Darbe Girişimi ve Tevhidi Duruş Paneli (VİDEO)

Kalem-Der'in organize ettiği 15 Temmuz Darbe Girişimi ve Tevhidi Duruş Paneli yapıldı.

03-08-2016


Kalem-Der dernek binasında yapılan panelin yöneticiliğini Ahmed Kalkan hoca yaptı. Panelde İlkav Başkanı Mehmet Pamak, A. Turgut Ulucak ve Şükrü Hüseyinoğlu birer konuşma yaptılar. 15 Temmuz da ülkemizde yapılan darbe girişimi ve bu darbe girişimi neticesinde müslümanlara tarafından ortaya konulan veya tevhidi müslümanlar tarafından ortaya konulması gereken duruşun konuşulduğu panele ilgi yoğundu. 3 saat süren panelde sıradıyla Mehmet Pamak, Ahmed Kalkan, A. Turgut Ulucak ve Şükrü Hüseyinoğlu konuşma yaptılar. 

 

Kalemder - 15 Temmuz Darbesi ve Tevhidi Duruş Paneli 1. Bölüm

 

Kalemder - 15 Temmuz Darbesi ve Tevhidi Duruş Paneli 2. Bölüm

Etiketler : #Darbe   #Girişimi   #ve   #Tevhidi   #Duruş   #Paneli   #(VİDEO)   
YORUMLAR
  • kemal songür   07-08-2016 12:13

    Aleyküm selam Osman bey! 1-Merhum Aliya'nın; ''devletinize sahip çıkın'' ifadesine ''laik devletinize sahip çıkın'' demek istemiştir'' şeklindeki ilaveyi Mehmet abinin ''devlet laikdi'' üzerinden hareketle ilave ettiğini anlamaktayım. Yani, Aliya halkına devletinize sahip çıkın derken, bunca zulüm ve katliamdan/soykırımdan sonra sizi bir arada tutan ve saldırılara karşı mukavemetinizi yekvücud kılan iktidarınıza-bayrağınıza/vatanınıza/memleketinize/toprağınıza sahip çıkın demek istediği ortadadır, çünkü yazıp-söylediği İslami vurgular bunu teyid etmekte ve ''LAİKLİK'' vurgusunu öne çıkarmaya engel teşkil etmektedir. Genelde; vatanınıza-memleketinize-toprağınıza sahip çıkın ve koruyun vurgusu illede yönetimi ve işleyişini desteklemek anlamına gelmez-gelmemeli, min diyeriküm/yurdunuzdan (mümtehine/8,9) ifadesi buna denk düşebilir. Zaten Aliya da; ''Artık Bosna Hersek hür ve bayrağımız kendi topraklarımızda dalgalanıyor. Selam sana ey halkım. İmanınıza, bayrağınıza ve devletinize sımsıkı sarılın." cümleleri bunu teyid etmektedir, bu ifadede LAİKLİK vurgusu yoktur, benim itirazım zımnen de olsa bunun ilave edilmesi ve 'adeta' Aliya'yı buna indirgemeyedir. Aliya mücadelesiyle tarihe not düşmüş bir bilge mücahede adamıdır. Halkının durumu ortada ve zulüm makineleri etraflarında cirit atarken ne deseydi, bu sahip olduğunuz devleti yıkın mı? deseydi. O, önce imanınıza sahip çıkın vurgusuyla hitabına başladı ve şartları dikkate alarak devamını getirdi. Yani elinden gelen buydu ya da bu kadarını becerebildi, hadi bizde daha fazlasını yapalım Osman bey! 2- ''Emperyalist devletlerce zorunlu kılınan laik devletin başına ise, savaş sürecinde kendisi ile birlikte mücadele eden ve güvenini kazanmış laik bir Boşnakı görevlendirebilmesinin daha doğru olacağını ifade ediyor'' Osman bey siz bu yaklaşımı anladınız mı? Devletin başına kendisi geçmeyecek ve bir başkasını görevlendirecek, başa geçmek ile bizzat görevlendirmek arasında fark varmıdır? varsa açıklayınız, bu aynen şuna benzemiyor mu?; ''seküler biri ile ticari ortaklık kuran bir 'müslümanın' kredi çekimini seküler ortağı üzerinden yapıp faize bulaşmadığını söylemesi gibi değil midir? Görevlendiren asıl ve göreve getirilen vekil değil midir, yani, Aliya görevlendirecek ve dışarıda kalarak bundan beri olduğu izlenimimi verecek, böyle şey olurmu? Ayrıca, iki sene kadar önce yazdığım yorumu hatırlatmışsınız; "Aliya'nın yazdıklarına ve söylemlerine bakıldığında İslami vurguları, özlemleri görmekteyiz, ancak uzun sayılabilecek savaş sonrası dönemde bulunulan ve sahip olunan topraklarda İslamın yönetsel yönüne yönelik yeterli söylem ve yönlendirmelerin, vurguların ve de pratik arayışlarının yetersiz olduğu gerçeği de gözardı edilmemelidir" demekteydim. Aynen yorumumun arkasındayım, İslami dönüşümü arzulamak ve söylemlerini bunun üzerine inşa etmek takdira şayandır, bunları pratiğe dökme noktasında şartların zorluğundan ve yetersizliklerin olduğu eleştirisini yapmak başka birşeydir! Aliya'nın demediğini demiş gibi söylemek ve Aliyayı buna indirgemek başka bir şeydir. Hudeybiye anlaşması şartların zorluğundan ve msülümanların yarınlarına yönelik maslahatına mebni olduğunu bilmekteyiz, müşrik huzaalılarla ittifaka girilip bir başka müşrik bekiroğullarına savaş açılması da maslahata mebnidir, Aliya'nın özlemi ve yapmaya çalıştıklarını takdir etmek, yapamadıklarını dile getirip ders alarak iyisini yapmakla mükellefiz. Ayrıca bizler imtihanın zorlu tarafıyla henüz karşılaşmamış müslümanlarız, karşılaşanlara yönelik kurulacak cümlelerin daha dikkatli olması gerektiğini düşünmekteyim. 3- Tayyip Erdoğan ve onu destekleyen halk ile darbecileri aynı kefeye koyan zihinlere zaten acımaktayım, ''ha darbeciler ha sokağa çıkan halk'' her ikiside batıldır ve her iki taraftan da beriyiz diyenleri ve dahi bu alçak darbeye canları pahasına karşı duran ve sokağa çıkanların çoğunluğu ehli kıble olmasına rağmen ''SÜRÜLER'' şeklinde resmedenlere de acımaktayım/kızmaktayım ve hangi kitabı ve hangi nebevi öğretiyi okuyup da bu vicdansız zırvalamaları yaptıklarını/yapabildiklerini pisikososyalojiye havale etmekteyim. Mehmet ağabeyin bu konuda adil/mutedil/insaflı yaklaşımlar sergilediğini yorumumda ifade ettim, eskiden beri de (çoğunlukla) bu adil yaklaşımlarına şahidlik etmekteyim. Mehmet ağabeyin; "Tabii ki, darbeci katillerle, sistem içi grileşmeyle zulmü azaltmaya, görece özgürleşmeyi sağlamaya çalışanları da aynı kefeye koymamamız lazım. İkisi de zulümat içinde olsalar da, Mümtehine 8 ve 9. ayetler gereğince farklı muamele edilmesi gerekir" şeklindeki yaklaşımına aynen katılıyorum. selam ve dua ile.

  • Hasan   07-08-2016 09:56

    Değerli editör kardeşim, aşağıdaki vaaz videosu da güncel ve yayınlanan panel haberini tamamlıyor. BU sebeple eğer siz de uygun bulursanız o da sitenizde haber olarak yayınlansa faydalı olur diye düşünüyorum. http://kalemder.org.tr/Activity-Detail/1415-Cuma-Vaazi-Allahin-Toplumsal-Donusum-Yasalari-ve-15-Temmuz-Darbe-Girisimi

  • Osman Yıldız   06-08-2016 18:39

    Selamunaleykum Kemal bey! ben de konuşmayı dinledim ve doğrusu sizin tepkinizi haklı bulmadım. Bakın partisinin veda kongresinde A. İzzetbegoviç halkına seslenerek ne söylüyor; "... Artık Bosna Hersek hür ve bayrağımız kendi topraklarımızda dalgalanıyor. Selam sana ey halkım. İmanınıza, bayrağınıza ve devletinize sımsıkı sarılın." (Aliya'nın SDA - Demokratik Eylem Partisi Genel Kurulu'ndaki veda konuşmasından) Bu konuşmada Boşnak halkına "Devletinize sımsıkı sarılın" dediği devlet her halde hayali bir İslam devleti değil, zorunlulukla da olsa kendisinin kurucusu olduğu ve yıllarca başkanlığını yürüttüğü pratikteki "laik devlet"tir. İşte dinlediğim ve anladığım kadarıyla Mehmet Pamak da bunu hatırlatarak, tevhidi kesimin, laik bir devletin kurucusu ve yaklaşık 6 yıllık Başkanı olan Begoviç'e gösterdikleri müsamahanın aynı şekilde laik bir devletin Cumhurbaşkanı olan ve üstelik Aliya İzetBegoviç'in de çok güvenip Bosnayı emanet ettiği Erdoğan söz konusu olunca göstermemesi şeklindeki çelişkiye dikkat çekilmiştir. Videodaki konuşmada apaçık bir şekilde bu çelişkiye dikkat çekiliyor. BU kesimlerin, Erdoğan'ı darbeci halk katilleriyle aynı kefeye koymaya kalkmalarındaki çifte standard vurgulanıyor. Müntehine 8 ve 9. ayetlere vurgu yapılarak ikisi de batıl olsa da Erdoğan'ın darbecilerle aynı kefeye konmasının doğru olmadığına ifade edilmiş bulunuyor. Beri ve eşit uzaklıkta olunması gerektiğini söylediği ise, laik iki devlet ve laiklikle hükmeden başkanlarıdır. Yani Aliya'nın mücadele sürecindeki İslami örnekliği ve pratiği değildir. Nitekim o süreçte kendisinin de Bosna'ya kadar gidip yardım götürerek destek verdiğini de ifade ediyor. Begoviç'in o dönemine sahip çıktığı ve değerli bulduğu, laik devletin Başkanlığını ona yakıştırmamasından da anlaşılıyor. Konuşmada, onun sivil alanda, halk arasında kalıp bu güzel İslami çizgisini sürdürerek halkı dönüştürme ve İslami inşa üzerinde yoğunlaşması gerektiğini söylüyor. Emperyalist devletlerce zorunlu kılınan laik devletin başına ise, savaş sürecinde kendisi ile birlikte mücadele eden ve güvenini kazanmış laik bir Boşnakı görevlendirebilmesinin daha doğru olacağını ifade ediyor. Mücadele sürecindeki döneminin güzel örnekliğinin değil, Laik devletin başkanı olduğu döneminin Müslümanlar için güzel bir örnek olarak gösterilemeyeceğini, bunu yapanların, yani laik devlet başkanlığı dönemini ayırt etmeden onu örnek gösterenlerin doğru yapmadığını ve Erdoğan ile onun arasında çifte standart uyguladıklarını ifade ediyor. "Laik devletin başkanı olmak bakımından ikisine de eşit uzaklıkta durmamız lazım. Ama ikisi de zulme, baskıya, katliama muhatap kılındığında katliamcılara, darbecilere, zalimlere, özgün kimliğimizle, İslami kimliğimizle, tevhidi ilkelerimizle ve asla bunlardan taviz vermeksizin karşı durmamız lazım" diyor. "Tabii ki, darbeci katillerle, sistem içi grileşmeyle zulmü azaltmaya, görece özgürleşmeyi sağlamaya çalışanları da aynı kefeye koymamamız lazım. İkisi de zulümat içinde olsalar da, Mümtehine 8 ve 9. ayetler gereğince farklı muamele edilmesi gerekir" diyor. Vakit darlığı sebebiyle süratle yapılan bir konuşmada bile ortaya konan bu kadar adil bir tutumu doğru anlamak çok zor olmasa gerek Kemal bey. Kemal bey, her halde siz de, Aliya İzzetbegoviç'in, Allah'ın hükmüyle değil de heva ve zanna dayalı yasalar yaparak bunlarla hükmettiği laik devlet başkanlığı döneminin de sahiplenilmesi ve Müslümanlarca örnek alınması gereken bir dönem olduğu kanaatinde değilsinizdir. Nitekim siz de, daha önce, Aliya İzzetbegoviç'i Müslümanlara örnek alınması gereken bir lider olarak tanıtan bir yazının altına yazdığınız yorumunuzda haklı olarak şu şerhi düşmüştünüz: "Aliya'nın yazdıklarına ve söylemlerine bakıldığında İslami vurguları, özlemleri görmekteyiz, ancak uzun sayılabilecek savaş sonrası dönemde bulunulan ve sahip olunan topraklarda İslamın yönetsel yönüne yönelik yeterli söylem ve yönlendirmelerin, vurguların ve de pratik arayışlarının yetersiz olduğu gerçeği de gözardı edilmemelidir".

  • kemal songür   06-08-2016 09:46

    Mehmet Pamak ağabeyin; Merhum Aliya İzzet Begoviç'in halkına ''laik devlete sahip çıkın'' dediğine yönelik aktarımına asla katılmıyorum, 250 bin can kaybının olduğu ve dahasının da geleceğini gören ve tedbirler alan Aliya'nın durumunu ifade ederken laik devletin yönetimine geçen Begoviçten de beriyiz deme kolaycılığına da katılmıyorum. Değerli Aliya bir bilge mücadele adamı ve yiğit bir müslümandır, zor zamanların adamı olarak üzerine düşeni yapmıştır, bulunduğu şartları iyi okumak ve daha dikkatli cümle kurmak gerekir diye düşünüyorum, her müslümanın yanılgısı-hatası vardır ve zor şartlar bunu tetikleyebilir, farklı içtihadlara yönlendirebilir, ehem mühim olanı farklı pencerelerden okuyabilir ve hayata yansıtabilir, Hudeybiye anlaşmasına sahabelerin kahir ekseriyetinin karşı çıkması gibi, yani meseleye daha geniş ve şartlar dikkate alınrak bakılmalı derim. Darbeyi engellemeye büyük katkı sunan halkı takdir etmesi ve merhametle yaklaşılması gerektiğine yönelik söylemlerini adaletli/merhametli buluyor, yaptığı içe dönük eleştirilere katılıyorum. selam ve dua ile.

İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN