Eskiden Topkapı'da, Eminönü'nde kaldırımlara tezgâh açan "bul karayı, al parayı" soyguncuları vardı.

 

Birkaç at hırsızı ufak bir "tezgâh" açıp "bul karayı, al parayı" diye bağırmaya başlar, etraflarına biriken meraklıları avlamak için önce kendi adamlarına karayı buldurup parayı verir, sonra da bu "tezgâha" gelen etraftaki meraklılar içinden avlarını söğüşlemeye başlarlardı.

14-15 yaşlarımda Topkapı'da o dönemin otogarı civarında bu "tezgâha" tanıklık etmiştim.

 

İşte bugünün en etkili servet transfer düzeneklerinden biri olan "kripto para", söz konusu "bul karayı, al parayı" tezgâhının iktisadi bir sistematiğe oturtulmuş ve küreselleşmiş halinden başka bir şey değildir.

 

Ne var ki, üçkâğıt ekonomisi kapitalizmin modifiye edilmiş son sürüm hırsızlık biçimi olan "kripto para" düzeneğine "caiz" fetvası (!) veren cahiller bile var bu ülkede.

 

Oysa nice insan çoluk-çocuğunun rızkını, birikimini batırdı, batırıyor bu bataklıkta. Bu sebeple canına kıyan birçok kimse de oldu.

 

Küresel sömürü odakları, piyasaya sürdükleri bu tür "bul karayı al parayı" düzenekleriyle çok büyük vurgunlar yapıyorlar.

 

Konuyla ilgili son haber aynen şu şekilde:

 

"Trump, kriptodan paraları vakumluyor. Yatırımcı zarardayken o ve ailesi servetlerini katladı."

 

Haberdeki "vakumluyor" ifadesi gerçekten çok isabetli.

 

Baştan beri söylüyoruz, kripto para denilen şey küresel bir "bul karayı al parayı" düzeneğidir, bir servet transferi aparatıdır.

 

Bu açık bir gerçek olduğu halde, dün marketten kahvaltılık çalan bir kimseyi kelepçeleyip cezaevine atan devlet, yıllardır on binlerce yurttaşının birikimlerinin kripto para düzeneğiyle küresel hırsızlar tarafından gasbedilmesini izlemekle yetiniyor.

 

(Şükrü Hüseyinoğlu / İslam ve Hayat)