde “kalpleri fethetmeyi” de�il topraklar� fethetmeyi hedef alan “kör �iddet” eksenli yöntemdir.
�kisi de küresel emperyalistlerin kontrol ve manipüle etmesine aç�k ve onlar�n isteklerine uygun olan bu yöntemler, Müslümanlar�n yozla�mas�na ve dönü�ümüne sebep olmaktad�r. Çünkü �iddet yönteminin ihtiyaç duydu�u silah� da, demokratik yöntemin kurallar�n� da ayn� emperyalist devletler üretmekte ve Müslümanlar�n bu iki uca yönelip kontrolleri alt�nda olmalar�n�, Allah’�n yard�m�n� hak edecek ve toplumu dönü�türmede etkili olacak “e�itim, tebli�, �ahidlikle toplumu �slamla�t�racak” esas yöntemden, nebevi yoldan uzakla��p yozla�malar�n� istiyorlar. Üstelik bu iki uç birbirini de beslemekte ve kar�� uca do�ru e�ilimi te�vik ve tahrik edici bir rol de oynamaktad�r. Demokratik alanda ya�anan kirlenme, yozla�ma, �slami temel ilkelerden uzakla�t�ran sekülerle�me ve “âlimlerin, hocalar�n bile yanl�� aç�klama ve ölçüsüz tutumlar�yla” buna sebep olmalar� “silahl� mücadeleden ba�ka çare yok” söylemini tahrik edip �iddeti beslerken, kör �iddet alan�nda ya�anan vah�et de “demokrasiden ba�ka çare yok” söylemini te�vik edip laik sistem içi iktidar aray���na yönelimi artt�r�c� bir rol oynamaktad�r. ��te bu her iki ucun savunucular� da, takip ettikleri yollar�n �slamî oldu�u iddias� ve “Allah r�zas�” ad� alt�nda yahut da “ba�ka çare yok” söylemleri ve “pragmatik” amaçlarla insanlar� ikna edip nebevî yönteme ayk�r� yollarda Müslümanlar�n heba edilmesine sebep olmu�lard�r. Tabii ki, ço�unlu�u iyi niyetli de olsa sonuçta yap�lan yanl�� ç�kar�mlar, tak�n�lan ilkesiz tutumlar ve Rasûlün önderli�inde ilk neslin, “�slamî toplumu vahiyle in�a edip Kur’anî bir ink�lâpla �slami iktidara ula�ma örnekli�i” olan Mekke-Medine sürecinde b�rakt�klar� yoldaki i�aretleri yok sayarak, sözüm ona “�slam ad�na” �slam’a, Müslümanlara ve Müslümanlar�n tevhidî mücadelesine büyük zararlar vermi�lerdir.
Bu tür yanl�� beyanlarla ama iyi niyetle Müslümanlar� sistem içi bât�l yollara yönlendirenler, �eytan�n “kendi icatlar� olan baz� maslahatlar� ve beklentileri” süslü ve cazip göstermesi sonucunda bunlar� temel ilkelerden ve nebevi yöntemi takipten çok daha önemli ve ana hedefe ula�mak için bir ara merhale olarak görme konumuna gelebilmektedirler. Sonuçta niyetleri bu olmasa da bu tür maslahat ve kazan�mlara ula�mak amac�yla “bât�l yolun liderlerini �slami gösterme” ve �slami kavramlar� araçsalla�t�rarak Müslümanlar� onlara “destek vermeye yönlendirme” çabas� içinde olmalar�, sonuç itibariyle �eytan�n Müslümanlar� “Allah ile aldatmas�na” vas�ta olmalar�na yol açmaktad�r.
Bu büyük yanl��lar� yapanlar, bu yapt�klar�n�n, vahyin ölçüleri, ak�devi ilkeleri ve Nebevî yöntemin esaslar�na göre yanl�� olmas� yan�nda, art�k ya�anan pratikle de çok büyük bir yanl�� oldu�unun “aynel yakîn” olarak da ortaya ç�kt���n� görmelidirler. Yap�lan bu bât�l amel ve bu ameli me�ru göstermek için ortaya konan te’vilden tahrife kadar birçok söylem ile bât�l siyasete destek daveti sonucunda gelinen nokta; demokratikle�en “Müslüman”lar�n istikamet krizine girip ya�ad�klar� gibi inanmaya ba�lamalar�, hevan�n ilahla�mas�, dünyevile�me ve sekülerle�menin ku�atmas� alt�na girmeleridir. Sonuçta �slami mücadele zemini ve tevhidî uyan�� süreci büyük kan kayb� ya�am��, kendi çevremizdeki birikimin çok boyutlu kirlenmesi d���nda, ortada Hakk’� do�ru temsil eden bir mihenk olacak, seküler siyasetten, laik iktidardan ba��ms�z �slami kimlikli ku�at�c� bir yap� kalmay�nca daha yayg�n sapmalar�n da sebebi olunmu�tur. Laiklikle, �irkle hükmeden, geleneksel ve modern bid’at ve hurafeleri �slam diye takdim edip zulme, adaletsizli�e ve yolsuzlu�a bula�m�� olan bir iktidar� desteklemek için araçsalla�t�r�lan Kur’an ve �slami kavramlar sebebiyle medyatik olarak topluma sunulan Hak ile bât�l kar���m� din, f�trata ayk�r� geldi�i için de yeni nesillerin �slam’dan uzakla�malar�na, yayg�n biçimde sekülerle�melerine, hatta deizme kadar savrulanlar�n giderek artmas�na yol aç�lm��t�r.
Bu bak�mdan, son on y�lda ortaya ç�kan sonucun, Allah’�n asla raz� olmayaca��, sadece �eytan� sevindiren ve mü’minleri üzen bir sonuç oldu�u art�k daha yayg�n kesimlerce görülmeye ba�lanm��t�r. Onun için de AKP iktidar�na ve yol açt��� büyük yozla�maya yönelik olarak bu kesimlerden yükselen ele�tirilerin hem say�s� hem de dozaj� artm�� bulunmaktad�r. Ancak yap�lan ele�tirilerin hâlâ içeriden ele�tiriler olmaktan ç�kamad���, ba��ms�z �slami kimli�in ilkesel ele�tirileri ve özgün muhalefeti niteli�ini kazanamad��� da bir vak�ad�r. Hâlbuki öncelikle yap�lmas� gereken, art�k hem ilkesel hem de pratik olarak yanl��l��� ortaya ç�km�� olan “laik sistem içi siyasete aktif destek” �eklindeki bu bât�l amelin bir an önce terk edilmesidir. Sonra da bu büyük yan�lmaya zemin haz�rlay�p yayg�n kirlenmeye, yozla�maya ve �slami mücadelede kan kayb�na sebep olanlarca; ibret olmas�, silkinmeye, uyanmaya vesile olmas� ve ayn� yanl��a bir daha dü�ülmemesi için, mutlaka ilkesel boyutta ve kamuoyu önünde ciddi ve aç�k bir öz ele�tiri yap�lmal�d�r. Sonuç olarak, ya�anan istikamet krizinden ç�kmak amac�yla, yap�lan bu yanl��tan ilkesel ve güven veren bir dönü� yap�lmal� ve bu dönü� söz konusu yanl��� yine kamuoyu önünde mahkûm ederek gerçekle�tirilmelidir.
Rabbimiz, bizleri hem �eytan�n oyun ve tuzaklar� ile imtihandan ba�ar�yla ç�kan muvahhid kullar�ndan eylesin, hem de birtak�m “dünyevi maslahat ve kazan�mlar�” abartarak Müslümanlar� kirlenecekleri bât�l yollara destek vermeye yönlendirme yanl���na dü�mekten korusun. �yi niyetli yorumlar�yla bu yanl��a dü�erek ya�anan büyük savrulmaya sebep olan karde�lerimizin de, bir an önce ilkesel bir dönü� yapmalar�n� nasip etsin. Böylece, umutlar� yeniden ye�ertecek yeni bir hamle yapmak ve tevhidî mücadele hatt�nda ba��ms�z �slami kimlikli ku�at�c� bir yap�y� hep birlikte in�a etmek üzere kucakla�mam�z� nasip etsin in�aAllah.