ŞAHSİYETLİ DURUŞUN MAHİYETİ VE EKLEMLENME SORUNU

Ahmed Turgut ULUCAK

30-06-2013 09:13


Savrulmaların yoğun olarak yaşandığı zaman ve zeminlerde istikametin, azmin kararlılığın, sebatın mahiyeti daha ayrı bir anlam kazanmaktadır.Bireysel yozlaşmalar kırılganlıklar ve taleplerin dünyevi isteklere göre şekil alması toplumların bozulma ve fesada uğramasını daha manidar kılmaktadır. Marjinal olmak genelde toplumun genel  kabullerinden tecrit edilmeyi gerektirdiği için sürekli menfi bir anlam içinde bu kabullerin dışında hareket edenlerin yalnızlaştırılmasını hızlandırmaktadır.

Aslında teori ne ise pratik odur; düşünce ne ise uygulama odur; dervişin fikri ne ise zikri de odur, dediğimiz zaman bir gerçeği ifade etmiş oluruz. Çünkü insan, düşünce ve fikir olmadan hareket edemez ve herhangi bir davranışta bulunamaz. Zira insan, adımını atıp bir yere gidebilmesi için onun önce beyninde adım atması gerekir. İşte bu sebeple insan için düşünme, akıl yürütme ve zihni faaliyet çok önemli bir eylemdir.

Yeryüzünün bütününde olduğu gibi, üzerinde yaşadığımız topraklarda da Müslümanların öncelikli hedefi, ilahlık iddiasındaki zorba güçlerin zulme ve baskıya dayanan otoritelerinin sarsılması ve hükmün yalnızca Allah'ın olduğu bilincinin fiilen gerçekleştirilmesidir. Bu zorlu ve kesintisiz bir mücadele demektir. İslami bir kimlik sahibi olmak, bu mücadeleyi yüklenme iddiasında olanların taşımaları gereken özelliklerin en başında yer alır.

Toplumların kabulu her zaman doğru olmayacağı gibi her zaman yanlış da olmayabilir. Asıl olan toplumsal duruşlarda ve taleplerde konuya hangi açıdan bakıldığı meselesidir. Şahsi kalitelerin toplumsal bir değere dönüşebilmesidir.Meşhur hikayede olduğu gibi İngiltere kraliçesi bir gün insanların üzerindeki etkileyiciliğinden bahsederken yaveri  kendisine derki kraliçem unutmayın ki her insanın bir fiyatı vardır ,dediğinde bu benim içindemi geçerli diye sorar. Yaver der ki kraliçem sizi bir konuşmaya davet etseler 1 milyon sterlin önerseler böyle bir konuşmayı yaparmısınız diye sorduğunda kraliçe söz alır ve der ki bu parayı verirlermi dediğinde yaveri derki kraliçem pazarlığa başladınız bile.

Sözün özü, kapitalist dünyada ve yaşam içinde nerede ise tüm değerler mala ve paraya iktidara statükoya endekslendiği için kıymetler sahip olunan imkanlara göre değer kazanmaktadır.Son yıllarda İslami kesim içindeki savrulmalar kontrol edilemez bir boyutta ilerlemektedir.Bu durumdan rahatsız olmama durumu ise için daha acı yanını oluşturmaktadır.

Liberal algıların, demokratik kulvarların, oportünist mantıkların Müslüman kesim içinde bu kadar kök salması ve Müslümanları etki altına alması, hali pür melalimiz açısından hüznü ve endişeyi beraberinde getirmektedir. Bozulmalar ve çürümeler toplum içinde etkin ve yetkin olan şahısların ve kurumların güdümünde gerçekleşince, bozulmalar sanki toplumsal meşruiyet kazandırılan bir tercih gibi kabul görmektedir.

Ümmet olarak ciddi kırılma süreçlerini yaşıyoruz. Belirleyici olma vasfına gereği gibi sahip olamadığımız için suni gündemler ya da bizim öncelikli tercihlerimizin içinde yer bulmayan algılar bize hayati bir konu gibi takdim edilebiliyor. Sistem içinde yer bulmaya çalışanların, kabulu veya reddi oluştururken aslında kendilerini nelerin beklediğini çok da fazla bilmediğini ve anlamadığını görmekteyiz.

Bu toplumun içinde yaşayan aklı selim herkes hakkı esas kabul etmelidir. Demokratik, baskıcı, jakoben, Kemalist darbecileri, ideolojik hayat tarzlarını insanlığa model olarak sunan hiçbir kimseye prim vermemeyi hatta bu tarz düşünce ve yaşamı benimsemiş olanları red etmeyi onlarla ayrışım içine girmeyi toplumsal bir tercih değil, Müslüman olmanın bağlayıcı yönü ve imanın mutlak zorunluluğu olduğunu bilmelidir.  Sapmaların her cihetinde zulmü ve küfrü aşikar olanlara   ben sizden beriyim demesini kulluğunun bir gerekliliği olarak kabul etmelidir.

Konjoktürel  durumların bizim açımızdan artık hayati bir konu olduğunu, bize dayatılan yada artık zamanın şartlarının bunun gerektirdiği  mantığı içinde sürekli duruş yerimizi kaybederken bu savrulmalara durun diyebilmek yaşadığımız toplumda  bizim nice güzide insanlarımızı ve emeklerimizi heba ettiğini ibretle  bize göstermektedir.

Meseleler artık Allahın razı olduğu ve olmadığı alanlardan görmekten ziyade toplumsal algı neyi önceler nasıl daha fazla menfaat edebiliriz,bir çok şeyi denedik olmadı o zaman sistemle rejimle karşı karşıya gelmemek, varolan bu imkanlardan Müslümanlar neden istifade etmesin anlayışı maslahat bugün bunu gerekli kılmaktadır anlayışı  aslında dünyevi çıkarların  uhrevi tercihin önüne gectiğini göstermektedir.Bizler bu kafa karışıklığı sürecinde egemen güçlerin uzantıları tarafından belirlenen alanlarda bir saf tutmaktan ziyade  burada net ayrışımımızı ortaya koyarak cahiliyenin tüm algı biçimlerinden uzağız bize dayatılan tercihler bizim istediğimiz tercihlerin olmadığını gür sesle ve omurgalı bir  duruşla ortaya koyabilmeliyiz. imanı ve İslami sorumluluğumuzun Allahın yasalarına düşman olanların kökten bir rededilmesi olmalıdır.

Topluma mal olmuş ümmetin sevdiği değer verdiği bazı mümtaz şahsiyetlerin özellikle bu süreçte sessiz kalması varolan imkanlara hayır denilirse tarihi imkanların kaçırılmış olur gibi yaklaşımlar ve sözler meseleyi anlaşılır olmaktan çıkarmıştır. Süreç içerisinde sisteme eklemlenme alanına taşınmaları, mevcut sistemle yüzleşmeden kanaatlerini kitlelerini etkilemek adına dile getirmeleri gerçekten ümmet olarak neleri kaybettiğimizi , tavırlarını imana göre oluşturması gerekenlerin yada bu ruhla büyüyenlerin bugun dönemsel çıkarları öne almaları izahı mümkün olmayan eksen değil düşünce ve yaşam kaymalarıdır aslında.

Geleneksel fıkıh kültürümüzde ehveni şer düşüncesi şer olanın tercih edilmesi anlamına gelmesine rağmen en az zararlı olan tahribatı daha hafif olanı tercihler asıl istenmesi gereken güzel ve sahih olanı tercihin dışına atmış olmaktadır.Bugünde yaşanılan süreç bu bağlamda ele alınmaktadır darbecilermi devam etsin erganekon tasfiye edilmesinmi işkenceciler yargılanmasınmı bir takım sosyal haklar kullanılmasınmı gibi açıklamalar ilk planda gayet haklı sebebler olarak görülmektedir.

İnsanların her dönemde adilce yaşamaları zulümün her çeşidinden korunmaları baskıcı zalimlerden ayrı olmaları haksızlığın kime ne adına yapılırsa yapılsın karşı durulması gerekliliği tartışılamaz bile.Biz neden kendi tercihlerimizi oluşturmak istemiyoruz neden bizi kabul etmeyenlerin bizim inancımıza varlığımıza tahammül dahi edemeyen bu zalimlerden gereği gibi ayrışamıyoruz burası sorgulanmalıdır.

Düşünmek ve akletmek asil bir eylemdir.Akıl ve vahy birbirine muhataptır.Akıl yolunu vahiyle bulur.Pislikler içinde kalmak erdem sahibi insanların vasfı değildir.Mümin muhteremdir hürmete layık olandır.Anlamayı ertelemeyin en çok sizin canınız yanacaktır.

O gün insan düşünür... Artik bu düşünmenin ona ne faydası var..."  (Sure-i Fecr-23)

İnsanlar kurandan uzaklaştıktan, Allahdan uzaklaştıktan sonra nereye yaklaştıkları bizim için bir anlam ifade etmez.Teşbihde hata olmaması ümidi ile bu  tür süreçleri ( ehveni şer) mantıklarını bugunde olduğu gibi içinde bulundukları hal şu duruma benzemektedir. Birileri sizi bataklığın içine atıyor sonra  size soruyor timsahlarmı sizi yesin yoksa sivrisinek sizi soksa yeterlimi ? insanlarda timsah yiyeceğine sivrisinek soksun demeleri makul olarak görülür tabiî ki, ama şunu sormak lazım. Ben bataklıkta yaşamak istemedim beni buraya neden getirip bu tercihle karşı karşıya bırakıyorsunuz ?  demekten ziyade timsahtan kurtardın sana minnetarım özrü başlamaktadır.

Kanseri gösterip sıtmaya razı etme psikolojisi bu olsa gerek. Modern cahiliyenin her türlü sistemli etkileme dürtülerinden uzak durmak için imanı sorumluluğun bilinci altında saflarımızı ayrıştırmalıyız.Şeytanın insana sağdan veya soldan yaklaşmasını bugunkü şeytanlaşmış Allahın hükümlerine savaş açmış cahili değerlerin nerelerden nasıl yaklaştığını iyi görmek gerekmektedir.

Hak ile batılın mücadelesinde hakkaniyete varmak için bir miktar batılın değerlerini kullanabiliriz anlayışı bizleri batılla eşdeğer hale dönüştüreceğini unutmamak gerekir meşru yola gayrı meşru yolla gidilmez mesele muzafferiyet değildir mesele başarı değildir. Mesele istikamet üzere sebat edip Allahın yolunda adımlar atabilmek ve yalnızca beklentisini Allahdan oluşturan şahsiyetler olabilmektir.

Bir şeyin adının İslami olması onu islamlaşdırmaz.İslamın umdelerinden hayat taşıması bir yana her düşünce ve eylem islamdan hüccet ikame etmesi esas olandır.Müslümanda böyle kimsedir.

Nisa suresi 60- Şunları görmüyor musun? Kendilerinin sana indirilene ve senden önce indirilene inandıklarını ileri sürüyorlar da tağuta inanmamaları kendilerine emrolunduğu halde, tağut önünde muhakemeleşmek istiyorlar. Şeytan da onları bir daha dönemeyecekleri kadar iyice sapıklığa düşürmek istiyor.

61- Onlara: "Allah'ın indirdiğine ve Peygambere gelin!" denince, münafıkların senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün.

62- Ya nasıl, elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir felaket gelince, hemen sana geldiler de: "Biz sadece iyilik etmek ve arayı bulmak istedik." diye Allah'a yemin ediyorlar.

63- Onlar, Allah'ın kalblerindekini bildiği kimselerdir; Onlara aldırma, onlara öğüt ver ve onların içlerine tesir edecek güzel söz söyle!

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
Diğer Yazıları

Makaleler

Hava Durumu


VAN