07-02-2025 09:12

DEPREM DE��L KIYAMET

��, ev, araba� �nsanlar bunlar i�in �al���p �abalam�yorlar m�yd�? Oysa bak�n bir karede i�yeri de, ev de, araba da y�k�nt�lar alt�nda kalm��, terk edilmi�ti. Kur�an�da k�yametin tasvirini yapan Zilzal, K�yamet, Tekvir, Karia, �nfitar, �n�ikak gibi surelerdeki kimi anlat�mlar� adeta birebir g�zlemleyebiliyordum.

DEPREM DE��L KIYAMET

 

�ükrü Hüseyino�lu

Bu cümle, Türkiye’nin güneyi ve Suriye’nin kuzeybat�s�n� y�k�ma u�ratan 7.7 ve 7.6’l�k iki büyük depremin ard�ndan Hatay merkezde (Antakya’da) arama-kurtarma çal��malar�na kat�lan bir gönüllünün, kendisine sordu�um “Hatay’da ne kadar can kayb� vard�r” sorusuna cevap verirken kurdu�u ilk cümle. “Bu deprem de�il abi, k�yamet” dedi ve sonras�nda ya�anan y�k�m�n büyüklü�ü ve kay�plar�n boyutundan söz etti. Kahramanmara�’ta üniversite yerle�kesinde kurulmu� olan çad�rkentte sohbet etti�imiz bir depremzede de bu durumu, “Deprem olmaya ba�lad���nda ‘Bu deprem de�il, k�yamet kopuyor olmal�’ dedim” �eklinde ifade ediyordu. 

Arama-kurtarma gönüllüsü arkada�la bu konu�mam�z, Suriye taraf�na yard�m ula�t�rmak gayesiyle bulundu�umuz Reyhanl�’da gerçekle�mi�ti. Ertesi gün (depremin 9. günü) Antakya’y� yakla��k 5 saat ba�tan sona dola�t�m ve ya�anan�n depremden öte bir k�yamet oldu�una aynel yakîn tan�kl�k ettim. Bir �ehir gerçek anlamda ölümü ya�am��t�.

Enkaza dönmü� bir �ehir, terk edilmi� evler, arabalar, dükkanlar ve bunun da ötesinde enkazlardan ç�kar�l�p ceset torbalar�na konulmu� olan mevtalar�n bir k�sm�n�n dahi enkaz�n bir kenar�nda sahiplerini bekledi�i, enkaz ba��nda tek ba��na a�layan insanlar�n çaresizli�inin ya�and��� bir �ehir…

Reyhanl�’dan gelen arabadan, �ehrin uzand���, merkeze epey uzak bir noktada inerek merkeze do�ru yürümeye ba�lad�m. Enkazdan ziyade ciddi y�k�m ve hasar görüntülerinin hâkim oldu�u o mevkide iki mobilya ma�azas� dikkatimi çekti. �kisi de hasar görmü�tü, k�smi y�k�nt� içindeydiler ve �ehirdeki tüm dükkanlar gibi kapal�yd�lar. Birinin cam�ndaki “Mobilya Yenileme Günleri” yaz�s�, önündeki y�k�nt�lar aras�nda dikkat çekiyordu. Oysa �imdi o dükkân, dahas� koskoca bir Hatay yenilenmeye muhtaç bir hale gelmi�ti.

�kindi namaz�n� ikame etmem gerekiyordu ve yol üzerinde olu�turulan ufak bir çad�r yerle�kesi önündeki birine nerede abdest alabilece�imi sordum, o da az ileride seyyar lavabolar bulundu�unu söyledi. Gayet düzenli bir çad�rkent ve yan�nda seyyar lavabolar tesis edilmi�ti ve orada abdestimi al�p yola devam ettim. Hatay’da ilk günlerde ciddi bir sorun olan g�da, lavabo ihtiyac� ve çad�r gibi bar�nma ihtiyaçlar� hal yoluna konulmu� görünüyordu. 

Özellikle g�da ve giyim konusunda ihtiyac�n ötesinde bir yard�m bölgeye ula�m�� görünüyordu. Yol kenarlar�nda y���n y���n pet �i�e sular, giyim kolileri vs göze çarp�yordu. Tabir yerindeyse ad�m ba�� a�evi hizmet vermeye ba�lam��t�. Biraz daha ilerledi�imde, iki i� makinas�n�n hemen ana cadde kenar�nda, yerle�imlerin aras�nda kalm��, ekini ye�illenmi� büyük bir tarlay� düzlediklerini gördüm. Tüm deprem bölgesinde oldu�u gibi, Hatay’da da konteyner kentler kurulmas� için yo�un bir çaba gösterilmekteydi.

Çe�itli �slami kurulu�lar�n yard�m çad�rlar� ve a�evleri, bunun yan� s�ra AKP’li ve CHP’li belediyelerin büyük çad�r kurulumlar� ve i� makinalar� ile Hatay’da yo�un bir çal��ma gözlenmekteydi. 17 A�ustos 1999 Gölcük depremi sonras�, yard�m çal��mas� için Adapazar�’nda bir ay bulunmu� biri olarak, adil �ahitlik sorumlulu�u gere�i, bugün özellikle kimi çevrelerce, zaaf, ihmal ve eksiklerin dile getirilmesinin ötesinde tamamen ideolojik amaçlarla bir kapa propaganda olarak olu�turulmaya çal���lan “devlet bölgede yok” alg�s�n�n ne kadar gerçeklerden uzak, kurgu bir iddia ve alg� oldu�unu çok net �ekilde söyleyebilirim.

Rejime siyasi olman�n ötesinde akidevi temelde muhalif bir Müslüman olarak bunu ifade etmeyi, adil �ahitli�i emreden iman�m�n gere�i bilirim. Bir grup arkada�la �stanbul’dan temin etti�imiz battaniye, yast�k gibi yard�m malzemelerini bölgede ve Suriye taraf�nda ihtiyaç sahiplerine da��tmak amac�yla 6. günde ç�kt���m�z yolda bölge boyunca gözlemledi�imiz durum da, benim 9. günde Hatay merkezde gözlemledi�imden farkl� de�ildi.

Evet, devlet kurumlar�n�n bu çapta bir afete haz�rl�kl� olmad�klar� görüldü, ilk birkaç gün ciddi bir zaaf ya�and�, koordinasyonsuzluk ve haz�rl�ks�zl���n getirdi�i yetersizlik sahada ciddi ma�duriyetlerin ya�anmas�na yol açt�. Fakat bir hafta içinde bir toparlanma ve h�zl� çal��malar ba�lat�ld�.

Oysa 99’da Adapazar�’nda devlet bir ay boyunca gerçekten yoktu, çe�itli ülkelerin yard�m çal��malar� da olmakla birlikte, as�l yükü fî sebilillah yard�m çal��malar�, a�evleriyle �slami kurulu�lar omuzlam��t�. Hiç unutmam, devletin varl���na ancak 20. günlerde, hemen Sakarya Dayan��ma Platformu olarak kurdu�umuz çad�rkentin yan�ndaki Sakarya stadyumunun duvar�na yaz�lan “Devlet nerede” yaz�s� sonras� tan�kl�k edebilmi�tik, polisin çad�rkentlerde dola��p bu yaz�y� kimin yazd���n� ara�t�rd���nda yani.

Mara� depreminde ise, ilk birkaç gün ciddi olarak sendelenmi�, zaaf ya�anm�� olmakla birlikte, bir hafta içinde toparlanma ve sahada etkisi yo�un �ekilde görülen bir çal��ma içine girilmi� durumdayd�. Üstelik ibretlik olan husus �uydu ki, “resmi kurumlar yok, kimse yok” diye feryat eden önyarg�l� ideolojik çevreler d���nda herkes bölgede canh�ra� bir çaba içindeydi.

Dedim ya, neredeyse ad�m ba�� bir yard�m çad�r�, a�evi çal��mas�. ��te o ekiplerden birine, a�evi kurup depremzedelere s�cak yemek da��tmakta olan Do�u Türkistanl�lara selam verip hal hat�r sorduktan sonra, namaz�m� nerede ikame edebilece�imi sordum. Orac�kta birkaç seccade serip namazlar�n� ikame ettikleri alan� gösterdiler.

Bir Ayet Olarak Deprem

Gerçekten bir k�yamet provas�n�n içinde yürüdü�ümü iliklerime kadar hissederek merkeze do�ru ilerliyordum. Büyük hasar alm��, ilk katlar� üzerine çökmü� ve fakat bina bütünlü�ü kaybolmam�� iki bina dikkatimi çekti. Binalar�n aras� daire sahiplerince belli ki otopark olarak kullan�l�yordu. Çökmeyle birlikte arabalar binalar�n alt�nda kal�p ezilmi� halde öylece enkaz alt�nda terk edilmi� halde duruyorlard�, daha ön binan�n alt�ndaki kebapç� dükkan� da hasar alm�� ve kendi haline terk edilmi�ti.

��, ev, araba… �nsanlar bunlar için çal���p çabalam�yorlar m�yd�? Oysa bak�n bir karede i�yeri de, ev de, araba da y�k�nt�lar alt�nda kalm��, terk edilmi�ti. Kur’an’da k�yametin tasvirini yapan Zilzal, K�yamet, Tekvir, Karia, �nfitar, �n�ikak gibi surelerdeki kimi anlat�mlar� adeta birebir gözlemleyebiliyordum. Zaten bölgedeki yol boylar�nda arazide gerçekle�en büyük y�k�mlar, yar�lmalar bu k�yamet provas�n�n ilk tan�klar�yd�.

“Yer, o büyük sars�nt�yla sars�ld���
�çindeki a��rl�klar� d��ar� att���
Ve insan ‘Buna ne oluyor’ dedi�i zaman…” (Zilzal, 1-3)

“Güne� katlan�p dürüldü�ünde,
Y�ld�zlar döküldü�ünde,
Da�lar sallan�p yürütüldü�ünde,
Gebe develer (de�erli binekler) terk edildi�inde…” (Tekvir, 1-4)

Evet, Kitab-� Kerim’deki bu ve benzeri k�yamet sahneleri bölgede bir k�yamet provas� olarak ya�and�. Yer, o kaç�n�lmaz asli depremi bir kez daha bize hat�rlatan bir ayet olarak büyük sars�nt�larla sars�ld�, insanlar, t�pk� kaç�n�lmaz olan ez-Zilzal nas�l ans�z�n gelecekse ans�z�n gelen depremler kar��s�nda “ne oluyor” �a�k�nl���n� ve çaresizli�ini ya�ad�lar. Da�lar yürütülüp yar�ld�, evler, i�yerleri, de�erli binekler terk edildi.

Bir enkaz�n ba��nda tek ba��na oturmu�, bir yak�n�n�n ismini söyleyip a�layan genç k�z�n çaresizli�i ve yaln�zl���, ayn� enkazda belli ki arama-kurtarmac�lar�n bir can daha kurtarabilmek gayretindeyken bulup enkaz�n yan� ba��na üst üste koyduklar� aile albümleri ve devasa enkaz y���n�n�n yan�nda binadan kalan yegâne yâdigar, “Cumhur Apt. No: 1” yaz�l� küçük bina tabelas�. ��te Antakya’da bir enkaz�n ac� hikâyesi. Genç k�za teselli vermek için sab�r temennisinde bulunmak istedim, h�çk�r�klar� daha da artt�, ac�s�n� payla�acak bir dayanak buldu�u hissiyle muhtemelen.

Enkaza dönmü� bir �ehir ve nice ailelere, onlarca insana mezar olan her enkaz�n ac� hikâyesi. Bu enkazlar�n arka plan�nda, yerle�im yerlerinin do�ru seçimi, do�ru malzeme, do�ru in�aat gibi, imar ve in�an�n kaderinin (gözetilmesi gereken ölçülerinin) dikkate al�nmamas� ac� gerçe�inin yatt���n� görüyor ve Rabbimizin kevni ayetlerinden bir ayet olan deprem afetinin, imar ve in�a kaderine riayetsizlik sebebiyle büyük kay�plar�n ya�and��� y�k�c� bir afete dönü�üyor olmas�na yan�yorsunuz.

Bizler, Rasulullah (a.s.) ve ilk nesilden, “Allah’�n bir kaderine (afet, hastal�k vs) kar��, di�er kaderine (tedbire)” ba�vurmakla mükellef oldu�umuzu ö�rendik. Deprem konusunda “kader”, depreme gerekli haz�rl�klar�n yap�lmas�, yerle�im yerlerinin do�ru seçilip binalar�n sa�lam in�a edilmesidir.

Da�lar� yar�p parçalayan, yollar�, arazileri 4 ila 7 metre aras�nda kayd�ran bir büyük k�r�lman�n bu yönüyle do�al bir afet oldu�unda tabii ki ku�ku yoktur ve bir uzman�n isabetle belirtti�i ve bizim de sahada gözlemledi�imiz üzere, özellikle de fay hatt�n�n do�rudan denk geldi�i, da�lar�, yollar� parçalad��� mevkilerde herhangi bir mühendislik eserinin ayakta kalmas� mümkün de�ildir. Bu anlamda, tedbiri mutlakla�t�rmak gibi insan� müsta�nile�tirecek ve tu�yana sürükleyecek yakla��mlardan da uzak kalmak gerekir.

Her konuda oldu�u gibi bu konuda da ifrat ve tefrit uçlar�ndan uzak durmak, vasat tutum üzere olmak gerekir. Kader mefhumuna insan�n sorumluluklar�n�, tedbir imkânlar�n� yok sayacak bir anlam yükleyip, çürük zeminlere çürük binalar dikme suçunun faturas�n� ha�a Rabbimize y�kmaya çal��mak yanl�� oldu�u gibi, tedbiri mutlakla�t�rmak ve insan�n muhtaciyet ve acziyetini gündemden dü�ürmek de yanl��t�r.

Asl�nda deprem afeti, nisyan ile malul olan biz insanlara unutup gündemimizden dü�ürdü�ümüz o kaç�n�lmaz asli depremi, ez-Zilzal’i, K�yamet’i hat�rlatan bir ayettir. Yani as�l depremi hat�rlatan, sürekli gündemde tutmam�z� ihtar eden Rabbani bir i�arettir. Bu yönüyle de asl�nda insano�lu için, ebedi ziyan konusunda ihtar ve inzar vazifesini gören bir rahmettir. 

Yukar�da ifade etmeye çal��t���m gibi, onu �ehirlerde y�k�c� bir afete dönü�türen biz insanlar�n, kevni ayetleri, Rabbimizce do�aya konulmu� olan statik kaderi ve tabii ki Kitabi ayetleri, iman ve ona dayal� emanet bilincini esas almadan imar ve in�aya kalk��ma yanl���m�zd�r.

Bu noktada, toplum olarak iman ve dolay�s�yla imar konusunda köklü bir tevbeyle, tevbe-i nasuhla temelden bir dönü�üme ihtiyac�m�z oldu�u aç�kt�r. Kentsel dönü�üm diye ifade edilen hususun temeline “imansal dönü�ümü” koyamad���m�z müddetçe, o çabalar�n da sonunun rantsal dönü�üme ç�kmas� kaç�n�lmaz olacakt�r.

Kimse Kald� m� ki!

Hatay merkezden önce yol güzergâh�m�zdaki Belen beldesinde, K�r�khan ve Reyhanl� ilçelerinde ve Ovakent beldesinde de gözlemlerimiz oldu. Fakat Hatay merkez, tam anlam�yla enkaza dönü�mü� bir �ehir olarak beni derinden sarst�. Asi nehrinin hemen kenar�nda, depremde zarar görmü� son model lüks otomobillerini nehrin üstündeki köprüden kar��ya geçirmeye çal��an bir baba-o�ulu görünce, selam verip durumlar�n� ve bir ihtiyaçlar� olup olmad���n� ö�renmek istedim.

“Yak�nlar�n�zdan vefat eden oldu mu?” soruma, baban�n cevab� “Kimse kald� m� ki” �eklindeydi. Evlerinin enkaz� da hemen yak�ndayd�. Sab�r dilemekten ve “�nna lillahi ve inna ileyhi râciun / Biz muhakkak ki Allah için var�z ve O’na dönücüleriz” (Bakara, 2/156) hakikatini hat�rlamaktan ba�ka elinizden ne gelebilirdi ki?

Köprünün hemen kar��s�nda orta ya�larda bir amcaya selam verdim, o da ya�ad�klar� büyük y�k�m ve kay�plardan söz etti, nisbeten  daha metanetli olmaya çal��an bir yakla��mla. Ciddi bir y�k�m ya�anan tarihi Habib-i Neccar Camii’ni sorup, Asi nehri istikametinden iç tarafa do�ru yöneldi�imde art�k hava kararm��t�. Caminin ara caddeye ç�kan ana kap�s� k�smen hasar alm�� olmakla birlikte ayaktayd�, ancak kap�y� biraz aralay�p içeriye girmek istedi�imde y�k�m� kar��mda buldum. Avluda nöbet tutan askerlerin giri�in yasak oldu�u ikaz� sebebiyle caminin durumunu karanl�kta kap� önünden görebildi�im kadar�yla gözlemleyebildim. 

Kap�dan ç�kt���mda, orta ya�larda bir han�mefendinin elindeki cep telefonuyla caminin giri� kap�s�n� kameraya al�p belli ki görüntülü görü�me yapt��� birine bilgi vermeye çal��t���n� gördüm. “Bak burada ne yaz�yor” ifadesini duyunca, caminin ismini bilmeyen biri zann�yla ona yard�mc� olmak için “Buras� Habib-i Neccar Camii abla” dedim. “Karde�im ben bu sokakta ya��yorum. Bak sokak ne halde. Buras� ne kadar canl� bir yerdi. �imdi enkaza döndü. Almanya’da yak�nlar�m beni ça��r�yor, fakat ben burada kalaca��m, buras� benim vatan�m, bir yere gitmeyece�im” �eklinde duygular�n� ifade etti. Kendisine sab�r dile�inde bulunup teselli etmeye çal��t�m, dua ettim.

Hava iyice kararm��t� ve buras� da arkalarda bir caddeydi. Allah’tan oradan geçen bir UMKE ekibi gördüm, onlara araç bulabilece�im bir ana caddeye nas�l ç�kabilece�imi sordum, bir noktaya kadar kendileriyle gidebilece�imi söylediler. Yüz metre gibi yürümü�tük ki, o karanl�k içinde ufac�k bir ���k gördük, az sonra da bir asker yolumuzu kesip yolun kapal� oldu�unu, az ileride enkazda canl� aramas� yap�ld���n�, sessiz olmam�z gerekti�ini söyledi.

I����n geldi�i yerden biraz sonra ortak bir ses yükseldi: “Sesimi duyan var m�?” Sonra derin bir sessizlik. Bir süre bu sessizli�e e�lik ettikten sonra, UMKE ekibiyle y�k�nt�lar aras�ndan ara sokaklarda bir süre yürüdükten sonra, bana bir ana caddenin yolunu tarif edip ayr�ld�lar. Yar�m saat tek ba��ma o karanl�kta, çe�itli sokaklardan ve bir sanayi sitesinin içinde geçerek bir ana caddeye ç�kt�m. Habib-i Neccar Camii’ni görme dü�üncesinin beni böylesine bir belirsizli�in içine dü�ürece�ini tabii ki bilemezdim.

O gün ba�tan ba�a dola�t���m Antakya’n�n tam anlam�yla ölü bir �ehre, enkaz kente dönü�mü� hali gerçekten çok ac�yd�. Rabbim bu depremlerde orada ve di�er beldelerde vefat eden mü’minlere rahmet etsin. Vefat edenlerin yak�nlar�na sab�r ihsan etsin, yaral�lara �ifa versin. Çok büyük bir afet, çok büyük bir imtihan. 

Ovakent’te bir mezar�n ba��nda hüzünlü �ekilde durdu�unu görüp yan�na gitti�im ve babas� ve iki küçük ye�enini depremde kaybetti�ini ö�rendikten sonra sar�l�p sab�r diledi�im gencin, “Köyde sadece bir evde 16 cenaze var, hangi ac�ya üzülece�imizi �a��rd�k” sözleri, bölgede ya�anan y�k�m ve ac�lar� özetliyor olsa gerek.

Merhamet, �efkat ve Payla��m� Daim K�lmak

Deprem sonras�, ilk günden itibaren örnek denilebilecek düzeyde bir toplumsal dayan��ma çabas� ya�and�. �ne�ini 13 bin 500 TL’ye sat�p bu paray� deprem bölgesine gönderen ya�l� teyzemiz, bilgisayar almak için biriktirdi�i paras�n� “Allah bana daha ço�unu verir” diyerek bölgeye gönderen çocuklar, evlerini depremzedelere açan aileler… Büyük toplumsal bir �efkat ve merhamet hareketine tan�kl�k ettik, ediyoruz. Bu, gerçekten çok güzel ve önemli bir haslet.

Hatay’da ve Kahramanmara�’ta aynel yakîn, di�er bölgelerde de ilmel yakîn olarak örnek bir toplumsal dayan��ma seferberli�ine tan�kl�k ettik ve bizler de bu dayan��man�n bir parças� olmaya gayret gösterdik. Mara�’ta çe�itli �slami kurulu�larca te�kil edilen ve depremzedeler için günde 20 bin ki�ilik yemek ç�kar�lan a�evinde, dergimiz yazar� Mehmed Durmu� ile Tv kanallar�ndaki politik tart��ma programlar�n�n müdavimlerinden akademisyen Tacettin Kutay’� yan yana oturmu� patates soyarken görmek, ya�anan toplumsal dayan��ma seferberli�inin ho� bir enstantanesiydi benim için.

Gönül ister ki, Rabbimizin insana f�tri olarak yükledi�i bu �efkat, merhamet ve payla��m duygu ve amelleri süreklilik arz eden bir tutuma, toplumsal bir yönelime dönü�sün, böylesi afet dönemlerinde birbirini enkazdan kurtarmak için seferber olan insanlar, normal zamanlarda birbirini enkaza gömmeye, hayat� birbirine zehir etmeye çal��masalar, hep böyle merhametli, payla��mc� olsalar. 

��te bu da ancak, bahsetti�imiz “imansal dönü�ümle” mümkün olabilecek bir durum. Zira bu toplumun tüm f�tri özellik ve �slami güzelliklerini bir as�rd�r ezip yok etmek için i�leyen bir tu�yan, f�sk-fücur düzeni/silindiri söz konusu. Rabbim, Rasulullah (a.s.) ve beraberindeki ilk nesil nas�l o gün ba�arm��larsa, bizleri de bugünün co�rafyalar�nda söz konusu “imansal dönü�ümü” gerçekle�tirmeye muvaffak k�ls�n.

Deprem bölgelerinde dikkatimizi çeken, bizi umutland�ran bir di�er husus da, bölgenin yo�un bir Ümmet dayan��mas�na tan�kl�k ediyor olmas�d�r. Gerek i�galci Rusya ve �ran emperyalizminin finosu zalim Esed rejiminin bombard�manlar�nda �ehirleri enkaza dönmü�, kendileri mülteci durumuna dü�mü� olmalar�na, gerekse de bu depremlerde t�pk� Türkiye’nin bölgedeki �ehirleri gibi büyük bir y�k�m ya�am�� ve enkazlarda binlerce kay�p vermi� olmalar�na ra�men, Suriyeli Müslümanlar�n ekmek üretip Türkiye’deki depremzedelere göndermesi, söz konusu Ümmet dayan��mas�n�n en anlaml� örneklerinden biriydi.

Gerek Hatay’da, gerek Mara�’ta, Filistinlisinden M�s�rl�s�na, Endonezyal�s�ndan Malezyal�s�na, Pakistanl�s�ndan Arakanl�s�na, Do�u Türkistanl�s�ndan Çeçenistanl�s�na, M�s�rl�s�ndan Katarl�s�na, �slami dayan��ma bilinci ve buna dayal� sivil insiyatifle bölgeye gelmi� olan birçok ekiple kar��la�t�k, k�sa sohbetler etmeye çal��t�k.

�çlerinde beni en çok etkileyenler, Arakanl� üniversite ö�rencileriydi. Mara�’a, üniversite okuduklar� Karabük’ten kendi imkânlar�yla otobüsle gelmi�lerdi ve depremzedelere yemek ç�kar�lan a�evinde canh�ra� �ekilde çal��maya koyulmu�lard�. 

Burma’da Budist dikta rejiminin i�gal ve zulmü alt�ndaki Arakanl� Müslümanlar�n bu güzel evlatlar�yla, bir tekstil fabrikas�ndan yard�m merkezi ve a�evine çevrilen binada mescid olarak ayr�lan bölümde sabah namaz� için beklerlerken kar��la��p tan��t�k ve Arakan’daki durum hakk�nda konu�tuk. Arakan’da, gündemden dü�mü� olmakla birlikte halen devam eden büyük zulmün tam anlam�yla korkunç boyutlar� hakk�nda bilgiler verdiler.

�slam co�rafyas� toplumlar� olarak gerçekten çok zor dönemlerden geçiyoruz. Parçalan�p da��lan Ümmet binas�, fiili i�gal ve zulüm alt�ndaki çe�itli beldelerimiz, bombard�manlar, katliamlar ve bunun yan� s�ra ya�ad���m�z co�rafyada oldu�u gibi bir as�rd�r siyasi ve kültürel i�gal alt�ndaki beldelerimiz… �mandan ve dolay�s�yla emanet bilincinden uzakla�t�r�lan ictimai ve siyasi i�leyi�in do�urdu�u insafs�zl�k ve izans�zl���n neticesi olarak, do�al afetin ötesinde büyük y�k�mlara ve dolay�s�yla insani afete dönü�en deprem, sel, yang�n gibi musibetler… 

Kur’an �airi merhum Mehmed Akif, bir as�r önce Ümmet binas�n�n çökü� günlerinde o ac�y� hissederek kaleme ald��� �u dizelerinde adeta ya�ad���m�z bu ac� günleri de özetlemi�:

“Gitme ey yolcu, beraber oturup a�la�al�m
Elemim bir yüre�in kâr� de�il payla�al�m
Ne yap�p ye’simi kahreyleyeyim bilmem ki?
Öyle deh�etli muhîtimde dönen mâtem ki!
Ah! Kar��mda vatan nâm�na bir kabristan
Yat�yor �imdi, nas�l yerlere geçmez insan?
�u mezarlar ki, uzanm�� gidiyor, ey yolcu
Nereden ba�lad� yükselmeye, bak nerede ucu”

Evet, t�pk� salg�n dönemi gibi �imdi de depremle binlerce insan�m�z� kaybetti�imiz büyük bir ac� içinden geçmekteyiz. Bu durumlarda mü’minler olarak nas�l davranaca��m�za dair Rabbimizin �u ayetini ve Rasulullah’�n, o�lu �brahim vefat etti�indeki �u tavr�n� esas alarak hüzün üzere sabr� ku�anmak durumunday�z:

“Onlar, ba�lar�na bir musibet geldi�inde: ‘�üphesiz biz Allah için var�z ve O’na dönece�iz’ derler.” (Bakara, 2/156)

Rasulullah (a.s.), o�lu �brahim vefat etti�inde �öyle demi�tir: “Göz ya�ar�r, kalp hüzünlenir. Biz ancak Rabbimizin raz� olaca�� sözleri söyleriz. Ey �brahim! Seni kaybetmekten dolay� gerçekten üzgünüz.” (Buhari, Cenâiz 43; Müslim, Fedâil 62)

Deprem bir ayet olarak bize birçok ders ve mesajlar verdi ku�kusuz. �man esasl� bir imar�n gereklili�i bu ders ve mesajlardan biri. Bunun da ötesinde as�l ders ve mesaj�, dünyan�n mutlak güven ve rahatl�k yeri olmay�p, bir imtihan yeri oldu�u gerçe�idir. Ölüm her an yan� ba��m�zda. Dolay�s�yla her an ölüme ve hesaba haz�rl�kl� olmak gerek.

“�nsanlar�n hesaplar� yakla�t�. Oysa onlar, gaflet içinde yüz çevirmektedirler.” (Enbiya, 21/1)

 
YORUMLAR
Hen�z Yorum Yok !