Futbol bir din ya da put mu?

Aslında bu futbol da değil. Kendi halinde her ne kadar sert bir spor da olsa, bir mantığı var. Bir zeka gerektiriyor, ciddi bir performans, kondisyon, uyum, senkronizasyon, optimizasyon gerektirse de, bu hali ile bana eski Gladiatörleri ya da yarış atlarını hatırlatıyor.. Bugün bu iş bir sektör. Hele bu işe bir de dinî kılıf giydirmiyorlar mı?

25-06-2008


Türkiye futbol takımı Avrupa Şampiyonası'nda yarı finale yükselince, futbolizm toplumda yeniden tavan yaptı. Düne kadar bırakalım futbolizmi futbola bile karşı olan muhafazakar kesimler ise "köprüyü geçme" serüvenlerinin bir ayağı olarak zaten çıoktandır futbolizme meyletmişlerdi, lakin bu defa dozajı iyice kaçırmış görünüyorlar. Türkiye'nin maçlarını ümmet adına yapılan bir cihad eylemi olarak algılayanlardan tutun, Allah'ın Türkiye takımını desteklediğini yazanlara kadar İslam'ı futbolizme araç kılanlar az değil. Bunu yanı sıra bazı Diyanet görevlileri de futbolizmin misyonerliğine soyunarak cemaate komedi metni gibi sözde dualar ettirip rakip takım yenilince sala okuyanlar bile var.

İşte cümbür cemaatin futbolizmin büyüsüne kapıldığı bu ortamda Abdurrahman Dilipak akıntıya kapılmayıp meseleye Müslümanca yaklaşan bir yazı kaleme aldı. İşte Dilipak'ın "Futbol, bir din ya da put mu?.. " başlıklı bugünkü yazısı: 

Futbol, bir din ya da put mu?..

Abdurrahman Dilipak / Vakit

Kimine göre bu Çanakkale zaferi gibi bir şey!.. Hemen bir efsane, bir mitolojisi icad edildi.. Homurtulu biyonik robotlar, dünyayı işgale hazırmış gibi bir hava. İnsan değil, terminatör sanki her biri..

Müezzin skor ilan edilince, çıkıp sela vermiş..

Hükümet, futbolcuları “Milli Kahraman” ilan etmeye hazırlanıyor..

İnanılacak gibi değil, Türkiye'den gitme Yahudi subay da, Gazze'deki Filistinli de bu işten memnun. Bir ben rahatsızlık duyuyorum. Herhalde bende bir sorun var..

Durun kalabalıklar, bu sokak çıkmaz sokak

Haykırmak istiyorum kollarımı makas gibi açarak!

Durun! Durun! Bu gidiş nereye! Ne oluyorsunuz. Büyük Milletler öyle basit şeylerden bu kadar çabuk sevinmezler, birtakım yenilgiler de onların azmini kırmaz.

Osmanlı 1453'den 1953'e kadar, 500 yıl Fetih kutlaması yapmadı.. O yeni fetihler peşindeydi.. Biz bir efsane edindik, onunla teselli buluyoruz..

Kimine göre bu yeni bir Muhammed Ali olayı..

Bir zenci, diğer bir zenciyi dövüyor.. Hani spor olsun diye! Karşıdaki Hıristiyan diye biz bizimkinden yana oluyoruz.. Peygamberimiz insanları yüzüne vurmayı yasakladığı halde! Tamamen duygusal, kompleksli bir ruh halinin eseri şeyler. Ulusal heyecanı besleyen Pragmatizm, ilkelerimizi çürütüyor..

O maç gecesi görecektiniz.. Lübnan'dan, Filistin'den, Irak'tan beter bir durum.. Bir yerden değil, her yerden silah sesleri geliyor. Bir uçak, bir de top yok; hepsi var yoksa...

Arabası olan atlıyor arabaya, ellerinde bira şişeleri ve bayrak sabaha kadar sokaklardaydılar..
Ya benim psikolojik tedavi görmem gerek, ya da bunların.. Ben değil, onlar hasta ise bu kadar hastayı ne zaman, nasıl tedavi edeceğiz?..

Pardüs yazıldığı gün Başbakan'ın eşinin ağlamasını bir kenara bırakın, haberi oldu mu? Olsa ne olurdu ki!..

Ee.. Başbakan bu kadar coşunca, Abdullah Gül de Almanya'ya koşunca bizim çoocuklar ne yapsın!

Yeni sürümün tanıtımı için Başbakan İstanbul'a gelir mi?

Pardüsü yazanlar Terim kadar kazanabilir mi? Meclis bu yazılımcıları da devlet şeref ödülüne layık görecek mi? Bunlar ucuz şeyler. Popülizm.. Salazarın beşiğinde uyumaya hazır ne kadar da çok adam varmış ya hu! Siesta, Fiesta yani..

Bize şimdi bir de Faşing lazım..Cinnet toplumsal bir hastalık haline gelmiş.

Futbol da oynanır, seyrine de gidilir. Ama bu işin sporla filan alakası yok..

Spor gazeteleri bir gün sonra karaborsa olmuş.. Öncesinde de bilet bulmak bir dert oluyor.

İşin bir de kumar boyutu var tabiî.. Salazar’ın beşiğinde uyuyan yığınlar..

Bugün Türk halkını ortak paydada buluşturan tek değer Milli Takım. Bir general ve bir militan, imam ve Atatürkçü, sağcı-solcu, alevi-sünni, hepsi aynı takım ruhu ile coşuyor.. Erdoğan ve Baykal aynı çizgide buluşuyor.

Futbol bu anlamda birleştirici bir ruh değil, ama kalırsa yeni bir dine ve puta dönüşüyor.. Ve bu hal beni korkutuyor..

Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Arif Verimli, milli maç ertesinde yaşanan “maganda terörünün Türk toplumunun bastırılmış duygularından kaynaklandığını” söylemiş.

Her gün 600.000 gazete basılıyor taraftar için.. Ve tabiî bütün gazetelerin neredeyse % 20'si spora ayrılmış durumda..

Bu işe inanılmaz paralar aktarılıyor.. Spor yapmakla ilgisi yok bu işin.. Bu iş bir gösteriye döndü..

Bastırıyorsun parayı, alıyorsun iyi bir sporcu, başarıya susamış yığınlar sokağa çıkmak için hazır zaten..

Bir insanın kalitesi biraz da sevinç, üzüntü ve öfkesinde ortaya çıkıyor..

Biz; üzülünce de, kızınca da kantarın topuzunu kaçırıyoruz.. Olmuyor, olmuyor.. Biraz yükselince nasiyesi görünen insanlarla çok fazla ilerleyemezsiniz..

Almanya maçı saatlerinde, ya da genel anlamda maç saatlerinde, ülkemin üzerini bir kara bulut gibi kaplayan bu ruh hali dağılmadan, nasıl kıyafet dayatmasına karşı kıravat takmıyorsam, televizyonun önünde otursam, “goool” diye herkes ayağa fırlasa dönüp bakmayacağım inşallah..

Ben eski bir antrenörüm.. Sporu önemsiyorum. Ama yapmayı.. Hiç seyredilmez de değil, ama bu işin sporla filan pek ilgisi kalmadı gibi sanki..

Okullarda da spor filan yapıldığı yok. İBB, okullara spor salonları yapmış. Okula yakın mahalleye yap, herkes spor yapsın, belli saatlerde, günlerde de okullar yararlansın.. Sanki okullarda spor yapılıyormuş gibi. 19 Mayıs'a hazırlık, basit kültür fizik hareketleri; o kadar..

Bu okullardan yetişenlerin hali işte bu. Spor deyince anladıkları bu. Kütüphaneyi sevmezler. Okumazlar..

Aslında bu futbol da değil. Kendi halinde her ne kadar sert bir spor da olsa, bir mantığı var. Bir zeka gerektiriyor, ciddi bir performans, kondisyon, uyum, senkronizasyon, optimizasyon gerektirse de, bu hali ile bana eski Gladiatörleri ya da yarış atlarını hatırlatıyor.. Bugün bu iş bir sektör.

Allah encamımızı hayreylesin..

Hele bu işe bir de dinî kılıf giydirmiyorlar mı?

Sağcısı-solcusu, Alevisi-Sünnisi, Kürdü-Türkü, laikçisi ve şeriatçısını hepsini bir potada buluşturan futbol, acaba Milli Birliğimizin tutkalı olabilir mi? Belki birileri buna bel bağlamıştır.. Topluma bu noktada balans ayarı yapmak isteyen toplum mühendisleri bu işi önemsiyor olabilir.

Kimine göre “bu zafere ihtiyacımız vardı..” Kimine göre “bu her şeyin üstünü örttü..” Bu yığınlar savaş karşıtı mitinglerde ya da darbe karşıtı yürüyüşlerde yoktu.. Peki kimdi bunlar. Okumuşların sesi mi, yoksa varoşların mı? Zenginlerin sesi mi, yoksulların mı? Futbol kimin nesi.. Ezilmiş bir halkın öfkesi mi bu zafer kahkahası, yoksa bir çığlık mı?

Bilmiyorum ve sadece korkuyorum.. Ben o gün sokaklarda değildim, yarın da olmayacağım. “Allahım bizleri bağışla” diye dua ediyor olacağım ya da eğer silah sesleri susarsa o saatlerde uyuyor olacağım. Ya da bizim Yusuf Kaplan Nietzsche’nin “Deccal”ini okurum, daha iyi bir şey yaparım. İsteyen izler.. Bu da onun özgürlüğü.. Herkes benim gibi düşünmek zorunda değil, ben de onlar gibi..

Ben Vakit'teki spor sayfasına bile karşıyım aslında. Ama gençler istiyormuş.. Kardeşim Sami Özey alınmasın ama o sayfalarda ne yazılıyor, kim okuyor bilmem.. Zaten o da benim bu fikirlerimi bilir..

Yazının başlığındaki soru üzerinde herkes bir kere daha düşünüp kendi cevabını kendisi vermeli..

Ben hiçbir takım tutmuyorum, Milli Takım da olsa maçın sonucunu bile merak etmiyorum..

Allahım sen bizleri cahillik, fakirlik, ahlâksızlık, zulüm, malayani işler gibi ve buna benzer ahir zaman fitnesinin her türlüsünden koru.. (Amin)

Selam ve dua ile...

Etiketler : #Futbol   #bir   #din   #ya   #da   #put   #mu?   
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN