20-10-2022 12:24

`Kur�an�a G�re D�rt Terim` ve en-Nedvi`nin ��r�k tenkidi

Ebu�l-Hasan Ali en-Nedvi�nin Kur�an�a G�re D�rt Terim kitab�n� ele�tirmesi s�rf ele�tiri i�in yap�lm�� intiba� vermektedir. Mevdud�nin d�rt terimle ilgili olduk�a k�kl�, sa�lam, aya�� yere basan tezini asla ��r�tmemi�, bilakis g��lendirmi�tir. Mevdud� ilah, ra., din ve ibadet terimlerinin k�kenindeki asli anlam� a���a ��kart�yor, yeg�ne ilah olarak Allah��n kozmik alemdeki hakimiyetinin insan hayat�nda, sosyal hayatta da ge�erli olmas� gerekti�ini bu terimlere dayand�r�yor. Nedvi ise daha �ok namaz ve daha fazla Allah a�k� �neriyor.

`Kur�an�a G�re D�rt Terim` ve en-Nedvi`nin ��r�k tenkidi

Hindistanl� alim Ebu’l-Hasan Ali en-Nedvî Hindistan’�n Leknev �ehrine ba�l� bir köyde do�mu� (1914), ilmi kariyerini, temeli 1892 y�l�nda ‘Encümen-i Nedvetü’l-Ulema’ ad�yla at�lm�� olan, Nedvetü’l-Ulemâ olarak Kanpur’da kurulmu�, sonra Leknev’e ta��nm�� olan me�hur e�itim kurumunda yapm��t�r. Zamanla Nedve’nin ba�kanl���n� ve Darul Ulum’un rektörlük görevlerini de üstlenmi�tir. 1999 y�l�n�n son gününde (31 Aral�k) vefat etmi�tir.

Ebu’l-Hasan Ali en-Nedvî Mevdudî’nin, Seyyid Kutub’un dü�ünce dünyas�n� da derinden etkileyen me�hur eseri ‘Kur’an’a Göre Dört Terim’i ele�tiren bir kitapç�k yazm��, kitapç�k Bedir yay�nevi taraf�ndan Hakan Özkan’a tercüme ettirilerek ‘�slam’�n Siyasî Yorumu’ ba�l���yla yay�nlanm��t�r (�st. Mart-2020). Türkçe çevirisi yüz sayfa olan kitapç�k yay�nevinin bir ‘Aç�klama’s�, emekli ilahiyat ö�retim görevlisi Hamdi Arslan’�n Ebu’l-Hasan Ali en-Nedvî’yi tan�tan yaz�s�, Salih Okur’un, Ebu’l-Hasan en-Nedvî’yi çok yak�ndan tan�yan, çocu�u olmad��� için kendisini evlad� yerine koydu�unu, “ben onun manevi evlad�y�m” sözleriyle ifade eden Yusuf Karaca ile Ebu’l-Hasan en-Nedvî hakk�nda yapt��� bir röportaj ve Ahmet Hamdi Y�ld�r�m’�n en-Nedvi’nin ölümü üzerine kaleme ald���, Alt�noluk Dergisinde (02/2000) yay�nlanm�� bir yaz�n�n da eklenmesiyle yüz yirmi sekiz sayfaya ula�m��t�r.

Yay�nc�n�n ‘Bismihi Teala’ diye ba�lad��� ‘aç�klama’s�nda kurdu�u �u cümle, en-Nedvi’nin bu küçük risalesinin Bedir Yay�nevinin yay�n politikas�nda nas�l bir konuma yerle�tirildi�ini ve kitab� yay�nlamakla ne gibi amaçlar güttüklerini anlamam�za katk� yapmaktad�r:

“Bunca büyük din alimi, müfessir, muhaddis, allâme, fukahâ, müceddid zikri geçen dört terimde �a��rm�� ve sap�tm�� da, do�ruyu Mevdudî bulmu�… Fesubhanallah!…” Yay�nc�, Mevdudî’nin “tasavvuf büyüklerine de pek s�cak bakmad���n�” sözlerine ili�tirmeyi ihmal etmemi�tir.

Ebu’l-Hasan en-Nedvî’yi ilim, fikir ve hareket yönüyle tan�tan Hamdi Arslan’�n verdi�i bilgilere göre en-Nedvî 170 civar�nda makale ve kitap yazm��, tebli� amac�yla do�udan bat�ya çok say�da seyahatte bulunmu�, say�s�z konferanslar vermi�, �slam co�rafyas�nda çok iyi tan�nm�� bir alimdir. Osmanl�y� sevmeyi adeta ibadet bilen bir anlay��a sahip olan en-Nedvi ülkesinde ve d��ar�da pek çok faaliyete kat�lm��t�r. Hamdi Arslan’�n Kur’an ve sünneti çok iyi bildi�ini belirtti�i en-Nedvi’nin -Mevdudî’nin aksine- tasavvufa s�cak bakt���, hatta bir Nak�i �eyhine intisapl� oldu�u anla��lmaktad�r.

Yusuf Karaca’n�n tan�kl��� ise daha da ilgi çekicidir. Diyor ki Karaca, en-Nedvî devlet idarecilerini hedef almaktansa, onlara yakla�may�, bunun mümkün olmad��� durumlarda da, idareciye yak�n olanlara yakla�may� esas alan birisiydi. Bu sebeple en-Nedvî Hindistan’�n yöneticileriyle çok iyi ili�kiler kurmu�tur. Dünyada hiçbir devlet idaresi ve idarecileriyle hiçbir yetkili siyasî ile çat��mam��t�r. Müslüman devlet adamlar�yla görü�melerinde onlarla samimi, babacan, iyi niyetli, merhametli, uyumlu bir siyaset izlemi�tir. Bu sebeple herkes taraf�ndan büyük kabul görmü�tür.

Yusuf Karaca 1959 y�l�nda Nedve’ye vard���nda Mevdudî ile en-Nedvî aras�ndaki muhalefeti ö�rendi�ini ama üstad� en-Nedvi’nin Mevdudî’ye kar�� olu�unu bir türlü hazmedemedi�ini belirtmekte, Mevdudî’nin Cemaat-i �slami’yi Nedvî ile birlikte kurduklar�n� da sözlerine eklemektedir. Bu sat�rlar, Mevdudî ile en-Nedvi’nin temelde iki yak�n dost ve dava adam� olduklar�n� anlatmaktad�r. Mekke (ya da Medine)de yap�lm�� bir toplant�da Mevdudî de bir sunum yapm��t�r fakat Mevdudî Arapçay� iyi konu�amad��� için, konu�mas�n� en-Nedvi’nin Arapçaya tercüme etmesini istemi�tir. En-Nedvi çok istemese de, Mevdudî’nin �srar� üzerine -Mevdudî kar��tlar�n�n hücumu pahas�na- tercümeyi kabul etmi�tir.

En-Nedvi kitapç���n� Mevdudî henüz hayattayken bitirip yay�nlam�� (Aral�k 1978), kendisine bir adet göndermi�, kitapla birlikte, “nezakette kusur yapmad���m” dedi�i bir mektup yollamay� da ihmal etmemi�tir. Gerçekten de en-Nedvi’nin kitab�n ba��ndan sonuna kadar Mevdudî’ye hitaben kulland��� dil son derece nezaketlidir. Kadim dostunu ele�tirse de, asla sayg�da kusur etmemi�, hatta onun ilmini, ahlak�n� ve mücadelesini yücelten s�fatlar kullanm��t�r. Bu yönüyle en-Nedvi ile Mevdudî’nin tenkid edebi Müslümanlara güzel bir örneklik te�kil etmi�tir. En-Nedvi, ‘Üstad’ ve ‘büyük �slam alimi’ gibi s�fatlarla and��� Mevdudî’nin, kendisine 23 Ocak 1979 tarihinde ula�an cevabi mektubunu, “ilmi ve �slam davas�ndaki makam�na lay�k” diye tan�mlamaktad�r. Ne var ki, en-Nedvi’nin, dostu Mevdudî’nin cevab�n� bu kitaba eklememesi bir eksiklik olmu�tur. Bu tarihten dokuz ay sonra (22 Eylül 1979) en-Nedvi Delhi’de, Cemaat-i �slami’den baz� dostlar�yla bir toplant�da iken Mevdudî’nin vefat haberi kendisine ula�m�� ve hemen bütün Müslüman siyasî kurulu� temsilcilerinin kat�ld��� bir toplant�da “büyük alimin ölümü ve an�s�na” bir konu�ma yapmak görevi de kendisine tevdi edilmi�tir.

En-Nedvi’nin ‘Kur’an’a Göre Dört Terim’i Tenkid Gerekçeleri

Nedvi’nin ele�tirilerini bir tek cümlede özetleyecek olursak bu, Mevdudî’nin Kur’an terimlerini gere�inden fazla siyasalla�t�rd��� iddias�d�r. Ona göre Mevdudî dört terimi (ilah, rab, din, ibadet) �slam’�n üzerinde döndü�ü eksenin temeli yapm��t�r. Kur’an’a Göre Dört Terim kitab�nda “Allah’�n hükümdarl���” ile “Rabbin saltanat�”n� esas alm��, kul ile rab aras�ndaki ili�kiyi çok s�n�rl� tutmu�tur. Kur’an’�n ini� sebebini ve �slam’�n davetini “�slami hüküm” ve “�lahi hükümdarl���n ikamesi” ile s�n�rland�rm��t�r. K�sacas� eserin siyasî yönü a��r basmaktad�r!

Bu kitapla Mevdudî ümmetin salahiyeti, yönetici ve davetçi yönü hakk�nda �üpheler uyand�rmaktad�r. Ayn� zamanda �slam tarihindeki gelmi�-geçmi� bütün yenileyici, reformcu ve müçtehitlerin ilmî ve amelî ba�ar�lar�n�n de�erini az�msam��t�r. �slam tarihinin en uzun, en verimli ve cihat bak�m�ndan en zengin döneminde bile Kur’an anla��lamam��sa, onun anla��l�rl���ndan ve ifade gücünden bile �üphe edilebilir. Kur’an hakk�nda �imdiye kadar ne söylendiyse ve gelecekte de ne söylenecekse bunlar� yetersiz ve tesirsiz k�labilir. Bu da Kur’an’�n zahir ve bat�n diye ayr��t�r�lmas�na güç verebilir.

en-Nedvi’nin, “Kur’an’�n birçok hakikatlerinin uzun bir süre gizli kald���” dü�üncesini reddetmek için, “Zikri biz indirdik, elbette onun koruyucusu da biziz” (Hicr, 9) ve “Onu aç�klamak bize dü�er” ((K�yame, 19) gibi ayeti kerimeleri delil getirmesi de gerçekten ibret vericidir. Zira Mevdudî’nin temel tezi, Kur’an terimlerinin üzerinin bizzat Kur’an’�n müntesipleri taraf�ndan küllendirildi�idir. Yani Kur’an’�n anla��lmas�yla ilgilidir. Kur’an’�n kökenine ve s�hhatine dair bir itiraz bahis konusu de�ildir.

en-Nedvi, Mevdudi’nin kitab�ndan, ümmetin cahil kald��� sonucuna var�labilece�i, ümmetin büyük bir cehalet, ihmal ve aç�k bir dalaletle suçlanabilece�i endi�esine kap�lm��t�r. Halbuki diyor, Kur’an, Sünnet ve hadisler önceki dinlerin aksine, bu ümmetin hiçbir zaman her yeri saran genel bir hataya dü�meyece�ini ifade etmi�tir. Ümmet yanl�� yollara sapm�� olsayd� marufu emretmeyen, münkeri nehyetmeyen bir duruma gelirdi! Oysa Nedvi’nin üzerine toz kondurmad��� ümmet, marufu emretmek münkerden nehyetmek �öyle dursun, marufa maruf, münkere münker deme ilim ve iktidar�n� bile yitirmi� bulunmaktad�r. Asl�nda bu ele�tirisi, tersinden kendi tezini çürütmektedir. E�er Kitap, Sünnet ve hadisler ümmetin genel bir yanl��a dü�meyece�ini bildiriyorsa, Mevdudî o ümmetten biri neden olmas�n?

en-Nedvi Mevdudî’nin isabetsizli�ini göstermek için, hakk� savunanlar�n her zaman var olaca��na dair rivayetlere yer vermektedir; Tirmizi’nin (Kitabul Fiten, �am bab�), “Ümmetimden bir grup daima ba�ar�l� olacakt�r…” mealindeki bir rivayeti bunlardan biridir. Nedvi’nin bu rivayete tutunmas� ciddi bir seviye kayb�d�r. Muaviye’nin iktidar gücü ad�na irad edildi�i intiba� veren böyle bir rivayetle Mevdudî’nin ‘Dört Terim’ kitab�n� cerh etmeye kalk��mak sadece gülünçtür.

En-Nedvi Hac suresinin 74. ayetindeki “Allah’� hakk�yla takdir edemediler” sözünden Mevdudî’yi kinaye etmesi de fahi� bir hatad�r. Çünkü Allah’� hakk�yla takdir edemeyenler mü�riklerdir ve Mevdudî de, �lah ve rab terimleri özelinde, Allah’�n hakk�yla takdir edilmesinin nas�l olaca��n� anlatmaya çal��maktad�r.

Mevdudî’nin, ilahl�k insandan sadece mutlak itaat, sadakat ve samimiyet ister, insan ilah� ne sevmek ne de zikretmek zorundad�r fikrinde oldu�unu sanarak, bu do�rultuda tenkidler yapman�n bir tek izah� vard�r, o da Dört Terim kitab�n� anlamam�� olmakt�r. en-Nedvi hakimiyet ve otorite gibi mefhumlar�n d���nda, Allah’a bolca ibadet, derin sevgi ve sonsuz a�k gibi temalarla yakla��lmas� gerekti�ini savunmaktad�r. Mevdudî uluhiyetin merkezi anlam� olan hükümranl��a çok önem verdi�i için, ibadetin anlam�n� zay�flat�yormu�. �badetle fazla u�ra�anlar�, dinin ruhunu bilmemekle suçluyor ve bunun çökü�ün bir simgesi oldu�unu ileri sürüyormu�. Halbuki ilim ve din bilgisine sahip ulema, insanlar� hep ruh terbiyesine, namaz�n, zikrin ve sair ibadetlerin hakiki ruhunu anlamaya davet etmi�ler, sözleri ile davran��lar� uyumlu olmayan, zahiri ile bat�n� birbirini tutmayanlar� münaf�kl�kla vas�fland�rm��lard�r.

en-Nedvi �öyle devam ediyor: �nsanlar dini, uluhiyeti sadece egemenlik, rububiyeti hükümranl�k olarak alan bu kitaptan ö�renirlerse, Allah’la ba�lant�lar� dar, s�n�rl�, kuru, donuk, resmî ve içtenlikten yoksun olur. �nsanlar Allah’�n a�k�yla yanmaktan, iktidar, itibar, �an ve hükümranl�k gibi sadece maddi kayg�lar�n pe�ine dü�erler! Mevdudî bu tür bat�ni özelliklere, iman ve ihsan ahlak�na ihtiyaç duymam��, onun zenginliklerine de�er vermemi�, bilgili ve tecrübeli din büyüklerinden, vasiyet ve nasihatlerinden faydalanmam��t�r!

Gerçekte ise Mevdudî ibadetin üç unsurundan bahsetmekte (kulluk, itaat, sadakat) ve konuyu köle-efendi temsili üzerinden ikna edici bir �ekilde aç�klamaktad�r. �öyle diyor: Efendisinin kendisine verdi�i vazifeyi yerine getirmeyen ama onun kar��s�nda her daim el pençe divan duran, milyonlarca defa efendisinin ismini zikreden köle hakk�nda ne dü�ünürsünüz?

De�erlendirme

Ebu’l-Hasan Ali en-Nedvi’nin Kur’an’a Göre Dört Terim kitab�n� ele�tirmesi s�rf ele�tiri için yap�lm�� intiba� vermektedir. Mevdudî’nin dört terimle ilgili oldukça köklü, sa�lam, aya�� yere basan tezini asla çürütmemi�, bilakis güçlendirmi�tir. Mevdudî ilah, ra., din ve ibadet terimlerinin kökenindeki asli anlam� aç��a ç�kart�yor, yegâne ilah olarak Allah’�n kozmik alemdeki hakimiyetinin insan hayat�nda, sosyal hayatta da geçerli olmas� gerekti�ini bu terimlere dayand�r�yor. Nedvi ise daha çok namaz ve daha fazla Allah a�k� öneriyor. Mevdudî namaz gibi ibadetleri asla hafife alm�yor ama dinin özünü göz öre göre elden ç�kart�p, nafile ibadetlerle tatmin olunan bir ‘dindarl�k’ anlay���n� sorguluyor.

En-Nedvi böyle bir kitab�n yaz�lmas� için de�i�ik çevrelerden �srarl� ricalar ve te�vikler geldi�ini ama bunu senelerce erteledi�ini belirtmektedir. Ayr�ca Nedvi’nin kendi kitaplar�ndan ve ba�ka baz� Hint alimlerinden yapt��� al�nt�lar da belki fark�nda olmadan Mevdudî’nin tezini do�rulamakta, kendi ele�tirilerini anlams�z hale getirmektedir. Mesela “Fakat bugünkü �slam Alemi bundan habersiz, zelil ve rezalet içinde ya�ay�p hiçbir k�ymeti ve heybeti kalmam��t�r.” cümlesi Nedvi’ye aittir. Hakîmü’l-�slam Ahmed b. Abdurrahim Veliyyullah ed-Dehlevî’nin halifelik ve halifenin yetki ve görevlerine dair tespitleri; Seyyid Ahmed �ehid’in �eriat hükümlerinin birço�unun, onlar� yönetiminin temeli yapan bir hükümet olmad��� sürece muallakta kalaca��n�, hatta tatbikinin tamamen imkâns�z hale gelece�ine dair görü�leri bu cümledendir. Seyyid Ahmed �ehid (�slami hükümetleri olmayan Müslümanlar� anlat�rken) diyor ki, “O zaman Müslümanlar�n elinden hayatlar�n� tayin edecek güç ve iradeleri al�nm�� olacakt�r. T�pk� mezbahaya götürülen savunmas�z koyunlar gibi mescidleri tecavüze ve tahribe u�rad���nda, dinin düsturlar� çi�nenip yok edildi�i zaman hiçbir �ey ellerinden gelmeyecektir.” S. A. �ehid’in �u cümlelerini de Nedvi Mevdudî’yi tenkid sadedinde iktibas etmektedir: “�slami hüküm olmad��� sürece yönetimle ilgili dini hükümler hiçbir �ekilde yürürlü�e sokulamaz. �slamî hüküm olmadan Müslümanlar bozguna u�ramaya mahkumdurlar. Kafirlerin a�a��lamalar�na ve zulmüne kar�� geldiklerinden dolay� ya�ad�klar� eziyetler, mukaddes düsturlar�n ayaklar alt�na al�nmas� ve mescidlerinin yerle bir edilmesi, bunlar�n hepsi bilinen, görülmü� ve ya�anm�� olaylard�r.”

Sözün özü, dostu Nedvi’nin ele�tirileri Mevdudî’nin Kur’an’a Göre Dört Terim kitab�n� daha da muhkem hale getirmi�, üstad�n tezlerini teyid etmi�tir. Mevdudî’nin dört Kur’an terimine ili�kin köklü aç�klamalar� Kur’an’�n indi�i dönemdeki o ilk �slam cemaatinin cevvaliyetini bu ça�da yeniden elde etmenin bir ön ad�m� olmaya in�allah lay�kt�r.

(Mehmed Durmu� / Venhar)

YORUMLAR
Hen�z Yorum Yok !