Bir Alevi deyişinde "Miraçtaki Muhammed, o bizim padişahımız" denilir. Bu konuda Aleviler ve Sünniler aynı inanışa sahiptir.

 

Bizim padişahımız ise, "miraçtaki" değil "mihrabdaki" Muhammed (a.s.)'dır.

 

Zira Kur'an ve siyer, bize mihrabdaki Muhammed (a.s.)'ı tanıtır, ona ittibayı öğretir.

 

"Miraçtaki Muhammed" efsane, "mihrabdaki Muhammed (a.s.)" ise gerçeğin ta kendisidir.

 

Biri efsanelerin konusu, diğeri ise hayatın  konusudur, örnektir, önderdir.

 

Hakikat-i Muhammediye (varlığın Muhammed (a.s.)'ın nurundan ve onun hürmetine yaratıldığı" inanışı nasıl ki muharref Hıristiyanlık kaynaklıysa (Bkz: Pavlus'un Koloselilere Mektubu), miraç inancı da Zerdüştizm kökenli bir inanıştır. 

 

Zerdüşt'ün veya Zerdüşt Rahip Arda Viraf'ın "miraç yolculuğu" efsanesinden alınmıştır.

 

Biz elhamdulillah ki, efsanelerin, hurafelerin değil, Kur'an'ın elçisi Muhammed (a.s.)'a iman ediyor ve ona ittiba etme bilinciyle yaşamaya gayret ediyoruz."

 

(Şükrü Hüseyinoğlu / İslam ve Hayat)