26-11-2022 15:14

MODERN �A�IN G�RDAPLARI VE D�NYA�DA VAR OLU� AMACIMIZ!

MODERN �A�IN G�RDAPLARI VE D�NYA�DA VAR OLU� AMACIMIZ!

Her insan�n, dünya üzerinde bir ya�ama gayesi vard�r. Dünya, kimine karanl�k, kimine de ayd�nl�kt�r. Kimisi için hüzün diyar�, kimisi için de ebedi esenlik yurduna haz�rl�kt�r. Dünya kullar�n s�nava tabi tutuldu�u[1] bir mekteptir. S�nav çetin ve ciddidir. Sarp yoku�lar� çoktur. “Her insan nerden geldi�ini niçin ya�ad���n� sorgulamal�, zira sorgulanmam�� ya�am ya�anmaya de�er de�ildir” der, Sokrates. Yine, “�nsan�n en do�al ihtiyac� hakikati bilme ihtiyac�d�r” der, Hegel.

Neydi hayat�n anlam�? Neden buraday�z, gayemiz tam olarak nedir? �nsan yeryüzünde yiyip-içip birtak�m zevkleri tad�p sonrada toprak m� olacakt�r? �nsan ya�arken neleri amaçlamaktad�r. Her insan, dünya hayat�ndan farkl� bir anlam ç�kartabilir. Kimine göre sadece yiyip-içip e�lenmek, kimisine göre mal y��mak ve zengin denilecek bir hayata sahip olmakt�r. Peki, insan�n nihai amac� ne olmal�yd�? Mükemmel i�leyen kâinat�n bir anlam� olmal�! Nereden geldik ve neden var olduk. Bu kâinatta her bir zerrenin kendine ait bir görevi var. �nsanlar ve cinler d���ndaki her canl� yarat�l�� amac�na hizmet ediyor. Hiçbir varl�k, görevine itiraz etmiyor. Makrodan mikroya her bir zerre insana hizmet ediyor.

Peki ya insan hangi amaca hizmet ediyor? Bu sorular�n cevab�n� ararken dünya imtihanlar� omuzlar�m�zda ve yüreklerimizde oldukça a��r bir yüke dönü�üveriyor. Ne üzerimizden at�p ondan tümüyle kurtulabilece�imizi ne de ta��maya güç yetirebilece�imizi dü�ünürüz ço�u kez. Önümüzde a��lmas� güç sarp yoku�lar gibi durur. Neredeyse her birimiz �ikâyet edip dururuz, vaktin bereketsiz oldu�undan. Bunca ko�turmalara ra�men her �ey yar�m ve eksik kal�yor. Bir türlü yeti�emiyoruz bu ça��n h�z�na. Gerçekten vakit miydi bereketsiz olan yoksa insan m�d�r onu harcayarak heder eden? Acaba günler daha uzun olsa ve bize daha uzun ömür verilseydi o zaman da böyle �ikâyet etmeyecek miydik? Daha m� iyi i�ler yapacakt�k?  Birço�umuz, iç sesimize kulak verecek olursak halimizin çok farkl� olaca��n� dü�ünmüyoruzdur. Zira zaman�n bereketlenmesinin yolu iradeyi do�ru bir biçimde yönetmekle gerçekle�ir.

Rabbimiz As�r sûresinde zamana yemin ederek dikkatlerimizi konuya çekmi� ve en büyük sermayemiz olan zaman üzerinde dü�ünmemizi istemi�tir. �nsan hüsrandad�r. Kimler bundan müstesnad�r: iman edenler; iradesini do�ru kullanarak salih amellerini art�ranlar, her an� f�rsat bilen, niceli�e de�il, niteli�e önem verenler; her an� ibadete çevirenler, giden zaman�n geri gelmeyece�inin �uurunda olarak Allah’a kar�� sorumluk bilinciyle ya�ayan kimseler müstesna.

Esefle belirtmek gerekir ki, bugün inançlar asimilasyona u�ram��, îmanlar sars�lm��, gönüller yorgun, ruhlar bitkin ve umutlar yitik durumdad�r. Modern ça��n insan� olma çabas� hepimizin üzerine kara bulut gibi çökmü� adeta. Milyonlar�n ya�ad��� bir �ehirde ço�u kez kendimizi yaln�z hisseder olduk. Teknolojik ayg�tlar insanlar� esir alm�� durumda. Gençlerimiz, henüz i�lenmemi� birer cevher olan en k�ymetli emanet olan yavrular�m�z sosyal mecran�n a�lar�nda beyinleri buland�r�l�p saçmal�klarla dolduruluyor. Bilinçalt�na türlü çirkinlerin tohumlar� ekiliyor bu tohumlar zamanla dü�ünceye, dü�ünceden davran��a sirayet ediyor. Bilinçalt� bir çöplü�e dönü�üyor, ne yüklenirse onu yutuyor. �er güçler, ekini ve nesli ifsad etmek için çal���yor.

Kapitalist sistem, toplumu tüketim ç�lg�nl���na h�zla çekiyor, daha çok para kazanma, daha konforlu bir hayata sahip olma, daha lüks mekânlarda tatil yapma ç�lg�nl��� ile adeta yar�� içinde insanlar�n ço�u. Zaman�n bereketsizli�inden �ikâyetçi olan nice insan, zaman sermayesini sanal mecralarda h�zla eritiyor. Teknolojinin h�zla ilerlemesine kar��l�k maalesef bu durum insanlar�n zihninin bal�k haf�zas�na dönü�mesine sebep olmakla kalm�yor, okuman�n ve üretmenin önünde büyük bir engel te�kil ediyor. insanlar sosyal medyada samimi olmayan arkada�l�klar kurdu�u kimselerle yolda görünce selam vermekten imtina etti�ini görmekteyiz. Sanal hayatta payla��mlar�n� be�endi�i insanlar�n real hayatta ac�mas�zca ele�tirip ay�plar�n� ara�t�rmas�, sadece insanlar�n be�enisini toplamak ve manipüle ederek en mutlu benim görüntüsü verme çabas�yla anl�k payla��m ç�lg�nl�klar�, anl�k duygular� tatmin iste�i, insanlar� samimiyetsiz, mutsuz ve yapay bir hayata do�ru h�zla sürüklemektedir. Manevî ve ahlâkî birçok de�erin yok olmas�na yol açmaktad�r.

Sosyal medyada mutluluk pozlar�n�n çok payla��lmas�na ra�men bo�anma oranlar� her geçen gün art�yor. �nsanlar görünürde bu kadar mutlu ise bunca bo�anmalar, ruhî bunal�m, psikolojik s�k�nt�lar ya�ayanlar, intihar edenler kimler? Maalesef içinde ya�ad���m�z toplumun durumu bundan ibaret. Etraf�m�zda olu�an bunca kötü etkenler sonucunda her �eyi geride b�rak�p kalabal�klardan uzakla�ma, inziva iste�i olu�uyor ço�u zaman içimizde. Sonra bir ayet yank�lan�yor, “Ba��n�za gelenlerin ço�u kendi ellerinizle yapt�klar�n�z sebebiyledir.”[2]

Bütün bu problemlerin bir çözümü olmal�. Rûhen, aklen, bedenen ve kalben iyile�menin bir formülü olmal�. Hangi reçete iyile�tirecek bunca çürümü�lü�ü? Bu kirli ça�da etraf�m�z� örümcek a�� gibi ku�atan �er güçlerin ve cahiliye düzeninin pençesinden kendimizi ve neslimizi nas�l izole edece�iz? Bu köklü de�i�imi nas�l gerçekle�tirece�iz? Nas�l bir rüzgâr�n esintisi bu koku�mu� zihniyetleri yeniden özüne döndürecek? Elbette bunca acziyetimiz ve kendi s�n�rl� akl�m�zla bunlar�n cevab�n� bulabilmemiz mümkün olmayacak. O halde Rabbimiz, Mâlikimiz olan Allah’�n ö�ütlerine, emirlerine kulaklar�m�z�, gönüllerimizi açarak,  “Rabbimiz! Biz bu halimizden raz� de�iliz, bizi senin raz� olaca��n hal ile hallendir” niyaz�yla ve niyetiyle O’nun ad�yla okumal�y�z hayat� ve kâinat�. Zira insan� en güzel bir biçimde yaratan ve onu en uygun formatla donatan Rabbimiz hayat kitab�nda bizlere �ifa olacak, bizleri saadete, esenli�e ula�t�racak en güzel ya�am biçiminin ne oldu�unu da belirtmi�tir. Bu hedefe ula�t�racak yolu göstermi�tir                                                  

“Ey insanlar! Rabbinizden size bir ö�üt ve kalplerde olana bir �ifa, iman edenlere bir hidayet ve rahmet gelmi�tir”.

   ”Deki! Allah’�n lütfu ve rahmetiyle, evet sadece bunlarla sevinsinler. Bu onlar�n toplad�klar�ndan daha hay�rl�d�r.”[3]

Sünetullah gere�i Allah insan� belli bir inanca ve ya�ama zorlamam�� rehberler ve kitaplar göndererek tercihini insan�n cüzi iradesine b�rakm��t�r. �nsan isterse iradesini do�ru bir biçimde kullanarak Allah’a kul olur ve bunun neticesinde ebedi esenli�e  kavu�ur veya Allah’�n d���nda ki birtak�m varl�klara kulluk yaparak ebedi hüsrana u�rar. Ki�ilerin sahip oldu�u mutluluk anlay���na göre hayat�nda yapaca�� tercihler ve aray��larda de�i�kenlik arz edecektir.

Bizler zannettik ki, toplad�klar�m�z, biriktirdiklerimiz kalplerimize surur  verecek! �u kadar param olursa, �u kadar mal varl���na sahip olursam, �öyle bir i�im, evim olursa, çocuklar�m �u üniversiteyi kazan�rsa, derken sonu gelmeyecek olan istekler arzular beklentiler ve bunun için sarfetti�imiz enerji, harcad���m�z sermaye. Zihnimizde ise yersiz endi�eler ve dü�ünceler zinciri. Oysa mü’min bir kimse bilmelidir ki, kendisine dünyada verilen nimetleri ahiret yurdunu kazanmak için birer araçt�r. Saadetin sadece biriktirdi�i dünyal�klarda, geçici hazlarda, makam ve mevkilerde oldu�una inanan bir kimse kendisine mutluluk getirecek �eyin ard�na dü�ecek ve o minvalde bir hayat ya�ayacakt�r. Lakin as�l mutlulu�un, Allah’�n ki�ilerin hayr� ve saadeti için emretti�i hükümlere teslim olmakta oldu�una inanan,  onun r�zas�n� elde ederek kalplerin huzur ve sükûnete erece�ine inanan kimseler ise onun r�zas�n� kazanabilmek ad�na bütün f�rsatlar� kollayacakt�r. Dolay�s�yla ki�ilerin sahip olduklar� mutluluk, sevinç, huzur anlay��lar�na göre de farkl� hayat tarzlar� olacakt�r. �üphe yoktur ki, Allah kullar�na kar�� çok cömert ve çok lütufkârd�r. Kullar� için en uygun nizam�, onlara rahmeti ile kolayla�t�rm��t�r. Lakin biz kullar, gönüllerimize, dertlerimize, duygular�m�za �ifa olacak, kitab�ndan uzakla�t�kça Allah’�n rahmet p�nar�ndan hakk�yla istifade edememenin sonucunda bugün y�k�lmaya yüz tutmu� toplumun olu�turdu�u bu tablo ile kar�� kar��ya kalmakla, daha vahimi ise ayn� gemide yol almakla cezam�z� çekiyoruz. .  “Bir toplum kendi durumunu de�i�tirmeden Allah onlar�n durumunu de�i�tirmez.”[4] Öyle de�i�imler vard�r ki, Rahmân�n rahmetini celbeder ve ki�iyi Allah�n r�zas�na muvaffak k�lar.

Toplumlar�n �slah� bireylerin �slah� ile mümkündür. De�i�im önce özümüzde ba�lamal�d�r.Bizler de�i�ime niyetlenmedi�imiz ve istemedi�imiz sürece bu de�i�im gerçekle�mesi mümkün olmayacakt�r. De�i�im ayn� zamanda hicret etmektir, terk etmektir. Hicret; Sözlükte: Terk etmek, ayr�lmak, ilgisini kesmek anlamlar�na gelir. Hicret, ki�inin herhangi bir �eyden bedenen, lisanen veya kalben ayr�lmas�, uzakla�mas� demektir. Günahlardan tövbeye, kötülükten iyili�e, cehaletten ilme gösteri�ten tevazuya evvela kalben uzakla�mam�z gerekir. “Ve kötülüklerden (riczden) uzakla�”  (Müddesir,74/5)                                     

Rasûlullah (s.a.v.) �öyle buyurmu�tur; “�unu iyi bilin ki, insan vücudunda küçücük bir et parças� vard�r. E�er bu et parças� iyi olursa, bütün vücut iyi olur. E�er o bozulursa, bütün vücut bozulur. ��te bu et parças� kalptir”[5] hadisi �erifte ifade edildi�i üzere kalp duygular�n merkezidir. Kalbin sa�l��� veya hastal��� di�er organlara da sirayet etmektedir. Kalbimizin sahibi Allah’tan, kalbimiz için r�z�k olacak hususlar� bolca istememiz gerekir. R�z�k denildi�inde yaln�zca yiyilen, içilen r�z�klar olarak anlamak eksik bir anlay�� olur. Nas�l ki, bedenin ayakta durabilmesi için beslenmeye ihtiyac� zorunluysa,  kalbin de manevî olarak beslenmeye ihtiyac� zorunludur. Kalbin r�zk� Allah’a kar�� sevgi, ba�l�l�k ve takvad�r. “Allah’a îman kalpte ba�lar, lakin sadece orada kalmakla kemâle ermi� olmaz. Zira yaln�zca kalpte ve dü�üncede kalan prati�e dökülmeyen iman, zaman geçtikçe zaafa u�rama ve belki de zamanla yok olma tehlikesiyle kar�� kar��ya kal�r. Kâmil iman ki�inin kalbine yer edince, ki�inin tüm hislerine, duygular�na,  dü�üncelerine, ak�llar�na ve davran��lar�na tesir ederek her an Allah’a kar�� murakabe halinde olma bilinci içerisinde ya�amas�n� sa�lar”. Bu dü�ünceden hareketle iman eden ve hayat�n� salih amellerle süsleyen kimselerin eylemleri kalplerindeki iman�na �ahitlik edecektir. Hem dünya ayn� zamanda ahiret saadedini elde edecektir. Huzuru bunun d���ndaki birtak�m nesnelere, varl�klara makam ve mevkilere, insanlar�n r�zas�n� ve be�enisini elde etmeye ba�layanlar�n, bilmesi gereken bir gerçek vard�r ki, o da dünyal�k bütün lezzetlerin, hazlar�n, mutluluk ve sevinçlerin pamuk ipli�ine ba�l� oldu�u gerçe�idir.

�u yeryüzünde insana ne sunulmu�sa hepsi imtihan�n bir gere�idir. Allah d���nda hiç kimse insana kal�c� ve ebedî mutlulu�un vaadinde bulunamaz. Yukar�daki âyette vurgu yap�ld��� üzere; Allah’�n yan�nda olanlar, sizin için takdir etti�i �eyler, sizin biriktirip durdu�unuzdan daha hay�rl�d�r. Bizler neleri biriktiriyoruz? Hangi özlemleri ta��yoruz yüre�imizde? Dünyada refah� m� yoksa ebedi esenlik yurdunda �rmaklar ba��nda olman�n özlemini mi? Özlemimiz neye ise gayretimiz onu elde etmeye yönelik olacakt�r. Hayat�m�z o minval üzere �ekillenecektir. Ve bunun sonucunda kendi ellerimizle kazand�klar�m�z�n ya mükâfat�na nail olaca��z veya cezas�na katlanaca��z. Bu gerçeklerle yüzle�mek ve kendimizi kalbimizi duygu ve dü�üncelerimizi ve en önemlisi Rabbimizle ili�kimizi iyile�tirmek için öncelikle öze dönü� yolculu�u gerçekle�tirmek, içe dönük muhasebe yapmak ve Allah’�n bizden istemi� oldu�u kulluk modelini yeniden in�a etmek eylemlerimizi ve söylemlerimizi vahyin süzgecinden geçirmek durumunday�z.  Bugün içinde ya�ad���m�z toplumun Allah’�n rahmetine nail olabilmesi ancak kalplerin kendisini yaratana hicret etmesi ile mümkün olacakt�r.

F�trat bo�luk kabul etmiyor. Kalp, f�trat� gere�i daima bir aray�� içindedir ve bu aray���n do�ru yerde tatmin olmad��� durumda Allah’a ba�l�l���n ve itaatin yerini ba�ka varl�klara itaat ve ba�l�l�k dolduracak, buda ki�iyi ve toplumlar� helaka do�ru sürükleyen bir etkendir. Evvela bu ça��n girdab�ndan ve kula kulluktan Allah’a kullu�a niyet etmek ilk ad�md�r. Yola girmek ikinci ad�m, üçüncüsü… Ve en önemlisi de yolda istikamette kalabilmektir.  Zira �eytan ve aveneleri yolumuzun üzerinde her an beklemektedir.�blîs dedi ki: “Bundan böyle benim sapmama izin vermene kar��l�k, ant içerim ki, ben de onlar� sapt�rmak için senin do�ru yolunun üstüne oturaca��m.”[6]Bizlere dü�en “Sen, beraberindeki tevbe edenlerle birlikte emrolundu�un gibi dosdo�ru ol. A��r� gitmeyin, do�rusu Allah yapt�klar�n�z� görür”.[7]âyetini hayat�m�za düstur edinmektir. Geçmi� kavimlerin i�lemi� oldu�u bütün azg�nl�k ve ta�k�nl�klar�n ya�and��� bu karanl�k ça�da kendimizi ve neslimizi bu ça��n girdab�ndan koruyabilmenin yolu; hak ve bât�l�, do�ruyu ve yanl��� birbirinden keskin bir çizgiyle ay�ran Allah’�n kitab�na topluca s�ms�k� sar�lmaktan geçmektedir. “Kim de muhsin/kullu�unu en güzel �ekilde yapmaya çal��an bir kimse olarak, kendini Allah’a teslim ederse muhakkak ki o, sapasa�lam kulp olan (Kelime-i Tevhid’e) yap��m�� olur. ��lerin ak�beti Allah’a var�r.”[8]Bundan ba�ka bir kurtulu� reçetemiz yoktur. Allah’a kulluk, hayat�m�z�n sadece bir bölümünde de�il, ailevî, sosyal ve siyasal hayatta, sanal âlemde, ticarette, kom�uluk ve akraba ili�kilerimizde, giyim-ku�amda, e�itimde, dü�ün ve derneklerimizde önceli�imiz her daim Allah’�n r�zas�n� elde etmek olmal�d�r.  

Dünyada varolu� amac�n�n fark�nda olan ve ça��n kar��m�za ç�kard��� ç�kmazlar� fark ederek bunlardan kendisini muhafaza ederek kullu�unu Allah’�n istedi�i �ekilde sürdüren mü’minlere selam olsun!


[1] Mülk, 2

[2] �u’râ, 30.

[3] Yûnus, 10/57-58.  

[4] Ra’d, 11.

[5] Buhârî, Îmân 39, Büyû’ 2; Müslim, Müsâkat 107, 108. Ayr�ca bk. Ebû Dâvûd, Büyû’ 3; Tirmizî, Büyû’ 1; Nesâî, Büyû’ 2, Kudât 11; �bni Mâce, Fiten 14)

[6] A’râf 6/16.

[7] Hûd,13/112

[8] Lokmân, 31/22.

YORUMLAR
Hen�z Yorum Yok !