17-01-2011 11:40

`Meal - tefsir formu, doğru değil`

`Yeni Nesil Mealler” seminerinde konuşan Şükrü Hüseyinoğlu: Bir çalışma ya meal olur ya da tefsir. Mealle tefsirin işlevi tamamen farklıdır. Biri lafız öncelikli, diğeri mana ve maksat öncelikli çalışmalardır ve okuyucularının beklentileri de tamamen farklıdır. Bu ikisini bir araya getirip meal – tefsir diye bir form üretmek doğru değildir. Aslında bu tür çalışmaların tefsir kategorisinde değerlendirilmesi gerekir.

`Meal - tefsir formu, doğru değil`

İslam ve Hayat

Kur'an Nesli Kültür Merkezi'nin "İslami Bilinç Seminerleri"nde bu hafta "Yeni Nesil Mealler” konusu ele alındı. Kur'an'ın Anlaşılmasında Meallerin Rolü" seminerinin devamı olarak gerçekleştirilen programın konuşmacısı olan Şükrü Hüseyinoğlu, meal yazımının doğru zeminde gerçekleştirilmesi için öncelikle mealin işlevinin doğru konumlandırılması gerektiğini kaydederek konuya giriş yaptı.

Mealin, Kur’an ayetlerinin mümkün olduğunca birebir karşılıklarıyla, yoruma tabi tutulmadan bir başka dile çevrilmesi ameliyesi olduğunu belirten Hüseyinoğlu, mealin asıl işlevinin de, Arapça bilmeyenleri Allah’ın kelamıyla doğrudan muhatap kılmak olduğunu ifade etti.

Son yıllarda, yaşadığımız coğrafyada telif edilen veya ikinci bir dilden çevrilen meal-tefsir formuna sahip çevirilerin, bu çerçeveyi aşan bir yapıya sahip olduğunu ve zaten bir kısmının da bu formlarını kapaklarında “meal-tefsir” olarak belirttiklerini anlatan konuşmacı, “Yeni nesil mealler” olarak nitelendirdiği bu çalışmaları şu sözlerle değerlendirdi:

“Kur’an’ın anlaşılmasında “lafız” – “mana” – “maksat” bütünlüğünün gözetilmesi ve bu mefhumların doğru konumlandırılması çok önemlidir. Kanaatimce meal yazımında esas öncelenmesi gereken “lafız”dır. Meal yazımında, subjektif davranmanın daha mümkün olduğu mana ve maksat öncelikli çeviriler, meal okuyucusunun Kur’an lafızlarına mümkün olduğunca birebir muhatap olma hedefine aykırıdır. Meal yazarı, mana ve maksat öncelikli bir çeviriye yönelerek lafızlara neticede kendi yorumuna uygun anlamlar giydirmek yerine, lafızların karşılıklarını mümkün olduğunca birebir ve yorumdan bağımsız olarak vermeye çalışmalıdır. Bir meal okuyucusu eline aldığı meal aracılığıyla, hedeflediği gibi Kur’an lafızlarının objektif çevirileriyle muhatap olmalı ve bu lafızları mana ve maksat çerçevesinde anlama çabasında Kur’an’la baş başa kalabilmelidir.”

Muhammed Esed’in “Kur’an Mesajı” adlı meal-tefsirinin İngilizce’den Türkçe’ye çevrilmesi sonrasında adeta bir furya halinde birbirini meal-tefsir niteliğindeki çalışmaların arttığına değinen Hüseyinoğlu, “Bir çalışma ya meal olur ya da tefsir. Mealle tefsirin işlevi tamamen farklıdır. Biri lafız öncelikli, diğeri mana ve maksat öncelikli çalışmalardır ve okuyucularının beklentileri de tamamen farklıdır. Bu ikisini bir araya getirip meal – tefsir diye bir form üretmek doğru değildir. Aslında bu tür çalışmaların tefsir kategorisinde değerlendirilmesi gerekir. Okuyucuların da bu çalışmaları bu şekilde algılaması gerekir. Çünkü bu çalışmalar, çeviri yapanın mana ve maksat algısını doğrudan lafza giydirdiği, dolayısıyla okuyucuyu lafzın çevirisiyle değil yorumuyla karşı karşıya bıraktığı çalışmalardır” tesbitlerinde bulundu.

Meal-tefsir formuyla ortaya konan eserlerden çeşitli örnekler veren konuşmacı, bu eserlerin meal olarak değil, tefsir olarak değerlendirilmesi ve bu bilinçle okunması gerektiğini ifade etti.

YORUMLAR
  • mustafa çavdar   25-01-2011 10:56

    s a öncelikle şükrü beye teşekkür ederim böyle bir yaraya parmak bastığı için tefsirler ALLAHIN kuranı kerimde demediğini söyletme metedu örnek olarak RABBİMİZ benim kitabımı okuyacağın zaman şeytanı bir kov diyor yani euzu çek diyor hocalarımız daha önce öğrendikleri bilgilerinde abdestsiz KURANA el süremezsin diye öğrendiklerinin KURANI KERİMDE olmadığını görünce meale koyamadıklarını tefsirde yazıyorlar bu hoca efendiler önce ALLAHIN kitabı KURANI KERİMDEN tanışsalardı bı iftirayı yapmayacaklardı bunun gibi o kadar çok tefsiri yorum varki ayetlere aykırı kısaca atalar dinini yaşamaktayız ALLAHA emanet olalım