İslami Hareketin Stratejik Birlik Modeli (VİDEO)

Haftanın Sohbeti: İslami Hareketin Stratejik Birlik Modeli I Faruk Köse I Kur'an Nesli İlim Merkezi

04-12-2025


Etiketler : #İslami   #Hareketin   #Stratejik   #Birlik   #Modeli   #(VİDEO)   
YORUMLAR
  • Vedat Demiralay   08-12-2025 13:02

    Kalıcı Birliktelikler İçin Ne Yapmalıyız? Bu günün şartlarında İnsanlar, aynı anne ve babanın çocukları bile olsa birlikte olmaları, aynı mekânı, aynı işi ve aşı paylaşmaları, birlikte hareket etmeleri, güven ve dayanışma içinde olmaları çok az görülmektedir. Ferdi hayatta böyle olduğu gibi Dini, Siyasi ve ticari hayatta da durum farklı olmuyor. Hâlbuki Allah Kur’an da insanları birlik ve beraberliğe(Ali İmran 3/103) çağırıyor. Müslümanlar da tarihin bir döneminde bunu gerçekleştirmişler, güç ve kudret sahibi olmuşlardır. Öyle görünüyor ki, onlarda olan fakat bizde olmayan bir şeyler var gibi görünüyor! Bizler, ya bir şeyleri yeterince düşünmüyor veya anlamıyoruz; ya da bir şeyin gerçekleşmesi için yeter ve gerek olan şartları yerine getirmiyoruz. Emin olmak için öncelikle birlik ve beraberlikten anladığımız nedir sorusuna cevap aramalıyız. Ardında ise; Kalıcı bir birliktelik için gerek ve yeter şartlar nelerdir sorusunun cevabını birlikte bulmaya çalışmalıyız. Bu kavramın en kısa tanımı “ İnsanların bilgide, düşüncede ve eylemde bir ve beraber olması” demektir. Bu öyle bir birliktelik ki Toplumu oluşturan fertlerin her biri herhangi bir etkiye aynı tepkiyi gösterirler. Çünkü ortak bilgi ortak düşünceyi, ortak düşünce de ortak eylemi doğurur. Bu üç konuda ki aynilik, tefrikanın zıddı olan birliği ve beraberliği oluşturur. Tefrika içinde bulunmak ne kadar sakınılması istenen bir durum ise, birleşmek (bilgi, düşünce ve eylemde bir olmak) beraber olmak da o kadar teşvik edilen, Allah’ın rahmetinin üzerinde bulunduğu hal olarak vasıflandırılmaktadır. Birleşmek ve tefrika; siyahla beyaz, farz ile haram gibi hem mahiyeti hem de doğurduğu sonuçlar açısından bir birinin zıddı anlam ve konumu ifade etmektedir. Tefrika, doğrularda ihtilafa düşmek, açık gerçekler üzerinde bilerek veya bilmeyerek ihtilaf çıkarmak ve sahiplenilen yanlışı doğru sanarak onu savunmak manasınadır ki, beraberliğin tersi olarak tanımlanmaktadır. Sürekli herkesin ve her kesimin üzerinde vurgu yaparak önemine işaret ettiği birlik, beraberlik ve birleşmek nedir? Ne üzerinde olmalıdır ve nasıl gerçekleşir? Bu soruların doğru cevaplarını bulmaya çalışmalıyız. Soyut anlamda birleşmek bilgi beraberliği içinde bulunmak, ortak bilgi sahibi olmak, ortak bilgileri ortak mefhumlara yani ortak tavır ve davranış beraberliklerine dönüştürmektir. Birleşmek her şeyden önce ciddi olmayı gerektirir. Disiplinli olmayı gerektirir. Bir bilgi disiplinini ciddi olarak (sistematize edilmiş, önem sırasına konulmuş, yeterli bilgiyi kendi içinde disipline uygun olarak öğrenmeyi ve davranışa dönüştürmenin gerekliliğini ) kavramayı gerektirir. Ayrıca birleşmeyi içtenlikle istemeyi, istenilen şeyin gereğine uygun hareket etmeyi gerektirir. Bilinmelidir ki her birlik, her türlü tefrikadan daha üstün bir özelliğe sahiptir. Batıl üzerinde birleşme bile birleşenler ve üzerinde birleşilen şey açısından başarıya götürücüdür. “Büyük küçük hak veya batıl bütün başarılar birleşmenin ürünüdür” demek, bu konudaki sünnetullahın ifadesi olarak anlaşılmalıdır. Hz. Muhammed (as)’ın tek kişiden devlete giden yolda getirdiği dine inananlar ile birleşmesinin sonucu Medine’de İslam devletinin doğuşu gözler önündedir. Biz Müslümanlar önce neyin üzerinde birleşeceğimizi belirlemeliyiz. Hemen herkesin ve her kesimin söyleyip kabullendiği Kitap ve Sünnet üzerinde birleşmek nazari olarak reddi mümkün olmayan bir gerçektir. Fakat nedir bu kitap ve sünnet ki onu esas aldığını söyleyen bunca insanların her biri ayrı bir fırka halindedir. Bu takdirde Kitap ve Sünnetten anlaşılan konusunda bilgi, düşünce ve eylem birlikteliği yok demektir. Bu konunun temini için İtikadi ve ameli konularda bilgi ve düşünce beraberliğinin sağlanması, bu işin olmazsa olmazları olarak temin edilmek zorundadır. İslam Kur’anla ve Muhammed (as)’ın uygulamasını gösterdiği biçimiyle kavranmaya çalışılmalıdır. Bütün, ayrılmaz rükünleriyle bilinmediği, haram ve farz mesabesindeki esasları eksiksiz ve kendine has sıra ile kavranmadığı ve uygulamaya konulmadığı takdirde ne dünyada nede ahirette bir sonuca ulaşabilmek mümkün değildir. Eşya ve olaylar tabiatlarına uygun tanımlanmalı, Kitap ve Kur’anî deliller taşıdıkları delalet itibariyle eşyaya intibak ettirilmelidir ki, elle tutulur ve ciddiye alınır sonuçlara ulaşmak mümkün olsun. Kısaca Resulullah Kur’an’ı nasıl anlamış ve uygulamıştır? Onu okurken geçmişin kutsal bir hatırası olarak değil, hayatımızın tümünü düzenleyen kurallar bütünü olarak algılanmalıdır. Bilgilerimiz buna göre yeniden gözden geçirilmeli, yanlışlar düzeltilmeli, eksikler yerlerine konulmalı, hurafeler atılmalı ve İslam’ın temel esprisi kavranılarak hareket edilmelidir. Peygamber (a.s.)bize sadece namaz ve orucu öğretmek için gönderilmiş bir elçi değildir. O hayatı nasıl İslam’ca ve Müslüman’ca yaşayacağımızı göstermek için gönderilmiş bir elçidir ve getirdiği Din İslam, tamamlanmış bir dindir. Müslümanlar olarak önce bu anlayış ve kavrayışta birleşmemiz, daha ileri düzeydeki birleşmelerin temelini oluşturacaktır. Önce prensiplerde birleşilecek, sonra da bu prensiplere bağlı fürular’ da birleşilecektir. Başka türlüsü mümkün değildir. “Ey iman edenler; Allah’tan nasıl korkulması gerekiyorsa öylece korkun. Müslüman olmaktan başka bir sıfatla can vermeyin.” “Hep birlikte Allah’ın ipine (İslâm’a / Kur’ana ) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O’nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız ” diye. (3/102-103) b) Kalıcı bir birliktelik için gerek ve yeter şartlar nelerdir? Kalıcı bir birlikteliğin temini ve birlikte çalışmanın imkânı için iki temel unsur vardır; “ Ortak hedef ve Organize hareket ” Bunlardan ilki olan ortak hedef birlikte çalışmanın özünü oluşturur. Çünkü her türlü faaliyetin şeklini, rengini o verir. Bu nedenle bu kavram üzerinde önemle durulması gerekir. Ortak hedef, İnanç ve amaç birliğinin sonucudur. Kitlelerin ortak hedefe doğru kenetlenmesi için özde, ortak inanç ve ideallerinin olması gerekir. Bütün insan toplulukları eğer paylaştıkları ortak bir inanç ve idealleri varsa sahici anlamda toplumsal bir varlık ifade ederler. Tarih boyunca kitleleri sevk ve idare eden siyasi toplumsal hareket ve akımların temelinde, inanç ve ideal birlikteliklerinin yattığı görülür. İslami hareket ve faaliyetlerde de birlikte olmanın, birlikte çalışmanın temelini ortak ideal ve inançlar oluşturur. Bu anlamda ilk İslam toplumunun üyeleri olan (Ashab) bir anlamda cahiliye değerlerine karşı Allah, Peygamber, ahiret ve tevhid gibi kavramlar etrafında birleşmiş bir cemaat idi. Onların ortak inançlarını Allah’ın vahyi oluşturuyordu. Ellerinde Kur’an, önlerinde de Allah’ın elçisi Hz. Muhammed (as) vardı. Ortak idealleri ise Allah’a gereği gibi kulluğu gerçekleştirmekti. İnsanlık tarihi boyunca bu anlayışa sahip olan toplumların yükseldiğini, uymayanların da silinip gittiğini görüyoruz. Birlikte çalışmanın en önemli zaafı ortak inanç esaslarını yeterli düzeyde belirleyememiş olmaktır. Bu konuda yeterlilik olmadan fertler arasında beraberliği sağlamak kolay olmayacaktır. Son 20-30 yılda Kur’an ve Sünnet konusunda zihni henüz netleşmemiş pek çok gurubun yok olup gitmesinin esas sebebi budur. Ayakta kalabilenler ise belirli ortak inançlar etrafında toplanan kimselerdir. İkinci zaaf noktası ise çalışmanın genişleme sürecinde, daha çok taraftar kazanmak hevesiyle, ortak inançlar konusunda taviz verilmesidir. Birlikte olmanın temel harcı olan ortak inanç konusunu ihmal etmenin bedeli, ilerleyen zaman içinde meydana gelecek kopmalar ile ödenir. Bu ise birlikteliği ciddi şekilde zedeleyicidir. Böyle bir olumsuzluğun yaşanmaması için birliğe katılacak her yeni kimsenin ortak inanca dair esasları yeter şart olarak benimsemiş olmasına dikkat edilmelidir. Bir anlayışın bozulmadan kuşaklara taşınmasında İnanç, amel ve yöntemle alakalı esaslarının sistemleştirilmesinin rolü büyüktür. Böylece anlayış ve yaşayışta Müslümanlar arasındaki birlikteliklerin uzun ömürlü olması temin edilmiş olur. Hüseyin Bülbül

İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN