Mehmed MAKSUT

24 Kas�m 2012

�NCEL��� DO�RU KAVRAMAK

Müslümanlar olarak çok zorlu süreçlerinden geçmekteyiz. Y�llardan beri zorlu imtihanlardan geçen Müslümanlar�n co�rafyas� her zamanki gibi yine a��r bedeller ödemektedir. A��r bedellerin ödendi�i yerde a��r uykular ve duyars�zl�klar vard�r. E�er a��r uykular ve duyars�zl�klar olmasayd� ümmet bat�l nefsanî güçlerin elinde a��r bedeller ödemeyecekti. Bizden öncekileri s�nad��� gibi bizi de çe�itli vesilelerle s�nayan Allaha kar�� duru� ve davran��lar�m�zdaki samimiyet s�namam�z� kolayla�t�racakt�r. Müslümanlar�n s�namalar kar��s�nda güçlü olabilmeleri ve mümince durabilmeleri, Allah ile olan ba�lar�n�n sa�l�kl� olmas�n� gerektirir.

“Yoksa siz, sizden önce gelip geçmi� kavimlerin ba�lar�na gelenler size de gelmeden cennete girece�inizi mi sand�n�z? Yoksulluk ve s�k�nt� onlara öylesine dokundu ve onlar öylesine sars�ld�lar ki Peygamber ve onunla beraber iman edenler nihayet ‘Allah’�n yard�m� ne zaman gelecek?’ dediler. ��te o zaman (onlara), ‘�üphesiz Allah’�n yard�m� yak�n’ (denildi).” (Bakara, 214)

Allah ile olan irtibat ve ili�ki zay�f, c�l�z ve lâfzî olarak kald��� zaman s�nama kar��s�nda zay�f kal�nacakt�r. Hangi zaman ve zeminde olursak olal�m, hayat�n hangi evresinde bulunursak bulunal�m; Rabbimizle olan ili�kimiz sa�lam olmad�kça istenilen mücadeleyi sürdüremeyiz. Sadece bilgi-bilinç ekseninden ziyade salih amel, ihlâs, tevazu, sadakat, samimiyet ve takva çerçevesinde sahih bir birliktelik kurmad�kça Allah�n yard�m�na mazhar olmam�z söz konusu olmayacakt�r. Allah�n yard�m�n� kendi dünyam�za intikal edecek bir duru� sergilemedi�imiz sürece hiçbir i�imiz ve imtihan�m�z ba�ar�y� yakalamayacakt�r.  “...Allah, kendi (dini)ne yard�m edene elbette yard�m eder. Ku�kusuz Allah, kuvvetlidir, galiptir.” (Hacc, 40) Allah�n dininden yana gayret iddias�nda olan her müminin kuvvetli ve aziz olan merci ile ba��n�n güçlü ve istenilen düzeyde tutmas� yol için en büyük az�kt�r. Fakat bu bilinç her geçen gün Müslüman’�n hayat�nda gerilemektedir.

Allah ile sa�lanan sa�l�kl� irtibatlardan sonra gelebilecek zorluklar�n pek fazla sars�c� olmad���n� Rabbimiz baz� k�ssalar üzerinden biz insanl��a göstermektedir. Kendi dönemlerinin en büyük imtihanlar�na �ahitlik eden peygamberler, �ahadetlerini ilkeli ve ihlâsl� bir �ekilde Allaha s�ms�k� ba�lanarak geçebilmi�lerdir. Onlardan sonra gelen nesiller ise her geçen gün bu ruhtan koparak takip etmesi gereken onurlu duru� ve irtibat� kesmi�tir. Allahla olan irtibat s�k�nt�s� hayat�n tüm di�er alanlar�nda kendisini maalesef göstermi�tir. Dinin insan hayat�ndan d��lanmas� veya olmas� gereken nitelikte insan�n bilinç ve hayat�nda yer edinememi� olmas�, insan�n dünyas�nda birçok problemi ortaya ç�karm��t�r. Din hakk�ndaki bu çeli�kiler ortadan kald�r�lmad�kça hayat�n içerisindeki problemler de sürekli devam edecektir. Tarihsel evrede dinin toplumsal hayattan soyutlanmas� da dinin baz� güçler taraf�ndan a��r� derecede siyasalla�mas� da birçok yanl��l��a neden olmu�tur maalesef. 

Endüstri devrimi ile daha sonra Rönesans ve Reformdan do�an seküler ya�am, bat�da dini hayat� bitirme noktas�na getirmi�tir. Bu durumun yans�malar� sadece bat� dünyas�nda olmam��t�r. Müslümanlar�n “aktif” dini de�erlerinin tarihsel süreç içerisinde “pasif” bir konuma dü�ürülmeleri; bat�daki geli�meleri pasif bir hal üzereyken kar��lamalar�, zay�f olan Müslümanlar�n ciddi anlamda kan kaybetmelerine neden olmu�tur. Kan kaybetmelerin ço�u asl�nda Müslümanlar�n var olan de�erlerini yeteri derece anlayamamalar�ndan ve onlara ihanet etmelerinden kaynaklanm��t�r. Malik bin Nebi’nin ifadesiyle; “ihanete u�ram�� dava ve dü�ünceler gün gelir kendi intikamlar�n� al�r.” deyi�i asl�nda bu durum kar��s�nda yabana at�lacak bir tespit de�ildir. Evet, ya�an�lan tüm ac� manzaralara, hep d��ar�dan bakarak kendimizi soyutlamaktansa içeriden bakarak olaylar�n ve ac�lar�n gerçekli�ini kendi üzerimizden okumam�z bizi daha sa�l�kl� sonuçlara götürecektir. Yani, problemi d��ar�da arama hastal���ndan kurtulmadan; Allah ile olan irtibat�m�z�, müminlerle ve ya�ad���m�z toplumla ile olan ili�kimizi, temel �slami ilkeler, ibadi hayat ve ahlak çerçevesinde sorgulamadan sorunlara el atmam�z. Bizi sürekli ba�kalar�na fatura kesen memurlara dönü�türecektir.

Hakk� bat�l ile örtmeyin ve hakk� gizlemeyin. (Kald� ki) siz (gerçe�i) biliyorsunuz. Siz, insanlara iyili�i emrederken, kendinizi unutuyor musunuz? Oysa siz kitab� okuyorsunuz. Yine de ak�llanmayacak m�s�n�z? (Bakara 42-44)

Modern ve laik kültürün etkisi alt�nda kald���m�z bu süreçte, insanlardaki Allaha, dine ve ibadete kar�� duyars�zl�k son h�z�yla yayg�nla�makta. Ortaya ç�kan bu durum gün be gün olumsuz ürünler vermektedir. �deolojik kültürlerin ve seküler dayatmac� zihniyetin, yayg�nla�arak etkisini art�rd��� bir evrede Peygamberin davas�na varis olanlar�n, davetçilerin veya kendisini bir �ekilde bu olumsuzluklardan koruyarak, Allah için bir varolu� dü�üncesi olanlarda son dönemlerde artan “Allaha ve �slami davaya olan duyars�zl�k” belki de en acil sorgulanmas� gereken temel yaram�zd�r. Allah'�n ipine hepiniz s�ms�k� sar�l�n… �iar�yla Allaha, kullu�a ve davas�na s�ms�k� sar�lmas� gerekenlerin; sosyal hayatta, Allah ile zay�f ba�lar kurmalar�, medya araçlar�n�n yayg�nla�mas�yla medyatikle�erek yayg�nla�an gösteri�çi dindarl�k durumu, olu�turulan ibadetsiz din alg�lar�, ameli anlamda zay�f bilinç vurgular�n� acil olarak sorgulamal�y�z. Maalesef bugün bilinç anlam�nda kendisini halk gelene�inden uzakla�t�rabilen mümin insanlar�n içerisinde ibadetlere kar�� artan ilgisizlik gittikçe ürkütücü durumlara geliyor. Bu durum, davan�n sürekli ve a��r� bilinç ekseninde sunulmas�ndan ve �slam’�n kulluk merkezinden çok, a��r� siyasal bir merkezde sunulmas� sebep oluyor diye dü�ünüyorum.

Davetçi ve bilinçli insanlar, salt bilinçlerinin oturakl���yla de�il; ayn� �ekilde ahlak ve ibadetlerinin de oturakl� ve istikrarl�l���yla sahada olmal�d�rlar. Bilinçlerine kar�� olan duyarl�l���, bireysel ve toplumsal ibadetlerine kar��da ayn� hassasiyetle göstermelidir. Bilinç noktas�nda �slami ilkelere s�k� ba�l� olanlar�n, bu samimiyeti ibadetlerine ve Allah ile olan irtibat�na yans�tmalar� gerekiyorken maalesef bugün bilinçli Müslümanlar�n ibadet noktas�nda asgarilerle yetindiklerini görmekteyiz.  Zorluklar�n art�p niteliklerin azald��� bir dönemde Müslümanlar, ya�ad�klar� zorluklar� ancak bilinç ve ibadet merkezli bir kulluk süreciyle a�abilirler. Bu konuda gösterilecek duyarl�l�klar�n ümmetin sa�l�kl� bir kalk�� ve in�a süreci için önemli bir dönüm noktas� oldu�unu özellikle hat�rlamam�z gerekir. Azimden, ihlâstan, samimiyetten, her türlü pislikten ar�nm�� bir ruh ve kalpten kahramanl�k duygusundan ve sa�lam bir inançtan kaynaklanmayan bir mücadelenin ba�ar� ile sonuçlanmas� dü�ünülemez. Bütün davalar; hiçbir �eyden korkmayan, u�runa can�n�, mal�n� feda etmeye haz�r olan inançl�, davas�na s�ms�k� ba�l�, yolu sabit, görü�ü kararl�, zorlukta ve darl�kta sab�rl� ve fedakâr ki�ilere muhtaçt�r. Böyle tutarl� ve fedakâr insanlar ile davalar hedeflere ula��r.

Hayat�m�z� ula��lmayacak ve çözülmeyecek sorunlara adamaktansa, bize ait ve ula��labilir meseleleri kendimizden yola ç�karak düzeltmek hem daha gerçekçi hem de daha güzel sonuçlar verir.  Gücümüzün yetmeyece�i büyük sorunlarla u�ra�maktan ise gücümüzün yetti�i küçük ama gerçekçi sorunlar�m�z� sorun edinmeliyiz. Unutulmamal�d�r ki çözümsüz b�rak�lan her küçük sorun, yar�nlardaki büyük s�k�nt�lar�n müsebbibidir. Asl�nda Müslüman dünyas�ndaki büyük sorunlar�, bu eksenden yola ç�karak okuyup çözümleyebilirsek belki sorunlar�m�z� bitiremeyece�iz ama emin olunuz ki epey azaltabilece�iz. Kendimizle, de�erlerimizle ve Rabbimizle ameli anlamdaki bar���kl�k in�allah beraberinde Allah’�n yard�m�n�, umudu ve özgüvenini getirecektir. “...Eninde sonunda emir Allah’�nd�r. O gün müminler de Allah’�n yard�m�yla sevineceklerdir. Allah, diledi�ine yard�m eder. O, mutlak güç sahiptir, çok merhametlidir. Bu Allah’� vaadidir. Allah vaadinden caymaz; fakat insanlar�n ço�u bilmezler.” (Rûm, 4-6)

Bu konuda özellikle artan yo�unluklardan dolay� en fazla ihmal edilen; duyars�zla��p hayat�n rutin bir eylemi haline getirilen namaz eyleminin düzeltilmesi elzem bir durumdur. Çünkü üzülerek söylemeliyiz ki; bilinç konusunda halktan farkl� olsakta en önemli eylem olan namaz konusunda pekte bir fark�m�z yok. Hatta duyarl�l�k noktas�nda onlardan geriyiz diyebilirim.  Ço�u zaman alelacele k�l�nan namazlardan tutunda sürekli son dakikalara b�rak�lan bir namaz�n hangi bilinçten kaynakland���n� sormak laz�md�r. Hele son dönemlerde neredeyse popüler hale gelen, “sünnetleri terk edip sadece farzlarla yetinme” durumu, tesbihat�n rafa kald�r�l�p duan�n sadece elleri aç�p yüze sürülmekten ibaret bir duruma dü�ürülmesi hangi bilincin göstergesidir. �stikrar�n ve istikametin en önemli mihenk ta�� ve Allah ile güç bulman�n en önemli arac� olan namaz�n istikrarl� eda edilmesi noktas�nda da son dönem Müslümanlar� problemler ya�amaktad�r. Özelliklede sabah namazlar� bu anlamda ümmetin kanayan ve s�zlayan yaras�d�r.

Y�llardan beri “ümmetin kanayan yaras� Filistin, Afganistan, Irak, Çeçenistan, Kürdistan” diye ba�layan söylemi kar��s�nda, acaba neden buralar hep kanamakta diye sorulan sorulara hep d��tan cevap arad�k. Çünkü d��ar�lardan cevap aramak hem basit hem de sorumluluk getirmiyor. Oysa de�erli karde�ler sorunlar�m�z� nedenlerini d��ar�da aramam�z kendimizden kaçman�n ba�ka bir takti�idir. Kendinden kaçan insanlar hiçbir zaman sorunlar�n üstesinden gelemeyecektir. Evet, bugün “ümmetin kanayan yaras� Allaha kar�� duyars�zl�k, davaya kar�� sadakatsizlik, vahiyle irtibats�zl�k, amel ve ahlak ile istenilen derecede ku�an�lmam��l�kt�r. Ümmet içten kanamaktad�r ve ümmetin en büyük kan kayb� iç kanamad�r. �ç kanamalar� görmeden d�� kanamalara, estetik operasyonlar�na yo�unla�makla ümmete hayat kazand�ramay�z.

Sabah namaz�, günün ilk imtihan�, ilk ibadetidir. Dolay�s�yla güne iyi ba�lay�p ilk imtihan� ba�armal�s�n�z ki, di�er imtihan ve tehlikelere kar�� daha güçlü ve donan�ml� olas�n�z. Sabah namaz� o kadar önemlidir ki, onun sünneti bile teheccüd namaz�ndan sonra en kuvvetli sünnettir. Hadiste,"Sizi atl�lar kovalayacak bile olsa sabah namaz�n�n iki rekât sünnetini terk etmeyin." buyrulmu�tur. Acaba sabah namaz�na engel gibi gösterilen hangi bahane, bir insan� dü�manlar�n kovalamas�ndan daha tehlikeli olabilir? Hz. Ömer yaral�yken bile sabah namaz�n� k�lm��t�r. Yine Hendek Sava��nda yaralanan Sa'd bin Rebi (r.a) için mescidin içinde çad�r kurulmu�, kanlar� akarken orada namaz�n� k�lm�� ve bu hal üzere vefat etmi�ti.

Hz. Peygamberin hayat�ndaki �u tablo da bu mesele için oldukça önemlidir. Zâturrikâ' Gazvesi’nde bir yerde mola verilir ve Abbâd bin Bi�r ile Ammar bin Yasir'i  bir geçidin giri�ine nöbetçi tayin eder.  Bu iki zat geçidin a�z�na gelince Ammar yatar, Abbâd ise namaz k�lmaya ba�lar. Onlar� izleyen bir mü�rik, namaz k�lan Abbâd'�n görünce derhal bir ok atar. Ancak Hz. Abbâd, namaz k�lmaya devam eder. Bir müddet sonra arkada�� uyan�r. Ammar, arkada��ndan akan kanlar� görünce: "Sana ilk oku at�nca beni niye uyand�rmad�n?" diye sorar. Abbâd'�n verdi�i cevab: "Öyle bir sure okuyordum ki, kesmek istemedim."

Sabah namazlar�na artan ilgisizlik ve bu anlamdaki istikrars�zl�k çok ciddi bir sorun olarak okunmal�d�r. ��gal edilmi� bir Müslüman beldesini konu�tu�umuz kadar bu mesele üzerinde de ayn� hassasiyetle konu�mal�y�z. Ve hepsinden önemlisi sabah namaz�n� kaç�rma i�ini kesinlikle “s�radan” görmemeli; çözüm aray���na girmeli çözümü bulmal�y�z. Sabah namaz� için nas�l bir durumda olursak olal�m; ister haftada bir, ister y�lda bir kaç�r�yor olal�m kendimizi sorgulamal�y�z. En az�ndan yerli ve uluslar aras� müstekbirlere, ta�uti yönetimlere kar�� mücadelemize denk bir mücadeleyi kendi nefsimize, ibadetteki eksikliklerimize kar�� göstermiyorsak ba�ar�l� olmam�z söz konusu olamaz. Ba�ar� Allah ile sa�lanan sa�l�kl� bir irtibattan sonra gelir. Kendimizi düzetmeden, eksikliklerimizi gidermeden giri�ece�imiz her eylem sadece eylem olarak kalacakt�r.
Rahman’�n ayetleri okundu�u zaman a�layarak secdeye kapanan (Meryem,58) Kitab'a s�ms�k� sar�l�p ve namaz� dosdo�ru k�l�p (Arâf, 170) iyili�i emredip, kötülükten vazgeçirmek ve ba��m�za gelene sabredip azmedilmeye de�er i�lerde” (Lokman, 17) Sab�rla ve namazla yard�m dilemeyi (Bakara, 45) Rabbim bizlere lütfetsin…

Festeqim qema umirte…