"ŞÜPHESİZ İNSAN KENDİ KENDİSİNİN ŞAHİDİDİR"

Mehmed MAKSUT

22-09-2025 23:01


İslamın birey ve oluşumlardan talep ettiği şahsiyeti, derinliği, kararlılığı, ahlakı ve akıllığı ifa etmeden, "İslamın devlet talebi vardır"ı ifade etmemiz ağır bedeller ve hasarlara sebep oldu... 

Allah, iddialarımız ile içeriğimiz arasında bizi bir imtihana tabi tuttu. Kimi kaybetti, kimi sarsıldı, kimi de hala beklemektedir. İçerik ve derinlikten yoksun iddialar ve idealler, mensuplarına hayal kırıklığını her daim yaşatacaktır. Burada olan iddia ve ideallere oluyor ve sorgulanan, yargılanan şahsiyetler değil idealler oluyor...

"Siz kendinize bakın" ilahi emri ne zaman üzerimize tecelli eder ve yüzümüz başkasında çok, kendimize dönerse o zaman eksiklerimizi görebilme ve kendimize şahit olma halini yaşarız. "İnsan kendi kendisinin şahididir" ayeti derin bir sorgulamaya ve aynadan kendimize bakmaya sevk etmelidir. Bu sorgulamalar, yılmaya ve bir yerlerde yığılmaya değil yenilenerek yeniden yürümeye sevk etmelidir. Aksi sorgulamalar belkide bizi çok farklı kulvarlara sürükleyebilir.

"Sabikun" yani öncü olma misyonumuzu yenilemeliyiz. Öncülüğü sadece çile ve çabadan öte; siyaseten, ilmen, ahlaken, feraseten, fıtraten ve fikren ilahi değerler eşliğinde toplumsal somut öncülüğe dönüştürmeliyiz. Öncülüğü; sohbetlerde hoca, meydanlarda önde olmanın dışında bir dünyaya taşımak bugünün öncülerinin önünde önemli bir sorundur...

Bugünün küresel gelişmeleri karşısında, sadece kültüre indirgenen bir islamı kabul etmediğimiz gibi direnişimizi sadece kabul etmemek ve kabul edilmeyeni red etmek üzerine de inşa edemeyiz.Doğruların yokluğu yanlışları doğurur. Doğruların yokluğu veya güçsüzlüğü yanlışların alanını büyütür. Yokluğumuz birilerinin elini ve alanını genişletir. Yıllarca soyutlanma üzerine yürütülen siyaset ve metod algısının müslümanlara bir yarar sağlamadığını gördük ve görüyoruz. 

İslami ufkumuzu ve oluşumlarımızı "Allah böyle dedi, peygamber böyle dedi, el fatiha bitti" kolaycılığından ve nakilciliğinden kurtarmalıyız. Duygu, düşünce, derinlik, çok boyutluluk ve medeniyetten yoksun bir dil ve tutum ile şahitliğimiz hep nakıs kalır.

Yirmi yıldır İslami hareketlerin içindeyim. Bunca yıl içerisinde hayatıma nice güzellikler dahil etti bu oluşumlar. Şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim; toplumu ve insanı en çok düşünen, onları en çok dert edinen ve bu uğurda en çok çalışan bu insanlardır. Bazı hata ve eksiklerine rağmen bu iddiamı çürütecek hiçbir sorun görmedim. Bunca yıl, bunca çaba ama ortaya çıkan sonuca bakınca sonuç ve sorunlar hep aynı.  

Peki neden bu kısır döngü? Tek kelimeyle donanımsızlık, projesizlik ve programsızlık. 

Kuran'ı, kadim risalet ve tarihi tecrübeyi zihnen taşıyoruz ama Fadlallah'ın ifadesiyle "Bir medeniyet projesi olarak İslam" gerçekliğine indirgeyemiyoruz.  İslami hareketlerin çok güzel iddiaları var; ama bunları projeye dönüştürecek ve bir program dahilinde ilerletecek öncüleri ve programcıları yok... Program ve proje denilen şey "yapıların kendi iç işleyişle alakalı" kararların ötesine geçmiyor... 

Kendi kendimize şahitlik etmek dedik... Bu eksiklerimizi, bu eleştirilerimizi yapmadan: "bunlar savruldu, bunlar kaydı, bunlar ihanet etti, bunlar sattı, bunlar terk etti" gibi sözlerin insan ve emek kaybetmekten öteye geçmeyeceğini bilmeliyiz. 

Yaşadığımız dünyanın tahlilini iyi yapmalıyız ama taklide düşmemeliyiz. Taklidin tekrarı telefisi mümkün olmayan bir tahakküme dönüşüyor... Taklidlerin tahakkümü altında nice güzel tahliller yetim kalmıştır... 

Hepimiz "Sana yakin gelinceye kadar rabbine kulluk et" emri ilahiyesine iman etmiş ve inşallah bunun şahitliğiyle şehadete göç etmeye azmetmiş insanlarız. Çabamızın Allah indindeki boyutunu tartışmıyorum; ama toplumdaki boyutunu irdelememiz gerektiğini düşünüyorum.

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
Diğer Yazıları

Makaleler

Hava Durumu


VAN