Hikmet ERT�RK

24 Mart 2009

YOL AYRIMI

"Allah ve Resulü, bir i�te hüküm verdi�i zaman, art�k inanm�� bir erkek ve kad�na, o i�i kendi isteklerine göre seçme hakk� yoktur. ��te kim Allah'a ve Resulüne kar�� gelirse, apaç�k bir dalalete dü�mü� olur." (Ahzab–36)

 

T�pk� bir antla�ma metni gibi. Davet edildi�iniz yeni ya�am�n�zda uyman�z gereken �artlar belirlenmi�. E�er böyle bir ya�am biçimini kabul ederseniz Kur’an’da geçen hükümlere ve bu hükümlerin nas�l ya�an�laca��n� ö�reten Peygamber’in (S) örnekli�ine ko�ulsuz uymak zorundas�n�z. Bu konularda kendi iste�inize, nefsi kabullerinize göre fikir beyan etmeniz yasaklanm��. Tabi bu cümleleri ben burada s�ralarken ya�ad���n�z çevrelerdeki insanlar�n ya�ay�� �ekilleri gelmi�tir akl�n�za. E�er Kur’an’� kendi dilinizde anlayarak okuyan kimselerden iseniz, çevrenizdeki insanlar�n ço�unun �slam ad�na yap�p ettikleri amellerin Kur’an’�n onlara yapmalar�n� söyledi�i emirlerden çok farkl� �eyler oldu�unu görürsünüz. Öyle ki bu kimselerin ço�u Müslüman olmakla nas�l bir yükümlülü�ün alt�na girdiklerinin fark�nda de�iller ne yaz�k ki. Kur’an’� anlama kayg�s� ta��mad�klar� ve bu kayg�yla okumad�klar� için Müslüman olmalar� bilinçli bir tercihin sonucunda olmu� de�ildir. Çünkü genelde insanlar Kur’an’da kendilerine yöneltilen birçok emirden haberdar de�iller. Bu yüzden Kur’an’da geçen ayetlerin, ya�amalar� gereken hayat tarz� oldu�unu dü�ünemiyorlar. Ald�klar� Müslüman ismi ise bilinçli bir tercihle elde edilmi� bir isim de�il, Müslüman bir ailede dünyaya gelmelerinden dolay� kendilerine kalan bir mirast�r.

 

�slam dininin gerekleri O’nun Kitab� olan Kur’an’da yaz�l�d�r. Bu yaz�l� emirlerinin nas�l ya�an�lmas� gerekti�ini de �slam dininin Peygamberi(S) ya�ant�s�yla göstermi�tir. Günümüzde tüm bu kaynaklar en ince ayr�nt�lar�na kadar elimizde mevcuttur. Üstelik kendi dilimize çevrilmi� ve anla��l�r bir biçimdedir. Yap�lmas� gereken i�, bu kaynaklar�n dikkatlice okunmas� ve ya�ant�m�z�n da bu bilgilere göre yeniden düzenlenmesidir.

 

Günümüz insan�, bat�l� dü�ünsel de�erlerden oldukça etkilenmi� durumdad�r. En çok telaffuz etti�imiz bat�l� de�erlerden biriside demokrasidir. Ahzab–37. ayeti, bat�l� de�erlerden etkilenmi� olmakla birlikte kendisini Müslüman olarak nitelendiren bir kimseye okudu�unuzda itiraz etti�ini göreceksiniz. Çünkü insanlar�n Kur’an ayetlerinde belirtilen hükümleri kendi isteklerine göre de�i�tirme hakk� yoktur. Yani bu konuda seçme hakk� mevcut de�ildir.

 

Kendisini Müslüman olarak tan�mlayan bir kimse �slam’la ilgisi olmayan demokrasi gibi bir kavram� nas�l savunabilmektedir? Tüm bu dü�ünceler, insanlara dinlerini özgürce seçme hakk�n�n verilmemesinden kaynaklanmaktad�r. Yukar�da anlatt���m�z �ekilde insanlar Kur’an’� ba�tan sona okusalar ve kararlar�n� ondan sonra verseler sorunlar�n büyük bir k�sm� da çözülmü� olacakt�r. Çünkü insanlar Müslüman oldum demekle ne yapmalar� gerekti�ini ya da nelerin kastedildi�ini anlam�� olacaklar. Böylelikle Kur’an’dan haberdar olacak, Kur’an’da belirtilen hükümleri yerine getirmeye yana�mayan bir kimse de kendini Müslüman olarak nitelendirmeyerek bu kar���kl��a son vermi� olacak. Müslümanlar�n da bu konularda kendilerini net bir �ekilde ifade edemeyen insanlar üzerinde olu�turduklar� psikolojik bask�y� kald�rmalar� gerekir. Gerçekten de tüm bunlar�n fark�na varan fakat toplumsal bask�dan çekindi�i için ben �slam’�n �artlar�na inanm�yorum deme cesaretini gösteremeyen kimselere yard�mc� olmal�y�z. Onlar� k�namamal�y�z aksine net kimliklerini söylemeleri hususunda cesaretlendirmeliyiz. Yapmam�z gereken tek �ey, Kur’an’�n evrensel dü�üncesini, emir ve yasaklar�n�, ya�am �artlar�n� en aç�k, net bir �ekilde anlatarak bilinçli bir �ekilde Müslüman olma ya da olmama tercihini onlara b�rakmakt�r. Bu �ekilde insanlar yüzlerinde ayr� bir maske ile dola�mak zorunda kalmazlar. Müslüman�m diyen bir kimse �slam’�n emirlerine riayet eder, istemeyen de kendi hayat tarz�n� ya�ar.

 

Bu ba�lamda ya�ad���m�z yörelerde kendilerini �slam’a nisbet eden farkl� farkl� grup ya da kimselerle kar��la�maktay�z. Bu kimselerin büyük bir ço�unlu�u Kur’an’da defaatle red etmeleri istenen ‘’tâ�ut’’un anlam�n� kolaylar�na gelecek �ekilde kendi arzular�na göre de�i�tirerek büyük bir külfetten kurtulmu�lard�r. “Kur'an diliyle böylelerini yaln�z Allah'a kulluk edip, tâ�ut'tan kaç�nma­ya, ona yüz çevirmeye ça��racak olsan�z, kulluk(ibâdet) sözcü�ünü 'tap�nmayla, tâ�ut sözcü�ünü de '�eytan'la öz­de� bildikleri için, size kalk�p hemen putlara tapmad�kla­r�n�, �eytana da bu�z edip kin tuttuklar�n�, onu lanetle and�klar�n� söyleyecek ve ça�r�n�za bir anlam vermekte güçlük çekeceklerdir.’’(Mevdudi)

 

“S�rf lügat anlam�yla ’’tâ�ut’’ �u ya da bu konuda haddi a�an, ta�k�nl�k ve azg�nl�k yapan kimse demektir. Terim olarak ise, bir kul ve yarat�k olarak kendisine uygun dü�en konumu ve statüyü a�arak kendisinde tanr�sal nitelikler vehmeden; yap�lmas� ya da gerçekle�tiril­mesi ancak Allah'�n kudret ve yetkisinde olan i�leri yapmaya kalk���p bu hususta üstünlük ve yücelik iddialar�yla ortaya ç�kan; insanlar� aç�k ya da kapal� kendisine kullu�a ça��ran ve bu yolda gerekirse zora ba�vuran kimseler, güçler ve sistemler için kullan�l�r. �nsan�n, yarat�c�s� kar��s�nda sergileyebilece�i isyan ve ta�k�nl��� üç kademede dü�ünmek mümkündür. Bunlardan birincisi: �nsan�n, ilke olarak, yarat�c�s�na na­s�l gerekiyorsa öylece itaat ve teslimiyet içinde olmas� gerekti�ine inan­d��� halde, s�ra eylem ve aksiyona gelince duralamas� ya da çizgiden d�­�ar� ç�kmas�. Bu duruma FISK diyoruz, ikinci kademe: insan�n, Allah'a kar�� göstermesi gereken itaat ve teslimiyeti bilerek ve ilke olarak terk edip heva ve heveslerine, vehim ve insiyaklar�na uyup, Allah'a kulluk edercesine yürekten ve ba�lanarak Allah'tan ba�kas�na ya da ba�kalar�­na kulluk etmeyi ye�lemesi. KÜFR diyoruz bu duruma da. Allah'a kar­�� gösterilebilecek ta�k�nl���n, azg�nl���n en ileri ve nihaî merhalesi ise: Allah'a ba� kald�r�p O’nu ve O’nun yaratt�klar� üzerindeki yasama hak ve yetkilerini inkârla kalmay�p, bu hak ve yetkilere el koymaya, yeryü­zünde ve insanlar üzerinde hükmetmeye kalk��makt�r. Ta�k�nl�k ve az­g�nl���n� bu s�n�ra vard�ran ki�i, zümre, s�n�f, sistem ve organizasyonlar için Kur'an-� Kerimde TA�UT teriminin kullan�ld���n� görüyoruz. Yine Kur'an’� Kerimde, Ta�ut'u inkâr edip ona ba� kald�rmayanlar�n mümin say�lamayacaklar�n� ç�kars�yoruz.’’ (Mevdudi)

 

Yukarda yap�lan tan�mlamalar�n �����n­da fark edilecektir ki: k�smen ya da tamamen Kur'ani ilkelere s�rt çevi­rip, bunlar�n yerine Kur’an’a ayk�r� yasalar ikame eden yöneticilerin, is­ter istemez TÂ�ÛT kategorisi içinde mütalaa edilmeleri gerektir. Bu s�n�fa giren yöneticilerin kendilerini �slâm'a ba�l� görmeleri ya da böyle göstermeleri, hatta ço�unlu�unu Müslümanlar�n olu�turdu�u toplumla­r�n maddî ç�kar ve yükselmelerine matuf amaçlar serdederek öne ç�kma­lar� durumu de�i�tirmez. Böylelerinin, Müslümanlar�n yükselmelerinden anlad�klar� �ey onlar�n omuzlar�na basarak kendi yükseli�lerini ha­z�rlamaktan ibarettir ve bunun için de s�kça kulland�klar� yol, ya top­lumlar� �slam öncesi (cahili) kültürün karanl�k bulutlar� içine sokan yol­dur, ya da koku�mu� Bat� kültürünün dipsiz batakl�klar�na götüren yol.( Ebu Asad) (Ya da, "D�N" sözcü�ünün" yol, düzen, yasa" gibi ça�r���mlar� göz önünde bulundurularak, Zümer 11. ayetin daha aç�k bir ifadesiyle: "De ki, ben yasa ve düzen koyup yol göstermek i�ini yaln�zca Allah'a özgü bilerek, Ona kulluk etmekle emr olundum." diye de çevirisi yap�labilir.’’

 

Yukar�da anlatmaya çal��t���m�z Ta�ut'u ret etmeye yana�mayan bu kimseler tüm bu anlat�lanlar� birer yorum olarak görmekte ve cehennemde günahlar� için bir müddet yand�ktan sonra tekrar cennete gideceklerini dü�ünmektedirler. Üstelik burada çok önemli bir hataya da dü�mektedirler. Kur’an’da ‘’�irk’’ olarak belirtilen davran��lar�n� ‘’günah’’ olarak alg�lamaktalar. Halbu ki ta�utu ret etmek itikadi bir meseledir.

 

Kur'an’� Kerim'de: "Sana indirilen Kur'an'a ve senden önce indirilen kitaplara iman ettik diye bo� iddialarda bulunanlara bakmaz m�s�n? Onlar tâ�utun huzurunda muhakeme olmak (hükümlerine boyun e�mek) istiyorlar. Hâlbuki tâ�utu inkâr etmekle (tekfir etmek, lanetlemekle) emrolunmu�lard�r." (4/Nisâ, 60) diye buyrulur.

 

Ayn� yanl�� anlam yüklemelerinin Kur’an’�n temel kavramlar�nda olan �lah ve Rabb terimleri içinde yap�ld���n� görmekteyiz.

 

“Diyelim ki, Kuran, insanlar� Al­lah'tan ba�kas�n� ilâh olarak tan�mamak konusunda uyar�yor: bu uyar�ya terimin en dar ve yoksul anlam�yla kulak veren ço�unluk, kendisinin bir tak�m mütecessim putlara, vesenlere tap�nmak gibi bir garabet ve gerilik içinde olmad���n� dü�ünüp bu ça�r�da kendi durumu, ken­di hayat� için en ufak bir i�aret, en ufak bir uyan bulama­makta, ama beri yandan hayat�na Allah'tan ba�ka güçle­rin, yasa koyucular�n, ba�ka efendilerin yön vermesine ses ç�karmama�a, Allah'tan ba�kalar�n�n ihdas etti�i k�y­met hükümlerine itibar etmeyi ça�da�l�k, medenilik vs. saymaya devam edebilmektedir. Kur'an, Allah'tan ba�ka Rab olmad���n� m� söylüyor; terimin yayg�n ve örselenmi� anlam�yla bu hakikati dü�ünen ço�unluk, kendisini ilgi­lendiren bir ikaz, bir i�aret görememektedir bunda; çünkü 'Rab' terimi genel geçer anlam�yla dü�ünüldü�ü sürece onun için zihnen ve söz olarak Allah'tan ba�ka Rab olmad���n� do�rulamakta teorik bir güçlük yoktur; bu kadar� da zaten tevhid inanc�n�n sözlü (lafzî ya da �ifahî) müeyyidesi her neyse onu yerine getirmi� olmak yönünde yeterli itminan� vermektedir ona. Zihnen böyle bir kar�­��kl�k içinde bulunan kimselere, umut ve korkular�na hükmeden itibarî güçlerle, de�erler ve ba�l�l�klarla Al­lah'tan ba�ka pek çok �eyi, ki�iyi ya da sistemi, dolayl� bir biçimde de olsa fiilen Rab yerine koymu� olduklar�n� an­latabilmenin kolay olmayaca�� ortadad�r.’’(Mevdudi)

 

Üstelik bu kimselerin namaz, oruç, hacc vb gibi �slam’�n temel ibadetlerini de hiç kaç�rmadan yerine getirmeye çal��t�klar�n� da dü�ünürsek bu hadiselerin anlat�lmas�n�n güçlü�ü daha da anla��lm�� olacakt�r. Gerçi Kur’an; �nsanlara “Firavun ve avenesine ibadet etmeyin’’ demekle ‘’ibadet’’ terimine bu kimselerin anlad��� manadan daha fakl� bir mana yüklemektedir.  

 

"Andolsun ki biz, her kavme "Allah'a ibadet edin ve ta�uta kulluk(�badet) etmekten kaç�n�n " diye (tebli� yapmas� için) bir peygamber gönderdik" (en-Nahl, 16/36) .

 

�nsanlar, Firavun ve avenesi için oruç tutup namaz k�lmad�klar�na göre buradaki ibadetten kas�t “Firavuna itaat etmeyin, O’na boyun e�meyin” anlam�n� ihtiva etmektedir. Tek olan Allah’a ibadet edin, O’na kul olun, her i�inizde O’na tabi olun, itaat edin…” denmektedir. Yani Ta�uta kulluk (ibadet) etmemek, onlar�n sözlerini geçersiz k�lmak oluyor.

 

��te çevremizde s�kça rastlad���m�z bir ba�ka kesim ve inan�� �ekillerini yans�tan kesitler:

 

Birçok insan ölçüsüz bir hayat ya��yor, çünkü herhangi bir bilgiye sahip de�iller. Öylesine bir hayat� ya��yorlar. Teselli bulduklar� �eylerin pe�inden ko�uyorlar. Dertlerini unutturacak her �eyi deniyorlar. Uygunsuz ili�kiler, içki sofralar�, kumar masalar� akl�n�za gelebilecek her türlü sefil ya�ant� var. Ama dine kar�� da çok tuhaf bir sevgileri var. Faizle içli d��l� bir hayat ya��yorlar. Namaz k�lm�yorlar, oruç ise ancak ilk üç güne kadar dayanabiliyorlar. Fakat bu ki�iler ile sohbet edenleriniz varsa kesinlikle dinlerini pazarl�k konusu yapm�yorlar. �slam’a kar�� tuhaf bir sayg�lar� var. Her lafa giri�lerinde kalplerinin temiz oldu�undan dem vuruyorlar. Anla��lan o ki bu kimseler Allah ile aldat�c�lar� taraf�ndan fena bir �ekilde kand�r�lm��lar. Çünkü günahlar�n�n cezas�n� çektikten sonra cennete gideceklerini dü�ünüyorlar. �irkin tan�m� konusunda herhangi bir bilgiye sahip olmad�klar� için yapt�klar� her �eyi günah olarak alg�l�yorlar. Bu dü�ünceleri sebebiylede bu sefil ya�ant�lar�na bir son vermeyi dü�ünmüyorlar. Fakat Kur’an bu kimseleri aldatanlar�n söyledi�i �eyleri do�rulam�yor. Ve bu kesim öteki dünyada hiç beklemedikleri bir hüsranla kar�� kar��ya kalacaklar. ��in tuhaf olan yönü ise böyle bir dü�ünce tarz�n�n Kur’an’da sürekli ele�tiriliyor olmas�d�r. Ve hadise hep Yahudilerle ilgili meselelerde ele al�n�yor. Yani bu dü�ünceler �slam’a Yahudilerden geçen çarp�k inan��lard�r. ‘’Ate� bize say�l� günler d���nda dokunmayacak’’ diyen bu kimseler a�a��daki ayetleri dikkatlice okur iseler bu dü�üncelerinin ne kadar yersiz oldu�unu göreceklerdir. Bu ayetlerde e�er günah i�lemeyi al��kanl�k haline getirmi� iseniz ve tövbe etmeye yana�m�yor iseniz cehennemde süresiz kalaca��n�z söyleniyor.

 

"�srailo�ullar�, say�l� birkaç gün müstesna, bize ate� dokunmayacakt�r, dediler. De ki: Siz Allah kat�ndan bir söz mü ald�n�z -ki Allah sözünden caymaz-, yoksa Allah hakk�nda bilmedi�iniz �eyleri mi söylüyorsunuz?"(Bakara–80)

"Hay�r! Kim bir kötülük eder de günah� kendisini çepeçevre ku�at�rsa i�te o kimseler cehennemliktirler. Onlar orada devaml� kal�rlar."(Bakara–81)

 

Bir di�er kafa kar���kl��� ya�anan husus ise faiz ile ilgili meseledir. Bu konuda kafalar öylesine kar���kt�r ki çok ihlâsl� görülen Müslümanlar bile faiz ile ilgili haram�n içerisinde yer almaktad�rlar. Asl�nda faiz ile ilgili Kur’an’�n hükmü yukar�daki günah i�leme meselesi kadar a��r bir hükmü içermektedir. Bu konuda Allah faiz gibi bir büyük haramdan uzak durmayanlar�n cehennemlik olduklar�n� ve cehennemde süresiz kalacaklar�n� belirtmektedir.

 

"Faiz yiyenler mah�erde ancak �eytan�n çarpt��� kimsenin kalkt��� gibi kalkarlar. Bu, onlar�n, "Zaten al��veri� de faiz gibidir" demelerindendir. Oysa Allah al�� veri�i helal, faizi haram k�ld�. Kime Rabbinden bir ö�üt gelir de faizcilikten geri durursa, geçmi�i kendisinedir, onun i�i Allah'a aittir. Kim faizcili�e dönerse, i�te onlar cehennemliktir, onlar orada temelli kalacaklard�r."(Bakara–275)

 

�irk ile günah�n birbirine kar��t�r�ld��� meselesine yukar�da k�saca at�fta bulunmu�tuk. Zaten �irk ko�anlar �slam dininden ç�k�p mü�rik olduklar� için tövbe etmeyip bu hal üzerine ölürler ise süresiz olarak cehennemde kalacaklar. Allah Rahimdir o yüzden Cennete mü�rik ve kâfirler gidemezler. Yüce Allah müminlerin özellikleri s�ralarken Onlar için Allah’�n yan� s�ra ba�ka bir ilaha yalvarmazlar, sebepsiz yere ba�ka bir cana k�ymazlar ve zina etmezler diyor.  

 

Onlar Allah'�n yan�s�ra ba�ka bir ilaha yalvarmazlar. Allah'�n yasaklad��� cana, sebepsiz yere k�ymazlar ve zina etmezler. Bu suçlar� i�leyenler cezalar�n� görürler.(Furkan–68)

 

Dikkat ederseniz Yüce Allah ba�ka bir ilaha yalvararak �irk ko�ulan bir hadisenin yan�nda zina gibi büyük günah� da zikrediyor. Müminlerin bu suçlar� i�lemeleri ve tövbe edip bu durumlar�ndan vaz geçmemeleri halinde ise; ‘’ K�yamet günü azaplar� kat kat olur ve horlanm�� olarak ebediyen bu azab�n pençesinde kal�rlar’’.(Furkan–69) diyor. Bu ayetlerde de süresiz bir biçimde cehennemde kal�naca�� meselesi zikredilmektedir.

 

�zah etmeye çal��t���m�z meseleler in�aallah yanl�� anla��lmalara sebebiyet vermemi�tir. Burada hiç kimseyi tekfir etmeye çal��m�yoruz. ��in özeti nas�l bir inanç sisteminin içerisinde bulundu�umuzu bilelim, hal ve hareketlerimizi de ona göre düzenleyelim. Anlatmaya çal��t���m�z bu büyük ço�unluk do�ru zannetti�i bir dine samimi olarak ba�lan�p Allah ad�na bir �eyler yapmaya çal���yor. Fakat do�ru yolda olduklar�n� dü�ünüp bir ömürlerini tükettikleri yolun öteki dünyada yanl�� ç�kmas� gerçekten çok üzücü bir durumdur. ��te ben diyorum ki tüm bunlar� bu dünyada iken ö�renebiliriz. Tek yapmam�z gereken �ey Kur’an’� kendi dilimizde anlayarak dikkatlice okumak. Bunu yapar isek hiç kimsenin yalan�na da aldanmadan direk Allah’�n sözlerini hayat�m�za aktarm�� oluruz. Anla�mazl��a dü�tü�ümüz ayetlerin nas�l anla��lmas� gerekti�ini de zaten Peygamber efendimizin hayat�ndan bulabiliriz.

 

�imdi çok ciddi bir yol ayr�m�nday�z. �slam’�n ne oldu�unu Kur’an’dan ö�renmeye karar verdik. Kur’an’�n tarif etti�i Müslüman’�n kim oldu�unu da ö�renmi� olduk. Öyle ise �slam olman�n ilk �art�n� da yine bu bilinçle yerine getirmek zorunday�z. ��te bu �art; "Lailâhe illâllah, Muhammedurresûlullah"�n içerdi�i manan�n hayat�m�zda ya�an�l�r hale dönü�türülmesidir. Yukar�da bahsetti�imiz ta�utu ret yani "La’’ (Hay�r) demek, yine yukar�da bahsedilen ibadet, rabb, ilah terimlerini gerçek manalar� ile hayat�m�zda ya�ay�p Allah’tan ba�ka tüm ilahlar� ret etmek "La’’ (Hay�r) demek ve “�lahe �llallah’’ (Yaln�z Allah için) do�rultusunda tüm ibadetlerimizi yaln�z Allah için yerine getirmek. Kendilerini yukar�da tan�mlar�n� yapmaya çal��t���m�z anlamlar� ile Rabb, �lah yerine koyan ve yaln�zca kendilerine ibadet etmemizi isteyen ta�utlar� ve sahte ilahlar� ret etmek, onlarla mücadele etmek ‘’La �lahe �llallah’’ sözümüzün anlam�n� olu�turmaktad�r. ‘’Muhammedun Rasulullah’’ ise O’nun Allah’�n Resulü/elçisi oldu�una inanmak, O’nun �eriat olarak ortaya koydu�u esaslar d���nda Allah’a kulluk ve ibadette bulunmamak, heva ve heveslerimize göre hareket etmemek, hurafeleri ret etmek yani sadece O’nun yoluna tabi olmak demektir.

“Peygamber size ne verdiyse onu al�n, size ne yasaklad�ysa ondan da sak�n�n.” (Ha�r, 59/7)

Bu bilinçle verilmi� karardan sonra art�k gerçek anlamda Müslümanlar olmaktay�z.  

�imdi inand�m dedi�imiz tamam ben art�k Müslümanlardan�m dedi�imiz sözlerimizin gerçekte do�ru olup olmad�klar� ara�t�r�lacak. Bu konularda s�navdan geçirilece�iz. Hiçbir s�nava tabi olmadan cennet için vize alaca��m�z� dü�ünüyorsak bu dü�üncemizde yan�ld���m�z� görece�iz.

 

"�nsanlar s�rf ‘inand�k' demekle; hiçbir s�navdan geçirilmeksizin b�rak�l�vereceklerini mi san�yorlar?" 29/2

 

Tabi ki �man etti�imizin ispat�, Kur’an’da belirtilen emirlerin yerine getirilip getirilmemesi ile ilgilidir. S�nav türü uygulamal�, inand�m demek yetmiyor, Kur’an’dan ö�rendi�imiz emirleri uygulay�p uygulamad���n�za göre s�nava tabi tutulaca��z. Bu ba�lamda a�a��daki Kur’an ayetlerinde ‘’iman sözlerinde’’ do�ru olanlar�n ne yapmalar� gerekti�i aç�klanm��.

Gerçek mü'minler ancak Allah'a ve Resulüne iman eden, ondan sonra asla �üpheye dü�meyen, Allah yolunda mallar�yla canlar�yla sava�anlard�r. ��te iman sözlerinde do�ru olanlar onlard�r. 49/15

Yapmam�z gereken �eyler çok aç�k bir �ekilde s�ralanm��. �man ettikten sonra davam�zda asla �üpheye dü�memek, davam�z u�runa gerekirse can vermek gerekiyorsa mallar�m�z� vakf etmek. ��te sözü do�ru olanlar bu samimi Müslümanlard�r. Yoksa mallar�n� kö�e bucak kaç�ran en ufak bir bask�da mü�riklerle uzla�an kimseler gerçekte müminler de�ildirler. Bu s�nav ile yüz yüze geldi�imizde sözümüzde do�ru olup olmad���m�z anla��lacakt�r. Bu s�nav� hakk� ile vermemi� bizlerin kalk�p ta hakl�l�k yar��� içerisine girmemiz çok utan�lacak bir durumdur. Yap�lmas� gereken en güzel �ey karde�lerimizle tart��mak de�il tekrardan tövbe ile direnmeye, yeniden dirilmeye çal��makt�r. �unu asla unutmayal�m ki ’’…Bu s�nav sonucunda Allah, do�ru sözlüler ile yalanc�lar� kesinlikle belirleyecektir. 29/3

 

Sözün özü �slam amiyane tabirle ‘’yan gelip yatma’’ yeri de�ildir. Müslümanl���m�z ailelerimizden ald���m�z miras �ekli ile olmamal�. Bizler de çocuklar�m�za bu kötülü�ü yapmamal�y�z. Kur’an ve sünnet dikkatli bir �ekilde ara�t�r�lmal� dikkatlice okunmal�. Yukar�daki gibi bir çeli�kiye dü�mek istemiyorsak b�rakal�m �slam’�n emirlerinden haberdar olan herkes Müslüman olma ya da olmamay� bilinçli bir �ekilde yaps�n. Psikolojik bask� yap�lmadan, ki�iler yanl�� bilgilendirilmeden Kur’an’�n mesajlar�ndan net bir �eklide haberdar edildiklerinde belki de birçok ki�i Müslüman olmay� kabul etmeyecektir. Bu �ekliyle insanlar�m�z ikiyüzlülükten de kurtulmu� olur. Ama yinede çift ki�ilikli olmay� isterlerse bu onlar�n kendi bilecekleri bir i�tir. Fakat unutulmas�n ki bu �ekilde bir kimlikle Müslümanl���m�z� Allah’a (cc) onaylatamay�z. Çünkü hayat�m�zda ya�ad���m�z her �eyde birbirimizle çeki�ti�imiz her konuda Kur’an’� ve dolay�s� ile Peygamberimiz’in (S) Kur’an’dan ç�kard��� hükümleri hakem k�lmad�kça iman etmi� say�lmayaca��z.

 

Hay�r öyle de�il; Rabbine andolsun, aralar�nda çeki�tikleri �eylerde seni hakem k�l�p sonra senin verdi�in hükme, içlerinde hiç bir s�k�nt� bulmaks�z�n, tam bir teslimiyetle teslim olmad�kça, iman etmi� olmazlar. (Nisa–65)

 

Selam ve dua ile…