04-04-2013 07:35

Özgün-Der`de ``Dünya Hayatı ve Dünyevileşme`` konuşuldu

İzmir Özgün-Der ‘de Cumartesi Seminerleri, “Dünya Hayatı ve Dünyevileşme’’ başlıklı seminer ile devam etti.

Özgün-Der`de ``Dünya Hayatı ve Dünyevileşme`` konuşuldu

0 Mart’ta gerçekleşen program Salih Gülter’in yaptığı açılış konuşması ile başladı, konunun önemini arz eden Gülter ardından sözü Nihat Bilir’e devretti.

Konuşmasına Asr Suresi ile başlayan Bilir konuyu aşağıda gördüğünüz altı başlık üzerinden işleyip Dünyevileşmenin (Sekülerizm) tarihsel sürecine, felsefi arka planına ışık tuttu ve Dünyevileşmekten koruma adına neler yapılabileceğini belirtti. Bilir’in konuşmasının ardından soru ve cevaplarla program son buldu.

Nihat Bilir’in konuşmasının konu başlıkları şunlardı;

Dünya nedir ?
Dünya hayatı nedir ?
Dünyevileşme nedir ?
Sekülerizm nedir ?
Dünyevileşmenin nedenleri ?
Neler yapılabilir ?
Dünya Nedir ?

‘’Dünya;  ‘en yakın’ veya ‘daha aşağı’ ‘adi’ ‘alçak’ anlamlarına gelir. Duygularımıza hitap eden varlıklar, en aşağıda olan maddi varlılardır, yani cisimlerdir.

Dünya kelimesi Kuran’da 115 yerde geçer, Dünya kelimesinin kökü olan ‘edna’ ve türevleriyle bu sayı 133’e yükselir. Dünya kavramı, ahiret ve ahiret hayatının karşılığı olarak hayatüd-dünya, yakın anlamındadır. Bu kelime Kuran’da çok sık ahiretten veya ölümden önceki hayatın sıfatı olarak geçmektedir.

Kuran’ın yanlış anlaşılan kavramlarından biriside ‘Dünya’ kelimesidir. Dünya bir sıfat olmasına rağmen üzerinde yaşadığımız yeryüzünün ismi olarak algılanmıştır. Bu yanlış adlandırma İslam’ın dünya hayatına getirdiği tanım ve ölçünün yanlış anlaşılmasına yol açmıştır. Buradan hareketle İslam’ın üzerinde yaşadığımız yerküreyi kötülediği sanılmış, bu dünyadan yüz çevirmenin fazilet, takva ve yükselme sebebi olacağı iddia edilmiştir.

Halbuki Kuranı Kerim üzerinde yaşadığımız küreyi, yani jeolojik anlamında ki dünyayı anlatmak için ‘’arz/yer’’ kelimesini kullanmıştır. Dünya kelimesi ise yeryüzünde yaşanan hayatın basitliğini, değersizliğini, geçiciliğini ifade eden dini ve ahlaki Bir anlam kazanmıştır. ‘’Dünya’’ kelimesi ile burada yaşanılan yaşantı kötülenmiş, hafife alınmış bununla da yerküreyi değil, ahiret hayatını geri plana bıraktıran, ahireti hesaba katmayan yaşama zihniyeti tenkit edilmiştir.

Dünya Hayatı :

Arapçada ‘değersiz’ anlamına gelen dünya hayatı nefsin bencin tutkularına uyan insanlara hiç bitmeyecekmiş gibi gelir.

Bir ayette ‘’... öyle ki ömür onlara hiç bitmeyecekmiş gibi uzun gelir.’’(Enbiya 44) sözleriyle bildirildiği gibi ölüm ve ahireti düşünmeden kısa dünya hayatlarını tüketirler. İnsanların çoğu, bir ayette belirtildiği üzere ‘’Zalim ve nankör’’ bir karakter göstererek O’na boyun eğmeyi,  Rablerine şükretmeyi ve itaat etmeyi unuturlar. O’nun koyduğu sınırları çiğnerler. Sanki hiç ölmeyecekmiş gibi dünya hayatına sımsıkı sarılırlar.
Dünya hayatı insanın nefsine hoş gelecek şekilde yaratılmıştır. Akıl sahibi müminler dışında bütün insanların dünya hayatında ki amaçları evlenmek, iyi bir iş ve kariyer sahibi olmak, güzel bir ev ve araba almak, çocuklarını iyi bir okulda okutmak, onları meslek sahibi yapıp sonra evlendirmektir. Bütün bunlar tabi ki yanlış değildir. Yanlış olan bu amaçları ilah edinmek, sadece bu amaçlar uğruna yaşamaktır. Oysa ayette (Zariyat 56) belirtildiği gibi hayatta ki tek amacımız Allah’a kul olmak olmalıdır. Evlilik, ev, araba veya kariyer sahibi olmayı da yalnız O’nun rızası için istemek ve Allah’ın ize sağladığı tüm imkanları O’nun yolunda kullanmak Kuran’a en uygun tavırdır. Bir başka ayette, insanın dünya metasına düşkünlüğü ve gafleti şöyle özetlenmiştir : ‘’(Mal, mülk ve servette) Çoklukla övünmek, sizi 'tutkuyla oyalayıp, kendinizden geçirdi.  Öyle ki (bu,) mezarı ziyaretinize (kabre gidişinize, ölümünüze) kadar sürdü. (Tekasür 1-2)
İnsanlar dünyayı kendi meslek, arzu , istek, hedef ve gayelerine göre değerlendirirler. Herkesin kendisine ait bir dünyası vardır. Dünya bir çiftçiye ekmek-biçmek, ilim adamına göre bir ilim alanı, sarhoşa göre içme sahası.

Bazıları onu geçici bir hayat olarak görür ve ona göre değerlendirir. Kimileri de hiç ölmeyecekmiş gibi ona sarılır ve ötesini hesaba katmaz.

Ayetler ile Dünya Hayatı :

Kuran dünya hayatı ve ahiret arasında bir tercih yapılma durumu olduğunda ahireti seçmeyi ister. Çünkü ahiret hayatı daha hayırlı ve daha kalıcıdır.

‘’ Şüphesiz senin için son olan, ilk olandan (ahiret dünyadan) daha hayırlıdır.’’ (Duha 4)
Dünya hayatını tercih edenler uzak bir sapıklığa düşerler.

‘’ Onlar, dünya hayatını ahirete tercih ederler. Allah'ın yolundan alıkoyarlar ve onu çarpıtmak isterler (veya onda çarpıklık ararlar). İşte onlar, uzak bir sapıklık içindedirler.’’ (İbrahim 3)

‘’İşte bunlar, ahireti verip dünya hayatını satın alanlardır; bundan dolayı azabları hafifletilmez ve kendilerine yardım edilmez.’’ (Bakara 86)

Dünyevileşme - Sekülerizm  :

Sekülerizm, sekülerlik, dünyacılık Latincede ‘nesil’, ‘periot’ anlamına gelen, zamanla Hristiyan latincesinde ‘’Dünya’’ anlamında kullanılmaya başlanan ‘saeculum’ dan gelmiştir.

Sekülerizm Batıya ait bir terim olup 13.yy da kilise tarafından manastır dışındaki dini hayat için kullanılmıştır.

1800’lü yıllardan önce Katoliklikte bu şekilde yer bulan bu kavram daha sonra rönesans ile beraber sistematize edilmiş, Luther tarafından Protestanlığın temel donesi olmuştur. Modernite dinamizmi sekülerizmin kilisesiz ve sivil dini yaşam algısından almıştır.

Sekülerizm kelimesini ilk kullananlardan George Jarob sekülerliği : inançtan kaynaklanan bütün düşüncelerin dışlanmasını esas alan doktorindir diye tarif etmiştir.

Sekülerizm dini inkarı değil dinin formunu dejenere etmeyi hedeflemiştir.

Din merkezli veyahut dini öğeleri hukuki ve siyasi anlamda tayin edici kılan bir yaklaşımın tersine, bunları hukuki ve siyasi kümeden ayıran bir yaklaşımı tanımlar.

Çok geniş bir terim olan sekülerizm içinde birçok akım ve teori barındırır.
 
Sekülerizmin Felsefi Arka Planı :

Tarih sahnesinde ki tazahürü ‘Aydınlanma’ çağına kadar götülülebilecek olan sekülerizm günümüzde entellektüel düzeyde sık kullanılan postmodern anlatılardan sadece birini teşkil eder.

19.yy sosyal bilimcilerde ifadesini bulan sekülerzm teorisine göre modernleşme ve öngörülen diğer birçok sürecin etkisiye din, hem toplumun nazarında hem de ferdi alanda gerileyerek, etkisini kaybedecektir.

Sekülerizm ve modernizm karmaşık da olsa sıkı bir ilişki içersindedir.

Avrupa’da ‘aydınlanma’ ile gerçekleşen dünya algısındaki değişim, her alanda olduğu gibi dine bakışı da son derece etkilemiştir.

Sekülerizm, dini ve uhrevi olanı dünyanın şartlarına mal etmek, din ve ahiret anlayışını yıkmaktır. Dinin kamusal alandan çekilmesi, marjinalleşmesi ya da insanın dini ve metafizik olanın tesirinden kurtulup dikkatini öte dünyadan bu dünyaya çevirme durumudur.

Batı merkezli ilim ve teknolojilerin temelinde yeni bir dünya ve yeni bir toplum orgaizasyonu tasavvuru vardır.

Modernleşmenin bir zorunluluk olarak dayattığı hayat tarzı, bir süre sonra dini altyapının eksikliğinin de etkisiyle hem toplumsal hem bireysel düzeyde dini hassasiyetlerin ve temayüllerin etkisini kaybetmesine yol açacaktır. Yani hayatın merkezinde bulunması gereken dinin yerini dünyevi olaylara terk etmesi durumudur, sekülerleşmedir.
 
İnsanın Dünyevileşmesine Sebep Olan Zaaflar :



 

  • İnsanın ebedilik düşüncesi (Ahireti unutma)
  • İnsanın kendini müstağni görmesi (Bencilik)
  • Ekonomik yeterlilik (Para düşkünlüğü)
  • Otorite ve Siyasallaşma (Sorumluluk- Vefasızlık)
  • Heva, hazcılık,çilecilik (Zevk saplantısı)




Dünyevileşmeye Karşı Neler Yapılabilir?

-Eşyaya bakış açımız :

Dünyevileşmede belki de en önemli mesele eşya ile aramızda kurduğumuz ilişkinin mahiyetidir. Eşyaya bakış açımız ihtiyacımızı gideren ve emanet edilen bir meta olmanın dışına çıkmış, egemen olma, sahip olma ve aidiyet hırsının ve iktidar güdüsünün kışkırtıcılığı ile ‘maliklik’ pozisyonuna dönüşmüştür.

-Aileye Önem Verilmesi :

Ailenin varlığı asli bir unsurdur. Sünnetullah’ın gereğidir. Sevginin, merhametin, şefkatin ve güvenin yuvasıdır.

-Cemaat olmalı, İslami mücadeleden kopmamalı , Kura-an-ı Kerim ile irtiatı koparmamalı
-Takva sahibi olmalı, Geleneksel ve modern tahrifatına karşı Kuran ve sahih sünnete dayalı ıslah mücadelesini sürdürmeli.
-Tertil üzere yani ciddi, sürekli ve programlı bir şekilde Kuran okunmalı.
-Zihinsel hicret, içe dönük mücadele, iç dünyamızın arındırılması.
- ‘’En büyük eksikliğimiz yeterince okumamamızdır...’’

(Kaynak: Venhar Haber)

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !