Ne el Kaide, ne Gülen!

Günümüzde Müslümanlar olarak fasit bir daireye mahkum edilmek isteniyoruz. Yeni bir “Kırk katır mı, kırk satır mı?” dayatmasıyla karşı karşıyayız. Bizim için küresel ve yerel toplum mühendisliği merkezlerinde biçilen iki tür gömlekten birini seçmek gibi bir dayatmayla karşı karşıyayız. Küresel ve yerel ölçekte önümüze iki şık konuluyor: Ya El Kaideci olacaksın, ya da Fethullah Gülenci! "Hoşkörü" olmakla şiddet körü olmak arasına sıkıştırılmak isteniyoruz.

18-02-2010


Ne el Kaide, ne Gülen!

Sözü uzatma, dolandırıp budaklandırma niyetinde değilim. Tesbit ve düşüncelerimi yalın ve açık olarak ifade etmek istiyorum. Kısacası açık konuşmak istiyorum! Her şeyin karmaşık göründüğü, safların ayrışacak yerde birbirine karıştığı, çizgilerin netleşecek yerde giderek daha da bulanıklaştığı bu süreçte, aslında her daim Müslümanların şiarı olması gereken açık konuşmanın hayati bir mesele haline geldiği görüşündeyim.

Müslümanlar olarak açık konuşmak zorundayız. Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’inde son derece açık konuşmuyor mu? Allah Rasulü (a.s), apaçık kitabın apaçık mesajlarını muhataplarına açıkça bildirmiyor muydu? Mesajı eğip bükmek, dolandırıp budaklandırmak, açık mesajı kapalı hale getirmek sonradan zuhur etti! Olması gereken, mesajı açıkça dile getirmek, eğip bükmemek, fakat bunu yapıyorum derken de kırıp dökmemektir. Apaçık hakikatleri güzelce, tatlı bir şekilde, fakat apaçık olarak dile getirmektir. Ne var ki bazı Müslümanlar dili yumuşatmayı öngören Rabbani ölçüyü şaşırıp, mesajın kendisini de yumuşatmaya kalkıştılar. Bunun tersini yapan Müslümanlar da oldu. Onlar ise insanları İslam’a güzelce davet etmeye, üsluba çeki düzen vermeye, ölçülü olmaya bir türlü yanaşmadılar. Netlikle sertliği birbirine karıştırdılar.

Günümüzde Müslümanlar olarak fasit bir daireye mahkum edilmek isteniyoruz. Yeni bir “Kırk katır mı, kırk satır mı?” dayatmasıyla karşı karşıyayız. Bizim için küresel ve yerel toplum mühendisliği merkezlerinde biçilen iki tür gömlekten birini seçmek gibi bir dayatmayla karşı karşıyayız. Küresel ve yerel ölçekte önümüze iki şık konuluyor: Ya tedhiş taraftarı olacaksın, ya da uzlaşma yandaşı! "Hoşkörü" olmakla şiddet körü olmak arasına sıkıştırılmak isteniyoruz.

Söz konusu iki tutum birbirlerini söz konusu ederek haklılık ve meşruiyet kazanma çabasına girişiyor. Birisi, “İslam’da teröre yer yoktur, şiddetin de bir hukuku vardır” hakikatini dillendirip, bu hakikati ihlal edenleri söz konusu ederek buradan tağutlarla, zalimlerle içli dışlı olmaya, izzeti zalimlerin yanında aramaya dayalı bir tutuma meşruiyet devşirmeye koyuluyor; diğeri ise zalim ve tağutlarla içli dışlı olmaya dayalı tutumları öne sürerek buradan kendi ölçüsüzlüğüne meşruiyet kazandırmaya çalışıyor.
 
Hangisini seçmeliyiz? Ölçüsüz bir şiddeti temel hareket tarzı edinmiş olan, tekfirci, şeffaflıktan uzak, neyi savunduğu, neyi doğru neyi yanlış kabul ettiği net ve açık olmayan El Kaide çizgisini mi, yoksa küresel ve yerel zulüm odaklarıyla içli dışlı olmayı bir hareket tarzı olarak belirlemiş, tağutlarla iyi geçinmeyi şiar edinmiş, zalime ve zulme karşı bir duruşu olmayan, Allah’ın dinini her şart altında savunma iradesi göstermek yerine yaşanan süreçlere göre tutum değiştiren Fethullah Gülen çizgisini mi benimsemeliyiz? Kısacası kırk katırı mı tercih edeceğiz, kırk satırı mı?
 
Bu sorunun doğru cevabı şudur: El Kaide, ne Gülen! Bizler küresel ve yerel toplum mühendisliği odaklarınca biçilen gömleklerden birini tercih etmek durumunda değiliz. Kırk katırla, kırk satır arasında tercih yapmak zorunluluğumuz yok. Çünkü bizi dosdoğru yola ileten apaçık bir hidayet rehberimiz ve kendisinde bizim için güzel örnekler bulunan kutlu bir önderimiz var. Apaçık rehberimizin bize anlattığı ve kutlu önderimizin örnekliğiyle müşahhaslaştırdığı Rabbani yol, ne El Kaide’nin temsil ettiği anlayışı işaret ediyor, ne de Fethullah Gülen’in temsil ettiği anlayışı.
 
Bizden yürümemiz istenen yol bellidir: Alemlerin Rabbi yüce Allah’tan başka ilah ve rabb tanımamak, tüm batıl düzenleri, tağuti otoriteleri reddedip yalnız Allah’ın hükümranlığına boyun eğme iradesini ortaya koymak, zalimlere asla meyletmemek, Allah’ın ilke ve ölçülerini asla eğip bükmemek, batılın sembollerine tazimde bulunmamak, Rabbani ölçüleri asla gevşetmeye kalkışmamak, izzeti zalim ve tağutların yanında değil yalnızca Allah’ın, Rasulü’nün ve Müminlerin yanında aramak; lakin netlikle sertliği birbirine karıştırmamak, şiddetin ve savaşın da bir fıkhı olduğunu unutmamak, hikmeti ve estetiği elden bırakmamak, merhameti, şefkati, affediciliği, kuşatıcılığı elden bırakmamak, haklıyla haksızı, zalimle mazlumu ayırmak, insanları şefkatle ve güzellikle İslam’a davet etmek, nefret değil şefkat saçan, ölüm değil hayat vadeden ihya ve inşa erleri olmak…
 
Kur’an’ın sınırlarını çizdiği ve Allah Rasulü’nün pratize ettiği bu temel ilkeleri yol azığı edinmeli ve gür bir sedayla, sıkıştırılmak istendiğimiz fasit daireyi parçalamalıyız: Ne El Kaide, ne Gülen!

(Şükrü Hüseyinoğlu / Yayına hazırlanan İstikamet Yazıları kitabından)

Etiketler : #Ne   #el   #Kaide   #   #ne   #Gülen!   
YORUMLAR
  • talha   26-05-2013 10:12

    zerre kadar sevgim kalmadı su adama türkıyede islamı el-kaide temsil ediyomuş cıkta çiftliginden gelsene türkiyeye.ben görmedim arkdaşlar çeçenistanda,iranda filistınde,suriyede fetullahcı nurcu gören varsa soylesın bu adam cihat ruhuna saldırı yappıyor resmen.muhahhak cihat sadece silahla olmaz ama silahların konustugu hangi ülkede senin şakirtin varda dil uzatıyosun yazıklar olsun sana

  • ömer bitlis   22-02-2010 08:17

    Yukarıdaki yazının serdettiği düşünceler her nekadar isabet elde etme amaçlı olsada cemaatler üzerinden alenen isim verilerek yapılması (ki şu anda ergenekon karşısında Gülen'i, ABD karşısında El Kaideyi seçme zamanında bu isimleri kamuoyunda eleştirel kullanmak sıkıntılı)amacı birilerini, diğer cemaatleri karşısına alıp rant (ilgi çekmek) elde etmek olarak görülebilecek bir kıvama gelmiş...

  • MÜSLÜMAN   20-02-2010 03:06

    Peki şii olalım mı?ya da tarikat ehli?yada Acaba müslüman mı kalsak!!!!El kaide ve nur hareketini yazmanızdan ben bu iki oluşumdan birini tercih etmemiz gerektiği hakikatini çıkardım!!!(şia,nur).Ve bir soru bugünkü tarikat şeyhleri de filistin davasını dertlenseler onlarada şiaya sahip çıktığınız gibi sahip çıkacakmısınız???Sizin için Tevhid hakikati amerika ve israile karşı çıkmakmı sadece?!!!

İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN