Sabiha ATEŞ ALPAT

08 Temmuz 2011

YİTİKLERİMİZ

Yitirme  sahip çıkılmadığında karşılaşılan bir sonuç.. Yitirebilmeniz için  önce sahip olmanız gerekiyor. Şayet sahibi değilseniz bir şeyin,onu yitirmeniz söz konusu değildir elbet…

Bir  kimse  Müslüman olmakla ,Kur’an’i değerlerin sahibi oldu demektir.Biz kalu belada söz verdik,Rabb olarak Allah’tan  ve baş öğretmen olarak ta Hz. Muhammed’den(sav) razı olduk. Ve  böylece kutsal emanetlerin de sahibi olduk.Emaneti yüklenirken insanoğlu, hayata dair tüm ölçüleri kutsal emanetlerden alacağının sözünü verdi,kelime şahadeti ikrar ederken..yüklendiğimiz emanet bize değer yargılarını  öğretti..

 Meselelerimizin,ölçülerimizin  adresi sahibi olduğumuz değerlerimiz yitip gitmekte birer birer elimizden.

Bunlardan birisi haya!...

“El hayayı vel iman” buyurmuştu  yegane baş öğretmenimiz.”haya imandandır”.Elbette  kavramların manası  her türlü “bence”   yorumundan uzak asli kaynağından öğrendiğimizde yitiklerimiz arasında hayanın olduğunu anlayabiliriz..

Haya;

Ar, utanma duygusu. "Edeb, mahcubiyet, utanmak; ar ve namus; nefsin çirkin şeylerden sıkılması ve bunun için kötü şeylerdi terk etmesi anlamına gelmektedir..

Hayayı izah ederken  imam maverdi şöyle diyor:”Haya üç kısımdır"

1- Allah'tan utanmak.

 2- İnsanlardan utanmak.

 3- Kendi nefsinden utanmak”. Ve yine imam  Maverdî, Allah'tan utanmayı şöyle tanımlar: "O'nun emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından sakınmaktır."

Önce gizlide ve açıkta Allah’tan haya etmek.Tüm nimetleri bizlere bahş eden Allah’a karşı isyan ve nankörlük hayasızlığın ifadesi değil midir?..Bir iyiliğini gördüğümüz bir kimseye karşı saygısızlık yapmamaya özen gösteren  insanın en çok haya duyması gereken bir varlık varsa o da Allah cc dir…

Hicab en büyük  haya belirtisidir…Yitirdik, hicabı da yitirdik, ölçülerini de yitirdik.  Ölçü gidince haya da sessiz sedasız kayıp gitti hayatlardan…Ne yâr’dan vaz geçilebildi ne de ser’den. Örtüden tamamen vaz geçilemedi ama ölçü dikkatlere alınmaz oldu..  İslamın hicaptan kastı neydi?.Hicap her mümine farz bir ibadettir. Ve ölçülerinde  farklılık olsa da sadece  kadına da has değil, erkeklerde aynı emirle muhatap idiler..

Ölçüler  kutsal emanetlerden alınmak zorunda dedik,ey Allah’a inandığını iddia eden hanımlar, elbette ki her iddia ispat  isteri İspatlanmayan bir iddia  boş bir iddiadan öteye geçemeyecektir. Hayanın en büyük belirtilerinden olan hicabın ölçüsünü İlahımız,yegane kanun koyucumuz Allah (cc) şöyle sınırlandırmıştır.Bu konuda ahzap  59. ayeti kerimenin tefsirinde müfessirlerin ortak açıklamalarını şöyle sıralayabailiriz..

1) El ve yüz müstesna vücudun her tarafını kaplaması. 

2) Süsün çevreye aksetmemesi, görülmemesi.

3) Şeffaf olmayıp kalın olması.

4) Dar olmayıp bol olması.

5) Etrafa güzel veya çekici koku salmaması.

6) Erkek kıyafetine benzememesi

7) Kafir kadınların kıyafetine benzememesi.

8) Şöhret nev'inden giyilen elbiselerden olmaması.

Son üç madde kadın için sadece dışarıda değil evin için de de  dikkat etmesi gereken  noktalardır...Şimdi Kutsal emanetleri yüklenmiş olan bizler; 

Acaba benim dışarıda giydiğim kıyafet  Kutsal emanetin ortaya koyduğu ölçüye uygun mu değil mi?“  diye sormak durumunda değil miyiz?.Zira  ayeti kerimede net  ve  sarih bir şekilde şöyle buyrulmuştur;

“Allah ve Resulü, bir işte hüküm verdiği zaman, artık inanmış bir erkek ve kadına, o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allah'a ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.”(Ahzap:36).

Şurası unutulmamalıdır ki, yukarıda bahsi geçen ölçüler fıkhen elbiseye ölçü iken, hicap sadece elbise değildir. Hicap bir kişiliktir.Dışarı çıkarken hicap elbisesini giymek,sonra yürürken vakarlı yürümek ve konuşma  ihtiyacı hasıl olunca da sesi eğip bükmeden konuşmak ve her türlü hal ve davranışta  dişilik değil kişiliğin sergilendiği  hal ve davranışla bir bütünlük arz eder…

Hicap yürüyüş ile alakaldır:

” Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler.Süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar” (Nur:31)

Hicap konuşma ile alakalıdır:

“Eğer takva sahibi iseniz artık sözü yumuşak söylemeyin (erkeklerle çekici bir şekilde konuşmayın). O taktirde kalbinde maraz (nifak, fitne, şehvet) bulunan kimse tamah eder (arzu duyar). Ve maruf (ciddî) söz söyleyin”(Ahzap.33)

Ve  hicap  Kur’an ve sünnetin ortaya koyduğu ölçülerde bir giyiniştir:

“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle: Bir ihtiyaç için dışarı çıktıklarında örtülerini üstlerine alsınlar, vücutlarını örtsünler.”(ahzap:59)

Ya şimdi!

Pantolon üzerine  sıkıştırılmış estetik bir başörtüsüyle, başörtüsüne uygun makyaj  uygulamasıyla,vücutlara  yapışık  pardüsömsü   estetik kıyafetlerle, hicaptan haya etmeyen Müslüman(!) hanımlarla doldu sokaklar.Ölçüsüz   bir ölçüyle  başlara sıkıştırılmış  baş örtülerin envai çeşit markalarına,perva etmeden envai marka sigaraların eşlik ettiği ve sokaklarda tüttürüldüğü, genç baş örtülü(!!!) kızların  saç tellerinin Allah’a teslim olması ama ellerinde flörtleriyle kol kola gezmelerinin yaygınlaştığı bu dönemde, ismi islamiyet’ten “Müslüman” alınıp,içi “modernizeden” doldurulan çifte kimlik taşınır oldu sinelerde!...

Her kimliğin mutlaka bir çerçevesi vardır. İslam kimliğinin de bir çerçevesi var ve  haya ve hicap  bu kimliğin olmazsa olmaz  esaslarındandır…Ve şimdi biz bu çağın Mü’mine kadınları, tekrar hicaptan haya etmeli ve Allah’ın ipine sıkı sıkıya bağlanmalıyız.

Allah bizim ilahımızdır derken , bu, tüm ibadetleri ve ibadet ölçülerini bize vaaz edecek yalnız Allah’tır manasındaydı..tesettürlü ama şık olmak,hangi düşünce yapısının ürünüdür.Bizler bu zamanda Peygamberin şahitleri ve hicabımızda bizim şahidimiz değil miydi!(?)