İslâm’ın gücünün farkında olmak

Kişilikleri, zevkleri, eğilimleri dijital üzerinden oluşan, dijital dünya üzerinden hisseden yeni bir kuşak, önceki kuşağın yerine geçti, geçiyor. Dijital üzerinden eğlenen, öfkelenen, ders çalışan, gazete okuyan ve dijital üzerinden sosyalleşen bir nesille karşı karşıyayız.

07-05-2015


Bu kuşağın dindarları da sanal dünyaya has yeni tür dindarlık pratikleri üretiyor. Cemaatleşmeye fazla sıcak bakmıyorlar. Onların cemaati sanal dünyada. Büyüklerin aksine sohbetlere gitmek yerine dijital üzerinden internet dünyasına açılmış meşhur hocaların sohbetini tercih ediyor, bir tıklama mesafesinde olmayan hocalara iltifat etmiyorlar. 

Sosyalleşmeyi sanalın sınırsız boşluğunda; keyfiyetsiz, fast food tadında yaşayan bir nesil bu. İnternet üzerinden dedikodu trafiğine iştirak etmese kendini mutsuz hisseden, dini duyuşlarını, dini paylaşımlarını, İslâmî mücadelesini bir tuşa tıklama hızında yaşayan bir nesil bu. Başarıyı fazla tıklanmayla ölçen, fazla tıklandığı zaman mutlu olan ve keyfiyetten çok kemiyyetten hazzeden bir nesil kısacası...   

Müslümanlar dijitalleşen bu yeni dünyaya hazırlıksız yakalandılar. Hazırlıksız yakalandılar derken bunu diğer din müntesibi toplumlarla kıyaslayarak söylemiyorum. Zira diğer din müntesiplerinin de hazırlıksız yakalandıklarını gözlemliyorum. 

Bu zeminde Müslümanlar genel anlamda el yordamıyla, liberal dünyadan aktarma kavramlarla yön bulmaya çalışıyorlar. Yön arayışında kadîm “kıble”sine yabancılaşarak...  

Değişip dönüşen bu dünyada Müslümanların en büyük şansı, Allah’ın (c.c) insanlığa son mesajı olan “İslâm Dini”ne sahip olmalarıdır. Bütün altüst oluşlara rağmen İslâm Müslümanları koruyor.

Kanaatimce birçok Müslüman bunun farkında değil. Bu yüzden olsa gerek İslâm’ın gücünden çok İslâm’a ekledikleri modern ve postmodern söylemlerin sahte gücüne güveniyorlar. Sol İslâm, liberal İslâm, modern İslâm gibi sentezlerden medet umuyorlar. İslâm ve demokrasi, İslâm ve çoğulculuk, İslâm ve insan hakları, İslâm ve kadın hakları türünden alt başlıklarla da eklektik algılarına sos katıyorlar. 

Aslında din dışı dünya görüşlerinin ve ürettiklerinin vahiyle yapılan sentezleri birer tahrif girişimidir. Her tahrif de, en büyük imkân olan İslâm’ın bu potansiyeline cerrahi bir müdahaledir. 

İslâm “özümseme ve ifraz” mekanizmaları olan bir dindir. Bu öz Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade edilmiştir:

 “Sana da (ey Muhammed) geçmiş kitapları (musaddigan) tasdik  eden  ve (müheyminen) onları kollayıp koruyan Kitab (Kur’ân)ı hak ile indirdik. Onların aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet. Onların arzu ve heveslerine uyarak, sana gelen haktan sapma. Biz, herbiriniz için bir şeriat ve yol belirledik. Eğer Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı, fakat size verdiklerinde sizi denemek istedi. Öyleyse iyiliklere koşun. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O, ihtilafa düştüğünüz şeyleri size haber verir.” (Maide: 5/48)

Âyette geçen “Müheymin” kelimesi, ‘heymene’den ism-i fâil olarak bir şey üzerine râkıb (gözetici), hâfız (koruyucu), şâhit ve emîn (inanılan) demektir. Merhum Elmalılı Hamdi Yazır âyetin tefsirinde şöyle der:

“Bu ilahi hitap öncelikle Hz. Peygamber ve onun zatı şanında tüm mü’minlere yol göstermektedir. Şöyle ki; musaddiq ve müheymin olan Kur’an, Allah katından indirilmiş kitaplar cümlesinden önümüzde bulunanı tasdik edici ve onun üzerine müheymin, yani diğer kitaplar üzerine emin bir nezaretçi ve şâhit, kontrolcü ve hâkim olmak üzere hakkla inmiştir. Ki bu kitap hem müheymin (koruyucu) olan Allah Teâlâ’nın bizzat muhafazası altında olarak bozulma ve tahriften ma’sun (dokunulmaz olarak) kalacak. Hem diğer kitapların amel edilmesi gerekli olarak içermiş oldukları doğru hükümleri kaybolma ve bozulmadan koruyacak, şâhitliğiyle hakikatleri düzeltecek ve bozukları iptal edecek ve bunun tasdikinden geçmeyen yahut buna aykırı olan diğer kitaplar ve geçmiş şeriatlerin hükümleriyle amel etmek caiz olmayacaktır.” 

Yapılması gereken, hakikati olmayan sentezlere iltifat etmeden Kur’an-ı ve onun açıklayıcısı olan Sünnet’i tasdik ve teyidine başvuruda bulunulacak emin bir merci, bir koruyucu ve murâkıb, bir hak şahid olarak benimsemektir.

(SerdarDemirel/YeniAkit)

Etiketler : #İslâm’ın   #gücünün   #farkında   #olmak   
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN