19-04-2023 22:39

`��imizdeki Protestan Papazlar� / �slam`� Protestanla�t�rma �abalar�` kitab� ��kt�

Sitemiz yazar� ��kr� H�seyino�lu`nun 15. eseri olan `��imizdeki Protestan Papazlar� / �slam`� Protestanla�t�rma �abalar�` adl� kitap, M�talaa Yay�nlar� aras�nda okuyucuyla bulu�tu.

 `Ýçimizdeki Protestan Papazlarý / Ýslam`ý Protestanlaþtýrma Çabalarý` kitabý çýktý
Sitemiz yazar� �ükrü Hüseyino�lu'nun 15. eseri olan "�çimizdeki Protestan Papazlar� / �slam'� Protestanla�t�rma Çabalar�" adl� kitap, Mütalaa Yay�nlar� aras�nda okuyucuyla bulu�tu.
Kitab�n önsözünde �u ifadelere yer veriliyor:
"Kendilerine âyetlerimiz aç�k olarak okundu�unda, bize kavu�may� ummayanlar: 'Bundan ba�ka bir Kur'an getir veya bunu de�i�tir' derler. De ki: Benim onu kendili�imden de�i�tirmem söz konusu olamaz. Ben ancak bana vahyedilene uyuyorum. Rabbime kar�� gelirsem, büyük bir günün azab�ndan korkar�m." (Yunus, 10/15)
 
Yaratan, ya�atan ve biz kullar�n�n dünya ve âhiret saadetimiz için hayat menba� ölçüler, hükümler bildiren, emreden Âlemlerin Rabbi’nin ad�yla ba�lar�m.
 
O’nun ad�yla ba�lamayan, O’nun hükümlerine ittiba ile devam etmeyen ve O’na hamd ile neticelenmeyen hiçbir i�te hay�r ve bereket yoktur.
 
Hamd (ta’zim, tekbir, yüceli�ini/ululu�unu ikrar ve bu yücelik/ululuk önünde boyun e�ip k�yam, rüku ve secde ile tam teslimiyet) ancak Âlemlerin Rabbi’nedir.
 
Salat ve selam, Rabbimizin tarih boyu insanlar için hidâyet rehberleri k�ld��� Peygamberlerine ve onlar�n izini takip etmi� ve etmekte olan sâlih kullarad�r.
 
Rabbimiz, onlar�n tercih ve yönelimlerinde ve içine dü�tükleri sapmalarda bizim için mü�ahhas ders ve ibretler bulunmas� hasebiyle Kitab-� Keriminde önceki ümmetlerden söz eder. Zira insanl�k tarihi �ahitlik etmektedir ki, tarih boyunca de�i�en araç ve enstrümanlar d���nda hak cephesinde de bât�l cephesinde de de�i�en bir �ey olmam��t�r.
 
Bu anlamda günümüzde Kur’an ve ona dayal� Nebevi örneklik üzere tevhid mücadelesinin güncel temsiliyeti nas�l ki türedi bir temsiliyet de�il, Adem (a.s.)’dan bu yana devam eden bir risalet/nübüvvet çizgisinin devam� durumunda ise, ayn� �ekilde modern ve postmodern câhiliye ile kadim câhiliyeler aras�nda da esasta, mahiyette fark bulunmamaktad�r.
 
�nsanlar�n, kendilerini yaratan, ya�atan ve onlara emretme (hüküm) mercii olma konusunda orta�� bulunmayan  Âlemlerin Rabbi Allah’�n yol göstericili�i kar��s�ndaki tutumlar�, ilk insanlardan günümüze �u üç temelde gerçekle�mi�tir:
 
1- “��ittik ve itaat ettik” teslimiyeti temelinde.
 
2- “��ittik ve isyan ettik” tu�yan� temelinde.
 
3- “��ittik ve fakat te’vil ve tahrif ettik” temelinde.
 
“��ittik ve itaat ettik” teslimiyeti ile “i�ittik ve isyan ettik” tu�yan� , ilki hidayetten, ikincisi dalâletten yana olmak üzere kendilerini aç�kça konumland�ran iki tercihi ifade ediyor. �lki Âlemlerin Rabbinin ölçülerine ittibada, ikincisi ise hevaya ittibada karar k�lm��l��a kar��l�k geliyor.
 
Oysa üçüncü ��ktaki tercih, Türkçedeki “Ne serden ne yardan geçmek” deyiminde ifadesini buldu�u üzere, ne Allah’�n dininden ne de kendi hevas�na tâbi olma yöneliminden vazgeçmeme �eklindeki bir nifak halinin neticesi olarak, hidayetle dalâletin aras�n� bulma, onlar� uzla�t�rmaya çal��ma gibi bir ikircikli�e denk geliyor.
 
Bu da, “i�ittik ve itaat ettik” teslimiyetinde Kitab’a tâbi olmak yerine, “kitab�na uydurma” yakla��m�n� do�uruyor.
 
��te bugün, Kitab'a uymak yerine, Allah'�n dinini ve Kitab-� Kerimini kendi hevalar�na, ça�da� ta�ilerin ve ta�utlar�n, fâs�k ve mücrimlerin hevalar�na uydurmaya yönelik bir çabayla, �slam'�n temel hükümleri aras�nda yer alan ba�örtüsünün farziyeti ve faizin haraml��� gibi hükümleri dahi çe�itli demagojilerle buharla�t�rmaya kalk��an tahrifçilere tan�kl�k ediyoruz.
 
Tabii ki bu gibi tahrif çabalar� salt bugüne has bir durum de�ildir. Rabbimiz, önceki ümmetlerden söz ederken “kelimelerin yerlerini de�i�tirme” gibi bir tahrif çabas�ndan da söz etmektedir:
 
“…Onlar kelimelerin yerlerini de�i�tirirler. Kendilerine hat�rlat�lanlar�n bir k�sm�n� unuttular…”  (Mâide, 5/13)
 
Yunus sûresi 15. âyette bildirildi�i üzere her ça��n müstekbirleri, müminlerden "Kur'an'� de�i�tirmelerini veya kendi hevalar�na tâbi olan ve bât�l i�leyi�lerine müdahil olmayan yeni bir Kur'an getirmelerini" talep ederler.
 
��te bugün, Kur'an'�n kelime ve kavramlar�na kendi hevalar�na göre anlamlar yüklemeye ve onun bütünlü�ünü ve temel ba�lam� olan Rasulullah (a.s.)'�n mü�ahhas örnekli�i (sünneti) ba�lam�n� ortadan kald�rarak �slam'�n ahkâm�n� ortadan kald�rmaya çal��anlar, bugünün müstekbirleri ad�na "Kur'an'� de�i�tirmeye ve yeni bir Kur'an getirmeye" kalk��an modern ve postmodern Samiriler konumundad�rlar.
 
Bunlar, insan hevas�na dayal� günümüz seküler/laik câhiliyesi ad�na, �slam'� ahkâm�ndan soyutlanm�� ve böylece "protestanla�m��" bir mânevi ö�retiye, mâbed dinine indirgemeye çal��maktad�rlar.
 
Bizler, dini anlama ve anlatmada ruhban s�n�f� tekeli olu�turulmas�na dayal� "Katolik" mant���n bât�l oldu�unu Kur’ani ölçüler çerçevesinde ifade etti�imiz gibi, sâbitesi olmayan, ahkâm�ndan soyutlanm��, herkesin diledi�i �ekilde anlay�p yorumlayabildi�i, ki�ilerin indî ve keyfî yakla��mlar�na aç�k bir din tahayyülüne dayal� "Protestan" mant���n bât�ll���n� da ifade etmek durumunday�z.
 
Maalesef sözünü etti�imiz “Katolik” mant�k, tarihsel süreçte Müslümanlar aras�nda kendisini gösterdi�i gibi, son birkaç as�rd�r Bat�dan esen ilhad rüzgârlar�n�n etkisiyle “Protestan” mant�k da, “Ankara �lahiyat” gibi kimi akademisyen çevreler ba�ta olmak üzere kendisine zemin edinebilmi�tir.     
 
�slam, Kur'an’la belirlenmi� ve Nebevi sünnetle mü�ahhasla�t�r�lm�� sâbiteleri ve k�yâmete kadar geçerli ahkâm� ile bütüncül bir hayat nizam� olan yegâne hak dindir.
 
Bu dini anlay�p anlatmak da, iman-amel bütünlü�ünde takva üzere Rabbine yönelen tüm Müslümanlar�n ortak hak ve sorumlulu�udur. Bu alandaki denetimin mercii ise Müslümanlar�n kolektif bilincidir.
 
Müslümanlar aras�nda ilimde derinle�enler (râsihûn)  olacakt�r, olmal�d�r. Fakat bu asla dini anlama ve anlatma konusunda bir “din adamlar�” s�n�f�na tekabül etmemektedir. Zira tüm müminler Kur’an’a�n do�rudan muhataplar�d�rlar ve ilim tahsili ile mükelleftirler.  Bu sebeple de �slam’da taklide de�il, tahkike dayal� bir ittiba ö�retisi vard�r.
 
Her mümin Kitab-� Kerim’le do�rudan muhatap olmakla birlikte, “Hablullah’a (Kur’an’a) hep birlikte sar�l�n…” (Âl-i �mran, 3/103) beyan�nda da ifadesini buldu�u üzere �slam’�n, kolektif bir bilinç ve yönelim in�a etme hedefi vard�r. “Hakk� tavsiye”, “emri bil ma’ruf” gibi yükümlülükler de bu kolektif in�aya yönelik mükellefiyetlerdir.
 
Dolay�s�yla, evet �slam’da, dini anlama ve anlatmay� tekellerinde bulunduran bir ruhban s�n�f� yoktur, fakat önüne gelenin �slam’a dair, onun esaslar� ve ba�lamlar�n� yok sayan indî ve keyfî yorumlar yapma hakk� da yoktur.
 
Günümüzde kimileri, geleneksel “ruhban s�n�f�” anlay���na itiraz ad�na, �slam’� her türlü ba� ve ba�lam�ndan uzak olarak kendi keyiflerince yorumlamaya kalk��arak tam anlam�yla “Protestan papazl���” rolüne soyunmaktad�rlar.
 
��te biz bu mütevazi çal��mada, �slam’�, Rabbimizin onunla ilgili belirleyip bildirdi�i ba� ve ba�lamlar�ndan kopararak indî/keyfî yorumlara aç�k hale getirmeye, onu kendisine “ed-Din” niteli�ini kazand�ran ahkâm�ndan soyutlay�p mânevi bir ö�reti ve mâbed dinine indirgemeye çal��an içimizdeki “Protestan papazlar�”na ve onlar�n yorum ad� alt�nda gerçekle�tirdikleri tahriflere de�inmeye çal��aca��z.
 
Gayret bizden, ba�ar� Âlemlerin Rabbi Yüce Allah’tand�r.
 
YORUMLAR
Hen�z Yorum Yok !