Nihat G��

09 A�ustos 2023

HAC �BADET� VE B�ZE KAZANDIRDI�I HASLETLER -I-

�badetleri olmas� gerekti�i gibi anlamak ve yorumlamak gerek. �badetleri kendi mecras�nda de�erlendirmek, di�er ibadetlerle kar��la�t�rmadan kavramak olmazsa olmaz�m�zd�r. Çünkü her ibadetin vermek istedi�i bir mesaj, ula�t�rmak istedi�i bir hedef, sa�lamak istedi�i ruhi bir doygunluk, kazand�rmak istedi�i sosyal bir düzen, �ekillendirmek itedi�i bir dü�ünce biçimi, bir bak�� stili vard�r. T�pk� insan�n bedeni gibi.

�nsan bedenine ait birden fazla organ mevcuttur. Her organ�n kendisine has bir görevi, yerine getirmesi gereken bir i�levi, bir fonksiyonu vard�rr. Ellerin görevini ayaklar, midenin görevini gözler, beynin görevini de kulaklar ifa edemez. Ancak bir insan� insan yapan ayakt�r, gözdür, kulakt�r, beyindir, midedir. �nsan dedi�imiz vakit aya�� olan elleri bulunan göz ve kulaklara sahip, beyin ve kalbi çal��an bir varl�k olarak tarif ederiz ya hani. �slam’�n da birçok ibadeti vard�r ve her ibadet insan�n vucudunu tamamlayan bir organ mesabesindedir.

Hacc ibadetini henüz yerine getirmemi� bir insan�n dini anlay��� ve ya�ay��� bak�m�ndan bir eksi�i, bir gedi�i, bir yamu�u bulunabilir.

Bir insan�n yapt��� davran��lar�n� anlamland�rmak veya yorumlamak için farkl� ibadetlerden o davran��a odaklanmak kaç�n�lmazd�r. Namaz ibadetinin bir hedefi vard�r ve �ekillendirmek istedi�i bir insan modeline sahiptir. Namaz; Her zaman ve her insan için mükemmel bir insan modeli olu�turmak için yeterli bir sebep olmayabilir. O zaman di�er ibadetler devreye girer. 

Oruç ibadetinin de insan� ula�t�rmak istedi�i nihai bir hedefi vard�r. �nsan� bu hedefe ula�t�rmak ve mükemmelle�tirmek için bazen tek ba��na yeterli gelmeyebilir oruç. 

Hacc ibadetinin de bir hedefi, olu�turmak istedi�i bir ya�am tarz�, bir dü�ünce modeli vard�r. Zekat ibadetinin, cihat ibadetinin, Emr-i bil maruf ve nehyi anil münker v.b. di�er ibadetlerin �ekillendirmek istedi�i bir insan prototipi, bir ya�am, bir dü�ünce biçimi vard�r. 

Asl�nda hedefsiz, amaçs�z ve ya�ama dokunmayan, dini bir duygu vermeyen, s�radanla�t�r�lmas�, örf ve adettendir diyerek terk edilmesi gereken hiçbir ibadet yoktur dinimizde. 

Sadece namazdan bakmak, ya da sadece zekat ile bir de�erlendirmeye kalk��mak, ya da sadece hacc ibadetinin vermesi gerekenlerden yola ç�karak bir insan�n ahlaki de�erleri kazan�p kazanmad���na odaklanmak yeterli bir sonuç vermeyebilir. �slam bir bütün oldu�una göre bir insan� de�erlendirmek için ibadetlerin tamam�ndan bakmak nihai bir sonuca ula�t�racakt�r. 

Bu yönüyle emredilen her ibadet: �nsano�lunun bir yamu�unu do�rultmaya, bir yaras�n� onamaya, bir gedi�ini kapatmaya, bir kusurunu örtmeye, bir günah�n� silmeye sahip mutlak de�erlerde özellikleri vard�r. Ancak ibadetlerden nemalanmak, nemalanabilmek son derece önemlidir. Ya�an ya�murdan �slanmak herkese nasip olmayabilir. Al�c�lar� kapal� olan bir insana tüm ibadetlerin verebilece�i bir ruh yoktur.

Bir insan�n mükemmeliyeti; her bir ibadetin vermek istedi�i mesaj�n toplam�n� olmas� gerekti�i �ekilde anlamas�na ve günlük hayat�nda ne�vünema k�lma derecesine ba�l�d�r.

�badetlerden yoksun bir hayata sahip olan insanlar� dü�ünmek bile istemiyorum.

Her insan anlayamaz ibadetlerin amac�n�. Her insan kavrayamaz ibadetlerin içinde sakl� olan mücevherat�. Her insan kendisini adayamaz ibadetlere. Her insan ibadetler için ya�ayamaz. Adanmak için inanmak, inanmak için de bilmek gerek. Ancak bilmenin, bilgi sahibi olman�n yegane kriteri Kur’an ve Sünnettir.

Kur’an ile berrakla�t�r�lmayan, hadis ile sadele�tirilmeyen her zihin; kör bir göz, sa��r bir kulak, sakat bir ayak gibidir. Kendisinden beklenen görevleri tam manas�yla ifa edemez. Bak�n�z bu konuda Yüce Allah ne diyor: “Allah, onlar�n kalplerini ve kulaklar�n� mühürlemi�tir. Gözleri üzerinde de bir perde vard�r. Onlar için büyük bir azap vard�r.” (Bakara/7) Kalp, kulak ve göz sahibi olman�n fayda vermedi�i bir sahne. 

�badetleri anlaman�nn, olmas� gerekti�i vechiyle yorumlaman�n, kay�ts�z ve �arts�z teslim olbilmenin �artlarn� aç�klam�� bu ayet. �man etmek, ibadetleri anlamak ve kulluk görevini hakk�yla ifa etmek için;

Kalpleri açmak, kulaklar�n t�kan�kl���n� gidermek ve gözlerin önüne gerilen her çe�it dünyevi perdeleri aralamak olmazsa olmaz�m�zd�r. “Kur’an okudu�unda, seninle ahirete inanmayanlar�n aras�na gizli bir perde çekeriz.” (�sra/45) ayeti bu konuya en güzel delildir. Sinede sa�lam bir inanç olmal� ki inanc�n ifade etti�i unsurlar de�er kazans�n.

Hacc ibadetini di�er ibadetlerden ay�ran en önemli husus Allah’�n insanlar üzerindeki bir hakk� olmas�d�r. “Onda apaç�k deliller, Makam-� �brahim vard�r. Oraya kim girerse, güven içinde olur. Yolculu�una gücü yetenlerin haccetmesi, Allah’�n insanlar üzerinde bir hakk�d�r. Kim inkar ederse (bu hakk� tan�nmazsa), �üphesiz Allah bütün alemlerden müsta�nidir. (Kimseye muhtaç de�ildir, her �ey O’na muhtaçt�r.)” (Al-i �mran/97)

Görüldü�ü gibi Allah’�n, insanlar üzerindeki hakk� olarak emretti�i hacc, yap�lmas� gereken ibadetlerden sadece biridir. Allah’a iman eden her insan�n hacc etmek üzere bir yolunu bulmas� veya buna güç yettirmesi Peygamber efendimiz (s.a.v.)’in ifadesiyle “az�k ve binek” olarak tarif edilmi�tir. (Tirmizi, Hacc 14; �bni Mace, Menasik, 6, 16) Az�k ve bine�e sahip olan her Müslüman�n bu ibadeti ifa etmek üzere yola dü�mesi, me�akkate katlanmas� Allah’�n insanlar üzerindeki bir hakk�d�r. Bu konu, Kur’an ve Sünnetle sabittir, inkar eden kafirdir.

Peygamber Efendimizin ifadesiyle Mekke’ye hacc ibadetini me�akkate katlanarak yerine getirmek üzere gelen her Müslüman Allah’�n Misafirleridir. Ebu Hüreyre (r.a.)’den rivayet edildi�ine göre Resulüllah (s.a.s.) �öyle buyurdu: “Hac ve Umre yapanlar Allah’�n misafirleridir. O’ndan bir�ey isterlerse, onlara cevap verir. Af isterlerse, onlar� affeder. ” (�bn Mace, Menasik, 5) Allah’�n misafiri olmak, Allah’�n istedi�i ibadetleri ifa etmek ve güvende olmak herkese nasip olmayan bir makamd�r.

Hacc ibadetini içselle�tirmek için Mekke’yi tan�mak, Mekke’yi bilmek, Mekke’yi gezmek, Mekke’de tek parça halinde s�ralanan siyah ta�lardan müte�ekkil da�lar�n tepesine t�rmanmak gerek. Bulundu�u mekan�n “�ehirlerin anas�” oldu�unu bilmek gerek: “��te bu (Kur’an) da, bereket kayna��, kendinden öncekileri (ilahi kitaplar�) tasdik eden ve �ehirler anas�n� (Mekke’yi) ve bütün çevresini (tüm insanl���) uyaras�n diye indirdi�imiz bir kitapt�r. Ahirete iman edenler, ona da inan�rlar. Onlar namazlar�n� vaktinde k�larlar.” (Enam/92)

Mekke’de ya�ayan Peygamberlerin izleriyle kar��la�mak, yolunu takip etmek, sahabelerle tan��mak gerek. �nen vahyi ad�m ad�m takip etmek, ne anlama geldi�ini kavramak gerek. Mü�riklerin kar�� ç�k��lar�na �ahit olmak, Kabe’ye sahiplik yapmalar�na ra�men inanmamalar�n�n sebebini irdelemek gerek. Mekke’de yakan güne�in alt�nda, kocaman ta�lar�n alt�nda, sabahtan ak�ama kadar inim inim inleyen Bilal’i Habe�i’nin aln�nda biriken bir damla ter olmak gerek. �nanan insanlar�n inançlar� u�runa nereden nereye, niçin ve nas�l hicret ettiklerini bilmekle i�e ba�lamak, yapt�klar� yolculuklar�n�n içinde yer almak, kendimizi onlarla hemdem k�lmak, onlarla nefes almak, açl�klar�na ve susuzluklar�na e�lik etmek, heyecanlar�n� yüre�inde hissetmek ve üzüntülerini payla�mak gerek. 

Niçin Mekke?

Babam�z �brahim (a.s.)’in �u duas� bu soruyu aç�klar mahiyette: “Rabbimiz! Ben çocuklar�mdan baz�s�n�, senin kutsal evinin (Kabe’nin) yan�nda ekin bitmez bir vadiye yerle�tirdim. Rabbimiz! Namaz� dosdo�ru k�lmalar� için (böyle yapt�m). Sen de insanlardan bir k�sm�n�n gönüllerini onlara meylettir, onlar� ürünlerden r�z�kland�r, umulur ki �ükrederler.” (�brahim/37) Namaz� k�lmalar� için Kabe’nin yan�na yerle�tirilen bir nesil. 

Ekin bitmez ancak suyu (Zemzem) eksilmez bir belde.

Gönüller meylettirilmezse Kabe’ye; kim gelir bu ta�l�k, s�cak ve kurak beldeye? Gönüller ilahi emirlere ram k�l�nmazsa kim gelir bu ku� uçmaz kervan geçmez, s�caktan kavrulan bölgeye? Gönül i�i olmazsa, gönülden olmazsa, iman gönülde ne�vünema bulmazsa, kim o kadar me��akati, o kadar maddi külfeti göze alarak yola dü�ebilir ki?

Her olayda oldu�u gibi bu olayda da Allah’�n takdirini bir kenara itemeyiz. Dinin sahibi O. �rade sahibi O. �stedi�ini emretme, istedi�ini yasaklama yetkisine sahip olan da O. �stedi�i mekanlara kutsiyet atfedecek yegane malik de O. T�pk� meleklere ve �eytana Hz. Adem (a.s.)’in yarat�lmas�ndan sonra secde etmelerini emretti�i gibi… 

Kabe ve tavaf dendi�inde hep Hz. Adem (a.s.)’�n yarat�l��� gelir akl�ma.

Melekler ve �eytan niçin secde ile emredildiler ki? Yap�lacak secdenin meleklerden ve �eytandan alaca�� unsurlar, Adem (a.s.)’e kazand�raca�� hususlar nelerdi? Bu olay�n kazanan�, bu hikayenin kaybedeni kim? Kim, niye kazand�, kaybedenin suçu ve kusuru neydi?

�nanç boyutunu bir kenara b�rakt���n�z vakit Kabe; siyah ta�tan örülü, bezle örtülü kocaman bir oda. De�erli, hürmete lay�k, ibadet merkezi, ç�plak ayakla ve ihramla etraf�nda dönerek tavaf etmeyi gerekli ve önemli k�lan ana unsur Allah’�n ferman�d�r. Bu fermana sorgulamadan boyun bükmek, içten ve samimice uygulamak dü�er. Mü’minlere Kabe’yi tavaf etmek, çevresinde dönerek ibadet etmekten ba�ka bir �ey yak��maz.  

�lahi emir topraktan yarat�lan Adem (a.s.)’e secdeyi gerekli k�ld�. �eytan’a dü�en melekler gibi itiraz etmeden, sorgulamadan ve akl�n� ilahla�t�rmadan secde etmek yak���rd�. Belki de bu Allah’�n �eytan üzerindeki hakk�yd�. O bu hakk� ifa etmedi/edemedi. Sebebine gelince ate� ile topra�� birbiriyle k�yaslamakla, akl�n� ön plana ç�karmakla i�e ba�lad�. Bunun için de akl�n� ilahla�t�rd�. �lah olmayan bir varl���n ilahla�ma serüveninde yanl�� bir ç�kar�ma neden oldu. Asl� ve astar� olmayan bu ç�kar�m�n pe�inde yürüyünce lanete u�rad� ve cehenneme yuvarlanmak üzere bulundu�u mekandan kovuldu.

��te böylece ilahi emirlerin sorgulanamayaca�� anla��lm�� oldu. O halde her bir emir boyun bükmeyi, teslimiyeti ve itaat etmeyi gerekli k�lar. Yoksa, boyun bükerek kendisinden beklenenleri yerine getirerek melekle�en bir insan ile isyan ederek �aytanla�an insanlar aras�nda bir fark olu�mazd�.

Abis �bni Rabia �öyle dedi: Ben, Ömer �bni Hattab’�n Hacerülesved’i öptü�ünü gördüm. O esnada diyordu ki: “Ben senin ta� oldu�unu, bir fayda ve zarar veremeyece�ini biliyorum. �ayet Resulüllah (s.a.v.)’�n seni öptü�ünü görmeseydim, ben de öpmezdim.”  (Buhari, Hac 50; Müslim, Hac 251) hadisi; ilahi emirlere kar�� sorgulaman�n de�il, teslimiyetin en güzel ifadesi olarak durmaktad�r.

Çamurdan yarat�lm�� bir insana nurdan ve ate�ten yarat�lan varl�klar�n boyun bükmesi, secdeye kapanmas� �eytan ve �eytanla�m�� insanlar�n akl�yla anla��labilecek bir konu de�ildir. 

Ayn� �ekilde salt bir ak�lla; 

Ekin bitmez bir vadinin kutsal k�l�nm�� olmas�, hacc ve umre görevinin ancak burada, bu mekanda, ta�tan örülmü� evin yani Kabe’nin etraf�nda dönerek yerine getiriyor olmam�z, günde be� vakit k�l�nan namazlar�n bu istikamete dönerek k�lmam�z anla��labilecek bir durum de�ildir. Teslim olmaktan ba�ka bir ç�k�� kap�s� yoktur insan için. 

Ba�ka bir yer, ba�ka bir cihet, ba�ka bir hususiyet mi yoktu? 

Her mevsim s�cak olan bu mekan�n kutsal k�l�nmas�, en önemli ibadetlerimizden biri olan hacc farizas�n�n burada ifa edilebiliyor olmas� ilahi iradenin bir tecellisi olmas�n�n d���nda ba�ka bir �ey ile aç�klanabilir mi? 

�imdi akl� s�ra biri ç�k�p; “Kabe’ye dönerek namaz k�lmak, etraf�nda dönerek tavaf etmek, safa ve merve aras�nda say’da bulunmak, Arafat’ta ve Müzdelife’de vakfeye durmak, �eytan ta�lamak putçuluktan kalma bir gelenektir.” derse akl�n� �eytana teslim etmi� olmaktan ba�ka bir i� yapm�� olur mu? Çünkü �eytan da Hz. Adem (a.s.) için benzer cümleler kullanm��, emredileni sorgulamakla kalmam��, alternatifler üreterek kaç�nm�� ve nihayeinde kafirlerden olmu�tu.