Beled Suresi bugüne ne diyor?

Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği, bahar programı çerçevesinde faaliyetlerine devam ediyor. "Kur'an Okumaları" başlığı altındaki sunumunda Ahmet Örs, aşağıdaki tespitlerde bulundu:

- Beled, 1: "Ben bu beldeyi tanıklığa çağırırım."  ayetinde beldeden kasıt sadece Mekke olarak değerlendirmek yerine surenin devamındaki bütünlükten de anlaşılacağı üzere bütün yeryüzü ve insanlık olarak algılanmalıdır. Tanıklığa çağırılan da bütün insanlıktır. Onların yaşamlarındaki hareketleri, çalışmaları, duruşlarıdır.

- İnsan aklını kullanabilecek safhaya geldiğinde varoluşunun nedenini sorgulamaya başlar. Varoluş felsefesinin filozoflarıdır aslında düşünen insanlar. Herkes anlam arayışı içine düşer.

- Beled, 5-6: "İnsan, kimsenin kendi üzerinde güç sahibi olmadığını mı zannediyor? Övünüp duruyor: "Ben, yığınla servet tükettim!" İnsan kendini yeterli gördüğü için azar ve bu onun yoldan çıkmasına neden olur. Hollywood filmlerini yapan insanlar artık dünyayla ilgili yapılan filmlerin yanında fantastik, farklı bir dünya veya uzaya yönelik filmler yapmaya başlamışlardır. Buradan egemenlerin artık dünya egemenliğinden sonra farklı dünyalara göz koydukları rahatça anlaşılır. Ama Amerika'yı, evrene dahî meydan okuyan bir ülkeyi şimdi müslüman Afganlı köylüler korkutabiliyor. Kapitalist arzularla müstağnileşen insanlar Allah'a karşı kendilerini bağımsız kılma iddiasındadırlar. İnsanlardan çaldıklarıyla servetler edinenler o güçle hiç ölmeyeceklerini, kendilerinden bu dünyada ve ahirette hesap sorulmayacağını düşünürler. Ama mustazaflar hesaplarını biriktirmektedirler

-  "Övünüp duruyor: 'Ben, yığınla servet tükettim!" Dünyevî kaygılarla kapitalizme kendini kaptıran insanların kendilerini yenilmez olarak görmeleri olağan dışıdır. Tarihte bu tür insanlara çok rastlanır. Beled, 8-9: "Biz ona iki göz vermedik mi? Bir dil ve bir çift dudak..." Servetleri onların gözlerini kör, kulaklarını sağır etmiştir. Hakikati kabul etmemekte direnirler.  Mala mülke tapar olmuşlardır.

- Firavun karakterli insanlar ezilenleri, yoksulları ahmaklaştırmak ister. Bu  Firavun gibi kölelikle de yapılır, devlet eliyle televizyonlarda verilen programlarla da okullarda verilen eğitimle de... Ezilenler bu nedenle devrimci öfkeler biriktirirler ve bu öfkeler zamanı geldiğinde devrime dönüşür.

- Beled, 10-17: "Ve ona [kötülüğün ve iyiliğin] iki yolunu da göstermedik mi? Ama o, sarp yokuşa tırmanmayı denemedi... Bilir misin nedir o sarp yokuş? (O,) boynunu (günah zincirinden) kurtarmaktır; yahut (kendi)aç iken (başkasını) doyurmaktır, yakını olan bir yetimi, yahut toprağa uzanıp kalmış olan (yabancı)bir yoksulu ve imana ermişlerden ve birbirine sabrı ve merhameti tavsiye edenlerden olmaktır." "Hepimiz yetim düşmüş olan mazlum bir ümmetiz" diyen Ahmet Örs yoksullara fiili olarak yardım etmekle birlikte bunun bütün insanlık için yapılması gerektiğini, dayanışma içinde yoksulluğu, sömürüyü, zulmü üreten sistemlerin geriletilmesi gerektiğini söyledi. Son bir yılda dünya zenginlerinin servetlerinin yüzde elli oranında arttığını, Türkiye'deki milyarderlerin 13'ten 28'e çıktığını, bunun da ülke ve dünyadaki sistemin karakterini açıkça ortaya koyduğunu belirten Örs, insanları boyunduruktan kurtarmanın çok boyutlu olduğunu, siyasal ve ekonomik köleleştirmeye karşı farklı örgütlenme biçimleriyle karşı konuşması gereğini dile getirdi.

- İbrahim tek başına ümmetti ve tek başına dahi çok başarılı oldu. Biz de şirkin ete kemiğe bürünmüş şeklini insanlara göstermeliyiz diyen Örs, "Tevhid ve şirk, insanların acılarına ayna tutan mahiyette halka örneklikler üzerinden gösterilmelidir diyerek konuşmasını sonlandırdı.

(Haber: Sedanur Tokel / Tokat)