30-01-2007 13:06

Filistin`de zaman zaman gündeme gelen `iç çatışma`ların sebebi nedir?

Gazeteci Yazar Ahmed Varol son günlerde Gazze’de meydana gelen olayları değerlendirdi

Filistin'de yine hareketli bir döneme girildi. Fakat son dönemde en çok dikkat çeken gelişmeler Filistinliler arasında meydana gelen çatışmaların yol açtığı vahim ve yürekleri burkan manzaralar.
Bu olaylar medya organları tarafından kamuoyuna genellikle HAMAS - el-Fetih çatışması olarak veya Filistinliler arası bir iç savaş olarak lanse ediliyor. Olayın bir HAMAS ve el-Fetih boyutunun olduğu inkâr edilemez. Fakat gerçekte bir örgütsel çatışma değil bizim daha önce gelişmelerle ilgili muhtelif yorumlarımızda da dile getirdiğimiz üzere silahlı kolluk kuvvetleri arasında vuku bulan çatışmalardır. Ancak bir Filistin iç savaşı olarak nitelendirilmesi kesinlikle doğru değildir.

HAMAS'ın 2006 Ocak seçimlerini kazanarak özerk yönetim parlamentosunda hükümeti kurmaya yetecek çoğunluğu elde etmesi üzerine henüz görev süresi dolmamış olan eski parlamento silahlı güvenlik organlarıyla ilgili bir kanun çıkararak bu organların tümünü İçişleri bakanlığının inisiyatifinden alıp doğrudan başkanlığa bağladı. HAMAS hükümetinin iş başına gelmesi üzerine bu organlar başkanlığa bağlı olduğundan İçişleri bakanlığının görevini yerine getirmesinde, toplumsal güven ve istikrarın sağlanması için gerekli işlerin yürütülmesinde ona yardımcı olmadılar. Bunun üzerine İçişleri bakanlığı Tenfiz (Yürütme) Kuvvetleri adı verilen yeni bir kolluk gücü oluşturdu. Böyle olunca da güvenlik mekanizmasında bir iki başlılık ortaya çıktı. Ayrıca başkanlığa bağlı kolluk güçlerinde görevli elemanların tamamına yakını el-Fetih taraftarlarından veya sempatizanlarından, İçişleri bakanlığına bağlı Yürütme Kuvvetleri'nde görevlendirilenlerin tamamı da HAMAS mensuplarından oluşuyordu.

Böyle bir yapılanma güvenlik mekanizmasında bir iki başlılığın ortaya çıkmasına sebep oldu. Ayrıca başkanlığa bağlı güvenlik organlarından fitnenin ana merkezini oluşturan birtakım şahısların muhtelif zamanlarda HAMAS hükümetinin siyasi gücünü zayıflatma amacıyla yararlanması iki başlılığın yerini bir iki cepheliliğin alması sonucunu doğurdu. Daha önce değişik zamanlarda ve son günlerde meydana gelen çatışmalar da bu iki cephe arasında vuku bulmaktadır. Dediğimiz gibi cephelerden birinin el-Fetih diğerinin ise HAMAS hâkimiyetinde olması olayların bir el-Fetih - HAMAS çatışması olarak lanse edilmesine gerekçe oluşturmaktadır.

Şam Buluşması Rahatsız Etti

İşgalci Siyonist devlet özerk yönetim başkanı Mahmud Abbas'ın Şam ziyareti esnasında HAMAS Siyasi Birim başkanı Halid Meş'al'le görüşmesini istemiyordu. Gerek Siyonist devletin ve gerekse ABD'nin itirazları Abbas'ın buluşma hakkında son dakikaya kadar kesin bir açıklama yapmasını engelledi. Fakat bizim tahminimize göre Abbas'ın bu açıklamayı geciktirmesinin ikinci önemli bir sebebi daha vardı. O da içerideki fitnecilerin buluşmayı provoke etmek amacıyla bir şeyler yapabileceklerinden duyduğu endişeydi. Ne yazık ki gelişmeler de onun bu endişesinde haksız olmadığını ortaya çıkarmıştır. Bütün bu engellere rağmen bir son dakika kararıyla buluşma gerçekleşti ve iç çatışmaların kesinlikle reddedilmesi, anlaşmazlıkların çözümünde diyalog dilinin kullanılması, ulusal birlik hükümetiyle ilgili görüşmeleri yürütmek üzere bir diyalog komitesinin oluşturulması ve bu komitenin en geç on beş gün içinde bir sonuca ulaşması kararlaştırıldı. Bu kararlar açıklandığında şahsen benim içimde sevinçle korku birbirine karışmıştı. Alınan kararlar güzeldi. Ama bu kararların işgalci Siyonist devleti rahatsız edeceği ve onun menfaatlerine çalışan birtakım fitne odaklarının bunların pratiğe taşınmasını engellemek amacıyla ortalığı karıştırmaya kalkışacakları kesindi.

Anlaşmaya Suikast

Şam'da gerçekleştirilen anlaşmanın pratiğe geçirilmesi için daha bir adım bile atılamadan fitneciler Gazze'de, Tenfiz Kuvvetleri'ne yani İçişleri bakanlığına bağlı ve HAMAS mensuplarının ağırlıklı olduğu güvenlik organlarına ait bir jeepe suikast düzenleyerek bir güvenlik subayının hayatını kaybetmesine, altı görevlinin de yaralanmasına sebep oldular. Yaralananlardan birinin durumu ağırdı ve o da ertesi gün hayatını kaybetti. Bu suikast öncelikli olarak Tenfiz Kuvvetleri mensuplarının değil Şam Anlaşması'nın öldürülmesi amacıyla gerçekleştirilmişti. Yani Abbas - Meş'al ittifakına suikast düzenlenmişti. Ama bir taşla iki kuş vurulması için aynı zamanda hedef HAMAS mensuplarından seçilmiş ve onlardan birkaç kişinin tasfiye edilmesine çalışılmıştı. Olayın arkasında işgalci Siyonist devletle doğrudan irtibatı olduğu bilinen ve el-Fetih içinde Darbeciler olarak nitelendirilen grubun başını çeken Muhammed Dahlân'ın adamlarının olduğu da tespit edilmişti.

Dahlân'ın Tünelleri

Dahlân'ın iddiasına göre HAMAS, el-Fetih ileri gelenlerine suikast düzenlemek için Gazze'nin muhtelif yerlerine tüneller kazmıştı. Oysa Abbas - Meş'al ittifakına suikast için bombalama eylemi düzenlenmesi asıl kimlerin böyle iğrenç amaçlara hizmet için hazırlıklar yaptığını gözler önüne serdi.

İşin gerçeğinde şimdiye kadar HAMAS'ın el-Fetih ileri gelenlerine karşı suikast hazırlığı yaptığına dair hiçbir şey görülmemişti ve ölüm olayları da fitnecilerin saldırılarına karşı savunma ihtiyacı duyulmasından doğan çatışmalarda olmuştu. Üstelik Gazze'de el-Fetih ileri gelenlerine suikast düzenlenmesi için tünel kazılmasına ihtiyaç yoktu ve bunun çok daha kolay yollarının bulunması mümkündü. Ama HAMAS'ın zaten böyle bir amacı olamazdı.

Söz konusu tüneller işgalci Siyonistlere karşı eylem ve onların gerçekleştirebilecekleri saldırılara karşı hazırlık amacıyla kazılmıştı. Siyonistlerin daha önceki saldırılarının püskürtülmesinde, saldırganların etkisiz hale getirilmesinde, onları zorlayan eylemlerin gerçekleştirilmesinde bu tünellerin ve onlarla bağlantılı ön hazırlıkların bayağı işe yaradığı da biliniyordu. Fakat Siyonist devletle yakın ilişki ve işbirliği içinde olan Dahlân söz konusu iddiayla sadece HAMAS'a iftira atmayı değil aynı zamanda onun Siyonist devlete karşı hazırlıklarını deşifre etmeyi, bunları "suç hazırlığı" olarak gösterip durdurulmasını sağlamayı, mevcutların kapatılması için gerekçe oluşturmayı ve böylece Siyonistlerin ileriye dönük operasyon hazırlıklarının önünü açmayı amaçlıyordu. Onun bu tür amaçları kimlere hizmet ettiğinin de çok açık bir göstergesiydi.

Polisin Görevi Nedir?

Zikredilen suikast olayıyla ilişkisi tespit edilen bazı isimlerin tutuklanması için İçişleri Bakanlığı'na bağlı Tenfiz Kuvvetleri tarafından baskınlar düzenlendi. Bu baskınların amacı çatışma çıkarmak değil suça iştirak ettikleri tahmin edilen kişilerin gözaltına alınıp yargıya teslim edilmeleriydi. Zaten polisin görevi de budur. Ama ne kadar ilginçtir ki özerk yönetim polisinin bu tür tutuklamaları muhtelif medya kaynakları ve haber ajansları tarafından kamuoyuna el-Fetih mensuplarının kaçırılması olarak lanse edilmektedir. Eğer iki kişinin ölümüne, beş kişinin de yaralanmasına yol açan patlamayla ilişkilerinden şüphe edilen kişilerin gözaltına alınması veya bu yöndeki bir girişim adam kaçırma olarak nitelendirilecekse dünyada polislerin yaptığı iş adam kaçırmaktan başka bir şey değil.

Gazze'de ortaya çıkan ve yukarıda sözünü ettiğimiz iki başlılık İçişleri Bakanlığı'na bağlı güvenlik görevlilerinin görevlerini yerine getirmelerine engel oldu. Çünkü Dahlân tarafından yönlendirilen ve başkanlığa bağlanmış olan kolluk güçleri Tenfiz Kuvvetleri'nin, bombalama eylemiyle irtibatlı oldukları tahmin edilen kişilerin tutuklamalarını engellemek için silahlarıyla devreye girdiler. Bununla yetinmeyerek Cuma namazı çıkışında bir camiye ve Dışişleri bakanı Dr. Mahmud Zehhar'ın evine füze saldırısı düzenlediler. Ayrıca Batı Yaka bölgesinde el-Fetih'in askeri kanadından bazı kişiler, tutuklama girişimlerinin son bulması için HAMAS mensubu olduklarını ileri sürdükleri 13 kişiyi rehin aldılar. Oysa rehin alınanlar yaşları 15'in altında ve bir dinlenme kampına gitmiş çocuklardı.

Sonuçta Şam Anlaşması'na suikast düzenleyenler amaçlarına ulaşmış, gerçekleştirilen saldırılarda ve çıkan çatışmalarda 15 kişi hayatını kaybetmiş, diyalog çalışmaları askıya alınmış, ulusal ittifak hükümeti kurulması için diyalog komitesi oluşturulması işlemi ertelenmişti.

Ateşe Benzin Dökenle Su Döken Bir midir?

Bütün bu olaylara dışarıdan bakıldığı zaman "iki taraflı çatışma" olarak görülüyor. Dolayısıyla "kardeş kavgası" başlığı bütün her şeyi açıklamaya yetiyormuş gibi bir kanaat oluşuyor. Evet, ortada gerçekten acı bir kardeş kavgası var. Ama bu kavganın oluşturduğu manzaralar, birilerinin alevlediği yangın manzaraları. Bazıları bu yangının sönmemesi hatta daha da yayılması için benzin dökerken bazıları da su dökmeye çalışıyorlar. "Kavganın tarafları" nitelemesinden hareket ederek bunları aynı kefeye koymak isabetli olur mu? Maalesef bugün olayların dünya kamuoyuna yansıtılış tarzı böyle bir intiba veriyor.

İsrail Fitneye Yatırım Yapıyor

İşgalci Siyonist devlet Filistinlileri birbirine kırdırmayı amaçlayan fitneye sürekli yatırım yapıyor. Son olaylar üzerine bu yöndeki faaliyetlerini daha da hızlandırdı. Çünkü olayların bir yandan toplumsal zemini de oluşturduğuna inanıyor. Şimdilik sözü daha fazla uzatmamak ve insanlarımızı karamsarlığa itecek bir psikolojik hava oluşturmamak için bu konulara girmemeyi tercih ediyoruz. Temennimiz Siyonistlerin oyunlarının bozulması ve fitne ateşinin söndürülmesi çabalarının sonuç vermesidir.

Ateşin Kaynağı Görülmeli

Filistin'de fitne ateşinin söndürülmesi için ateşin kaynağının mutlaka görülmesi ve onun etkisiz hale getirilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, "yapmayın, etmeyin, siz kardeşsiniz" nasihatleri fazla fayda vermeyecektir. Bu ateşe benzin taşıyanların bu tür nasihatlerden etkilenmeyecek, kardeşlik bağlarını koparıp atmış, dünyevi hesaplara esir olmuş, bu esaretlerinden dolayı iradelerini işgalci Siyonistlere teslim etmiş, gerçekte herhangi bir siyasi harekete de nispet edilemeyecek sadece kendi menfaatlerinin peşinden koşan mafyacılar olduklarının artık görülmesi gerekir. Dolayısıyla biz bu olayın bir el-Fetih - HAMAS çatışması olarak nitelendirilmesini hiçbir zaman isabetli bulmadık. Bu bir fitnedir ve bu fitnenin kaynağının kurutulmasına ihtiyaç var. Camilere füze atarak namazdan çıkan insanları katleden zihniyete camilerdeki vaazlarla yapılacak nasihatlerin ne kadar tesiri olacak!

HAKSÖZ HABER

 
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !