Suriye'ye yardımlar ulaştı; yardım çağrısı sürüyor

"Kardeşlik ve Dayanışma Platformu" Suriye’ye yardımlarını ulaştırdı. Yardım çağrısı sürüyor.

27-08-2012


Müslüman Suriye halkıyla dayanışma örnekliği gösterebilmek adına “Kardeşlik Ve Dayanışma Platformu” çatısı altında bir araya gelen İslami kuruluşlar Ramazan ayı boyunca topladıkları yardımları bölgeye ulaştırdı.

Platformu temsilen sınır bölgesine geçen Ankara İLKAV’dan Erdal Ardıç, Talip Bağrıaçık, Şahin Sertkaya ve Hamza Sertkaya yardım malzemelerinin Suriye tarafına aktarılmasının koordinasyonunu sağladılar. İstanbul’dan platformu temsilen kafileye katılan Hamza Er ise yardımların dağıtımını gözlemlemek ve bölgede incelemelerde bulunmak için sınırın Suriye tarafına geçiş yaptı. 

5 Tır dolusu gıda ve ihtiyaç malzemeleri ile birlikte bölge Müslümanlarına nakdi yardımda da bulunan platform temsilcileri, yardım tırlarının üç tanesini Reyhanlı’dan Halep‘e, iki tanesini ise Yayladağ sınır kapısından Lazkiye civarında direnen Müslüman kardeşlerimize ulaştırılmak üzere teslim etti. Yardım kampanyasının çağrısında, direnen gruplar ve onların aileleri, şehid olanların aileleri, gaziler ve ailelerini önceleyeceklerini duyuran “Kardeşlik Ve Dayanışma Platformu” bu çağrıya uygun olarak yardımlarını Suriye içerisindeki direnen ve bu yolda şehid ve gazi olan kardeşlerinin ailelerine ulaştırdı.

Haleb’e bağlı bölgelerde direnen gruplara ziyaretler gerçekleştiren Hamza Er, her açıdan imkânsızlıklar içerisinde boğuşan bir halk gördüğünü söyledi. Gıda yetersizliğinin gittikçe yayıldığı bölgede çok yakında kıtlık sorununun baş gösterebileceğine değinen Er, iftarlarını bahçelerden topladıkları meyvelerle açan topluluklar gördüğünü ifade etti. Bombalamaların etkisi ile ekmek üretiminin sınırlı sayıda özel yerlerde gerçekleştiğini belirten Hamza Er, un yetersizliğinden bu üretimin bile düzenli olarak sağlanamadığını söyledi.

Hamza Er’in bölgeyle ilgili diğer izlenimleri ise şöyle:

Suriye'de imkânsızlıklar içerisinde çırpınan bir halk bizleri karşıladı. İftar sofralarının dizaynından ziyade mahallesinin bugünde yoğun top atışından isabet almadan kurtulup kurtulamayacağının hesabını yapan ailelerle dolu Halep...

Hastane, okul, camiler ve evlerin hedef alındığı Haleb ve çevresinde bombalamalar özellikle iftar saatinde başlayarak kesintisiz devam ediyor. Karartma altında iftarlar açılıyor, namazlar kılınıyor.

Bölgenin tamamına yakınını direnen halkın kontrolünde... Ancak mühimmat sorunu had safhada… Operasyona giderken bir silahla üç kişi yola çıkıyor, ola ki biri vurularak şehid olur veya yaralanırsa silahı diğer ikincisi alsın… Mermi sandıkları her operasyonda boşalıyor. Dışarıdan silah yardımı olmadığı için içeriden alım yapmaya çalışan direnen gruplar normalin 2-3 katı fiyatlarla ancak bunu gerçekleştirebiliyor.

Şehidlerin tamamına yakını keskin nişancılar tarafından göğüs ve kafalarından vuruluyor. Eğer çelik yelek ve miğferleri olsaydı bu sayının yarı yarıya azalabileceğini tahmin etmek bizleri hazırlamamız gereken yardımların içeriği hakkında düşünmeye sevk ediyor.

Suriyeli direniş grupları kendi mahkemelerini ve polis teşkilatlarını kurmaya çalışıyor. Savaş döneminin kargaşasından olası faydalanmaya çalışanlara fırsat vermek istemiyorlar.

Esirlere yaklaşım çok etkileyici… Onlara İslam’ı tebliğ ediyorlar, yakın bulunanlar, pişmanlık duyanlar direnenlerin safında mücadeleye katılıyor…

Savaşın olduğu yerde tabii ki tıbbi imkânlarda oldukça önem arz ediyor. İşte Haleb bu imkânlardan da yoksun… Yaralanan bir mücahit ambulansla sınıra götürülene kadar yolda hayatını kaybediyor. Çünkü içeride donanımlı ambulans yok. Bir minibüs içine yatak konulmuş, birkaç sargı bezi ve birkaç ilaç… Haleb’in ambulansı bu kadar… Hastane ise anlatılamaz. Çünkü anlatılacak bir şey yok. Eski resmi bir binanın odasını ameliyathane yapan direnişçiler, derme çatma malzemelerle doktorun eline teslim ediliyor. Basit bir kan durdurucunun olmadığı, kullanım süresi bitmiş ilaçların rafları doldurduğunu gördüğünüzde bu odadan yaralıların ne kadar şifa bulup da çıkabileceğini kestirebilmek hiç de zor olmamakta.

Antakya’ya getirilen yaralılar bazen kamyonet kasalarında hastaneye taşınıyor. Doktor sayısının ve hastane kapasitesinin yetersizliği insanların gözleri önünde ölümleri arttırıyor.

Buna rağmen moraller oldukça iyi… ‘Şimdi özgürüz ve gerekirse özgür öleceğiz ama ne olursa olsun bir daha Esed idaresi altında bir hayatı kabul etmeyeceğiz’ diyorlar. 50 yıllık Baas korku devletinin uygulamalarına birebir muhatap olamayanlar halkın bu sevincini-kararlılığını- anlamakta zorluk çekebilir. Dünün hayvancısı, marangozu, öğretmeni, imamı bugünün direnişçisi Suriye’de; ve bu onurlu insanlar kendilerinin anlaşılmasını istiyorlar. Bir insanın en doğal isteği olan düşünme, üretme, örgütlenme, fikrini ifade etme, inandığı gibi yaşayabilme hakkının ne kadar değerli olduğunu görebilmemizi istiyorlar. Bunu zaten görenlerin “ama”’larından vazgeçmelerini de bu isteğe biz ekleyelim…

“Kardeşlik Ve Dayanışma Platformu” bölgede yerinde tespit edilen ihtiyaçların hazırlanabilmesi için “Yardım Çağrısını” sürdürme kararı aldı.

Çok kısa süre içerisinde yeniden yola çıkacak yardım konvoyunda yer alması planlanan malzemelerin listesi şöyle:

Un
Bakliyat
Hazır konserve gıda
Çocuk maması
Hurma
Makarna
Salça
Çocuk bezi
Kadın hijyen malzemesi
Ameliyathane malzemeleri
Tıbbi malzeme ve öncelikli ilaçlar
İç giysi

İLKAV Ankara
İrtibat: 0312 229 79 76

Eğitimder Kağıthane/İstanbul
İrtibat: 0506 240 32 57

Birr Nesil Derneği Esenyurt/İstanbul
İrtibat: 0532 507 77 33

Hay-Der Fatih/İstanbul
İrtibat: 0212 491 07 44

Kalem-Der Ümraniye/İstanbul
İrtibat: 0216 520 25 80

AKMER Armutlu/Sarıyer/İstanbul
İrtibat: 0530 820 88 98

Kur’an Nesli K.M. Bahçelievler/İstanbul
İrtibat: 0536 481 97 06

ÖzgünDer İzmir
İrtibat: 0532 657 79 34

Zeynep-Der İzmit/Kocaeli
İrtibat: 0262 323 15 51
 

Etiketler : #Suriye'ye   #yardımlar   #ulaştı;   #yardım   #çağrısı   #sürüyor   
YORUMLAR
  • HUSEYIN SASMAZ   06-09-2012 11:16

    Amerika'nın Koyduğu Kırmızı Çizgilerin Amacı, Kendi Çıkarları ve "İsrail'in" Varlığını Korumak İçindir Yoksa Şam Topraklarında Akıtılan Saf Kanlar Onu Hiçbir Şekilde İlgilendirmemektedir Amerika Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nuland, 23.08.2012'deki konuşmasında, Suriye'deki şiddetin devam etmesinin cihadî cemaatleri güçlendirdiğini ve uluslar arası toplumun endişesini artırdığını söyleyerek Suriye'nin geleceğine, bu cemaatler gibi haricî tarafların değil halkının karar vereceğine dikkat çekmiştir. Ayrıca -United Press International ile yaptığı söyleşide-, Obama'nın Suriye rejimini kimyasal silahlar bağlamında uyarmasının ardından Suriye hususunda askerî seçeneğe meyletmeye başlamış olduğunu reddetmiş ve şöyle bir eklemede bulunmuştur: "Mevcut aşamaya dönük planları dikkate alma sürecine başladık ancak herhangi bir karar almadık." Yine Los Angeles Times Gazetesi, Amerikalı yetkililerden Dışişleri Bakanlığı (Pentagon'un), şayet Beyaz Saray kimyasal silah depolarının güvenli olduğu kararını verirse Suriye'ye özel kuvvetler gönderilmesi için olağanüstü planlar hazırladığını aktarmıştır. Ayrıca gazete, uydular ile keşif uçaklarının şu anda depoları kısmî olarak gözetlediğini ifşa etmiştir. Nitekim Barak Obama da Suriye rejiminin kimyasal silahlar kullanmasının Amerika'nın sessiz kalmayacağı kırmızı bir çizgi olduğu şeklinde buna vurgu yapmıştır. Bu gibi bir resmî açıklama, iğrenç Amerika'nın Suriye'de meydana gelenlere karşı olan tutumunu ifşa etmektedir. Zira o, Şam ayaklanmasının İslamî bir ayaklanma olduğunu fark etmiş ve gerek kendisinin gerekse uluslar arası toplumun bu husustaki endişelerini dile getirmiştir. Dolayısıyla Müslümanların üzerine düşen de Amerika'nın bu düşman tutumunun aslında İslam'a karşı olduğunu fark edip onu düşman edinmeleri, Amerika'yı korktuğu şeyle (İslam'la) yüz yüze getirip ondan ayrılmamaları, çözümde ona yardım edilmesini talep eden yada onun sadece Müslümanların düşmanlarının ortaklığındaki arabuluculuğunu kabul eden tüm siyasî tarafları engellemeleridir... Yine şu ana kadar Beşar'a karşı herhangi bir askerî eylemde bulunma niyetinde olmadığını ilan etmesi de Amerika'nın tutumunu ifşa etmektedir. Çünkü Beşar, kendisinin ajanı olduğu gibi dahası onun bütün çalışması, hem ajanı olan mevcut yöneticinin başka bir ajan yöneticiyle yer değiştirmek yoluyla otoriteye barışçıl bir siyasî geçiş için hem de vaatte bulunduğu üzere mücrim Beşar'ın güvenli bir şekilde çıkmasını garantilemek içindir. Çünkü Beşar'ın silahsız Müslümanlara karşı işlemiş olduğu bütün cürümler, Amerika'nın yeni ajanına ulaşmaya dönük planı kapsamındadır... Ayrıca Amerika'nın, Suriye'deki Müslümanların saf kanları hakkındaki tüm sorulanlara karşı olan tutumu da ifşa olmuştur. Zira Suriye'de medya gelen yıkımlar, mücrim Beşar Esad'ın savaş uçaklarını kullanarak sivillerin üzerine baskınlar yapması, ağır top ve füzelerle onları bombalaması, kadınları, çocukları ve yaşlıları öldürmesi, evet tüm bunlar Amerika'yı hiçbir şekilde ilgilendirmediği gibi onun kırmızı çizgisini de oluşturmamaktadır. Bilakis aksine işlemiş oldukları itibarıyla ajanı mücrim Beşar'a yeşil ışık yakması, alternatif ajan bir yöneticiye ulaşma planı kapsamındadır. Dolayısıyla Amerika'nın kırmızı çizgisini oluşturan şey, sadece "İsrail'in" varlığının tehdit edilmesi yada kendisinin bölgedeki çıkarlarına ve nüfuzuna dokunulmasıdır. Amerika'nın nüfuzunu ve çıkarlarını tehdit edenlerden biri de siyasal İslam'ın yönetime ulaşmasıdır. Azim olan Allah, şöyle buyururken ne kadar da doğru söylemiştir: قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَاءُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْ وَمَا تُخْفِي صُدُورُهُمْ أَكْبَرُ "Gerçekten, kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olmaktadır. Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür. " [Âl-i İmrân 118] Sonra Amerikan Sözcüsü şöyle demiştir: "Suriye'nin geleceğine halkı karar verecektir." Onun ve batıl efendilerin istedikleri doğru bir sözdür. Bizler de ona ve efendilerine deriz ki; evet, son kararlarını verip bitirmişlerdir. Dolayısıyla onlar nezdinde Allah'ın izniyle ne Amerika'ya nede onun benzeri olan kafir kapitalist Batılı devletlere bir yer vardır. Bilakis onlar için emir, sadece Allah için olacağı gibi Allahuteala'nın izniyle Nübüvvet Münhacı Üzere Hilafet için olacaktır. Zira Amerika ile onun benzeri olan Müslümanların düşmanları, köklerinin kurutulmasının ve sapkın ve saptırıcı hadaratlarının ortadan kaldırılmasının ne anlama geldiğini gerçekten çok iyi bilmektedirler. Ey Hayırlı Şam'da Ayaklanan Sadık Müslümanlar! Bu gibi açıklamalar, sizleri yaygara koparmaya sevketmesin ve hiçbir kimseyi de korkutmasın. Bilakis sizlerde olan şey, düşmanlarınızı korkutmaktadır. Zira Allahuteala sizlere, korkuyla birlikte nusret verecek ve görülmeyen askerleriyle sizleri destekleyecek ve Allah'ın izniyle sizler, nusret bulanlardan olacaksınız. Dolayısıyla sizlerin Allah ile birlikte olmanız ve sebat göstermeniz, tayyip İslam ağacının bitmesi için Şam halkının ve mübarek topraklarının üzerine inecek olan ilk yağmur damlalarından başka bir şey değildir. O halde Allahuteala'nın, şu kavlini hatırlayınız: الَّذِينَ قَالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزَادَهُمْ إِيمَانًا وَقَالُوا حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ "İnsanlar onlara: İnsanlar size karşı toplandılar, artık onlardan korkun dedikleri halde bu onların imanları artırdı ve Allah bize yeter, O ne güzel vekildir dediler." [Âli İmran 173] Ve Subhânehu'nun, şu kavlini: إِنَّمَا ذَلِكُمُ الشَّيْطَانُ يُخَوِّفُ أَوْلِيَاءَهُ فَلا تَخَافُوهُمْ وَخَافُونِ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ "O halde -eğer iman etmiş kimseler iseniz- onlardan korkmayın, Benden havf edin (korkun)!" [Âl-i İmrân 175] Hizb-ut Tahrir Suriye Vilayeti Medya Bürosu Başkanı Mühendis: Hişam el-Baba Tel: + 882 16 444 461 32 E-mail: [email protected]"> [email protected] | www.hizb-ut-tahrir.info | www.tahrir-syria.info | www.turkiyevilayeti.org

İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN