Hamza KARAHAN

18 Kas�m 2007

D�NYEV�LE�ME KAR�ISINDA �SLAM� DURU�U KORUMAK

Bismillahirrahmanirrahim                                                                                         
 
“Biz ise, yeryüzünde mustafazlara lütufta bulunmak, onlar� imamlar (önderler) yapmak ve varisler (mirasç�lar) k�lmak istiyoruz.” (Kasas 5)
 
Hayat yolculu�una ba�lad���m�z anda ba��bo� b�rak�lmad���m�z Kur’an’�n bize ö�retti�i temel bir gerçektir. Rabbimiz taraf�ndan bizlere yüklenen misyon, di�er varl�klardan farkl�d�r. Bu misyon ise, yeryüzünün halifesi yani yeryüzünü Rabbani esaslara göre in�a etmekle görevli olmam�zd�r. Di�er varl�klar, Allah'� sadece tesbih ederken, insan�n Rabbini hem tesbih etmek hem de O’nun ölçü ve ilkelerinin yeryüzündeki temsilcisi olmak sorumlulu�u vard�r.
 
Bu sorumluluk, ayn� zamanda kulun, imam (önder) olma, örnek olma ve hayata dair birer �ahidler olmas�n� da beraberinde getirir.
 
Bu sorumluluk bize hayatta at�l kalmay� de�il, hayata müdahil olmay�, örnek bir birey, örnek bir baba ve anne, örnek bir aile, örnek bir i�veren, örnek bir çal��an olarak topluma güzel modeller sunma sorumlulu�unu yüklemektedir.
 
�slam'�n toplumlarda hayat bulmas� ve Mekke'den ba�layarak k�sa zamanda geni� co�rafyalara yay�lmas�, Allah Rasulu’nün (s.a.v) örnek ya�ant�s�n�n o toplumda en güzel �ekilde benimsenip yer edinmesiyle olmu�tur.
 
�slam sadece anlat�l�p sözle savunulmakla gönüllerde taht kurmaz. �slam, örnek nesillerin ya�ant�s�yla toplumlarda yer edinir ve hayat bulur. Hz. Peygamber’in örneklili�i ile yeti�en bir toplum, k�sa zamanda dünyan�n çe�itli bölgelerine da��lm��, Mekke'de yüz binler bulan topluluktan geride sadece binler kalm��t�r.
 
�slam’� yaymak, bu hayat veren dini ba�ka insanlara da ula�t�rmak için muhacir olarak dünyaya yay�lan bu güzide insanlar, gitmi� olduklar� her toplumda ya�ant�lar�yla, idarecili�iyle, ticaretleriyle, ailesiyle örneklik olu�turmu� ve o toplumlarda büyük etkiler b�rakm��t�r. Mesela bugün en kalabal�k �slam ülkesi olarak bilinen Endonezya’n�n, Müslüman tüccarlar�n örnek davran��lar� sonucu �slam’� benimsedi�i bilinmektedir.
 
Hayatlar�nda süregelen usve-i hasene bilinci yani canl� ve güzel örnek olma bilinci, o toplumlarda geni� yer edinmi� ve geçmi�te cahiliye vasf� ta��yan bu toplumlar k�sa zamanda örnek birer toplum olmu�lard�r. Bu toplumlar�n kurmu� olduklar� güzel medeniyetler �slam’� ve Müslümanlar� en güze �ekilde temsil etmi�tir.
 
Günümüz dünyas�nda bu davan�n müdavimleri yani bizler bu sorumlulu�u ne kadar ta��yabiliyoruz? Örnek birer mümin ve teslim olmu� bir imana gerçekten sahip olabilmi� miyiz? Niçin söylemlerimiz ve eylemlerimiz insanlar�n gönüllerinde yer bulmuyor? �man�m�z� ve ya�ant�m�z� hiç sorguluyor muyuz? Görünen eksiklik tabii ki inanc�m�zda de�il bizlerdedir. Bir çocuk bile kendisine her zaman ö�üt veren anne babadan s�k�l�r, kaç�p kurtulmak ister. Toplumlar da i�te böyledir. Ö�üt verenleri de�il, örneklik olu�turanlar� dikkate al�r.
 
Günümüz Müslüman dünyas�nda görünen en büyük hastal�k, dünyevile�me hastal���d�r. Bu �u demektir: Hayat� Kitab’a göre de�il, kitab�na uydurarak �ekillendirme tavr�. Bu tav�r, ilk bak��ta bizlere k�sa günün kar� olarak görünse de gerçekte çok büyük kay�plar� yani sonsuz bir hayat�n kayb�n� beraberinde getirmektedir. Dünyevile�en Müslüman�n topluma örnek olmas�n� nas�l bekleyebiliriz? Nefsinin doyumsuzlu�una köle olan Müslüman, art�k s�rça kö�klere, lüks arabalara, rahata endeksli bir hayat hedefini kendisine ya�ama amac� edinmeye ba�lar ki, böyle bir ki�i insanlara nas�l örneklik yapabilir, kim onun söylemlerini dikkate al�r? Oysa hani bizler vasat ümmet olacakt�k, hayat� dengede tutacakt�k? Daha ne kadar imanlar�m�z eylemlerde de�il, söylemlerde kalacak?
 
Bu ç�kmazdan kurtulu�un yegane yolu, sürekli tazelenen Kur’ani bir bilinç, Nebevi bir ya�ay��, küçük hesap ve basit ç�karlar�n pe�inde ko�an de�il, hayat� mü’min, muvahhid ve mücahidlerle payla�an ve onlar gibi dünyaya de�il as�l var�lacak yer olan ahirete endekslenmi� bir hayat sahibi olma çabas� göstermektir.