El Cezire’nin iki yüzü
Arapça El Cezire gelişmeleri ve yaşanan insan dramını kare kare verirken, El Cezire İngilizce konuya daha az yer veriyor. İsrailli gazetecilerin, siyasî ve askerî yetkililerin görüşlerini daha fazla ekrana taşıyor.
Serdar DEMİREL / Vakit
El Cezire’yi artık pek tanımayan yok. Dünyanın her tarafında genel anlamda kabul gören, itibar edilen bir haber kanalı. Bu hüsnükabulün yanında bu kanalı düşman addeden güç merkezlerinin olduğu da bir sır değil. Bu da bu kanalın popüleritesini artıran önemli bir unsur.
Amerika’nın füzelerine hedef olan El Cezire’nin Kabil bürosu ve bu saldırıdan kıl payı kurtulan Teysir Allûnî, yayımlarıyla, Bush hükümetini ürkütmüştü zamanında. Allûnî’yi susturma işi daha sonraları İspanya’ya verilecekti. Hapsedildi. Aleyhindeki suçlamalar isbatlanamayınca da hâlâ bu ülkede ev hapsinde tutuluyor. ABD’nin Irak’ta öldürdüğü El Cezire muhabiri Tarık Eyyüp de bu meyanda unutulmayanlar arasında.
Arap kralları ve diktatörleri de bu kanaldan pek hazzetmediler. O yüzden sık sık büroları bazı Arap ülkelerinde kapatılır oldu. Hüsnü Mubarek’in El Cezire’nın ilk yayın yaptığı yeri gördüğünde, “Bu kadar gürültü bu kadar küçük bir mekândan mı çıkıyor!?” dediği rivâyet edilir.
Arap halkları için El Cezire, yaşayan kurumsal bir efsane. Nice tabuları yıktı. Yayına başladığı ikinci yıldan beri sürekli takip ettim bu kanalı. Gözlemlerime dayanarak, Arap dünyasında siyasî ve fikrî tartışmaların seyrini kökten değiştirdi, diyebilirim. Ağza alınmasından dahi çekinilen konuları canlı yayınlarda tartışmaya açtı. Zihin açıcı, cesur programlar yaptı.
Bu kanal Arapça konuşan kitlelerin en fazla izlediği haber kanalı oldu. Pek çok konuda kralın çıplak olduğunu gösterdi. Filistin meselesini birinci gündem maddesi yaptı. Amerika’nın askerî üs bulundurduğu Katar’dan nasıl olup da bu tür yayınlar yapabildiği hep sorgulandı.
Arap dünyasının ve İslâm âleminin sorunlarını, dünya gündemine, “biz merkezli” bir perspektifle taşımak isteyenlerin, ‘El Cezire’nin İngilizce varsiyonu da olsa ne iyi olurdu!’ temennisi hep oldu. Çünkü dünya halkları Filistin meselesini, Arap dünyasının problemlerini ve de İslâm ülkelerine taalluk eden konuları hep Batılı perspektiften görme ve analiz etme şanssızlığına sahip oldu. Böylece taraflı haber bombardımanına maruz kalan kitleler kolayca manipüle ediliyordu.
Bu temenni, özellikle de 11 Eylül sonrası Afganistan ve Irak’ın işgaliyle hakiki bir ihtiyaca dönüştü. Sonunda El Cezire’nin İngilizce yayın yapan kardeş kanalı kuruldu.
2007 yılında yayına başladığı günden beri takip etmeye çalışırım. Şüphesiz çok profesyonel bir kadrosu var. BBC ve CNN gibi birçok dünya medyasının önde gelen habercilerini transfer etmişler. Ortaya konan vizyonun uzun bir mutfak çalışmasının ürünü olduğu açık.
Büyük bir boşluğu da doldurduğu söylenebilir. Ancak, El Cezire Arapça ile kıyasladığımda çok yavan kaldığını söylemeliyim. Uluslararası güç merkezlerinin hassasiyetlerini gözettiği âşikâr.
Bu meyanda İsrail’le ilgili haberleri ve son Gazze ablukasını sunuş tarzını örnek olarak verebilirim. Arapça El Cezire gelişmeleri ve yaşanan insan dramını kare kare verirken, El Cezire İngilizce konuya daha az yer veriyor. İsrailli gazetecilerin, siyasî ve askerî yetkililerin görüşlerini daha fazla ekrana taşıyor. Filistin cephesinden de Batı dünyasında “ılımlı” tabir edilen insanları önceleyerek ekranlarına çıkartıyor.
Bir de kullanılan dil var tabiî. Yaşanan dramı ele alan programlarda El Cezire İngilizce hem daha yumuşak, hem daha az eleştirel ve hem de İsrail’in yaptıklarına meşru gerekçe olarak sunduğu “militan ve mahallî yapım roket” görüntülerine daha fazla yer veriyor.
Meselâ, Mısır ve Gazze arasındaki duvarın yıkılarak ablukanın kısmî olarak delinmesini ele alırken kullandığı dil anlamlıydı. Mağdur insanlar Mısır tarafından ihtiyaçlarını karşılayacak ne bulduysa satın alıp, ellerinde ve arabalarında Gazze’ye taşıyorlarken El Cezire İngilizce’nin muhabiri, yük dolu üstü açık bir pikapa işaret ederek; “Acaba Hamas militanları bu eşyaların altında Gazze’ye başka şeyler de taşıyor olabilirler mi?” deme gafletini gösterebildi. Böyle bir şeyi El Cezire’nin Arapçasında görmeniz mümkün değil elbet.
Bunu iki sebebe bağlıyorum: Birincisi, bu kanalı takip eden izleyicinin profili dikkate alınıyor.
İkincisi, bu kanalda çalışan muhabirlerin önemli bir bölümü yukarıda da bahsettiğimiz gibi Batılı haber kanallarından tabiî ki ideolojik ve kültürel angajmanlarıyla transfer edilmişler. Böylece yaptıkları haberlere kendi perspektiflerini de katıyorlar. Bu da haberin dilini ve tarzını mutlaka etkiliyor...
El Cezire’nin Arapçasına alışmışlar için İngilizcesi çok cazip gelmiyor doğrusu. Ama İngilizce konuşanlar için ise önemli bir yenilik olduğu da kesin.