Haksöz`den referandurm soruşturması
Haksöz Dergisi, Ağustos sayısında referandum konusunda yaptığı soruşturmayı sayfalarına taşımış.

İslam ve Hayat
Haksöz Dergisi, Ağustos sayısında referandum konusunda yaptığı soruşturmayı sayfalarına taşımış. Referanduma tevhidi açıdan bakan kalemlerin yanı sıra, politik değerlendirmelerin de yer aldığı soruşturmada, Ahmed Kalkan, Mehmed Durmuş, Hamza Er, Muharrem Balcı, Mehmed Göktaş, Demet Tezcan, Yusuf Tanrıverdi, Ahmet Kaya gibi isimlerin konuyla ilgili yaklaşımları yer alıyor.
Haksöz Dergisinin bu sayısında yer alan yazılar ve yazarları şöyle:
Ateş Çukurunun Kenarından Ramazan'in Esenlik İklimine
HAKSÖZKemalist Oligarşiyi Geriletecek Her Türlü Değişikliği Desteklemeliyiz!
HAKSÖZSadece Türk Milliyetçiliği Değil, Tüm Milliyetçilikler Akıldan ve Erdemden Uzaktır!
RIDVAN KAYAKardeşlik Yürüyüşünde "Silahları Susturun" Çağrısı
HAKSÖZAkan Kan Sivil İnisiyatifi Harekete Geçirdi
MASUM YOKUŞ"Bir Gemi Dolusu İnsan Kendini Adalete ve İnsanlığa Adamıştı!"
IARA LEEAktif Yanlış Pasif Doğruyu Yener
ŞEFİK SEVİMReferanduma 'Evet' Sistemin Temel Yapısına Ret
MUHARREM BALCIReferandum, Taşların Hiçbirinin Kendi Yerinde Olmadığını Göstermiştir
MEHMED GÖKTAŞAnayasa Referandumu Denilen Düzeni Kabullendirme Çabaları
AHMED KALKANReferandum 12 Eylül'le Yüzleşme Günüdür
DEMET TEZCANMeselelere Bir Usul Dâhilinde Yaklaşmak Önceliğimiz Olmalıdır!
AHMET KAYABenim Oyum İslam'dan Yana
MEHMED DURMUŞEylül Karanlığına Bir Mum Yakmak!
YUSUF TANRIVERDİRejimle Hesaplaşmanın Yolu Referandum Değildir
HAMZA ERMüslüman, Yaşanan Duruma Bigâne Kalamaz!
ÖZCAN GÜLTEKİNSeyyid Muhammed Hüseyin Fadlullah'ın Ardından
OKTAY ALTINBeyrut'tan Geldik Geçtik...
BÜLENT ŞAHİN ERDEĞERSalihlerin Yoluna Uymak Ya da Çoğunluğun Hüsranını Paylaşmak
KENAN LEVENT"Âdemoğulları" (Habil-Kabil) Kıssası ve Mesajları -II
CENGİZ DUMAN"Ay" Öldü Kıyamet Koptu!
SEZAİ ARICIOĞLUZindanda Gelen Ölüm
İSMAİL ŞAH BALTAAnne Üşürüm Yokluğunda
NEHİR AYDIN GÖKDUMAN"Kürt Sorunu" Diyarbakır'da Tartışıldı
HAŞİM AYGözlerimizde Gözbağı Parmaklarımızda Ateşten İlmikler
BÜNYAMİN DOĞRUER
-
Mustafa Remzi 07-09-2010 13:45
Bir referandum süreci yaşıyoruz. yapılacak olan bu referandumda bazılarının iddia ettiği gibi Müslümanlar ve özellikle de İslamcılık formuna sahip tevhidi çizgiyi sürdüren kesimler mevcut olan anayasanın tümüne onay vermiyorlar, hele ki bu vesileyle(!) güle oynaya sistem içerisine girmek gibi bir niyetleri de yok! Bu görüşü dile getiren arkadaşların özür dilerim ama önemli bir kısmı haddi aşıp düpedüz hakitati ters yüz ediyorlar ve yer yer de sayg/sevgi sınırını aşıyorlar! Bu ifademiz ister bir itham olarak değerlendirilsin, ya da edğerlendirilmesin vakıa bu! Bu vakıaya kaynaklık teşkil eden bir yığın amil de söz konusu, haliyle... Bunlardan birisi; dinin hikmetini şümullu bir şekilde anlamamak, esprisini gözleri yumarak es geçmek. İkincisi ise zihinsel planda da olsa köylülüğü aşamamak, dünyayı en azından geldiği nokta açısından yeteri derecede tanıyamamak, tahlil edememek; sınırlı akli imkanlar içerisinde belki yorum olarak ortaya çıkan hakikatleri(!) bizzat Allah(c)'ın muradıymış gibi algılamak ve karşıtlarına da şiddetle algılatmak! Bu algılatma aynı zamanda günümüzde pek bir işlevinin olmasının gerekleri ortadan kalkmış bulunan geçmiş dönem kelami ve sonuçsuz aikde konulu tartışmarın sonucu oluşan totaliter Allah tasavvuru ve otoriter olarak yönetme, yönetilme arzusu bu algıyı tetiklemektedir. Sanki Rabbim biz insanlara kafadan düşman ve biz düşmanlarını da sık boğaz edercesine elde tutuyor! Böyle birşey yok! Haddizatında Allah(c) adil ve merhamet sahibidir. Ve ondan dolayı da biliyoruz ki insanlar/Müslümanlar hakka hesap vereceklerinde elde edebildikleri imkanlar oranında bir hesaba çekileceklerdir. Hep Allah'ın gazap yüzü halisane niyetlerle birşeyler kotarmaya çalışan, mevcut şartlar içerisinde iyiye yakın çözümler arama ve bulduklarını da ortaya koymaya çalışan Müslümanlara neden Rabbin rahmet sıfatı gösterilmek istenmez ki?!!! İyi niyetle söylersek demek ki O'na yakıştırılmak istenen totaliter algı, giderek bizzat akidemiz haline gelecek! O zaman bizim ateşler içerisinde 'şikayetsiz, ağlamasız, sızlamasız' hatta neredeyse O'na yalvarmadan, yakarmadan yanıp, yanıp kül olmamız daha mı insani, daha mı İslami olarak değerlendirilecek?!!! Hangi peygamber yaşadığı süreçte döneminin zulüm mekanizmalarını geriletmeme yolunu seçti, zulmü görmek istemedi acaba? Böyle birşey peygamberler tarihinde vaki olmuş mudur, sorarım? Olmadığını herkes bilir, ama bazıları onu kulak arkası ediyor. O da bile bile!!! Gerekçeleri de elbette vardır; ' Tağuttan ictinab edelim, kaçınalım, sisteme bulaşmayalım, zihinsel ve mekansal olarak kendi gettolarımızda yaşayalım vs. Herşeyi uzaktan seyredelim. Hayatı herdaim vaki olabilecek esenemelerden uzakta değerlendirip var olan sorunların çözümü için hiç uğraşmayalım!!! Niye? Gerekçesi basit; 'Alimallah yanarız!!!' Aslında kendi gettolarımızda selefist ve katı bakış açısıyla yaşadığımız süreçte sistem içerisinde olduğumuzu,irade tarafından bizi farkında olmasak bile olumsuzluklar bağlamında dahil edildiğimizi farkedemeden yaşıyoruz da yine de olayın farkında değiliz! Akıl karı değil vallahi, billahi!!! Bir defa selefist bakış açısı bizi sistem tarafından enterne veb tersinden söylersek entegre etmiyor mu? Bizleri yapmamız gerekenler konusunda atıl bırakmıyor mu; sorunları görmemizi engellemiyor mu da sitem dışı kaldığımızı savunuyoruz?! Hayret! hayret ki, ne hayret!!! Bu konuyu birazcık açalım; Kemalist rejim adeta selefist yaklaşımı kendisi için bulkunmaz Bursa kumaşı gibi değerlendiriyor da farkedemiyoruz. Tabii ki bununlar sistemin bizlerden ilk elde korktuğunu belirtmiyoruz. Sadece sen atıl kalır, sorunlara kör ve sağır takılırsan Kemalist sistemin safında farkında olmadan durmuş olursun. Zıttı ise imkanlar ölçüsünde ortaya konmaya çalışılan çözüm önerilerine belli bir makuliyetle azami destek sağlamak, bu gerekçeyle iyilik ve hayır damarını harekete geçirmek bir Müslümanın yapması gereken bir yere tekabül eder. Acizane olarak kaleme aldığımız bu yoruma kulak kabartacak kardeşlerime en son şunu söylemek isterim; Var olan ve alabildiğine artan her türden soruna karşı geleneksel çevrelerin bir cevabı olup olmamakla birlikte o çerçeve dışında kalan Müslümanları iki ana kategoride değerlendirebiliriz; 1)Sağlıklı bir Kur'an, İslam ve haliyele de o minvalde bir din anlayışı ve bu anlayış çerçevesinde ferdi ve toplumsal ıslahı öngören, kaynaklara bağlı kalmak şartıyla İslam düşüncesini, sağlıklı okuma biçimlerini ve ictihadı baz alan İslamcı form. 2) Yine geçmişin bazı kaynaksal yanlışlarını izale etmeye çalışan, müktesebatta hayli yekun tutan mezhebi vs. yanlışların üzerine giden ama zamanla muhafazakarlaşıp selefist tutum takınan çözümsüzlük içre var olduğunu gördüğümüz form... İşte bu iki ana yaklaşım var olan sorunlar karşısında takınmmız gereken tutumlara da kaynaklı teşkli etmektedir. Olaylara bakış açısında nirengi noktası da işte buradadır! Allah'a emanet olunuz!
-
Bir Müslüman 06-09-2010 13:53
Yusuf adlı yorumcu kardeşimizin haklı olarak dile getirmeye çalıştığı konular sadece 'Editörün notu' adı altında bir karşı yorumla baştan savılacak kadar basit değildir, maalesef! İsimler önemli olmamakla birlikte ve o isimlerin şu dergiye, ya da şu, bu çevreye karşı tutumları diyelim ki 'haklı' olsa bile yersiz, anlamsız ve kısmen de temelsizdir. Sebebine gelince de; Gözü kapalı şekilde fili ellemeye çalışan insanlar gibi, gili bir bütün olarak algılmaktan ziyade onun hortumunu boru, bilmem neresini ne olarak el yordamıyla tanımlamak ve o şekilde de izhar etmek, gözü açık olarak fili görebilen insanlar açısından bir dereceye kadar anlamlı, ama daha sonrası için ise usanç kaynağı hükmünde olur! Başörtüsü, illa da başörtüsü demek, acaba hangi toplumsal sorunların üzerini örmektedir? Y da illa da Kürtb sorunu da güdüklük bağlamında hangi sorunların üzerinin örtülmesinde işlev görmektedir? Hal bu ki Müslüman iyi bir okuma eylemi sonucunda iyi bir sistem tahlili yapar, tahlilini her alanda somutlaştırır ve sonuç almaya çalışırsa olaylara tikel değil de tümel olarak bakabilme ferasetini yakalar. Görünür planda ölçümüz bu türden kıstaslar olursa inanın ki ister iyi, ister görece ve isterse de 'hayır' bağlamında sağlıklı duruşlarımız olur. Ama biz bunu yapmıyor, kolaycılığa kaçıyor ve bol keseden olacak şekilde İslami anlamda geçmiş dönem müktesebetımızda oluşan birikimlerden kendimize, kendi düşünce, meşrep ve mezhebimize göre seçmeler yapıp yolumuza devam ediyoruz. Bu sonuca göre de Müslümanın teğet geçemeyeceği toplumsal planda, ciddi anlamda var olan sorunlar ve buna mukabil birtakım alan açmalar her nedense tağuta hizmet, sistemin boyasına boyanma gibi, sizlerinde maalesef içerisinde yaşadığından yola çıkarak gördüğünüzü söylemek zorunda olduğumuz durumlar nasıl aşılacak, acaba? PÜr tağuti aortamdan zihinsel planda beri olmak tabiiki mümkündür -ve olabilr ki bunu bazıları halletti- ama her alanda ne kadar imkanlı hale gelebiliyor? Tağutu rededip, bir köşeye çekilip yine yanılgıyı görmeden, göremeden, es geçerek, ezile, büzüle bir hayat sürdürebilirsiniz. Kendiniz muvahhid ve 'mutlu'da hissedebilirsiniz. Kızmayın ama tağut hayatınızın her alanında ama -kire, ricze bulaşmamak adına- göremiyorsunuz! Görmeniz gerekmez mi, kardeşler?!!! Bir defa bunun dinin toplumsallaşması, Müslümanın kendi toplumuna yabancılaşmaması, kendi toplumuna küçükten, büyüğe hayır iletme noktasında durması ne zamandan beri tağut korkusu adına iptal edildi ki. vardı da biz mi göremedik? İşin özcesi yaşam herşeyden önce sanal alemde ve sanal tasavurlarla olmuyor. Hiçbir zamanda olmadı ki! Hayt devam ettiğine, su gibi aktığına göre bu akıntıyı bir sele,felakete vardırmadan bir merkeze kanalize etme uğraşısı neden tağutlaşma ve sistemleşme ve sistem içerisinde, 'haklı' ama yersiz kaygılarla berhava edilsin. Birde şunu teklif ediyorum halis niyetimle karşı duruş sergileyen tüm kardeşlerim -olmadığına inanmak istiyorum- eğer bu süreçte hırpalanacak yanlışları yok ise eğer hayatın içine aksınlar, hayatın o kılcal damarlarında dolaşsınlar, bu ülkenin yoğunu, yoksulunu, köylüsünü, bir kısmı da sistem analizi yapmayan sermaye sahibi Müslümanların işletmelerinde kapitalist algıya kurban edilen işçilerin, bordro mahkumu memurların, dili, kültürü yasaklanan ve çoğu zamanda bu yasaklar karşısında maalesef zihinsel planda olsa bile yer yer fıtri olan kavmi kimliklere karşı selefist ve düşünceden yoksun tavırlar takınan Müslümanları gören farklı kavmi kimliğe sahip kitleleri görelim derim. Kemalist oligarşinin zulmünün artarak devam etmesini sağlayan kurumların yetkilerinin büüyük oranda tırpanlanması, hakimiyetlerinin zedelenmesi, kendi kanlı sistemleri uğruna ayakta tutmaya çalıştıkları 'yasal' ve 'yasal' olmayan gizli silahlı yapılanmaların hınk deyicileriyle birlikte tarihin çöplüğüne atılma çabaları neden bzilerin ilgi alanımız dışında olsun! Anayasanın bütünlüğü bir tarafa olmak şartıyla kısmi düzenlemeler neden tağuta hizmet olarak algılansın. Bu akıl tutulması anlamına gelmez mi? kaldi ki tüm kurum ve kuruluşlarımızın kendilerini oluşturma aşamasından tutun da ilerleyen aşamalarda bile o kerih görülen düzenlemelerle tabii olarak bir ilişkisi ne dir olmuyor mu ki, karşı çıkılıyor?!!! Hem bizleri yutucu pozizsyonlar alan büyük balıklarla aynı suda yaşayacağız, ama bizler sunulan bazı önlemlere de sır çevireceğiz!!!!Bu bakış açısı etrafını cami, ağyarını mani olmkatan ziyade sağırlar ve körler diylogu şeklinde berdevam sürüp gitmektedir. Atı alan Üsküdar'ı geçiyor, ama benim realiteyi görmek istemeyen, gör(e)mey selefist tavırlı kardeşim yel değirmenlerine karşı Don Kişotluk yapmakta!!! Birazcık uyanalım. Gerisi kolay. Allah'ın selamı zulme uğrayan Müslümanların üzerine olsun...
-
Mahmut Celal Özmen 03-09-2010 18:25
Referanduma Müslüman’ca Bir Bakış.. >> http://www.bilgiagi.net/referanduma-musluman%e2%80%99ca-bir-bakis/26615/
-
yusuf 27-08-2010 20:50
kadricanla hakana sormak istiyom acaba haksöz'e bu kinleri neden hani müslümandınız hani kardeşliğiniz, bir konunun derğide bile konu olması sizi neden bu kadar rahatsız etti.kadrican'ın ağzına doladığı lafa bakın lütfen, haksöz camiası akpartiye destek verdiği kadar başörtüsüne önem vermiyormuş,acaba haksöz sitesini takip etmezmi bu dostumuz başörtüsüne ne kadar önem verdiklerini bi okusaydıda ondan sonra böyle eleştirseydi keşke.neyse Allah bu dostlarımıza feraset versin.islam ve hayat sitesinin bazı köşe yazarlarının referanduma dair bu sert çıkışları beni gerçekten üzüyor.lütfen bu referanduma karşı sert çıkan kardeşlerimin nasıl bir anayasa düşünceleri var bunları görelim bakalım. EDİTÖRÜN NOTU: Yusuf Bey, zulüm kavramını doğru anlamadan bu konuda İslami duruşu kavramak imkânsızdır. Zulmün esası yüce Allah'ın hükümranlığına boyun eğmeyip, yeryüzünde ilahlık ve rabblik taslamaktır. Mevcut sistem, anayasası, kanunları ve kurumlarıyla bu zulmü işleyen bir sistemdir. Bazı yöneticilerinin namaz kılması bu gerçeği değiştirmiyor. Bizler, imanımızı zulme bulandırmamak adına bu "oy"unda yokuz diyoruz, başka da bir şey demiyoruz. İslami duruşumuzu, doğal konumumuzu muhafaza etme çağrısı yapıyoruz. Hepsi bu.
-
kadrican mendi 11-08-2010 14:38
haksöz camiası AKP'ye verdiği desteğin yarısını "Başörtüsü Platformları"na verseydi işte o zaman "kemalist oligarşi" gerçekten geriletilebilirdi. bu "açılımlar"ı camiayı içerden tanıyan biri olarak beni çok şaşırtmıyor doğrusu. ancak savrulmanın boyutlarını göstermesi açısından ıskalanmaması gereken örnekler.
-
Mithat Güçlü 07-08-2010 02:13
İktibas dergisinin yeni sayısı tam kapak yer alırken, neden Haksöz degisi sansüre uğruyor?
-
Hakan Biçer 06-08-2010 14:47
Bu sefer kapak resmini koymamışsınız Haksöz'ün. Size katılıyorum. Koymamakta haklısınız. İlginç bir sloganı var çünkü. "Kemalist Oligarşiyi geriletecek adımlar desteklenmelidir" diye. Müslümanlar destek/payanda mı olmak durumunda kalacaklar hep. Oligarşileri geriletmek sistemin ihtiyacıdır, bizim değil, bizim ihtiyacımız şirke karşı tevhidi mücadeledir. Kemalist oligarşiden sonra da herhalde Liberal Oligarşiye karşı mücadeleye çağrılacağız!