Şükrü Hüseyinoğlu ifadesini verdi

İşgalci ABD'nin Usame Bin Ladin'e yönelik yargısız infazının kınandığı bildiriyi imzalayan yazarlardan Şükrü Hüseyinoğlu, dün yazılı olarak ifadesini verdi.

17-08-2011


İslam ve Hayat

İşgalci ABD'nin, Afganistan'a yönelik işgal politikalarına karşı mücadelesiyle tanınan Usame Bin Ladin'i Pakistan'da yargısız infazla katletmesi üzerine, bir grup Müslüman yazar yayınladıkları bir bildiriyle bu yargısız infazı kınamış ve Usame Bin Ladin'in şehadetini tebrik etmişlerdi. Bildirinin yayınlanmasından sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bildiride imzası bulunan yazarlar hakkında "suç ve sıçluyu övme" iddiasıyla soruşturma başlatmıştı.

Bildiriyi imzalayan yazarlardan Şükrü Hüseyinoğlu, dün yazılı olarak ifadesini verdi. Şükrü Hüseyinoğlu'nun verdiği ifadenin tam metni şöyle:

"Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca talep edilen ifademi aşağıda sunuyorum.

İmzacıları arasında bulunduğum “Usame Bin Ladin’in Şehadeti Mübarek Olsun” başlıklı bildiride, ABD’nin İslam dünyasına yönelik emperyalist saldırı ve işgal politikalarına karşı direnen bir Müslümanın, uluslararası hukuk da çiğnenerek, yargı önüne çıkarılıp kendisine atfedilen eylemlerle ilgisi olup olmadığı sorgulanmadan yargısız infazla katledilmesi kınanmakta ve Afganistan’a yönelik önce Sovyet, ardından da ABD işgaline karşı ortaya koyduğu direnişten söz edilmektedir.

Bilindiği gibi işgale karşı direniş, meşru bir haktır. Bildiride de bu çerçevede Usame Bin Ladin’in İslam coğrafyasına yönelik ABD saldırganlığına ve işgal politikalarına karşı direnen ümmet fertlerinden biri olduğu belirtilmiş ve bu yönüyle övgüye layık olduğu belirtilmiştir.

Bununla birlikte, imzacısı bulunduğum bildiri metninde, Usame Bin Ladin’e atfedilen sivil hedeflere yönelik saldırıların İslami açıdan hiçbir şekilde tasvip edilemeyeceği, Usame Bin Ladin’in bu tür eylemlerde dahli olup olmadığı konusunun spekülatif olmaktan bir türlü öteye geçemediği, ancak bu tür ölçüsüz şiddet eylemlerinde dahli olması durumunda bunun İslami açıdan tasvip edilemeyeceği, İslam’ın ölçüsüz şiddeti yasakladığı ve Müslümanların işgale karşı direnirken de İslam’ın ölçüleri çerçevesinde kalmaları gerektiği yönünde vurgular yapılmıştır.

Benim ve bildiğim kadarıyla metinde imzası bulunan diğer Müslümanların bu konudaki düşüncesi ve tutumu açıktır. Bizler sivil hedeflere yönelik saldırıları ne amaçla olursa olsun ve kimden gelirse gelsin tasvip etmediğimizi altını çizerek deklare etmeyi, İslami kimliğimizin mutlak bir gereği olarak biliyoruz.

İslam, müntesiplerini hiçbir konuda başıboş bırakmadığı gibi, bu konuda da başıboş bırakmamıştır. Direnişin de, savaşın da bir hukuku vardır ve her Müslüman tıpkı namazın şartlarına riayet etmek zorunda olduğu gibi İslam’ın bu konulardaki ölçülerine de riayet etmekle mükelleftir. Bildiride de bu konudaki hassasiyet özellikle dile getirilmiştir.

ABD’nin böyle bir imkan bulmuşken Usame Bin Ladin’i sağ ele geçirip yargılamak yerine yargısız infaza tabi tutmasının hukuksuzluğu yanında, bu yargısız infazla, kendisine atfedilen ölçüsüz şiddet eylemleriyle gerçekten ilgisi olup olmadığı konusunun da açığa çıkarılmasının engellenmesi manidardır. Bugün, mesela bir 11 Eylül saldırısının gerçek failleri hakkında dünyada hala birçok spekülasyon yapılmaktadır. Bu ve benzer olayların gerçek mahiyetinin ortaya çıkarılması en çok da emperyalizmin hem fiili hem de psikolojik saldırılarına muhatap olan İslam coğrafyasının yararına olacaktır.

Şayet bu tür saldırılar bir komplo ise tüm insanlık gerçeği görüp maruz bırakıldığı illüzyon ve manipülasyonlara karşı bilinç kazanacak, şayet saldırıların iddia edildiği gibi İslam dünyası menşeli olduğu ortaya çıkacaksa bu durumda da Müslümanların bu tür saldırılara karşı İslami itirazlarını net şekilde ortaya koyması mümkün olacaktır.

Üzerinde durmak istediğim bir başka konu da şudur: Suç ve suçlu mefhumları konusunda yargı mekanizmasının açık bir çifte standart içinde bulunduğu görülmektedir. Emperyalist işgal güçlerinin, başta İslam coğrafyası olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerinde işlediği insanlık suçları, yargı mekanizması tarafından nedense takibe alınmamakta ve söz konusu suçlar ve bu suçların failleri durumundaki emperyalist devlet başkanları hakkında herhangi bir soruşturma yapılmamaktadır. Mesela göreve geldiği günden bu yana Irak’ta, Afganistan’da ve Pakistan’da çoğu çocuk, kadın, yaşlı binlerce insanı katleden ABD Başkanı Barack Obama hakkında, yahut da Türkiye medyasında Barack Obama’nın Irak, Afganistan ve Pakistan politikaları hakkında övgü içeren haber ve yazılar kaleme alanlar hakkında yargı mekanizmasının, insanlığa karşı işlenen suçlar ile suçu ve suçluyu övme çerçevesinde bir soruşturma açtığı görülmüş müdür?

İnsanlığa karşı işlenen suçlar konusunda ve bu çerçevede, hangi amaçla olursa olsun sivil hedeflere yönelen saldırılar konusunda duyarlı olmak bir insanlık borcudur. Bu konuda da failin kimliği ve şahıs, örgüt veya devlet olması arasında hiçbir şekilde fark gözetilmemelidir. İnsanlık, bu konuda ortak bir vicdani tutum geliştirmeyi bilmelidir. İmzacısı bulunduğum bildiride bu konuda açık bir tutum ortaya konulmuştur. İslam’ın asla tasvip etmediği ölçüsüz şiddet konusunda güçlü vurguları olmasaydı, söz konusu bildiriye imza atmam zaten söz konusu olmazdı."

Etiketler : #Şükrü   #Hüseyinoğlu   #ifadesini   #verdi   
YORUMLAR
  • nuri   27-08-2011 15:27

    Allah sabredenlerin velisidir,Rahman ve rahim olandır.

  • VEYSİ   20-08-2011 18:04

    Rabbim hakkınızda hayır yazsın inşaallah.

  • fazıl   20-08-2011 09:57

    Rabbim bu salih amelinizi kabul etsin bu güzel sözlerinizle batılın delaletini bir kez daha ortaya koyduğunuz için ALLAH razı müminler şen olsun.

  • zülküf arslan   19-08-2011 12:36

    başlangıcı hayırla başlayan bu anlamlı fiilinizi,alemlerin rabbi olan rabbimiz hakkınızda hayırla sonuçlandırsın....

  • Coşkun Uzun   19-08-2011 06:32

    Rabbim salih amellerinizi ve şahitliklerinizi bereketlendirsin, çoğaltsın, istikamet ve mücadele ekseninden ayırmasın inşaallah!

  • fatma   19-08-2011 01:54

    Son cümle ... İşte budur!

  • hüseyin alan   19-08-2011 01:24

    MÜBAREK OLSUN Müslüman'ın her anı, işi ve ilişkisi ibadettir. Tapınma, kulluk ve ittika İslam'da böyle tanımlanır... Yaşanılan ülkenin siyasi kültürü ve hukuk yapısı gereği bazı şeylerden sorguya çekilmek de ibadi anlayışın sonuçlarından birisi olmalı. Yeter ki gerekçesi "meşru" olsun. Demek ki ciddiye alınacak bir söz söylendiğinde veya "kurbağaları" ürkütecek bir eylem yapıldığında, yaptığınızın karşılığı kadar olmak üzere, özgürlükler bitecek, sınırlar daraltılacak ve "köpeksiz köyde" dolaşmadığınızı birileri tarafından size hatırlatılacaktır. Bu işlerin doğası ve doğal olanı budur. Buradan şu sonuç çıkartılmalı; siz "ciddiyseniz" yahut ciddiye alınacak bir işe koyulmuşsanız karşınızdakiler de "ciddileşecek" ler. Normal olan da bu değil midir? Bu çok şeyi hatırlatmalı insanımıza... Demek ki sistemin izin verdiği alanlarda "konuşmak", "bulunmak" veya "kazanım" peşinde koşmak yerine istenmeyen alanlarda bulunmak ve istenmeyen şeyleri konuşmak "ciddi" ye alınır bir iş tutmakmış. Usul kuralıdır; "bazı şeylerin şakası da ciddi, ciddisi de ciddidir." Başta "iman" iddiası olmak üzere çoğu şeri kurallar bu hükümdedir. Dolayısıla siz bir şey söylediğinizde yahut yaptığınızda herkesler sizi ona göre değerlendirirler ilkin. Bu da normaldir. Sonraları ve giderek "sözünüz" ve "yaptıklarınız" tutarsızlaşırsa, hesaba katılmaz, ciddiye de alınmazsınız artık. İnsanlar sizi ve yaptıklarınızı uzaktan seyreder, kaale de almazlar gayri... Mazaret olarak ortaya sürdüğünüz, efendim "muradım" o değildi, "dilim sürçtü", "ayağım kaydı" falan demeye başlamak da", "uslub-u beyan, aynıyla insan" olmak da budur. Hani derler ya, "kimse yapmaz insanın kendi kendine yaptığını." Buysa, sizin ve işinizin gayri ciddiliğinize delalet eder ve bir daha sizi kimseler ciddiye almaz... Türkiye'de Müslümanların genel fotoğrafını ne kadar da gösteriyor bu durum, değil mi?... O halde ne söylediğimize dikkat etmeli, "ağzımızdan çıkanı" öncelikle kendi "kulağımız duymalı" ve söylediğimizin de ardında durmalıyız. Ki ciddiye alınıp ona uygun muamele görebilelim... Aksi halde "yalama" durumuna düşer ve bir daha hiç ciddiye alınmayız. Kimse kimseyi zorlamıyor bir şeyler "söylemeye" ve de "yapmaya." Bir Müslüman olarak her konuda ve yerde "ahlaklı" olmak gibi bir sorumluluğumuz var bizim. O halde yapmayacağımız ve ardında duramayacağımız şeyleri ya söylemeyelim ya da söylediğimiz şeylerin ardında duralım. Da insanlar da bizi birşeyler "sanıp" ciddiye alsınlar. Kardeşim benim, karşılığını en güzel biçimde alacağın amellerden olması dileğiyle tebrik ediyorum.

  • ömer bitlis   19-08-2011 00:32

    Allah kabul etsin

  • ADEMOĞLU   18-08-2011 21:45

    MUBEREK OLSUN KARDEŞİM.

  • Mustafa   18-08-2011 14:38

    "Suç ve suçlu mefhumları konusunda yargı mekanizmasının açık bir çifte standart içinde bulunduğu görülmektedir. Emperyalist işgal güçlerinin, başta İslam coğrafyası olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerinde işlediği insanlık suçları, yargı mekanizması tarafından nedense takibe alınmamakta ve söz konusu suçlar ve bu suçların failleri durumundaki emperyalist devlet başkanları hakkında herhangi bir soruşturma yapılmamaktadır. Mesela göreve geldiği günden bu yana Irak’ta, Afganistan’da ve Pakistan’da çoğu çocuk, kadın, yaşlı binlerce insanı katleden ABD Başkanı Barack Obama hakkında, yahut da Türkiye medyasında Barack Obama’nın Irak, Afganistan ve Pakistan politikaları hakkında övgü içeren haber ve yazılar kaleme alanlar hakkında yargı mekanizmasının, insanlığa karşı işlenen suçlar ile suçu ve suçluyu övme çerçevesinde bir soruşturma açtığı görülmüş müdür?" Allah razı olsun

  • necati türkoğlu   17-08-2011 23:22

    şükrü kardeş hayırlara vesile olur inşaallah selamlar.

İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN